Atatürk Anlatıyor: Azınlıklar / Prof. Dr. Cihan DURA

Atatürk Anlatıyor: Azınlıklar / Prof. Dr. Cihan DURA

İletigönderen Oğuz Kağan » Prş May 08, 2014 12:46

Atatürk Anlatıyor: Azınlıklar

İki Mustafa Kemal vardır: Biri ben, et ve kemikten… diğeri sizler, ölümsüz olan. (Mustafa Kemal Atatürk)

Azınlıklarla İlgili Görüşümüz

Azınlıklar hakkında en başta ne dediysek sonuna kadar o sözde durduk: Hukuki eşitlik olacak, imtiyaz olmayacak. Görüşümüzü Sivas Kongresi Beyannamesi’nde ve Misakı Milli taslağında ifade ettik. Dedik ki:

Müslüman Olmayanların Hukukuna Saygılıyız, Siyasi Hakları Ülkenin Birliğini Bozamaz

Öteden beri aynı vatan içinde birlikte yaşadığımız Müslüman olmayan bütün unsurların her türlü hukukî eşitlikleri saklıdır, tabiyet haklarına tamamen riayetkârız. Bunların mal, can ve ırzlarının dokunulmazlığı; dinin icapları, gelenekler ve yasal esaslarımızdandır. Onlara siyasi egemenliğimizi ve toplumsal dengemizi bozacak imtiyazlar verilmesi söz konusu olamaz. Müslüman olmayan azınlıkların siyasi hakları, ülkenin birliğini ve siyasi dengeyi ihlal etmeyecek şekilde olmalıdır.

Hıristiyan Azınlıkların Hakları Müslümanlarınkini Aşmayacaktır

Ve zaferden sonra söylediğim: Türkiye’deki tüm Hıristiyanlar, Müslümanlarla eşit hukuk ve himayeye sahip olacaklardır. İnançlarından dolayı baskı görmeyecekleri konusunda güvenlik içinde olacaklardır. Ancak hiçbir Hıristiyan azınlığına, Müslüman çoğunluğun haklarını aşan imtiyazlar tanınmayacaktır. Türklerin bugüne kadar yaptığı en büyük hata, yüzyıllar önce, hiçbir milletin yabancılara vermeyi asla hayal edemeyeceği ayrıcalıkları ve hoşgörüyü Türk egemenliğine giren Hıristiyanlara ihsan etmesi olmuştur.

Patrikhane Ve Cemaatler

Patrikhane ve cemaatler hakkındaki görüşümüzü, Fransız ve Amerikalı gazete muhabirlerine 1922 ve 1924’de verdiğim demeçler vesilesiyle açıklamış, şunları söylemiştim:

Rum Patrikhanesi Ülkemizde Kalamaz

Bir fesat ve hıyanet ocağı olan, ülkede nifak ve anlaşmazlık tohumu saçan, Hıristiyan hemşerilerimizin huzur ve gönenci için de uğursuzluk ve felaket nedeni olan Rum patrikhanesini artık topraklarımız üzerinde bırakamayız. Bu tehlikeli örgütü ülkemizde muhafazaya bizi mecbur etmek için ne gibi vesile ve nedenler gösterilebilir? Türkiye’nin, Rum patrikhanesi için arazisi üzerinde bir sığınak göstermeye ne zorunluluğu var? Bu fesat ocağının hakiki yeri Yunanistan’da değil midir?

Ayrıcalıkları Devam Edemez. Reformlar Patrikhane Tarafından Engellenmiştir

Halifelikle birlikte, Türkiye’de mevcut olan Ortodoks ve Ermeni kiliseleri patrikhaneleri ile Musevî hahamhanelerinin ortadan kalkması lazımdır. Halifelik ve bu çeşitli patriklikler yüzyıllardan beri ruhani yetki daireleri dışında muazzam ayrıcalıklar edindiler. Halkın görüşüne dayanarak bahşedilen haklar dışında ayrıcalıklar ile Cumhuriyet yönetiminin uygulanması mümkün değildir. Geçmişte, özellikle Abdülhamit’in tahttan indirilmesinden sonra Kanun-i Esasî’mizi ve Meşrutiyet yasalarımızı Batı’nın uygarlık makinesini örnek alarak değiştirmeye çok çalıştık. Fakat bu girişimimiz sonuçsuz kaldı. