"Sana benim gözümle bakmayanın…"Millî Eğitim Bakanı Ömer Dinçer, ortaöğretim Türk Edebiyatı kitaplarında yer alan Arif Nihat Asya'nın
'Bayrak' şiirinin 2. kıt'asının "Seçilen metinler öğrencileri iyiye, güzele, doğruya yöneltmeli, iyi alışkanlıklar kazandırmalıdır" hükmü gereğince çıkarıldığını açıklamış. Bu mısraların olumsuz düşünce ve davranışlara neden olabileceğini, bayrak, vatan, millet sevgisini aşılayan bu şiirin, öğrenciler tarafından yanlış anlaşılabileceğini söylemiş. (Haziran 2012 ayının değişik günlerine ait günlük ulusal gazeteler).
Arif Nihat, "Bayrak" şiirini 35 yaşında iken, Adana Erkek Lisesinde edebiyat öğretmenliği sırasında yazdı. Adana'nın Fransız işgalinden kurtuluş günü olan 5 Ocak 1922 tarihinin, 5 Ocak 1940 yıldönümü kutlamalarında okunmak üzere 4 Ocak 1940 günü sabaha kadar evinde petrol lambasının sönük ışığında bayrağımıza sığınarak bu "Bayrak" şiirini yazdı.
Şiirin tamamı şöyledir:
"Ey, mavi göklerin beyaz ve kızıl süsü,
Kız kardeşimin gelinliği, şehidimin son örtüsü!
Işık ışık, dalga dalga bayrağım,
Senin destanını okudum, senin destanını yazacağım.
Sana benim gözümle bakmayanın,
Mezarını kazacağım.
Seni selamlamadan uçan kuşun,
Yuvasını bozacağım.
Dalgalandığın yerde ne korku, ne keder...
Gölgende bana da, bana da yer ver!
Sabah olmasın, günler doğmasın ne çıkar.
Yurda ay yıldızın ışığı yeter.
Savaş bizi karlı dağlara götürdüğü gün.
Kızıllığında ısındık,
Dağlardan çöllere düşürdüğü gün.
Gölgene sığındık.
Ey, şimdi süzgün, rüzgârlarda dalgalı;
Barışın güvercini, savaşın kartalı...
Yüksek yerlerde açan çiçeğim;
Senin altında doğdum,
Senin dibinde öleceğim.
Tarihim, şerefim, şiirim, her şeyim:
Yer yüzünde yer beğen!
Nereye dikilmek istersen,
Söyle, seni oraya dikeyim!" Gelelim şiirin çıkarılan ikinci kıt'asına: Türk bayrağı demek, Türk'ün kendi vatanında, kendi bağımsız devletinde, kendi millî, İslamî kültürünü özgürce yaşaması ve ekonomik anlamda kendi yer altı ve yer üstü zenginliklerini sadece kendi menfaati için kullanması demektir. Türk'ün özgürlüğünün sembolü olan Türk bayrağı, siyaseten Türk'ün ne Amerika, ne Avrupa Birliği, ne Rusya, ne Çin, ne İran, ne şu ne bu emirleriyle, baskısıyla değil; tamamen bağımsız biçimde, özgürce kanun ve anayasa yapması demektir. Türk bayrağına benim gözümle yani Türk gözüyle bakmak, siyasi, kültürel, ekonomik, askerî bütün sorunlarımıza yerli, millî, İslamî bakış açısıyla, tamamen Türk'e göre, Türk için, Türk tarafından bakmak demektir.
*Türk bayrağına benim yani Türk'ün gözüyle bakmayanlar, Türk'ün bağımsız siyasî iradesini yok ederek, mandacı bir yönetimle bize hâkim olmak, bizi idare etmek isteyenlerdir. Bizim kendi başımıza kanun ve anayasa yapmamıza izin vermek istemeyenler, bizi köle ve esir edinmek isteyenlerdir.
*Türk bayrağına benim gözümle bakmak istemeyenler, Türk milletinin bu coğrafyada bağımsız millî bir devlet halinde var olmasını, büyümesini istemeyenlerdir. Türk milletini bu coğrafyada yok etmek, silmek isteyenlerdir.
