
Nedir TV’lerin, yazılı ve görsel medyanın toplumlar üzerinde ki etkisi? Bununla ilgili akademik bir yazı yazmayacağım elbette. Yalnızca bunun ülkemiz üzerindeki etkisi üzerinde duralım. Dünyada TV başında en fazla vakit geçiren ülke ABD. Tabi sizinde tahmin edeceğiniz üzere bir sonraki ülke ise Türkiye. Başa baş bir yarış var. “ Çağdaş medeniyetler seviyesine” çıkacağımıza söz vermiştik, az bir çabayla o seviyenin üstüne bile çıkacağız! Gidişatımız o yönde çünkü.
Biraz dikkat edildiğinde, istediğimizin değil de bize dayatılanı izlemek zorunda olduğumuzu çok çabuk anlayabiliriz. Ve bununda yine adım adım gerçekleştiğinin farkındayız (sanırım). Yıllar önce muhafazakar TGRT kanalının satın alınıp FOX haline getirilmesi, CNN kanalının sonuna Türk ekleyip yayın hayatına başlaması bunun en basit iki örneği. Özellikle son yıllarda TV’lerde ki dizi, yarışma ve filmlerin içeriğine baktığınız zaman, içeriklerinin kültürümüze ne kadar zıt olduğunu görebiliriz.
Onlarca dizi var yayınlanmakta olan… Sanarsınız ki Türkiye’de herkes villada yada yalıda yaşıyor, herkesin servet değerinde arabası var. İzliyoruz, imreniyoruz etkileniyoruz. Çocuklarımız ise belli bir yaşa geldiğinde, hayranlıkla izlediği bu insanlar gibi olmanın yollarını arıyor. Ve bunun çalışmayla, emekle elde edilemeyeceği gerçeğini kavradığında ise her türlü haltı yemeye başlıyor. Bunun çocuklarımıza sirayet etmesi tabii ki bir anda gerçekleşmiyor. Duyduğumda inanamamıştım, hayatım dizi adında yeni bir program başlıyormuş. Adındaki anlamı anlamamak için aptal olmak gerekir. Lütfen şu iki kelimeyi arka arkaya, birkaç kez tekrar eder misiniz: “hayatım dizi”. Tanıtımları da enteresan, dizide bilmem kimin, bilmem kimle buluşurken yanına aldığı çantanın rengi sizi zengin edecek… Sanırım fazla söze gerek yok, bir toplum ancak bu kadar yozlaştırılır, bu kadar gerzek yerine konulabilir. yok, daha fazlası olamaz derken, her gün yeni bir saçmalık, aptallık yapıtaşlarımıza işlemeye devam ediyor.
Şu an saatin kaç olduğu önemli değil, zaten siz bu satırları okurken, Show TV de “Yemekteyiz”, Kanal D de “Akasya Durağı”, Star da “Papatyam” ve “Küçük o.. pardon Kadınlar”, Flash da ise dünyadan bir haber teyzelerimiz, kolbastı eşliğinde oynamaya devam ediyor olacak. Çocuklarımız mı? Onlar ise TRT Çocuk’ta teletubbie leri izliyor olacak. İngiltere’ de spastik çocuklar için eğitim amaçlı olan bu programı, devlet kanalının veriyor olması da ayrı bir tartışma konusu. Yayınlandığı tüm ülkelerde yasaklı olan ve şu an yalnızca ülkemizde TRT de gösterilen bir program. Ne kadar ilginç…
Hülya Avşar’ın bilim adamlarından daha fazla saygı gördüğü bir ülkede gördüklerimize pekte şaşırmamak gerekiyor sanırım. Başta da demiştik istediğimizi değil, dayatılanı izlemeye mecburuz. İşte o yüzden ulusal yayın yapan büyük kanallarda ve gazetelerde göremezsiniz Hulki Cevizoğlu’nu, Banu Avar’ı, Sebahattin Önkibar’ı, Murat İde’yi, Erdal Sarızeybek’i, Özcan Yeniçeri’yi, Emin Çölaşan’ı ve daha nicesini. Büyük kanallarda tek bir isim söyleyin ülke menfaatlerini savunan, dik duran. Ümit Özdağ mı? Onu da zaten Ters Cephe programından ayrılmaya zorladılar diyelim olanların iç yüzünü bilen biliyor.
Görüldüğü gibi hiç kimsenin memnun olmamasına, herkesin hayatta izlemem demesine rağmen, oturup TV mizin karşısına uysal uysal izleyelim, ses çıkarmaya hakkımız yok çünkü. Yaprak Dökümü’nün 5-6 yıl sürdüğü, Yemekteyiz’in yıllarca her gün kesintisiz verildiği ülkemizde, Ceviz kabuğu programının bir buçuk yılda 3 kanal değiştirip, en sonunda kimsenin adını bile bilmediği bir kanala gitmesine de göz yumalım. Tüm kanalların Kadir Gecesi özel programı yaparken, CNN Türk’ün kilise tanıtım belgeselini de görmezden gelelim. Ülkenin temel dinamikleriyle oynanmış, ekonomi çökmüş, işsizlik artmış ne yapacaksınız, sizin derdiniz mi bunlar sanki? Teyzemizin “döşü kıllı” eş arayışı ülke menfaatlerinin üstünde, boş verin gerisini.
Ömer YILDIZ ( Yazıları Facebook’tan takip etmek için : http://www.facebook.com/mryldz46 )
Mail adresi: mr_yldz@hotmail.com