ANITPARK MİTİNGİ

ANITPARK MİTİNGİ

İletigönderen Feza Tiryaki » Çrş Eyl 29, 2021 18:55

ANITPARK MİTİNGİ

Ortada garip bir durum var. El vurmasam olmaz.

Kendi kendimi görevlendirip; topladığın bilgileri, canlı yayında tuttuğun notları elden geçir, şu konuya kimse el sürmüyor, sen el uzat, işi elinde ekşitme, elifi elifine yaz diyorum.

Yazayım da ne yazayım? En iyisi ne gördümse anlatayım.

Maltepe mitingini (Son Darbe) yazarken gördüklerimi, yazının sonunda da düşündüklerimi yazmıştım.

Bir defa bu işe girişenler alışılan direnişçilere uymuyor.

Herkesin eli ayağı bağlı. Kimi geçim derdinde, kimi kapılmış bir rüzgâra gidiyor… Siyasiler deseniz hepsi bir kalıp, tek aykırı ses çıkaranı yok.

Bu tür mitinglerin bu ikincisi, neden duyurulmadı, toplantının nerede saat kaçta yapılacağını son ana kadar ne oldu da öğrenemedik? Önce Tandoğan Meydanı dendi, sonra Anıtpark’ın adı geçti.

Hem bir miting bu kadar kısa süreli olabilir mi? Bir buçuk saat için uzak yollardan gelip toplanılır mı? Önce üç saat süreceği belirtilirken toplantı süresini son anda neden yarıya indirivermişler?

Böyle bir girişimi dinci kesim neden yapıyor, önce bunu anlamaya çalışıyorum.

Arslan Bulut bu direnişin neresinde? Ona çağrı gitti mi acaba, gel ulusalcı (Türk milliyetçisi) kesimden biri olarak bize katıl denmiş midir?

Aynı konuda kendi yayın kanallarında konuşan değerli bilim insanları var neden hiçbiri orada değildi? Çağrılmadılar mı? Gelmediler mi? Geçen mitingde adı geçen, orada konuştuğunu sandığımız, öyle duyurulan, tıp doktoru Bilgehan Bilge, Maltepe mitingine neden gelmemiş? Burada niye yok?

Madem bir karşı toplantı düzenlenecek nedendir bu belirsizlik? Toplantıyı kim yapıyor, toplantıya kimler katılıyor, kim ne kadar ne zaman konuşacak? Hepsi belirsizdi… Aradım taradım bir miting programı bulamadım. Maltepe mitinginde yarım saatten fazla konuşan A. Dilipak burada neden en sonda bir iki dakikacık konuştu?

Organize bozukluğu bile bile mi öyleydi? Yayın bir başlıyor, bir bitiyor. Ses kesilmiş. Oradakiler bile duymuyor.

Sonra, neden konuşmacılar belirsizdi, bir karışıklıktır gitti, canlı yayın yetersizdi, düzenleyici ad bile dediğimiz gibi bir dakikacık konuştu, neden?

Tam bir katılımcı konuşuyor, aynı anda yayını yapan kuruluşun (Furkan Haber) görevlisi yayına giriyor, şimdiye dek neler oldu anlatmaya başlıyor. Tabii bu arada konuşan ne diyor tek sözünü bile anlamıyorsun. Sanki etliye sütlüye karışmayın, mış gibi miting yapın der gibiydiler… Arkada bilmediğimiz pazarlıklar mı vardı?

Bu kadar teknik yetersizlik nasıl bir araya geldi? Bir yabancı profesörü konuşturacaklar, dünyaca ünlüymüş, canlı yayınla mitinge bağlayacaklar, yapılanlar tam bir komedi.

Günümüzde en basit mahalle konserinde bile yanda kurulan dev ekrana görüntü, bağlantı yansıtılabildiği halde burada otobüsün üstünde genç gazeteci Hamza Yardımcıoğlu bir elinde cep telefonu bir yandan konuşuyor bağlanan şahısla, bir yandan İngilizceden çeviriyor konuşulanları. Mikrofon bozuk. Yanındaki kişi de onun çevirdiği lafları bir daha yineliyor… Görüntü yok. Kim konuştu kimin sözlerini diyorsun, hem biz duymuyoruz ki canlı yayınınıza bağlanan kişi ne dedi ne demedi, kim, nasıl biri… Toplananlar uzaktan onlara öyle bakıyor. Heyecan yok, konuşma yok, bilgilenme yok, uzun süre durum böyle.