*Türk bayrağına benim gözümle bakmak istemeyenler, Türk'ün vatanında gözü olanlar, sömürgeciler, emperyalistlerdir. ?Bunların, Türk'ün bankalarında, madenlerinde, işletmelerinde, fabrikalarında, bütün iş alanlarında gözü vardır, bütün ekonomik kaynaklarımızı ele geçirmek ve yağmalamak istemektedirler. Bunun yolu da Türk'ün hürriyetini, istiklalini, millî varlığını yani bayrağını yok etmektir.
*Türk bayrağına benim gözümle bakmak istemeyenler, Türk vatanında Türk millî kültürünün, Türk dilinin, Türk edebiyatının, Türk töresinin, Türk geleneklerinin, göreneklerinin, âdetlerinin, masalının, şarkısının, türküsünün, törenlerinin, toplumsal hayatının yaşamasını istemeyenlerdir. Bunlar, bu vatanda Türk millî kimliğini ve bu kimliği ören bütün kurumları, değer ve ilkeleri yok ederek Hristiyan batı kültürünü hâkim kılmak istemektedirler. Türk bayrağı, aynı zamanda Türk millî kimliğinin de sembolüdür.
*Türk bayrağına benim gözümle bakmak istemeyenler, Türk vatanında, Türk devletinde Türk ordusunun güçlü bir şekilde var olmasını da istemeyenlerdir. Çünkü bu coğrafyada güçlü bir Türk ordusu demek, Haçlı-Siyon ittifakı demek olan Batı emperyalizminin ya da diğer emperyalist güçlerin bütün sömürgeci, yağmacı, talancı emellerine engel olmak demektir. Türk bayrağı, aynı zamanda hiçbir emperyalist devletten ya da oluşum ve kişiden emir almayan, sadece Türk milletinin hizmetinde olan bağımsız, güçlü Türk ordusunun simgesidir.
Bütün bu manalarda Türk bayrağına benim gözümle bakmayanın elbette mezarını kazacağız.
Elbette Türk bayrağını yani Türk varlığını ve istiklalini selamlamadan uçan kuşun yuvasını bozacağız. Yoksa Türk bayrağını indirip yerine Avrupa Birliği, ya da Amerika, ya da Rusya veya başka bir bayrak dikildiğinde ona boyun eğmemiz, razı olmamız, teslim olmamız, onları silahla değil gülle karşılamamız mı isteniyor? Türk çocuklarına bağımsızlık, istiklal şuuru verilmeyerek, emperyalizme kolayca teslim olabilecek ruhsuz, şuursuz, kimliksiz, milliyetsiz, kozmopolit bir kalabalık mı oluşturulmak isteniyor?
Tereddütlerimiz var, endişelerimiz var.
Nitekim dünya çapında evrensel bir ihtişama sahip olan Millî Mücadeleyi biz, Türk bayrağına benim gözümle bakmayanlara, Türk bayrağını selamlamayanlara karşı silahla verdik. Tabii bundan o dönemin ve her dönemin mandacıları rahatsız olabilirler.
Türk için başkasının rahatsızlığı değil, istiklâli önemlidir. Millî Mücadele demek, Türk bayrağına benim gözümle bakmayan Yunan, İngiliz, Fransız, İtalyan ve Amerika'nın mezarını kazmak ve yuvasını bozmak mücadelesidir. Şiirin bu kısmı kaldırılmakla yoksa Türk çocuklarından bu millî hassasiyet ruhu yok edilmek mi isteniyor? Vatanımızı işgal eden İngiliz, Fransız, İtalyan, Yunan ve Amerikan çapulcuları, Türk bayrağını selamlamıyorlar ve bizim gözümüzle bakmıyorlardı.
