ASKER KAFASI
Memet askere gider.
Verilen görevleri de ‘askerî disiplin’ içinde yapmaya özen gösterir.
Birgün silah deposu mu ne, önemli bir yerin nöbet sırası gelir.
Komutan, “bak evladım der, kuș uçurtmayacaksın; karșıdan ben bile gelsem parolayı söylemeden yanına yaklaștırmayacaksın”.
Tamam mı, tamam.
Komutan ayrılıp yemek yemeğe mi ne gider ve bir ara Memet’i denetime gelir.
Memet’in arkasında bir iki tur atar, Memet’de çıt yok.
Islık çalar, türkü söyler; Memet’in umurunda değil.
Yanına gidip, ‘Memet ben sana ne demiștim, bu nasıl görev yapma, hani parola-marola?’ diye soracak olur; Memet’de yanıt hazırdır:
“Komutanım siz bana karșıdan gelene dikkat et dediniz, oysa siz arkamda dolanıp durduğunuz için ‘benim görev alanım’ içinde değildiniz”.
Öykü bu ya, Memet askerde kalıp nice bașarılı görevler yaptıktan sonra Genel Kurmay Bașkanlığı’na dek yükselir.
Atatürk ilkeleri, Devlet-Ulus, birlik ve bölünmezlik, anayasanın değișmez maddeleri falan hep ezberinde.
Bakıșımlı-bakıșımsız, o daha tumturaklı olsun diye asimetrik falan dermiș, sıcak-soğuk ve psikolojik-misikolojik savașları yutmuș.
Televizyon arkasında, basın önünde imiș.
Çıt dese, ülkede bomba gibi patlarmıș.
Memet’in eski komutanlarını alıp götürmüșler birgün. Memet’de çıt yok.
Emrindeki genç subay ve değerli komutanlarını da almıșlar, no-gık.
Memet’i götürmeyi de kapsayacak bir yasal düzenleme yapmıșlar. Hınk.
Devletin tüm kurum ve kurulușları devleti yıkmaya yeminli yurttaș-benzerleri tarafından ișgal edilmiș olmasına karșın, Memet devlet böyüklerine saygıda kusur etmezmiș.
Toplantılarda falan ‘sizi arkamızda görmek istiyoruz’ dediklerinde; Memet “estağfurullah efendim, siz benim arkamdasınız” der dururmuș.
Ve öyle de olurmuș.
Birgün, toplantıların birinde Memet’in büyükleri cumhuriyeti yıkmak ve ülkeyi parçalamak için bir süreç bașlatma kararı almıșlar.
Memet imzala demișler, o da imzalamıș.
Aradan zaman geçmis; altında Memet’in de imzası bulunan kararlar uygulamaya konulduğu için Birleșmiș Milletler Gücü ülkeye gelecek olmuș.
Türk halkı bu, kafası atmaya görsün; benim ülkemde bu da mı olacaktı deyip kimi kazmasına, kimi küreğine, kimi dirgen kimi çekicine sarılıp meydana çıkmıș.
Kim ki bu kararları aldı ‘hesabını verecek’ demiș.
Bir kez demeye görsün, dedi mi hesabını da görürmüș.
Onu ne ABD ne AB, ne Birleșmiș Milletler ve ne de Birleșecek Devletler tutamazmıș.
Zamanında, ne top ne tüfek, ne tank ne uçak, ne gemi ne denizaltı hiçbirșey tutamamıșmıș.
Ne koruma memuru ne polis; ne manga, ne bölük, ne tümen; ne tugay; ne alay ne de ordu.. tutamaz imiș.
Kim önde idi kim arkada aramaz imiș.
Yașıyor mu öldü mü diye bakmaz, mezarından bile çıkarıp hesabını sorarmıș.
İster mezarda olsun ister bașının üstünde, bu asker kafasıdır diye de ayırmaz imiș.
Ha bu bana ders olsun diyen bile kurtulamamıșmıș.
Tarih bu, yalan söyleyecek değil ya.
Yine de inanmayanlar deneyebilir imiș.
Habip Hamza Erdem