TECAVÜZCÜYE TAYYİBİN SON KIYAĞINA VE DE ARTVİN'Lİ/ARHAVİ'Lİ İSMAİL'İN MİRASINA SAHİP ÇIKMAK...
KUVAYI MİLLİYE DESTANINDAN...
...uzun egri burunlu
ve konusmayi sehvetle seven insanlardi ki
sırtı lacivert hamsilerin ve mısır ekmeğinin
zaferi icin
hic kimseden hicbir sey beklemeksizin
bir şarkı söyler gibi ölebilirdiler...
Karanlikta kurşuni derisi kırmızıya boyanan
baltabas gemi
Ingiliz torpitosudur.
Ve dalgalarin ustunde sallanarak
alev alev
yanan:
Saban Reisin bes tonluk takasi.
Kerempe Fenerinin yirmi mil aciginda,
gecenin karanliginda,
dalgalar minare boyundaydilar
ve baslari bembeyaz parcalanip dagiliyordu.
Ruzgar:
yildiz - poyraz.
Esirlerini bordasına alıp
kayboldu Ingiliz torpitosu.
Şaban Reisin teknesi
atesten diregiyle gömüldü suya.
Arheveli Ismail
bu olen teknedendi.
Ve simdi
Kerempe Fenerinin aciginda,
batan teknenin kayiginda
emanetiyle tek basinadir,
fakat yalniz degil:
ruzgarin,
bulutlarin
ve dalgalarin kalabaligi,
Ismail'in etrafinda hep bir agizdan konusuyordu.
Arheveli Ismail
kendi kendine sordu:
«Emanetimizle varabilecek miyiz? »
Kendine cevap verdi:
«Varmamis olmaz.»
Gece, Tophane rihtiminda
Kamaci ustasi Bekir Usta ona:
«Evladim Ismail, » dedi,
«hic kimseye degil, » dedi,
«bu, sana emanettir.»
Ve Kerempe Fenerinde
dusman projektoru dolasinca takanin yelkenlerinde,
Ismail, reisinden izin isteyip,
«Saban Reis, » deyip,
«emaneti yerine goturmeliyiz, » deyip
atladi takanin patalyasina,
acildi.
«Allah buyuk
ama kayik kucuk» demis Yahudi.
Ismail bodoslamadan bir sagnak yedi,
bir sagnak daha,
pesinden uc-kardesler.
Ve denizi bicak atmak kadar iyi bilmeseydi eger
alabora olacakti.
Ruzgar tam kerte yildiza donuyor.
Ta karsida bir kirmizi damla isik gorunuyor:
Sivastopol'a giden bir geminin
sancak feneri.
Elleri kanayarak
cekiyor Ismail kurekleri.
Ismail rahattir.
Kavgadan
ve emanetinden baska her seyin haricinde,
Ismail unsurunun icinde.
Emanet:
bir agir makinali tufektir.
Ve Ismail'in gozu tutmazsa liman reislerini
ta Ankara'ya kadar gidip
onu kendi eliyle teslim edecektir.
Ruzgar bocaliyor.
Belki karayel gosterecek.
En azdan on bes mil uzaktir en yakin sahil.
Fakat Ismail
ellerine guvenir.
O eller ekmegi, kureklerin sapini, dumenin yekesini
ve Kemeralti'nda Fotika'nin memesini
ayni emniyetle tutarlar.
Ruzgar karayel gostermedi.
Yuz kerte birden atlayip ruzgar
bir anda butun ipleri bicakla kesilmis gibi
dustu.
Ismail beklemiyordu bunu.
Dalgalar bir muddet daha
yuvarlandilar teknenin altinda
sonra deniz dumduz
ve simsiyah
durdu.
Ismail sasirip birakti kurekleri.
Ne korkunctur dusmek kavganin haricine.
Bir urperme geldi Ismail'in icine.
Ve bir balik gibi urkerek,
bir sandal
bir cift kurek
ve durgun
olu bir deniz seklinde gordu yalnizligi.
Ve birdenbire
oyle kahrolup duydu ki insansizligi
yildi elleri,
yuklendi kureklere,
kirildi kurekler.
Sular tekneyi aciga surukluyor.
Artik hicbir sey mumkun degil.
Kaldi olu bir denizin ortasinda
kanayan elleri ve emanetiyle Ismail.
Ilkonce kufretti.
Sonra, «elham» okumak geldi icinden.
Sonra, güldü,
egilip okşadı mübarek emaneti.
Sonra...
Sonra, malûm olmadi insanlara
Arhaveli Ismail'in akibeti...
Nazim
#Artvine Dokunma bizim altınımız doğadır #CerattepeDireniyor -