Bu işgalci emperyalist serseriler, Türk bayrağını indirip yerine Yunan, İngiliz, Fransız, Amerikan, İtalyan, Ermeni bayrakları asıyorlardı. Bununla demek istiyorlardı ki, biz Türkleri yok sayıyoruz, size saygı duymadığımız gibi sizi yok etmek için geldik. Siz bağımsız bir millet olarak yaşamaya layık değilsiniz, sizi toptan katledeceğiz. Biz de onlara dedik ki, sizin bize saygınız yoksa bizim size hiç yok. Siz bizi yok etmek istiyorsanız biz de sizin mezarınızı kazar, yuvanızı bozarız.Dolayısıyla bu mısralarda olumsuz hiçbir mana olmadığı gibi tam tersine Türk çocuklarının bağımsızlık duygusunu, kendi varlığına, kendi kimliğine, kendi vatanına, devletine, bayrağına sahip çıkma duygusunu, düşmanlarına karşı müteyakkız olma dikkat ve bilincini geliştiren çok güzel mısralardır.Millî Eğitim Bakanlığının bundan rahatsızlık duymak yerine tam tersine, millî bilinci kökleştiren bu tür mısraları Türk çocuklarının ruhuna ve beynine iyice yerleştirecek tedbirler alması lazımdır.
Avrupalılar, şunlar bunlar rahatsız olmasın diye kendi millî değerlerimizden ve ideallerimizden vazgeçecek değiliz. Her millet kendi çocuklarına, kendi millî değerlerini koruma güdüsü demek olan millî bilinçlenmeyi sağlayacak tedbirleri almaktan çekinmez. Bunun için kimseyi de dinlemez. Nitekim bir örnek olmak üzere aşağıdaki alıntıya bir bakalım.
Eski Dışişleri Bakanlarından İhsan Sabri Çağlayangil, Yunanistan mevkidaşı Kirye Pipenellis ile iki ülke arasında karşılıklı olarak tarihî düşmanlıkların kaldırılması konusunda anlaşırlar. Bu bağlamda ders kitaplarındaki ırkçı ve nefret ifade eden bölümlerin çıkarılması konusunda karar alırlar. Ama Yunanistan'daki ders kitaplarında Türkler aleyhindeki bölümler çıkarılmaz. Karşılaştıklarında Pipenellis şöyle der:
"Bunları ilkokul çocuklarına okutmakla İstanbul'u geri alamayız. Biz istesek de siz vermezsiniz. Zorla almaya kalksak gücümüz yetmez. Çünkü bizden en az beş kat büyüksünüz. Başka ve istenmeyen yollara sapmamaları için gençlerimize ulusal bir ideal vermek istiyoruz. İdeal, yaklaştıkça uzaklaşan hedeftir. İnsanları peşinden koşturur. Bırakın bizi de hayal edelim. Bunlar olacak şeyler değil. Bununla beraber siz haklısınız. Anlaşmalarımıza aykırı davranışlarımız olduğu anlaşılıyor." (İhsan Sabri Çağlayangil, hzl. Tanju Cılızoğlu, Anılarım, Yılmaz Yayınları s.368, İstanbul 1990)
Arif Nihat Asya'nın bu "Bayrak" şiirinden bölüm çıkarma işi yeni değildir. Daha önceki yıllarda da şiirin son kıt'ası, emperyalist mesaj içerdiği gerekçesiyle bazı seçkilerden, ders kitaplarından çıkarılarak yayınlanmış. Arif Nihat, bu kısımları çıkaranlar için, "elleri kırılsın, elleri kırılsın" diye beddua etmiş. Yine şair, bununla ilgili olarak sorulan bir soruya karşılık şöyle bir değerlendirmede bulunmuş: "Herhalde lokma büyük geliyor. Gırtlaklarına tıkanıyor, onun için küçültüyorlar. O kısım çıkarılınca bayrağın direği kalıyor. Onu ne yapacaklarını kendileri bilirler." (Kendisiyle yapılan bir söyleşiden, Töre dergisi, Ekim 1972).
Arif Nihat, meseleyi son cümlesiyle güzel tamamlamış. Bu sözün üstüne söz söylenmez.
Prof. Dr. Nurullah Çetin, 27 Haziran 2012 Yeni Mesaj