Ara sıra teröristlerin telefonlarını da dinleyin

İletigönderen maydonos » Cum Tem 11, 2008 16:39

yilmaz ozdilin yazisi ile mumin kadilar falan ne alaka ya. kafasini dinle bozmus hayata baska acilardan bakamayan insanlar yilmaz ozdilin yazisini okuyup altina da bu yorumu yapiyor anlamadim gitti.
Resim


Ne MuTLu TüRkÜm DiYeNe
Kullanıcı küçük betizi
maydonos
Üye
Üye
 
İletiler: 1651
Kayıt: Çrş Haz 04, 2008 1:53

İletigönderen soydan » Cum Tem 11, 2008 16:59

“Mü’min kadınlara söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar, ırzlarını korusunlar, zinnetlerini (süslerinin takılı olduğu boğaz, baş, gerdan, kol, bacak gibi yerlerini) açarak göstermesinler. Ancak bunlardan görünmesi zaruri olan (eller, ayaklar ve yüz) müstesnadır. Başörtülerini yakalarının üzerine koysunlar. (Boyun ve göğüslerini göstermesinler.) (Nur Sûresi, 31)
+++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++++

yanlis yanliiiiiiiiiiiiiiiiiiisss
sen türkceye cevrilmisini okumusun oda ise yaramaz, arapca okuyup cevap veririsen sevinirim, cünkü arabca basörtü denilen bir söz yok.
onun icin de araplar bizim dinci türkleri sevmezler, cünkü kurani kerimi kendi lehimize cevirdiyimiz icin.
eyvallah
Kullanıcı küçük betizi
soydan
Üye
Üye
 
İletiler: 75
Kayıt: Cum Şub 15, 2008 18:05
Konum: her yerde

İletigönderen Ram » Cum Tem 11, 2008 17:20

Veled, sana cevap mı vermem gerekiyor şimdi¿? Bu internetten aratıp da bulduğun yazı, cehaletini gizleyebilir mi sanıyorsun¿? Ah veled, vah veled, cahil veled...

Olsun, şöyle cevap verelim, uzun uzun seninle vakit kaybetmeye gerek yoktur.

"Ahzâb Sûresi, 59. Ayet Açıklaması" için 1'e,

"Nûr Sûresi, 31. Ayet Açıklaması" için 2'ye tıkla.

Kafana takılan bir yer olursa, bizzat açıklarım.

kral1981 yazdı:“Mü’min kadınlara söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar, ırzlarını korusunlar, zinnetlerini (süslerinin takılı olduğu boğaz, baş, gerdan, kol, bacak gibi yerlerini) açarak göstermesinler. Ancak bunlardan görünmesi zaruri olan (eller, ayaklar ve yüz) müstesnadır. Başörtülerini yakalarının üzerine koysunlar. (Boyun ve göğüslerini göstermesinler.) (Nur Sûresi, 31)

“Ey Peygamber!.. Hanımlarına, kızlarına ve mü’minlerin kadınlarına söyle, (kendilerini baştan aşağı örten) elbiselerinden giyinip örtünsünler. (Ahzap Sûresi, 59)

Dolayısıyla, başörtüsünün bir siyasal simge, bir süs olmadığını, İslâm dininin bir emri olduğunu herkes bilmektedir. Siyasiler bu meseleyi istismar ederek başörtüsüne ve başörtülülere zulmetmeyi bıraksınlar. Başörtülüler Cumhuriyet ve rejim düşmanı değildir.
Bunları Cumhuriyet düşmanı görmek isteyenler veya öyle zannedenlere, Mustafa Kemal Atatürk’ün devrim kanunlarında kadınların kılık kıyafeti ile alâkalı bir icratının olduğunu söyleyebilirler mi? Annesi Zübeyde Hanım, eşleri Latife Hanım başörtülü değiller miydi? İsmet Paşa’nın eşi Mevhibe Hanım da türbanlı değil miydi?
Mevcut Anayasımıza görre de bayanların kılık kıyafetlerini yasaklayan bir madde yoktur
Anayasamızın 10–24–26–42. maddeleri de şöyle der: “Herkes dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir.” “Herkes vicdan, dini inanç ve kanaatlerinden dolayı hiç kimse kınanamaz ve suçlanamaz.” “Herkes düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir.” “Kimse eğitim ve öğrenim hakkından yoksun bırakılamaz.”

