Atatürk Ankara'da…
Bugün 27 Aralık 2017… Mustafa Kemal Paşa’nın, bazı Heyeti Temsiliye üyeleriyle birlikte Ankara’ya gelişinin 98. yıldönümü…
Atatürk ve çalışma arkadaşları, Sivas’tan 18 Aralık 1919 günü yola çıkmıştı. “Kayseri-Hacı Bektaş-Mucur-Kırşehir-Karaman-Beynam Köyü” üzerinden, 27 Aralık Cumartesi öğleden sonra Ankara Dikmen sırtlarına gelindi. Dokuz günlük yolculuk boyunca inceleme ve görüşmeler için Kayseri ve Mucur’da birer gün kalınmış, yedi gün yolda geçmiştir.
Ataname [i] kitabında Ankara’ya özel bir derge ayrılmıştır. Derge 14 yöneltiden oluşuyor. Birinci yönelti Ankara’yı başkent yapan yasa ile ilgilidir. Sonraki 5 yöneltide Atatürk; Ankara’nın coğrafî konumu, tarihteki yeri, Ankara’ya gelişi, Ankaralıların yurtseverliği ve Ankara’yı başkent yapma düşüncesine yer veriyor. Derge’nin 7. – 12. yöneltileri ise, hükümet merkezinin seçiminde hangi hususların göz önüne alınması gerektiği, Türkiye için en uygun tercihin Ankara olduğu, çağdaş Ankara’nın devletimizin önemli bir dayanağı olacağı hususları üzerinde duruluyor.
* * *
Atatürk Ankara’ya gelişini ve o sıradaki izlenimlerini 3., 4. ve 5. yöneltilerde anlatır, aşağıya alıyorum.
- “Ankara, durumu itibariyle ülkemize idare merkezi olması bakımından çok çekici ve güven verici bir noktadır. Bu nedenle benim kararlarım, harekât ve girişimlerim üzerinde, doğal olarak etkilerini göstermiştir. Gerçekten işe ülkenin doğusundan, doğu sınırından başladım. Sonra daha batıya gelmek zorunluluğunu hissettim. Nihayet Ankara’da durdum ve ülke işlerini, milletin arzusu doğrultusunda sevk ve idare etmek için başka yere gitmeye gerek duymadım. …”
- “Ankara’ya ilk kabul olunduğum gün, ben sadece bir vatandaş, milletin bir bireyi idim. Hiçbir sıfatım, yetkim ve unvanım yoktu. Böyle olmakla birlikte Ankara ve çevresi hep birden, çocuklarıyla, kadınlarıyla, yaşlılarıyla Ankara şehrinden Dikmen tepesine kadar bütün ovayı doldurmuş ve beni karşılamıştır. İstasyondan hükümet dairesine kadar uzayan caddenin iki tarafı eski Türk kıyafetini giymiş, bıçakları ve tabancaları ellerinde Ankara gençleriyle dolmuştu. Bu gençler ve onlarla birlikte bütün halk: “Vatanı ve milleti düşmandan kurtarmak için hepimiz ölmeye hazırız, emrinizi bekliyoruz” diyerek bağırıyorlardı. O zaman Ankara istasyonu yabancı subay ve askerlerinin işgali altında bulunuyordu. O güne kadar Ankaralıları ölü ve Ankara’yı bir harabe sanan bu yabancılar, bu yüce tezahürat karşısında ilk kaygılarını göstermekten kendilerini alamamışlardır.”
- “Ben Ankara’yı coğrafya kitabından çok tarihte öğrendim ve cumhuriyet merkezi olarak öğrendim. Gerçekten Selçuklu idaresinin parçalanması üzerine Anadolu’da kurulan küçük hükümetlerin adlarını okurken, birtakım beylikler arasında bir de Ankara Cumhuriyeti’ni görmüştüm. Tarih sayfalarının bana bir cumhuriyet merkezi olarak tanıttığı Ankara’ya ilk defa geldiğim o gün de gördüm ki, aradan geçen yüzyıllara rağmen Ankara’da hâlâ o cumhuriyet yatkınlığı devam ediyor.”
* * *
Atatürk der ki: “sevgili milletimizin bağımsızlık tarihi mücadelesinde Ankara adının en aziz bir yeri vardır.” Biz de deriz ki: bu aziz yeri kavramak, bunun bilincine ermek, çevresine, gençlere ve halka anlatmak, her Atatürkçünün ihmal etmemesi gereken bir görevidir.
[i] Cihan Dura, Ataname, Nergiz Yayınları, İst., Aralık 2017.
Prof. Dr. Cihan DURA, 27 Aralık 2017