Aramızdaki Casus Kim?
Resmen casusluk yapılıyor; askeri harekat planlarına ulaşmak ve bunları yayınlamak casusluktur.
Türk Silahlı Kuvvetleri’nin yurdumuzun savunmasına yönelik olası harekat senaryoları ve hal tarzlarına ulaşmak ve yayınlamak habercilik değil casusluktur.
BAKINIZ TÜRK CEZA KANUNU NE DİYOR:
TCK. MADDE 327: Devletin güvenliği veya iç veya dış siyasal yararları bakımından niteliği itibariyle gizli kalması gereken bilgileri temin eden kimseye üç yıldan sekiz yıla kadar hapis cezası verilir.
TCK. Madde 328: Devletin güvenliği veya iç veya dış siyasal yararları bakımından niteliği itibariyle gizli kalması gereken bilgileri, siyasal veya askeri casusluk maksadıyla temin eden kimseye onbeş yıldan yirmi yıla kadar hapis cezası verilir.
TCK MADDE 329: Devletin güvenliği veya iç veya dış siyasal yararları bakımından niteliği itibariyle gizli kalması gereken bilgileri açıklayan kimseye beş yıldan on yıla kadar hapis cezası verilir.
TCK MADDE 330: Devletin güvenliği veya iç veya dış siyasal yararları bakımından niteliği itibariyle gizli kalması gereken bilgileri siyasal ve ya askeri casusluk maksadıyla açıklayan kimseye müebbet hapis cezası verilir.
TARAF GAZETESİNİN YAPTIĞI NEDİR?
Yayınladığı, elde ettiği bilgiler devletimizin iç ve dış güvenliği ile ilgilidir.
Başka?
Gizli kalması gereken bilgilerdir.
Başka?
Bu gizli bilgiler temin edilmiş ve açıklanmıştır.
Maksadı, habercilik gibi görülse de sonucu budur.
Kaldı ki ne amaçla bu bilgilere ulaştıkları konusu araştırılmaya muhtaç bir konudur.
Peki bu gazete hakkında kim işlem yapacak?
Cumhuriyet savcıları!
KİM YAYIN YASAĞI İSTEYECEK?
Cumhuriyet savcıları!
Kim dava açacak?
Cumhuriyet savcıları!
Ama televizyonları açtığımızda hiç cumhuriyet savcısı diyen yok, hep ergenekon savcılarından bahsediyorlar…
Peki bizim ülkemizde cumhuriyet savcısı yok mu artık?
Var, inanın var, bu ülkede cumhuriyet savcıları var,
İnanıyorum ki şimdi sıra cumhuriyet savcılarında…
Daha önce ergenekon kod alı soruşturma için hem kitap yazmış hem de sormuştum; casusluk mu yapılıyor, diye.
İşte o yazı:
Casusluk mu Yapılıyor?
…Dayanamadık, kalktık gittik Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’na ve bir şikayet dilekçesi verdik Savcı Öz hakkında, bir süre sonra da cevabımızı aldık. Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü iki satır bir yazıyla cevap gönderdi bize[1]:
…. dilekçe ile şikayetiniz üzerine yapılan inceleme sonucunda ileri sürülen iddiaların Cumhuriyet savcısının delil toplama değerlendirme ve suçu vasıflandırma hakimin ise yargı yetkisi ve takdir hakkı kapsamında kaldığı, adı geçen Cumhuriyet savcılarıyla ilgili hakimin hak ve yetkilerini her hangi bir şekilde kötüye kullandıklarına dair delil gösterilemediği, kanuni yollara müracaat sırasında ileri sürülmesi gereken hususların şikayete konu edildiği gerekçesiyle 21.08.2008 tarihli OLUR ile işlem yapılmasına gerek görülmediğini...”
Güzel bir yazıydı, yazıyı yazan kişi oldukça hukuki terimlerden yararlanmıştı, sonucu ise malum; “Savcı Öz hakkında soruşturmaya gerek görülmemiştir”. Ama cevap vermeyi unuttukları bir şey vardı dilekçemde, nedense onu hiç yazmadıkları önemli bir nokta vardı, onlar yazmamış olsa da ben size anlatacağım…
Yüksek Kurul’a verdiğimiz dilekçemiz iki temel noktaya dayanıyordu;
Birincisi, savcının yasalara uygun olarak bir tanığın ifadesini neden yazılı kayda geçirmeyişi,
Diğeri ise soruşturma gizliliği sağlanmadığından casusluk yapılmasına olanak verilmesi.