Aklı başında olan, okuyan, düşünen, iletişim, ulaşım araçları küçülen dünyamızı görmeye, dolaşmaya gayret edenler, genel olarak objektif görüşlü olmalıdırlar. Dünyadaki beşeri dinleri bozulmuş, ilahi dinleri ve kıyamete kadar değişmesi mümkün olmayan, son din olan İslâm ve onun Yüce Kitabı Kur’an-ı Kerim’i tanımayan, bilmeyen, öğrenmeyenler de subjektif görüşlüdürler

Bir dine inanmak veya inanmamak insanın hür iradesine bırakılmıştır. İnandığı halde gerekli olan ibadetleri yapmaması, nefsinin tesirinden kurtulamadığına işarettir. Doğrulara karşı gelmek, yanlışlara yol vermek ruh, vicdan ve karaktere bağlıdır. Güçlüden korkmak, nefsinin hevasına uymak suretiyle dünyevîlik menfaatlere boyun eğenler subjektif görüşlü oldukları için toplum sözlerine itibar etmez, tarihe de olumlu iz bırakmazlar.

Hem Müslüman olduğumuzu söyleyeceğiz, hem de İslâm’ın emirlerine “çağ dışı” diyeceğiz. Hem tarihi geçmişimizle iftihar edeceğiz, hem de batılı güçlerin haksız dayatmalarına boyun eğeceğiz. Hem Cumhuriyetimize sahip çıkacağız, hem de Cumhuriyetimizin kuruluş ilkelerini unutacağız. Hem Mustafa Kemal Atatürk’e sevgi, saygı, hürmet göstereceğiz, hem de onun söylediklerine muhalif icraatlar yapacağız. Bu gibi anlayışta olanlara, “Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu” denilir.

Türkiye’de yaşayan yetmiş milyon insanın büyük çoğunluğu içki içmenin, kumar oynamanın, zina yapmanın, faiz almanın, domuz eti yemenin haram ve zararlı olduğunu bildiği halde, hiç ses çıkarmıyor da, sıra başörtüsüne gelince ağzı olan da, olmayan da konuşuyor. Eli kalem tutan da, tutmayan da yazabiliyor.

Başörtüsü Allah’ın emridir, bu görevi yerine getirmeye çalışanlara sadece teşekkür edilir, engel varsa kaldırılır. Cumhuriyet ve rejim düşmanı olarak azarlanmazlar; çağ dışı, yobaz diye dışlanmazlar

Son altmış yıldan beri Türkiye’yi yönetenler, Türk milletine ne verdiklerini düşünebiliyorlar mı? İyilerini tenzih ederek söylüyorum. Atatürk’ün “muassır medeniyet seviyesinin üzerine çıkmalıyız” sözünü batılılaşma olarak anlayanlar, batının nesini aldıklarını sıralayabilirler mi? Batı’nın teknolojisini alacağına, batının ahlâksızlığını aldığımızı söylersek, ayıp mı etmiş oluruz. Batı gibi üretip batı gibi tüketmeyi öğreneceğimize, sadece batı gibi tüketmeyi öğrendik. Borcumuz gırtlağa dayandı, biz hâlâ başörtüsü ile meşgul oluyoruz. Ayıptır, günahtır!
Mevzuubahs olan; millete saltanatını, hâkimiyetini bırakacak mıyız, bırakmayacak mıyız¿? meselesi değildir. Mesele, zaten emrivâki olmuş bir hakikati ifadeden ibarettir. Bu, behemehâl, olacaktır. Burada içtima edenler, Meclis ve herkes meseleyi tabiî görürse, fikrimce muvafık olur. Aksi takdirde, yine hakikat usûlü dairesinde ifade olunacaktır.

Fakat ihtimâl, bazı kafalar kesilecektir!
Kullanıcı küçük betizi
Ram
Zûlme Karşı İsyan!
 
İletiler: 8167
Kayıt: Sal Şub 20, 2007 1:06
Konum: Aç haritaya bak!

