Aptallık Nedir? Gerçeği bilerek, gerçeği görerek hala yalanlara inanmaktır. - Aptallık : Aynı şeyleri tekrar tekrar yapıp farklı sonuçlar beklemek.
Dikkat edin son on yıla bakın! Oylar düşmeye başladığında, hemen bir dış düşman yaratılıyor, içerde terör olayları birden artıyor ve ardından erken seçim yapılıyor!
'Ekonomi koşulmasın' diye dış politika ve güvenlik konuları ön plana çıkarıldı. Ekonomik sorunlardan kaçmak için dışarıda macera aranması İstişare anlayışı tamamen yok oldu. Kurallar yok sayıldı, kurumlar adeta tasfiye eldildi. Tamamen kuralsız bir yönetim anlayışı var. Anayasa'yı bile yok sayan bir yönetim ile karşı karşıyayız. Bunların hepsi kötü yönetimin emareleri.
Erken seçim, dış güvenlik sorunlarına bakışımız ile şekillenecek. Dış güvenlik bahane edilerek milletimizi daha fakirleşmeye mahkum edecek bir söylem tutturabilirler.
Kur artıyor' deniyor ilgili Bakan 'Ben kura bakmıyorum' diyor. Önemli ihracat pazarlarımızdaki ülkeler kendi kararları ile Türk mallarına ambargo koyuyorlar. 'Gülüp geçiyoruz' diyorlar. Bu nasıl bir halktan kopukluktur? Bu nasıl piyasadan kopukluktur?
Hükümet kurlara bakmıyor ama her şey dövizle, kurla ilgili. Kurun artması direk piyasayı etkiliyor ve vatandaşa hayat pahalılığı olarak geriyor.
Türk ekonomisine ilişkin gerçekleri, verileri ve tabloları ekonomist geçinen kafası karışık yandaşlardan Değil.
Çünkü bu ülkede sırtını yandaş medyaya ve tabii ki hükümete dayayan gazeteci-yazar kılıklıların memleketi güllük gülistanlık gösterme zerzevatçılığı öylesine kötü kokmaya başladı ki, bilmeyen de, her şeyin bolluk bereket içinde olduğu, ucuz ve kolay erişilebildiği bir ülkede yaşadığımızı sanabilir...
Oysa ülkenin kahredici acı gerçekleri çarşı pazar fiyatlarından altın-döviz borsasına, hayat pahalılığının insanı çıldırtan tablosundan vurguncu takımının yoksullarla aralarındaki uçurumun büyümesine kadar bir çok alanda net biçimde görülüyor...
çarşı pazar fiyatlarından marketlerdeki kazıklara kadar tüm rezaletleri belgeleriyle, fotoğraflarıyla deşifre ettiği öylesine şoke edici ekonomik manzaralar var ki, bu ülkenin nasıl yoksul-zengin dengesizliği içerisinde, dar gelirliyi boğan, milleti açlığa- sefalete sürükleyen kahredici bir sürecin girdabında boğulduğunu anlatmaya yetiyor...
- Eskiden Çeyrek altın gününe giren Vatandaş Artık Çeyrek altını beğenmeyip Külçe Altın almakta.
Bundan 15 Yıl önce Asgari ücretle çalışan Vatandaş Her ay 100 Dolar Yada Çeyrek Altın gününe girmekteydi Komşular ile akraba arasında Son 10 Yıldır Kuyumcunun önünden geçmeye korkuyor.
zengini daha Yoksul - Vatandaşı daha Zengin yaptığı. “Vatadaşın Lokması Büyüdü , Zenginin Sofrası Küçüldü”
Aptallık Nedir? Gerçeği bilerek, gerçeği görerek hala yalanlara inanmaktır.
Aptallık : Aynı şeyleri tekrar tekrar yapıp farklı sonuçlar beklemek.
Adalet Bakanı , 94 ceza infaz kurumunun açıktı dedi - Fabrika değil. üretimi ve istihdamı artıracak fabrikalar kurmak yerine cezaevi yapılmakta. Arkadaş Benim anladığım, cezaevi sayısının artması bir ayıptır. Neden ayıptır?
Eğer bir ülkede fabrika sayısı artmıyor ise, bunun tersine sürekli cezaevi sayısı artıyor ise, tutuklu sayısı artıyor ise, fabrikalarda çalışan insanların sayısı azalıyor ise burada bir hastalık söz konusu.
Yani efendim, demem o ki; bir ülkede cezaevi çok fazla olursa, o ülkede; huzursuzluğun,Haksızlığın,Hukuksuzluğun ve bireyler arasındaki iletişimin sağlıksız olduğu. Bu da toplumun tedirgin ve gergin olduğuna işaret ediyor. 2003 yılında öldürülen kadın sayısı 83 iken, 2020 yılının dokuz aylık bölümünde bu sayı 369’a ulaştı.
Şimdi böyle olunca, burada;
"Eğer bir toplumda, insanı ilgilendiren mekanizmalar, doğru ve sağlıklı işliyor olsa, ya da işletilmiş olsa, cezaevlerine olduğu gibi hastanelere de çok fazla gerek olur muydu?"
"Bir ülkede hastaneler, tıpkı cezaevleri gibi çok fazla olursa, bu sefer de o ülke insanında, ciddi şekilde ruhsal ve fiziksel sağlık sorunlarının var olduğu anlaşılabilir." diyorum.
İşte bu manzaranın içerisinde doların 8, Euro'nun 10 liraya dayandığı bir ülkede, her şey tıkırında ilerliyormuş gibi vurdumduymaz bir siyaset yürüten AKP iktidarı, kim ölmüş-kim kalmış umurunda olmayan utanç verici bir siyaset