Ataname'den: İslam Birliği Neden Mümkün Değildir?
Siyasal İslamcıların, ağızlarından düşürmedikleri bir hedef, bir slogan vardır: İslam Birliği… Diyorlar ki: “İslam dünyası Türkiye’nin ayağa kalkmasını bekliyor”. Son zamanlarda bunu daha sık telaffuz eder oldular. Acaba bu konuda Atatürk ne diyor? Hemen ATANAME’yi açtım; ilgili geniş açıklamaları yapıtın planı ve dizinine bakarak kolayca buldum. Siz değerli yurtsever okurlarımın da istifadesine sunuyorum.
…
ÜÇ SİYASET
2. 2 Şubat 1923’te İzmit’te halka verdiğim nutuk’tan: Bir millet için takip edilecek siyaset ne olmalıdır? Kendimizi ele alalım: Biz dinî bir siyaset takip edebiliriz. Biz millî bir siyaset takip edebiliriz. Veyahut hem millî, hem de dinî bir siyaset takip edebiliriz. Dinî siyaset takip edelim dediğimiz zaman herkesçe bilinen ifadesiyle söylemek lazım gelirse, bu İslam Birliği siyaseti demektir.
İSLAM BİRLİĞİ
3. … Her İslam için, bütün Müslümanların bir noktada birleşmesi ve hep beraber çalışarak kuvvetli olması, mutlu olması, elbette arzu edilir. Fakat dünyada elde edilmesi mümkün olmayan hedeflere yürümek insanları çok aldatmıştır, çok aldatır. İnsanlar parlak olan siyasetlere doğru mutlaka yürümek ve oraya ulaşmak ister. Çünkü parlak olan şeyler çekicidir. Bu dediğim nokta da parlaktır, çekicidir. Fakat hayat hayallere dayanmaz, hayat gerçeklere dayanır. Herhangi bir millet hayatını muhafaza için, hayat vasıtalarını elde etmek ve düzenlemek için adım attığı zaman, seçtiği hedef hayalî olursa elbette başarılı olamaz. Bu, yüzyılların ve yüzyıllardır yaşamakta olan insanların, belki çok acı, çok kanlı olaylar ile ve belki çok büyük felaketlerle bulmuş, öğrenmiş olduğu bir sonuçtur.
4. Büyük bir cesaretle söylüyorum ki, dünyanın bugünkü genel koşullarına ve yüzyılın insanların kafasında yapmış olduğu bugünkü değişikliklere göre, bütün İslam âleminin, şimdiye kadar vehmedildiği gibi bir noktadan yönetilmesine maddi imkân yoktur ve olamaz. Bunu bu kadar kuvvetli söyleyebilmek için, çok şey bilmeye, çok şey düşünmeye, çok şey hatırlamaya gerek yoktur. Çünkü bu olmamıştır ve olmayacaktır, dediğim zaman bu benim ifadem değildir; tarihin ifadesidir, vakaların ve olayların ifadesidir; en nihayet bilimin, aklın, mantığın ifadesidir. Arkadaşlar! Bin üç yüz şu kadar yıldan beri bu teori nerede ve ne zaman uygulama kabiliyeti bulabilmiştir?
5. Pekiyi biliyorsunuz ki, Cenabı Peygamber’in ölümünün daha ertesi günü herkes, hatta her ufak kabile başka başka şeyler düşünmeye başladılar. Ve özellikle İslam ülkeleri genişledikten sonra, Suriye’de yaşayanlar başka, Irak’ta, Mısır’da yaşayanlar başka ve her yerde yaşayanlar başka başka düşünmek zorundaydılar ve öyle düşündüler. Fakat her halde hepsini bir noktada toplamak isteyenler, daima aynı duyguda, aynı dinî duyguda bulunan insanları birbiriyle çarpıştırarak birbirini öldürtmekten başka ve sonu gelmeksizin kan döktürmekten başka hiçbir sonuç alamamışlardır. Olayların ve tarihin ifade ettiği bu hususu, arz ettiğim gibi bilim de kabul etmez.
6. Bugün başka başka yerlerde yaşayan insanlara ve o yerlerin vermiş olduğu zihniyete ve mizaçlara ve benzeri hususlara bakılırsa, bütün bu türlü cinsteki insanların herhalde aynı şekilde yönetilmesinin mümkün olduğunu düşünmek, gerçekten bilimsel gerçekleri reddetmek demektir ki, buna da imkân yoktur. O halde kendimiz için bir siyaset düşünüldüğü zaman, gelecekte takip edeceğimiz siyaseti belirlemek için ben açıklıkla arz ediyorum: Hiçbir zaman böyle bir siyaset hatırıma gelemez. Çünkü bu tür bir siyaset uygulanamaz. Ve böyle bir siyasi istikameti takibe girişmiş olanların hepsi bizzat kahrolmuştur ve başarılı kılmak istedikleri insan kitlesini mutlaka felakete götürmüşlerdir.
… …
İSLAM ÜLKELERİNİN DURUMU
11. Dünya üzerindeki bütün İslam âlemini bir an için gözden geçirelim: Hepsinin ne durumda olduğunu sanırım ki, içimizde bilmeyen yoktur. Hepsi esirdir, sefildir ve gerçek refah ve mutluluktan yoksundur. Bugün dünyada “bağımsızım” diyen İran devleti veya Afgan devleti dahi gerçek mutluluktan çok uzaktır. Bir Osmanlı devleti vardı. O da en sonunda yok olmaya mahkûm oldu. Ne için? Çünkü millet kendi hayatıyla ve kendi evi ile hiçbir zaman meşgul olmadı; daima hayalî birtakım hedeflere karşı sürüklendi ve kendi kendini sürükledi, en sonunda bu duruma düştü.