İletigönderen kral1981 » Cum Tem 11, 2008 19:37

Neyse Karam uzatmaya gerek yok allah akil fikir ve selamet versin siz öyle inanmaya devam edin bana göre yanlis bile olsa herkesin görüslerine saygimiz var birde cahil falan diye yazmissin bu yaziyi internetten alinti diye dikkat ediyorumda hemen hemen herkes internetten alinti seyleri burada sunuyor ve tartisiyor (Sen dahil )ben delil ve aciklamali bilgi olmasi amaci ile koymustum Keske yazinin alinti olup olmadigina degilde icerigiyle ilgili yorum yapsaydin
Kullanıcı küçük betizi
kral1981
Üye
Üye
 
İletiler: 34
Kayıt: Sal Tem 08, 2008 0:26

İletigönderen Ram » Cum Tem 11, 2008 19:59

kral1981, andaval veled, ben kendi beynimle tartışabilirim, kapasiteni benimkiyle kıyaslama. Kendi fikrin, bilgin ve dolayısıyla bir araştırman yok. Yok da, daha ne diye boş boş konuşuyorsun¿? Biz sana ne dedik¿? "Bilgin varsa, fikrin varsa gel tartışalım" dedik. Oradan-buradan bulduğun, kaynağı meçhûl ve içinde barındırdığı yorum Kur'anî olmayan alıntıları aktar demedik. Ayrıca, alıntı yaptığın yazıda geçen ayetlere binaen iki tane cevap verdim. Girip okuma zahmetine katlanırsan belki bilgin artar. Ayrıca takıldığın bir yer olursa, algılayamadığın bir nokta olursa, "bizzat açıklarım" diye de bir not düşmüşüz.

Bizim; hadsizliğe, cehalete, ihanete, gaflet ve dalâlete saygımız da yoktur, sabrımız da yoktur. Yukarıda saydıklarımdan sana uygun düşenleri iyi belle, kulağına küpe yap.
Mevzuubahs olan; millete saltanatını, hâkimiyetini bırakacak mıyız, bırakmayacak mıyız¿? meselesi değildir. Mesele, zaten emrivâki olmuş bir hakikati ifadeden ibarettir. Bu, behemehâl, olacaktır. Burada içtima edenler, Meclis ve herkes meseleyi tabiî görürse, fikrimce muvafık olur. Aksi takdirde, yine hakikat usûlü dairesinde ifade olunacaktır.

Fakat ihtimâl, bazı kafalar kesilecektir!
Kullanıcı küçük betizi
Ram
Zûlme Karşı İsyan!
 
İletiler: 8167
Kayıt: Sal Şub 20, 2007 1:06
Konum: Aç haritaya bak!

İletigönderen kral1981 » Cum Tem 11, 2008 20:33

karam haddim olmayarak aklima takilan bi nokta var aciklarsan sevinirim

Mustafa Kemal Atatürk’ün devrim kanunlarında kadınların kılık kıyafeti ile alâkalı bir icratının olduğunu söyleyebilirler mi? Annesi Zübeyde Hanım, eşleri Latife Hanım başörtülü değiller miydi? İsmet Paşa’nın eşi Mevhibe Hanım da türbanlı değil miydi?
Mevcut Anayasımıza görre de bayanların kılık kıyafetlerini yasaklayan bir madde yoktur
Anayasamızın 10–24–26–42. maddeleri de şöyle der: “Herkes dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir.” “Herkes vicdan, dini inanç ve kanaatlerinden dolayı hiç kimse kınanamaz ve suçlanamaz.” “Herkes düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir.” “Kimse eğitim ve öğrenim hakkından yoksun bırakılamaz

Bu yazilanlara ilgili yorumunu ögrenmek istiyorum
Kullanıcı küçük betizi
kral1981
Üye
Üye
 
İletiler: 34
Kayıt: Sal Tem 08, 2008 0:26

İletigönderen Ram » Cum Tem 11, 2008 21:25

karam haddim olmayarak aklima takilan bi nokta var aciklarsan sevinirim

Mustafa Kemal Atatürk’ün devrim kanunlarında kadınların kılık kıyafeti ile alâkalı bir icratının olduğunu söyleyebilirler mi? Annesi Zübeyde Hanım, eşleri Latife Hanım başörtülü değiller miydi? İsmet Paşa’nın eşi Mevhibe Hanım da türbanlı değil miydi?
Mevcut Anayasımıza görre de bayanların kılık kıyafetlerini yasaklayan bir madde yoktur
Anayasamızın 10–24–26–42. maddeleri de şöyle der: “Herkes dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir.” “Herkes vicdan, dini inanç ve kanaatlerinden dolayı hiç kimse kınanamaz ve suçlanamaz.” “Herkes düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir.” “Kimse eğitim ve öğrenim hakkından yoksun bırakılamaz

Bu yazilanlara ilgili yorumunu ögrenmek istiyorum


Mustafa Kemâl ATATÜRK, bütün bunların yanlışlığını ifade etmiştir. Kararı kadınlarımıza bırakmıştır. Fakat çarşaf konusunda kesin tavrı mevcuttur. Zübeyde ve Lâtife hanımları açıkladık, tekrar oku. Mevhibe hanım da Lâtife hanım gibi son tahlilde açıktır.