Mitingin etkisiz olması, hazırlayanların elinin kolunun bağlanması mı istendi? A. Dilipak neden suskun kaldı?

Maltepe mitingi gibi eli yüzü düzgün bir miting bir daha niye yapamadılar?

Yoksa böyle mi isteniyordu, bu iş Ankara ile bitti mi?

Gösterebildikleri bir beyaz otobüs. Üstüne çıkılmış oradan konuşuluyor. Otobüsün gövdesinde büyük harflerle “DSÖ Yarasa Nerede?” yazılı.

Başlarken tek duyabildiğimiz slogan: “KanalD dışarı!” sözü. Arkasından yuh çekilmesi… Nedeni şuymuş: Bu kanalda siyasetin sesi, iktidarın dili “Arka sokaklar” adlı bir dizi oynarmış uzun yıllardır. Vaktiyle ordumuza en büyük destanımız Ergenekon adıyla bir tertip düzenlenirken bu dizinin senaristi, oyuncuları askerlerimizi iyi aşağılamışlardı, o zaman duyduklarıma inanamamış, yazısını da yazmıştım, dizilere dizi olarak bakmayın, hepsinin görevi var diye. Tutuklanan albay, dizide polise amirim amirim diye yaltaklanıyordu… Çok üzücüydü. Meğer bu dizi sürermiş, her işe bulaşırlarmış. Bir gün önce de yayınladıkları bölümde zorla yaptırılmak istenen bu “sıvı”ya karşı çıkanları polis (Rıza Komiser) korkutmuş, aşağılamış. Şu sözlerle:

“Herkes gidip aşısını olacak! Olmayanlarla da tıpkı "Virüsle mücadele eder gibi mücadele etmeye devam edeceğiz… "

Ertesi gün miting haberini veren Sözcü gazetesi olayı kısacık bir haberle geçiştirmiş. Kovulan kanalın adını özellikle saklamış. “Aşı yayınları nedeniyle bir televizyon kanalının muhabirinin etkinlik alanının dışına çıkarılmak istenmesi” imiş olay. Pek nazikler ve açıkça taraf tutmuşlar. Miting haberinin altına da korkutucu resimlerle, “vefat sayısı şu - vaka sayısı arttı, bu…” haberleri konmuş.

Furkan Haber, yayını canlı veren haber, bağışlayın daha önce adlarını sanlarını hiç duymamıştım. Muhabirinin tavırlarından görünüşünden anlamıştım yayın anlayışlarını ama bilgi ağında kısa bir araştırma hemen bunların “hocaefendilerine” ulaştırdı bizleri. Kara çarşaflı Afgan kadınları benzeri bir kadın topluluğuna kadar götürdü bizi Furkan Haber; elde mikrofon, hocaefendilerine (gözaltındaymış bir ara) özgürlük isteyen, kara çarşaftan tek gözleri görünen kadınlar. Ortalık “hocaefendi” kaynıyor. Birini geri çekiyorlar, bir anda adı Fetö oluyor, terörist sayılıyor, diğeri ortaya atılıyor. Hepsinin de amaçları İslam devleti. Şeriatla yönetilmek, Atatürk Cumhuriyeti ile uğraşmak, Cumhuriyeti yıkmaya çalışmak…

Yine mitinge dönersek:

Hamza Yardımcıoğlu, her konuda bilgi ağı ortamında sunuculuk yaparak önemli kişileri konuşturuyor, aynı zamanda müzisyen, bağlantı skandalı sonrası, İstanbul’dan selamlar getirdim diye sözlerine devam ediyor:

“Haksızlıklar o kadar çok ki saymakla bitmez! Kadın yeni doğum yapmış. Yeni doğmuş bebeği annesinin kucağına vermiyorlar! Anne sütünü ememiyor…”

Topluluk “Fahrettin İstifa!” (tek izin verilen sloganları bu olmalı, sık sık söylendi) diye slogan atıyor konuşmayı dinleyen yok:

“Küresel çeteye ve onun yerli uşaklarına karşı toplandık.

Burada binlerce kişi var. Yarın milyonlarca kişiyle yüzleşmek zorunda kalacaklar.

Bu öyle bir zulüm ki… Aldığımız nefese bile göz diktiler. Maskeyle nefesimizi kapatıyorlar. Üstelik ortada ne bir salgın, ne ölümcül bir virüs varken.

Kitleyi buna inandırdılar. İşin çok başka tarafı olduğunu artık herkes çevresine anlatacak.

Aşı maşı bahane. Digital kayıt sistemi oluşturmak. Bütün dünyayı köleleştirmek istiyorlar. “Hepinizi köle yapacağız…”

Özgürlük için toplandık burada. Özgürlüğümüzü kimseye vermiyoruz.” (Özgürlük, DSÖ defol sloganları)

*
Sonra başka bir konuşmacı çıkıyor. Mitingin ortak metnini okumak üzere.

İşte burası inanılmaz. Neler oluyor orada diye sormalı mıyız? Bakın, okuyun, ortak metinden:

“Bu ülke için canını feda eden tüm şehitlerimize rahmet diliyorum.

Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve onun silah arkadaşlarına minnet ve şükranlarımızı buradan haykırıyorum. Şimdi sıra bizde!

Aşı karşıtı değiliz! Aşı sahtekârlığına karşıyız! Biz o sıvıların aşı olduğuna inanmıyoruz. (alkış,alkış)

Geleceğimiz için birleşmek istiyoruz…

Bu gün burada “Misaki Milli”nin hayata geçirildiği, Kurtuluş Savaşı verenlerin hayat verdiği ikinci başkentimiz bu şehirde, Ankara’da “pandemi”yi doğru ifadesiyle “plandemi”yi bitirmek için buradayız. Var mısınız?”

(İster istemez ikinci başkentimiz sözü burada kulak tırmalıyor. Cumhuriyetimizin kaç başkenti var?)

Sonra, bilindik, akla ziyan Çin’in yarasa hikayesi anlatılıyor. Plandeminin korku sahneleriydi deniyor, ilk yayılan resimlere, haberlere. Burada ara veriliyor. Otobüsü başka yere çekiyorlar. Sanırım otobüs değiştiriliyor ses sistemi daha iyi olanla.

Sonra anlatım sürüyor. Akıl sağlığımızı nasıl bozdukları anlatılıyor. “Çin’de bir yerde çıkan, komşu eyaletlerinde bile görülmeyen sadece dört bin kişiyi öldüren hastalık, hemen Amerika’da… ” Buradaki akıl dışılığa dikkat çekiliyor.

Toplananlara soruyorlar:

“Bütün Ankara, Türkiye, bütün dünya inansın! Bu yalanlara inanıyor muyuz?” (Hayır! sesleri)

“Uyan kardeşim uyan derin uykudan!

Altmış beş yaş üstüne başladılar, giderek 18 yaşa kadar indiler, bebeklere kadar geldiler. (Bebeğe dokunma sloganları)

Kardeşlerim, büyüklerim küçüklerim!

Yediden yetmişe hepimiz bir olup kazanalım.”

*
Bu bölümlerde yine Furkan haber ajansının muhabiri devrede, konuşmacıları dinletmiyor, kendi muhabirleri konuşuyor güya orada gördüklerini anlatıyor.

Otobüsün üstünden yine sözler veriliyor:

“ PCR testi olmuyoruz! O sıvıları kabul etmiyoruz! Çocuklarımızı koruyacağız… Bu bayrak altında koruyacağımıza söz veriyoruz.

Yargı uyuma! (topluluk tekrarlıyor; yargı uyuma!)

Modern zamanın gulyabanileri…

Işık gelecek, karanlık yok olacak!

Haksızlıklar karşısında sessiz kalanlar dilsiz şeytanlardır.

Demediklerimizden de hesaba çekileceğiz.