Adalet Bakanlığı şikayetimize cevap vermiş, ama şu casusluk meselesini hiç ele almamış. Aslında olayın belki de en önemli yönü budur ve gün gelecek bu sayfa yeniden açılacaktır.
Nedir bu casusluk meselesi, anlatayım…
İstihbarat örgütlerinin en önemli görevlerinden biri de hedef ülkedeki önemli şahsiyetler hakkında biyografik istihbarat yapmaktır. Belki de istihbarat görevlerinin en zoru budur, çünkü önemli bir kişi hakkında bilgi toplamak hem çok zaman alır, hem de bu kişiye ulaşması olası kişilerle gizlice irtibat kurabilmek oldukça zordur.
On yılı aşkın bir süre hudut görevlerinde bulunduk ve hep, tıpkı komşu devletlerin bize yaptığı gibi, karşı taraf şahsiyetleri hakkında bilgi toplamaya çalıştık, görevimizin gereğidir bu zaten.
SUN TZU ne demiş; “hem kendini hem de düşmanını çok iyi tanıyorsan eğer zafer senindir” demiş. Bizim de yapmaya çalıştığımız, işte böyle bir şeydir.
Şimdi, şu bizim soruşturmanın özelliklerine bir bakalım, bu anlattığım casusluk meselesi çerçevesinde hem soralım hem de cevaplayalım:
- Soruşturma kapsamında kimler var?
- Kimler yok ki; eski komutanlar, rektörler hem yenisi hem eskisi, iş adamları, sendika başkanları, sivil toplum örgüt liderleri, siyasi parti liderleri, görevdeki komutanlar, subaylar, daha kimler var kimler…
- Peki, bu kişilerin neyi araştırılıyor?
- Özel yaşamları, iş ilişkileri, yurt dışı bağlantıları, çocukları, eşleri, para ilişkileri, banka ilişkileri, görüştüğü kişiler, hastalıkları sağlıkları, telefon görüşmeleri, aklınıza ne gelirse, daha neler neler…
- Peki, bunlar kayda alınıyor mu?
- Evet.
- Telefonları dinleniyor mu?
- Evet.
- Banka hesaplarına giriliyor mu?
- Evet.
- Peki, soruşturmanın gizliliği kaldı mı?
- Hayır.
- Peki, bu bilgilere yabancı istihbarat servisleri ulaşabilir mi?
- Gazeteciler, televizyoncular, hatta Kanada’daki hahambaşı Tuncay Güney bile ulaşabiliyorsa, gizli servis ajanları haydi haydi ulaşabilir.
- Bu bilgiler kimlere ait?
- Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin üst düzey kademelerinde görev yapmış ve yapmakta olan şahsiyetlere ait.
- Bu bilgiler o kişiler açısından nedir istihbarat dilinde?
- Biyografik istihbarat.
- Tamam, işte anlatmak istediğim buydu;
savcılık makamının, soruşturma gizliliğini sağlamadığı için, medya hakkında suç duyurusunda bulunmuş olmakla görevini yapmış olması anlamına gelmiyor, savcılık makamı her hal ve şartta bu soruşturmanın gizliliğinden sorumludur. Bu biyografik istihbarat bilgileri şimdiye kadar çoktan yabancı ajanların eline geçmiştir bile.
- Bu durumda kim sorumludur, bu casusluk eyleminin gerçekleşmesinden?
- Bize soruyorsanız, bu işi en iyi hukukçular bilir, savcı ve yargıçlar bilir, Adalet Bakanlığı bilir, Milli İstihbarat Teşkilatı bilir, Hakimler Savcılar Yüksek Kurulu bilir. İnanın bana, bunu hepsi bilir.
Bilmeyen biri varsa o da benim.
Ben görevimi yaptım ve konuyu Adalet Bakanlığı’na bildirdim, şimdi bir şey çıkmamış gibi görünebilir, ama bu devletin bir hafızası vardır, gün gelir bu hafıza işler ve konu bizim söylediğimiz çerçevede ciddi ciddi değerlendirilir, inandığımız da budur…
Erdal SARIZEYBEK, 27 Ekim 2010