'Araf'ta Kalmış Bir Firavun Taslağı / Fatma Sibel YÜKSEK (GÜRCİHAN)

'Araf'ta Kalmış Bir Firavun Taslağı / Fatma Sibel YÜKSEK (GÜRCİHAN)

İletigönderen Oğuz Kağan » Sal Ara 04, 2012 14:12

'Araf'ta Kalmış Bir Firavun Taslağı

Levent Gültekin, Yeni Şafak'ta yetişmiş, gazete işletmeciliği konusunda dinamik ve farklı görüşleri olan bir gazeteci. Yeni Şafak'ta çalıştığım dönem, kendisiyle birebir tanışıyor olmamakla birlikte, zaman zaman Ankara bürosuna yaptığı ziyaretlerde karşılaşmışlığımız vardır.

Zamanla, Yeni Şafak'ın omurga kadrosunu oluşturan Mustafa Karaalioğlu-Mehmet Ocaktan-Yusuf Ziya Cömert üçlüsünden koptu. Bu kopuş, yanlış bilmiyorsam Star gazetesinin AKP'nin aygıtına dönüşmesi sürecinde gerçekleşti. Mustafa Karaalioğlu ile birlikte gittiği Star gazetesinden "ideallerini gerçekleştiremediği" gerekçesiyle ayrıldı diye biliyorum. Şimdilerde, Cenk Açık müstearıyla açtığı tweet sayfasında ve Hadi Özışık'a ait http://www.gazeteciler.com sitesinde yazıyor.

İlginç şeyler yazıyor. Zaman zaman iktidar cenahından önemli kulisler aktarıyor ve "içeriden" sayılabilecek analizler yapıyor. İnternet medyasında yakından takip ettiğim yazarlardan birisidir.

Levent Gültekin'in "Ak Parti Kulislerinde Bunlar Konuşuluyor" başlıklı son yazısı Açık İstihbarat'ta da yayımlandı.

Tayyip Erdoğan'ın gelip dayandığı 'yol ayrımını' oldukça iyi yansıtan bir yazı bu. Özetle (tırnak içinde aktardığım bölüm kendi cümlelerimdir) şöyle diyor Gültekin:

"Tayyip Erdoğan,devlet Başkanı olmayı tutkuyla istiyor. Bütün kartların yeniden karılmasıyla sonuçlanabilecek, belki kendi sonunu bile getirebilecek bir tutku bu. Şayet devlet başkanı olamayacaksa, Cumhurbaşkanı olmayı da istemeyebilir!

Ancak, cumhurbaşkanı veya devlet başkanı olmayacak-olamayacaksa bile bu makamı Abdullah Gül'e bırakmayı da istemiyor. 'Başbakanlık' kabuğu ise artık kendisine dar geliyor..."


Tayyip Erdoğan'ın şiddeti gederk artan öfkeli ve hakaretâmiz üslûbu, sadece siyasi rakiplerine değil en yakınındakilere bile yönelttiğine dikkat çeken Gültekin, Başbakan'ın bu "değersizleştirici" yaklaşımından bakanlar dahil çevresindeki herkesin rahatsız olmaya başladığını yazıyor.

Öyle ki, sırf bu nedenle Başbakan'dan üstü kapalı olarak "affını" isteyenler bile olmuş!

Gültekin'in ortaya koyduğu bu kişilik tablosu, tipik bir "iktidar zehirlenmesi" vakası çıkarıyor karşımıza. Tüm yetkileri kendi elinde tutan, eleştirilere kapalı despotlara, diktaörlere özgü bir hastalık bu.

Güce, yetkiye, makam-mevki ve paraya doymuyor. Hatta hırsı giderek dünyevi olmaktan çıkıp öteki alemi de hedef almaya başlıyor. Bu psikiyatrik vakanın bir adım ötesi, dini inancı olanların bildiği gibi "Allah'a şirk koşmak"tır".

