Asıl mesele: Bu cüreti nereden buldular?
Atatürk'e yönelik iğrenç hakaretlere gösterilen tepkilere bakıyorum da meslek hayatımda ve basında ilk defa millî bir konuda, kendisini nöbetçi sayan bizim gibi gazetecilerin anında tavır koymasına ihtiyaç hissedilmediğini görüyorum. Başta Ahmet Hakan, Yılmaz Özdil ve Fatih Altaylı olmak üzere birçok etkili gazeteci, kısa ama öz bir şekilde ne yazılması gerekiyorsa yazdı.
Doğrusu, birkaç gündür, bir yakınımın hayati sağlık sorunlarıyla bizzat ilgilenmek durumunda olduğum için sıcak gündemin her maddesini "yeterince" takip etme imkânım olmadı. Gerçi hakaret edenlerin geçmişini az-çok bildiğim için bunlara cumhuriyet savcılarının müdahale etmesi gerektiğini düşündüm. Bu tür yaratıklara, gazeteci veya fikir adamı yerine koyarak bilgiyle, belgeyle cevap vermek doğru değildir. Anladıkları dilden konuşmak en doğrusudur. Atatürk'le uğraşanlar iflah olmaz zaten!
* * *
Asıl mesele şu ki, bu tür yaratıklar Atatürk'e, annesine, babasına iftira etme cüretini bulabiliyor! Bu iklimi nereden buldular? Siz iktidar olarak Atatürk'ün yaptıklarını yıkmaya kalkışırsanız, Atatürk düşmanlarına da iftira zemini yaratmış olursunuz!
Halkın da tepkisi gelişince savcılar, nihayet bu çirkefe el koydu. Başbakan da açıklama yaptı ve millî değerlerimize yapılan saldırıyı kınadı. TGB'li gençler, bu hakaretçilerden, tarihçi diye pazarlanan birini, İstanbul Üniversitesi'ne sokmadı. Üzücü olan şudur: Bir milletin kurtarıcısı mevkiinde olan insana, o milletin içinden birileri hakaret ediyor ama devletin tepkisi, halkın tepkisinin gerisinde kalıyor!
* * *
Türkiye, "Atatürk ekseni"nden çıktığı için büyük belâlar ile karşı karşıyadır. Terörün baş sponsoru ABD, PKK'nın Suriye koluna bugüne kadar verdiği desteğe ağır silâhlarla devam edeceğini açıkladı. Türkiye, Suriye konusunda, Atatürk politikasını takip etseydi, Suriye krizi hafif atlatılır, hiç değilse ABD, teröre bu kadar açıktan destek veremezdi. Türkiye, kendisine yönelik darbe girişimine yataklık eden ve lojistik destek veren İncirlik Üssü'ndeki Amerikan varlığının, Suriye'deki terör örgütlerine de yardımlarda bulunduğunu biliyor ama, nedense resmi düzeyde konu gündeme bile getirilmiyor.
İnsan, kendisine alenen düşmanlık eden bir kişiye silah ve mevzilenecek yer verir mi? Türkiye, nasıl oluyor da İncirlik'teki müttefik ihanetine seyirci kalıyor?
Bu konuda da şimdilik aktif tepkiyi TGB'li gençler gösterdi. Oysa bu hepimizin meselesi!
* * *
Bakınız, Polis Akademisi bünyesinde faaliyet gösteren Uluslararası Terörizm ve Güvenlik Araştırmaları Merkezi tarafından hazırlanan raporda, PKK'nın ayakta kalmak için El Kaide'ye benzer yapılanma içine gittiği ve bunun sonucunda da Suriye'nin kuzeyinde Batılı militanlardan oluşan "uluslararası anarşist taburu" kurulduğu tespiti yapıldı!
Tıpkı IŞİD'in oluşturulması gibi değil mi? Çünkü El Kaide'nin de IŞİD'in de sahibi CIA'dır. PYD'yi de aynı taktikle büyütüp besliyorlar!
Bu itibarla, Trump'ın, Tayyip Erdoğan'ın ziyaretinden hemen önce PYD'ye ağır silâh yardımı için emir vermesi sürpriz değildir. Burada önemli olan Türkiye'nin ne yaptığıdır.
---
Aydoğan Kaçıra'ya mesaj...
Levon Panos Dabağyan'ın vefatı ile ilgili yazımda bahsettiğim değerli gazeteci arkadaşım Aydoğan Kaçıra, meğer bir kaza sonucu beyin kanaması geçirerek yoğun bakıma alınmış. Yazımı okuyan, eşinin yeğeni M. Uğur ve ayrıca eski dost, gazeteci Mehmet Ali Bulut haber verdi. Oğlu Mustafa ile konuştum. Doktorlar umutlu imiş. Ben de hem buradan hem gönül tellerimden haber gönderiyorum: Çabuk ayağa kalk sevgili Aydoğan...
Arslan BULUT, 11 Mayıs 2017
arslanbulut@yenicaggazetesi.com.tr