…
13. … Bütün bir İslam âlemini yok olmaya, sefalete ve rezilliğe sevk eden etkenleri inceleyecek ve analiz edecek olursanız, bu durum kesinlikle kendi arzuları değildir. Fakat kendi hayat vasıtalarını temin ettikten sonra ve bunun pek çok üzerine çıktıktan sonra birçok insanın, kayıtsız koşulsuz, düşünmeksizin ve irdelemeksizin kendi arzusuna, kendi emeline tabi olduğunu gören birtakım insanların fiilleri ve hareketleridir. Gerçekten gerek Osmanlı Devleti’nin, gerekse Selçuklu Devleti’nin ve gerek ondan önce gelmiş olan Türk ve İslam devletlerinin yönetim şekillerini inceleyecek veya hatırlayacak olursanız, görürüz ki, mahiyeti itibariyle dediğim şekildedir. Yani millet kendi arzu ve emeli için değil, fakat başkalarının arzu ve emeli için hareket etmektedir.
… …
PANİSLAMİZM
4. Tarih 1 Aralık 1921… Büyük Millet Meclisi’nde Panislamizm hakkındaki görüşümü açıklıyorum: Arkadaşlar, Panislamizm’i ben şöyle anlıyorum: Bizim milletimiz ve onu temsil eden hükümetimiz, doğal olarak dünya yüzünde var olan bütün dindaşlarımızın mutlu ve gönenç içinde olmasını isteriz. Dindaşlarımızın çeşitli muhitlerde vücuda getirmiş oldukları bir toplumun, bağımsız olarak yaşamasını isteriz. Bundan yüksek bir zevk ve mutluluk duyarız. Bütün İslam âleminin, İslamiyet dünyasının refah ve mutluluğu kendi refah ve mutluluğumuz gibi değerlidir ve biz bununla çok ilgiliyiz. Bütün onların da aynı şekilde bizim mutluluğumuzla ilgili olduklarına tanığız. Ve bu her gün meydandadır. Fakat arkadaşlar, bu toplumun büyük bir imparatorluk, somut bir imparatorluk hâlinde bir noktadan sevk ve idaresini düşünüyorsak, bu bir hayaldir! Bilime, mantığa aykırı bir şeydir.
5. Arkadaşlar, dikkat buyurunuz ve tarihsel bir gerçek, bir bilim hakikati olarak daima hatırda tutunuz ki, bir siyasal varlığın, sınırını geçemeyeceği bir kuvvet vardır! Nasıl ki, bir insanın iyi bir şekilde oluşumu için birtakım makul ve doğal hatlar vardır. Eğer bu hatlarda gayritabiilik, doğaya aykırılık olursa, eğer insanın oluşumunda bu hatların aşılması söz konusu olursa, o zaman karşımızda ya sıfıra inmiş bir cüce veyahut dev gibi bir şey görürsünüz! İnsanın oluşumu için böyle olduğu gibi, insanlardan meydana gelen toplumlarda da bu kural olduğu gibi geçerlidir.
6. Birkaç yüzyıl önceki durumumuza dönüp bakınız: Afrika’lar, Suriye’ler, Irak’lar, Makedonya’lar, Bulgaristan, Sırbistan ve benzerleri… Bütün bu ülke kısımlarını göz önüne alınız ve ondan sonra da bugünkü durumumuzu... Arkadaşlar, bütün bu muhit, bu geniş daire içerisinde iklimi çeşitli ve orada oturan kavimlerin uyrukları çeşitli, her şeyi çeşitli olduktan sonra, bunların hepsini bir imparatorluk altında bulundurmak ve yaşatmak mümkün müydü? Doğaya, akla ve doğanın yasasına aykırı olduğundan dolayı sonucun ne olduğunu görüyorsunuz! Herhalde Afrika’da başka, Suriye’de başka bir şey olacak, Irak’ta başka bir şey olacak, her yerde başka bir şey olacak, bizim bölgemizde başka bir şey olacak... Bunların birinin diğerine benzetilmesi, benzetilmeye kalkışılması doğru değildir.
7. Arkadaşlar, biz büyük hayaller peşinde koşan, yapamayacağımız şeyleri yapar gibi görünen sahtekâr insanlardan değiliz. Büyük ve hayalî şeyleri yapmadan yapmış gibi görünmek yüzünden bütün dünyanın düşmanlığını, garazını, kinini bu ülkenin ve bu milletin üzerine çektik. Biz Panislamizm yapmadık. Belki, “yapıyoruz, yapacağız” dedik. Düşmanlar da “yaptırmamak için bir an önce öldürelim” dediler. Panturanizm yapmadık, “Yaparız, yapıyoruz” dedik, yapacağız dedik ve yine “öldürelim” dediler. Bütün dava bundan ibarettir. Bütün dünyaya korku ve telaş veren kavram bundan ibarettir. Biz böyle yapmadığımız ve yapamadığımız kavramlar üzerinde koşarak düşmanlarımızın sayısını ve üzerimize olan baskılarını arttırmaktansa doğal sınıra, meşru sınıra dönelim. Haddimizi bilelim. Dolayısıyla arkadaşlar, biz yaşamak ve bağımsız olmak isteyen bir milletiz ve yalnız ve ancak bunun için hayatımızı harcarız.
Prof. Dr. Cihan DURA, 4 Kasım 2017