Nitekim Tayyip Erdoğan, siyasi rakiplerini "idamla" tehdit ederek bu sınıra da yaklaştı. Kendisinin de bir fâni olduğunu unutuyor ve artık can almaya talip oluyor!

Devlet eliyle uygulamaya konulacak bir idam cezasının, gün dönüp harman olunca herkese yönelebileceğini bile düşünmeden, rakiplerinin boynuna ilmek geçirme zamanının geldiğine tek başına karar veriyor.

Böylelikle Allah'a şirk koşmaya yelteniyor. Oysa, bizden daha iyi bildiği iddia olunur ki, yaratmak ve geri almak yetkisi sadece Allah'a aitir . (Bkz. R'ad Suresi Ayet 40, Zumer Suresi, Ayet 42)

Tayyip Erdoğan'ın başına gelen hâli, basit bir "güç zehirlenmesi" olarak görmemek lazım.

Ortada daha kötü bir durum var ki, o da şu:

Zehirli bir bünyenin güç ve iktidar tarafından daha da zehirlenmesi..

Katranlaşmış bir ruh var karşımızda ve bunu çözecek solvent maddesi maalesef icad edilmiş değil.

Ekran gülü olmuş dalkavuklar, Tayyip Erdoğan'ın ağzından çıkan her cümleyi, kaç çocuk yapılacağından, dizi film senaryolarının nasıl yazılacağına kadar verdiği her talimatı son derece olağan karşılayıp, bunu da "Başbakan'ın zekâsına", "gündem yaratmadaki mahirliğine" bağlıyorlar.

Oysa, bu dalkavukların kendilerine ve topluma empoze etmeye çalıştıkları gibi bir "zekâ", daha da yalakalaşacak olursak, bir "siyasi dehâ" filan yok ortada.

Evet, bir çeşit 'akıl' var ama entellektüel bir akıl değil bu.

Bisküvi bayisi aklı, tüccar aklı, "Üç koyup beş alırım" hesapçılığı üzerinden çalışan bir "akıl"...

Şu etkenler tarafından örselenmiş-zehirlenmiş bir 'akıl':

*Travmatik bir çocukluk. Despot baba-çilekeş anne ikilisi. (Kendisiyle yapılan bir röportajda, çocukken babasının ayaklarını yıkadığını anlatmıştı);

*Yetersiz bir eğitim (Hangi üniversiteyi bitirdiği hâlâ muamma);

*Kırgın, küskün ve intikam hırsıyla yoğurulmuş bir gençlik.

Levent Gültekin, bu kişilik yapısının anahtarlarını verdikten sonra, Tayyip Bey'in "zaaflarının farkında olduğundan" bahisle, "Başbakan Erdoğan bütün bu tablonun farkında ve giderek kabulleniyor" cümlesini kullanıyor.

Yukarıda girmeye çalıştığımız derinlikler gözönüne alındığında pek gerçekçi bir yaklaşım değil bu. Hatta, yazının bütünüyle de hayli çelişiyor.

Sanırım yazar bunu, o çevreden gelmiş biri olarak isabetli tespitlerinin Tayyip Bey'in bünyesinde yaratması kuvvetle muhtemel öfke patlamasını dengelemek veya bilgi aldığı 'samimi' AKP'lileri zora sokmamak, incitmemek için yapıyor.

Yoksa, böyle bir kişilik yapısından "farkındalık" çıkamayacağı o kadar bariz ki.

Tayyip Bey'in hakaretâmiz, çevresindekileri değersizleştiren üslûbu, "iktidar zehirlenmesi" sonucu artmış, giderek kronik seviyeye ulaşmış bir üslûptur olsa olsa. Fitratının dokusunda hep var olmuş bir özelliktir.