Baş örtüsü yasaktır demedik. Yasak olsun da demedik. Üniversiteler devlet kurumlarıdır. Bugün baş örtüsü "sıkma baş" olmuştur. Bu bir projedir, İslamcı ideolojilerin yansımasıdır. İslâmcı ideolojiler, İslâm hukuku esaslarına uygun devlet ister. Hâlbuki İslâmiyet böyle bir oluşum emretmez. Bu demek oluyor ki, bütün bunlar iki sebepten kaynaklanıyor:

1) Yüzyıllarca İslâmiyet'in içinin boşaltılıp hurafe, gelenek ve yanlışlarla doldurulduğu
2) Bu yalnış algılama sonucu doğan ideolojilerin, özellikle ülkemizde hastalık gibi yayılmasının sebebi dış mihraklardan aldığı destektir

Bütün bunlar, önce ülkenin rejimini değiştirme tehlikesini barındırır. Daha sonra devleti yıkarak, Türk Milleti'ni yok etmeyi hedefler. Bu tehditler somuttur.

"Sıkma baş" model olarak adlandırılan türban da, bu tehditlerin en belirgin araçlarındandır. Yayılma hedefi güder. Fakat bu, İslâmî de değildir.

"Baş örtüsü" ise, İslâm'da farz değildir. Esasen bütün bu tehditler olmasaydı, üniversitelerde "baş örtüsü için" bir istisna yapılabilirdi. Fakat türban için asla. Zira türban, bir ideolojik simgedir. Kişi, bunu İslâm inancından dolayı başına takabilir. Fakat bu, hangi İslâm sorusunun sorulmasını sorar. Hangisi doğru¿? İşte tam bu noktada, "sıkma baş" yayılımcı politikasını izler. İki tane mühim ayeti kaynak göstererek, "ben doğruyum, siz yanlışsınız, dinsizsiniz, bu Allah'ın emridir, zorunludur" demeye başlar. Bunlar kurgu değildir, yaşanmış olaylardır.

Baş örtüsü dediğimiz, yazma, yemeni, eşarp, tülbent yahut çeneden fiyonk şeklinde bağlanmış bez ise örftendir, gelenektir. Bizim büyüklerimiz hâlâ bunları kullanmaktadır. Hatta en Cumhuriyetçi, gerçek Atatürkçü insanlar, en çok bu kimseler arasından çıkmaktadır. bu kimseler, rozet-salon-heykel-kokteyl-tören Atatürkçülüğü yapmaz. Onların sevgisi yüreklerindedir. Bizim bu kimselere saygı ve sevgiden başka duyacağımız bir duygu yoktur.

Türbanın geçmişi 40-50 yıllıktır. Kimin, kimlerle (dış güçler) bu ideolojik simgeyi yaydığı belgelidir. (bakınız: Cengiz ÖZAKINCI)

Ayrıca bu tehditler ayyukka çıkmadan evvel, bütün bu tehlikeler ortada yokken, üniversitelerde baş örtüsü yasağı yoktur. Fakat türban denilen sıkma baş, hastalık gibi yayılmıştır. Türban tek başına bir şey ifade etmez. İdeolojisini, sözde İslâm anlayışını beraberinde getirir. Yalnızca saçın bütün tellerini değil, zihinleri ele geçirir. Beynin tüm hücrelerine temas eder. Evevlâ devlet İslâm düşmanı olur, akabinde İslâmi devlet anlayışı zihinlerde hakim olur.

Hadi bakalım sana bir soru: Hz. Muhammed (SAV) bir din devleti kurmuş mudur¿? Yahut kurduğu yapının adı devlet midir¿? Önce bunu bilmek gerekir.

Birsoru daha: Hilâfet İslâmi midir¿?

Bir soru daha: Sarık-cübbe İslâmi midir¿?

Bu işin bir boyutudur. Buraya kadar bir takıldığın olursa yine sorarsın.

Diğer boyut şudur:

Dini olduğu iddia edilen ve halkın bir bölümü tarafından kabûl gören türban, üniversitelerde serbest kalırsa ne olacak¿?

El-cevap: Hristiyan'ın haçı, papazın kavuğu, Yahudi'nin kipası, hocaların sarığı-cübbesi de dinî simge olarak kabûl görüldüğünden, hukuken açılan delikten girmek için hak iddia edecektir.

