Bir iki gün önce Anıtkabir'i ziyaret ettim ve sinirden deliye döndüm. Zira bu korkunç manzarayı görünce, tüylerim ürperdi ve bunu yapan gençleri ve eğitimcilerini orada parçalamak istedim.
Bilirsiniz Anıtkabir'in aslanlı yolunu ve yolun çok yakınında bulunan devasa heykelleri, o müthiş eserleri...
O müthiş eserleri, oyuncak veya tırmanma duvarı sanan birtakım insanları da bilir misiniz? Ben bilirim ne yazık ki.
Aslanlı yola doğru ilerlerken bu heykellere takıldı gözüm. Daha doğrusu heykellere tırmanıp poz verenlere... Birkaç öğrenci heykellere çıkıp, kahkaha atarak poz veriyordu adeta! Bir tanesi zafer işareti yaparak, diğeri heykele kolunu dolamaya çalışarak kameraya doğru bağıra bağıra kahkaha atmaktaydı.
O da bir şey mi? Ardından bu öğrencilerin öğretmenleri olan bir hanımefendi de topuklu ayakkabılarıyla zar zor heykele tırmandı ve bir bacağını arkasından yukarıya doğru kaldırıp, bir gözünü kırparak kameraya bir poz da o verdi.
Bu durumda yapmak istediğim tek şey kendisine eğitimci diyen o kadını karşıma alıp ''Allah senin cezanı versin. Burası park mı kardeşim?'' demekti. Tabii bunu demesem bile, görevliye hemen haber verip o terbiyesizleri oradan indirttim.
Ve o 'eğitimci' öyle bir cevap verdi ki, kanım dondu:
Aman, tek biz mi çıkıyoruz? Hem çıksak ne olur, kırk yılda bir Anıtkabir'e geldik. Düşmez ya heykelleriniz...
Bu kadardı işte bu hanımefendinin saygısı... Kendini parkta sanan beş yaşındaki bir çocuk gibi heykele tırmanıp, kahkahalarla poz vermek için direniyordu.
Bu kadarla kalsa gene iyi.
Bu saygısızlığın aynısını Büyük Komutan'a da yaptılar!
Mezarına ilerledim Ata'nın. Pelin adında küçük bir kız çocuğunun Atatürk'ün mezarının başında ''Sen rahat uyu Atatürk ben varım...'' deyişini duyunca doldu gözlerim. ''Küçücük kız kadar olamıyor bazıları...'' diye geçirdim içimden.
Evet, ne yazık ki küçücük çocuk kadar olamıyordu bazı mahlukatlar!
Bu mahlukatlarsa hemen yanımda duruyordu. Mustafa Kemal'in mezarının başında yaklaşık on beş kişilik bir öğrenci topluluğu birbirlerine sarılmış, gülerek fotoğraf çekiliyordu. Kimisi arkadaşına iki kulak yapıyor, kimisi dil çıkarıyordu ve kahkaha ata ata gülüyordu Mustafa Kemal'in huzurunda! Sanki parka eğlenmeye gelmiş hesabı aptal aptal sırıtıyorlardı.
Bu kadardı Ata'ya saygı... Bu kadardı ne yazık ki. Sadece gülüp, eğlenmeye gelmişlerdi buraya. Fotoğraf çektirmeye, ''Hani bir anımız olsun ya...'' demek için gelmişlerdi.
Ardından İstiklal Marşı okunmaya başlandı ve birkaç tane genç kız güle oynaya geçtiler önümüzden, marşımız okunurken.
Bu hareketlerin aynısı İsmet İnönü'nün mezarında da yapıp Anıtkabir'i terk ettiler, yine gülerek...
Bu kötü anımı şöyle bitirmeliyim sanırım:
Ey terbiyesiz öğrenciler ve onlara eğitmenlik eden hanımefendi, sizi kınıyorum ve biraz terbiye, edep öğrenmenizi rica ediyorum.
Beyza Selen ÇAVUŞ, 3 Haziran 2012