Kendi tanık olduğum bir olayı aktarmak isterim:

Mart 2005. Tayyip Erdoğan ile birlikte Fas'ın başkenti Rabat'tayız. Yanlış hatırlamıyorsam, o dönem Yeni Şafak gazetesinde yazan Nazlı Ilıcak, geziye davet edilmediği için pek bozuk çalıyor, Erdoğan'ın danışmanlarını sürekli telefonla arayarak "Ben neden davet edilmedim, sorun Başbakan'a" şeklinde taciz ediyor. ,

Nazlı hanımın ısrarlarına dayanamayan genç ve deneyimsiz danışmanlardan birisi, Ilıcak'ın bu sitemlerini Tayyip Erdoğan'a iletmeye cüret etti.. Hilton Oteli'nin lobisinde kahve içen Başbakan'a yanaştı ve "Efendim, Nazlı hanım geziye davet edilmediği için size sitem ediyor; bizden açıklama istiyor" demiş bulundu.

Tayyip Bey'in yüzünden kapkara bir öfke bulutu geçti. Sarı bıyıkları aşağıya düştü, genç danışmana öldürecekmiş gibi baktıktan sonra şöyle dedi:

"Sen Nazlı'nın p...vengi misin?!..."

Evet, hepimizin ortasında aynen böyle dedi. Genç danışman, alı al, moru mor bir çekilde huzurdan çekildi ve gezi boyunca Erdoğan'ın gözüne bir daha görünmedi.

*****

Netice itibarıyla, Tayyip Erdoğan'ın siyasi hayatının en 'araf' noktasında bulunduğu tespiti, bu dönemi ileride yazacak olan gerçek tarihçi ve romancılar için önemle kaydedilecek değerde bir tespittir.

Devlet başkanı olmak istiyor..Partisinin mevcut yapısı ve siyasetin belirsizlikleri bu yolu döşemeye elverişli değil. Levent Gültekin'in saptamasıyla, "Devlet başkanı olamayacaksa, cumhurbaşkanı olmak da istemiyor". Ancak o makamı yine de Abdullah Gül'e bırakmayı düşünmüyor...

Başbakanlık deseniz artık kendisini kesmiyor.

"İslam alemi lideri"
projesi ise yatmış görünüyor!

Bu durumda önünde iki yol var:

Ya-şöyle veya böyle- devlet başkanı olacak;

ya da siyasi hayatı son bulacak.

Birinci yolun önünde çok ciddi engeller bulunduğunu, kendisini her şeye rağmen sevip saymaya devam edenler bile kabul ediyor.

İkinci yol, yani emekliliğe çekilmek ise daha karmaşık..

Tayyip Bey gibi fâni'den bakî'ye geçmeyi kafaya koymuş bir siyasetçinin Margaret Thatcher'vari bir emekliliğe çekilip torun büyütmesi beklenemez. İktidarı kaybeder etmez, en yakınındakiler bile amansız bir hesaplaşmaya girişeceklerdir çünkü..

Geniş hektarlı her alana cami yaptırmaya kalkışması, lânetle anılma riskini bertaraf edip 'hayırla anılmanın'" telâşına düşmekten olabilir mi?

Yoksa insan, devâsâ taşlarla inşâ edilmiş mâbedlerden niye medet umar ki?

Tıpkı firavunlar gibi...



Fatma Sibel YÜKSEK (GÜRCİHAN), 3 Aralık 2012
Açık İstihbarat
Namık KEMAL:
"Vatanın bağrına düşman dayamış hançerini,
Yok mudur kurtaracak bahtı kara maderini?"


Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK:
"Vatanın bağrına düşman dayasın hançerini,
Bulunur kurtaracak bahtı kara maderini."



http://www.guncelmeydan.com/pano/tayyip-erdogan-a-gonderilen-cfr-muhtirasi-kuresel-ihale-t18169.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/abd-disisleri-abdullah-gul-u-biz-yetistirdik-t23656.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/dun-malta-surgunleri-vahdettin-bugun-ergenekon-tayyip-t18151.html

KAÇAMAYACAKSINIZ!
Kullanıcı küçük betizi
Oğuz Kağan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 12355
Kayıt: Sal Oca 27, 2009 23:04
Konum: Ya İstiklâl, Ya Ölüm!

Şu dizine dön: Fatma Sibel YÜKSEK (GÜRCİHAN)

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

x