Haa... "Sarığı-cübbeyi bilmem ama, sen kendi üniversitende kipa ve haç görmek ister misin¿?" sorusunun cevabını vermen gerekir.

Gelelim, alıntıladığın ve birbirinden bağımsız kanun maddelerine...

“Herkes vicdan, dini inanç ve kanaatlerinden dolayı hiç kimse kınanamaz ve suçlanamaz.”

Devlete karşı, millete kışkırtıcı ideoloji pompalıyorsa, bu geçersizdir. Zira bu belgelenirse, mevzubahis inanç sahipleri kimseler yargılanır ve muhtemelen ceza alır.

Ayrıca YÖK yasası diye bir şey vardır, bilmiyorum haberin var mı....

“Herkes dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir.”

Eşit değil mi be hey Müslüman¿? Senin bu imâ ettiğin eşitsizlik "şeriat kanunlarında" olur.

“Herkes düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir.”

Yine bu, kanunlara ve toplumsal ahlâk kurallarına uymak kaydıyla geçerlidir. Birisi, misâlen; "İslâm'da 'el sallamak' farzdır" başlıklı bir bildiri yayınlayıp bunu yaymaya kalkarsa, bu serbest mi olacak sanıyorsun¿?

“Kimse eğitim ve öğrenim hakkından yoksun bırakılamaz”

Mahkûmlar üniversitenin kapısından girebiliyor mu¿? Giremiyor, çünkü mahkûmlar hapiste yatmaktadır. Bu örneği şunun için veriyorum: 'Demek ki, "kimse" eğitim ve öğrenim hakkından yoksun bırakılamaz' sözünü ikiye ayırmak gerekir;

Birincisi; devlet üniversitenin kapısından içirei girememek, öğrenim hakkından yoksundur demek yanlıştır. Zira, türlü türlü öğrenim yolları vardır.

İkincisi; kanun bentleri tek başına pek bir şey ifade etmez. Öncesi, sonrası ve fıkra açılımları ve kapsadığı alanlar gösterilmelidir.
Mevzuubahs olan; millete saltanatını, hâkimiyetini bırakacak mıyız, bırakmayacak mıyız¿? meselesi değildir. Mesele, zaten emrivâki olmuş bir hakikati ifadeden ibarettir. Bu, behemehâl, olacaktır. Burada içtima edenler, Meclis ve herkes meseleyi tabiî görürse, fikrimce muvafık olur. Aksi takdirde, yine hakikat usûlü dairesinde ifade olunacaktır.

Fakat ihtimâl, bazı kafalar kesilecektir!
Kullanıcı küçük betizi
Ram
Zûlme Karşı İsyan!
 
İletiler: 8167
Kayıt: Sal Şub 20, 2007 1:06
Konum: Aç haritaya bak!

İletigönderen kral1981 » Cum Tem 11, 2008 22:57

öncelikle islamiyetin icinin bosaltilip hurafelerle dolduruldugu konusunda seninle hemfikirim ve bu ülkenin rejiminin degismesinide istemiyorum benim anlatmaya calistigim herkesin özgürce ister müslüman ister hristiyan yahudi farketmez dinini yasayabilmesi hac taksin kippa taksin basörtüsü taksin farketmez inanclarini geregi giyinebilsin düsünebilsin bunlari tartisabilsin ben almanyada yasiyorum burada ilkokuldan üniversiteye kadar herkes istedigi gibi giyinip gidebiliyor okuluna ve banka posta vergi daireleri resmi dairelerde mesela uzun keci sakalli pearcingli dövmeli isteyen istedigi gibi calisabiliyor ve kimse tarafindan yadirganmiyor neden bu bizim ülkemizde olmasin altini ciziyorum rejimi degistirmeden laik ve demokrat bir ülkede bunlarin olmasini hayal ediyorum sence olamazmi ?



Hadi bakalım sana bir soru: Hz. Muhammed (SAV) bir din devleti kurmuş mudur¿? Yahut kurduğu yapının adı devlet midir¿? Önce bunu bilmek gerekir.

Birsoru daha: Hilâfet İslâmi midir¿?

Bir soru daha: Sarık-cübbe İslâmi midir¿?



bu sorularini detayli bir sekilde arastirip istisare edip sana sonra cevaplarim hayirli aksamlar
"Din vardır ve lazımdır. Dinsiz milletlerin devamına imkan yoktur

“Biz ne Bolşevikiz, ne de Komünist: Ne biri, ne diğeri olamayız. Türkler milliyetperver ve dinlerine hürmetkar bir millettir. Bizim hükümet şeklimiz tam bir Demokrat Hükümetidir.”