Erdemli insanları birlik olmaya davet ediyorum. Yanınızdaki insanların yüzüne bakın!

Pandemi yalanı biter! Brezilya devlet başkanı ne demişti? Üç ihtimal var:

Tutuklanmak, öldürülmek, ya da zafer!

Burada topluluk bağırıyor: “Zafer!”

Konuşmacı: “Duyamıyorum!” Topluluk: “Zafer!” (iki kez)

“Okullarda PCR testi istiyorlar. Buna karşı mıyız? (iki kez tekrar)

Bu insanlar kendilerini kraldan çok kralcı görüyorlar. Bunlara karşı var mıyız? (iki kez soruldu, iki kez yanıtlandı; varız!)

Bu zulüm sonsuza kadar devam etmeyecek. Burada yine dinsel söylem:

“Sizleri Allahın selamı ile selamlıyoruz: “Selamünaleyküm.”

*
Bu arada Hamza Yardımcıoğlu bir zamanlar Ajda Pekkan’ın okuduğunu söylediği bir eski şarkıyı hep birlikte söyletmek istiyor: “Yıkılmadım, ayaktayım.” “Yalnız kaldım, yıkılmadım ayaktayım!”

Furkan muhabiri boş durmuyor, hemen eski bir söyleşiyi (Fahrettin Tellioğlu ile) yayınlıyor, yayını göstermiyor. Sonra yine miting yayınından:

“ Aşı karşıtlığı yapan dört ülkenin devlet başkanı öldürüldü.”

Başka bir genç konuşmacı, kravatlı, ceketli bir genç:

“Merminin yerini haberler aldı. Allah şahittir ki bizler köle olmayacağız!”

Sözlerini şöyle bağlıyor:

Konuşmamı İstiklal Marşımızın şu dizeleriyle bitirmek istiyorum; Ben ezelden beridir…

DSÖ’yü en kısa zamanda ülkemizden defedeceğiz! Esen kalın!”

*
Sonra Ömer Çelen beyi kürsüye davet ediyoruz diyorlar. Dedikleri:

“Korkmama hakkımızı dile getiriyoruz.

Virüsten de aşıdan da korkmuyoruz! Üç saatlik miting süresini bir saat kırk dakikaya indirdiler. A. Dilipak hocama vakit bırakmak için fazla konuşmayacağım.

Ben hukukçuyum. Bir kişi olsak da hakkımızı sonuna kadar savunacağız.

Hepiniz ebabil kuşlarısınız. Ağzınızla bir çakıl taşı bırakacaksınız.”

*
Bundan sonra, “Şimdi değerli gazeteci Erkan Trükten konuşacak.” dediler:

“Gerçekten onurlu insanlarsınız!

Gerçekten korkmayan insanlarsınız!

Gerçekten cesur insanlarsınız!

Bir de naylon insanlar var.

Bir de KanalD’yi yönetenler var. Bunlar vatansever mi?

HES kodum yokmuş. Kölelik kodum yoktur. Yakında bizi çekik gözlü de yaparlar.

Yanımızda hiçbir muhalefet partisi yok. Yanımızda iktidar partisi zaten yok!

Bir aylık bebeler denek oluyor, altı aylık bebekler…

Muhalefet – iktidar sus pus. Basın yayın sus pus.

Burada ilgili Anayasa maddeleri tek tek sayıldı.

“İnsanlığa karşı işlenen suçlar! Kasten yaralama suçu!

Bu millete parya muamelesi mi yapılmak isteniyor?”

*

Bedri Yalçın (Anadolu Birliği Partisinin başkanıymış) sıradaki konuşmacıydı:

“Bu güzelliğinize diz çökmek bile azdır.” İlk sözü buydu.

Bu vatanın evladıysak kimse sesimizi kesmemeli. İzmir’de bunları denize dökeceğiz.

Bu mesele siyaset üstü bir mesele, bu mesele millet meselesi. Bu mesele yürek meselesi.”

*
Abdulsamet Elçi (Cesur Düşünce Partisi başkanı, MHP kökenli, Saadet Partili imiş), şunları dedi:

“İnanmış bir insanın değiştirmeye gücünün yetmeyeceği tek şey Allahın hükmüdür. Takdiridir. Dünya tarihi yazıldığından beri haksızlığa karşı çıkan hep bir avuç insandır.

