Armageddon-Kıyamet Savaşı Kapıda Mı?
ABD-İran savaşı yaklaşıyor. Her an İran’a yönelik saldırı olabileceği konuşuluyor.
ABD ordusu tarafından hazırlanan bir savaş senaryosuna göre, İsrail'in İran'a yönelik saldırısı, ABD'yi de içine çekecek bir çatışmaya neden olacak ve yüzlerce Amerikan vatandaşı ölecek.
New York Times'ın yayımladığı senaryo; ABD ordusunun kesin stratejisi anlamına gelmiyor, fakat, olası bir savaşın muhtemel sonuçlarının öngörülmesi ve bu eksende bir strateji oluşturulması için gerçekleştirilen sanal bir tatbikat.
ABD'nin böylesi bir savaşa girerken, bu savaş oyununu göz önünde bulundurması gerekecek. Ayrıca, savaş kendini dayattığında, çatışmadan uzak durulması gerektiğini düşünen üst düzey yetkililerin elini güçlendirecek.
Senaryo, İsrail uçaklarının İran'ın nükleer tesislerini vurmasıyla başlıyor. İran'ın hava savunma sistemi bu saldırıyı püskürtmeye çalışırken, Basra Körfezi'ndeki ABD'ye ait savaş gemileri de hedef alınacak. Bir gemi savar füzenin Amerikan savaş gemisini vurmasıyla 200 asker yaşamını yitirecek ve böylece ABD savaşmaya zorlanacak.
ABD'li yetkililere göre; bir yıl gibi bir sürede İsrail İran'ı vurabilir ve bu saldırının yakın müttefiki tarafından engellenmemesi için Washington'a haber vermemeyi seçebilir.
Ancak Tahran yönetimi, İsrail'in Washington'ın onayı olmadan kesinlikle böyle bir hamle yapmayacağını düşünüyor ve bu yüzden de İran ordusunun ilk misillemelerinin hedefinde ABD savaş gemilerinin ve bölgedeki üstlerinin bulunması kuvvetle muhtemel.
Bazı uzmanlar ise; İran'ın ABD'ye doğrudan bir misilleme yapmak yerine, genel olarak bölgede, özel olarak ise Afganistan'da tansiyonu yükselterek, ABD'nin tüm gücünü bu savaşa vermesinin önüne geçebileceğini düşünüyor.
İsrail ve ABD arasında görüş ayrılığı olabilir mi?
İsrail ve ABD istihbaratı, İran'ın uranyum zenginleştirdiğinden emin ancak ABD, İran’ın nükleer silah yapmak istemesi durumunda bile en iyi ihtimalle iki yıla ihtiyacı olduğunu düşünüyor. Bu nedenle ABD, İran'ın nükleer silah üretmesinin dolaylı olarak engellenmesini ve bu esnada Tahran yönetimi ile diplomatik kanalların açık tutulmasından yana.
İsrailli yöneticiler için ise; tek çözüm, İran'ın nükleer tesislerinin vurulması.
New York Times'a göre; bazı ABD'li yetkililer de uzun menzilli füzelerin, havada yakıt ikmal sisteminin ve sığınak delici bombaların bu tür faaliyetlerden daha etkili bir çözüm olduğunu düşünüyor.
Savaş simülasyonuna katılan bazı yetkililer, ABD'nin Ortadoğu'daki kuvvetlerinin komutanı General James N. Mattis'in sonuçlardan kaygı duyduğunu belirtiyor.
İçsel Bakış adlı savaş oyunu iki yılda bir hazırlanıyor. Söz konusu simülasyonda ABD ordusunun ana karargahı ile bölgedeki kuvvetlerinin komutalarının, olası bir savaş durumlarına nasıl tepki vereceğine dair fikir yürütülüyor.
Soğuk Savaş döneminde, Sovyetler Birliği'nin İran'ın petrol sahasına inmesi durumunda, ABD ordusunun karşı saldırısını ve sonuçları öngörmek için kurgulanan oyun, 2002 Aralık ayında, birliklerin Irak işgaline ne kadar hazır olduğunu test etmek için kullanılmıştı.
Kuzey Kore ise ABD’yi ürkütüyor.
Dünyanın kapalı kapılar ardındaki ülkesi Kuzey Kore, kara, deniz ve hava kuvvetlerinin dahil olduğu tatbikatlara devam ediyor.
Rusya’da da hazırlık var.
Rus ajanslarının haberine göre Rusya Devlet Başkanı Dimitriy Medvedev; Rusya’nın 2017-2018’e kadar misilleme tedbirlerini almaya hazır olması gerektiğini söylüyor. NATO, İran’ın füze tehdidine karşı oluşturulan füze kalkanı projesinde Rusya ile işbirliği yapmak istediğini bildiriyor, ancak Rusya’nın kalkana ortak olma önerisini reddediyor. Rusya; ABD’den, herhangi bir füze savunma sisteminin Rusya’yı hedef almayacağının güvencesini istiyor.
Ya Türkiye ne yapıyor, ne yapacak dersiniz? Ülkeyi yöneten Deccal’in müridleri, ABD’ye endeksli dış politika yürüttükleri için ABD neye karar verirse onu uygulayacaklar.
Türkiye Armageddon savaşının odak ülkesidir. İstihbarat örgütlerinin leş kargalar gibi Türkiye’yi mesken tutması boşuna değil. İşbirlikçilerin maskesine dikkat edin.
Günün Sözü: Basiretsiz yöneticiler elinde devletin sarsılması kaçınılmazdır.
Prof. Dr. Nurullah AYDIN, 9 Nisan 2012
na741954@gmail.com