“Türk milleti dindar olmalıdır yani, bütün sadeliğiyle dindar olmalıdır demek istiyorum. Bizzat hakikate nasıl inanıyorsam buna da öyle inanıyorum… Din şuura muhalif, ilerlemeye engel hiçbir şey ihtiva etmiyor

Mustafa Kemal Atatürk.
Kullanıcı küçük betizi
kral1981
Üye
Üye
 
İletiler: 34
Kayıt: Sal Tem 08, 2008 0:26

İletigönderen Ram » Cum Tem 11, 2008 23:32

kral1981, her ülkenin örf-adet ve geleneklerine uygun giyim-kuşam adabı vardır. En başta devlet kurumları ciddiyet ister. Laik demokratik ülke, don-gömlekli / sarıklı-cübbeli / küpeli-allı morlu saçlı insanları devlet kurumlarında çalıştırmaya izin vermek zorunda ve durumunda değildir. Eğitim kurumlarının da kendine has kuralları vardır. Her ülke, kendi toplumsal ahlâk ve değerlerine göre belli kuralları uygular. Sen, yaşadığın ülkede mutluysan, bu ülkedekiler de içinde bulunduğumuz durumdan mutludur.

Yaşadığın ülke -hacı sakallı-sarıklı-cübbeli- Atatürk düşmanı Kaplancıları yıllardır beslemedi mi¿? Besledi. Şimdi bunun adı demokrasi oluyor da, yaşadığın demokratik ülkede swastika dövmesi bulunan zât, bu demokrasiden neden yararlanamıyor sence¿? Demek bir tehlike var ki, buna müsaade etmiyorlar. Haa... O zaman, ülkelerin tehdit algılamalarına, milletlerin ahlâk ve değer yapısına saygı göstereceksin, bunu bozmaya yeltenmeyeceksin.
Mevzuubahs olan; millete saltanatını, hâkimiyetini bırakacak mıyız, bırakmayacak mıyız¿? meselesi değildir. Mesele, zaten emrivâki olmuş bir hakikati ifadeden ibarettir. Bu, behemehâl, olacaktır. Burada içtima edenler, Meclis ve herkes meseleyi tabiî görürse, fikrimce muvafık olur. Aksi takdirde, yine hakikat usûlü dairesinde ifade olunacaktır.

Fakat ihtimâl, bazı kafalar kesilecektir!
Kullanıcı küçük betizi
Ram
Zûlme Karşı İsyan!
 
İletiler: 8167
Kayıt: Sal Şub 20, 2007 1:06
Konum: Aç haritaya bak!

İletigönderen kral1981 » Cmt Tem 12, 2008 23:50

Ram bu ülkedekiler de içinde bulunduğumuz durumdan mutludur. diyorsun umarim öyledir umarim herkes mutlu olur.

Benimki sade bir almanyada yasayan türk vatandasi olarak fikirlerimi beyan ettim amacim ülkenin tehdit algilamalarina milletin ahlak ve deger yapisina saygisizlik ve bunu bozmaya yeltenmek degildi.

insallah bu ulusalci düsünceniz DEMOKRATiK yollarla HALK destegiyle iktidar olur.
"Din vardır ve lazımdır. Dinsiz milletlerin devamına imkan yoktur

“Biz ne Bolşevikiz, ne de Komünist: Ne biri, ne diğeri olamayız. Türkler milliyetperver ve dinlerine hürmetkar bir millettir. Bizim hükümet şeklimiz tam bir Demokrat Hükümetidir.”

“Türk milleti dindar olmalıdır yani, bütün sadeliğiyle dindar olmalıdır demek istiyorum. Bizzat hakikate nasıl inanıyorsam buna da öyle inanıyorum… Din şuura muhalif, ilerlemeye engel hiçbir şey ihtiva etmiyor

Mustafa Kemal Atatürk.
Kullanıcı küçük betizi
kral1981
Üye
Üye
 
İletiler: 34
Kayıt: Sal Tem 08, 2008 0:26

İletigönderen Kadir Kavri » Cum Ağu 01, 2008 0:57

Eğer Ergenekon'a verilen bu enerji terör örgütlerine verirseydi Güngören saldırısı olmayabilirdi
Kullanıcı küçük betizi
Kadir Kavri
Üye
Üye
 
İletiler: 41
Kayıt: Pzt Mar 31, 2008 20:09

Önceki

Şu dizine dön: Gazete Köşe Yazarları

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 10 konuk

x