Buraya geldiğimiz de insanlık kazanmış olacak… Bizi yoklukla vurmaya çalışacaklar."

*
Abdullah Çoban (Prof. Dr.)

O sıvıyla vücuda verilen “Grafen”in manyetik etkisinden kısaca söz ettikten sonra: “Bunları bedenimize elektromanyetik olarak yüklüyorlar, bize her türlü komutu verebilirler. Sizlere vurulan grafenoksit!” dedi. Bir tüple getirdiği o sıvının etkileşim (çekim) özelliğini tüpün dışında mıknatıs gezdirerek göstermeye çalıştı. Aşılananları rahatlatmayı da unutmadı:

“Bizim de çözümümüz var, korkmayınız. Çünkü vücudumuzdan onları atacak malzemeyi yaptım…

Biz bilim adamıyız!”

*
Son konuşmacı A. Dilipak’ı şöyle çağırdılar:

“Kahramanmaraş’ın bağrından çıkıp… hoş geldin hocamız…”

“Uluslararası çetelerin ucuz denekleri olmak istemiyoruz.” diye söze başladı Dilipak.

“Sizler, eğer onlar başarılı olurlarsa ki olmasınlar diye buradayız, biyolojik neslin son çocukları olacaksınız. Onlar yeni bir dünya senaryosu yazdılar.”

Eski yapılanları anımsattı:

“ Basma da fistan giyemem dedirttiler… Süttozunu, margarini getirdiler. O gün öyle, bu gün böyle devam ediyorlar.”
Günümüze geldi:

“Farklılıklarımıza rağmen barış içindeyiz.”

Kadınlardan söz etti:

“Kadınlar çocuk doğurmaz, toplumu doğururlar. Bütün insanlar kadınların çocuklarıdır. Anamızı ağlatmak istiyorlar. Çocuklar, ananıza sahip çıkın, anneler çocuklarınıza sahip çıkın.” Toplanma nedenini anlattı:

“Bugün biz, adına Covid dedikleri bir gribe karşı başımıza gelen belayı defetmek için buradayız. Bunların maskeleri sahte. Aslında onların gözlerine, yüzlerine, kulaklarına taktıkları maskeler var. Bizi de maskelemek istiyorlar.

Onların bu aşıları yalan, onların PCR’leri yalan, yapan adam bile inanmıyor buna. “Altı ayda aşı yaptık” diyorlar, altı ayda bu mikrop dört mutasyon (değişim), iki varyant (çeşit) geçiriyor, siz kimi kandırıyorsunuz?

İki aşı dediler; dört, altı, Turkovac geliyor sekiz, dahası da gelecek. Sonra diyecekler ki;

“Kafanıza çip takalım, bitsin bu iş!” diyecekler. İşte o zaman hepimiz birer robota dönüşmüş olacağız.”

Bitiriş sözleri:

“Fazla uzatmak istemiyorum. Vaktimiz oldukça kısıtlı. Herkes çevresine bu meseleyi anlatmalı.

“Sabırla dinlediniz. Vaktimiz bitti.

Hoş geldiniz, sağlıkla kalın!

Gelin hep beraber bu oyunu bozalım!”


Miting burada bitmedi. Doğu Türkistan Cumhurbaşkanını da “Hacı lakabıyla oraya çıkarıp bir iki söz söylettiler. Yalnızca şunları anladım:

“Ey Türkiye! Allah senden razı olsun Türkiye!”

Acı acı gülümseten bir sözle yazıyı bitirelim, Ekşi Sözlük’ten aldım:


“Aşı, Akepelileri AKP karşıtı yaptı, muhalifleri Akepe yanlısı. Lan ne acayip dünya.”


Feza Tiryaki, 29 Eylül 2021
Kullanıcı küçük betizi
Feza Tiryaki
GM Yazarları
GM Yazarları
 
İletiler: 1006
Kayıt: Sal Kas 09, 2010 14:12

Şu dizine dön: Feza TİRYAKİ

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 1 konuk

x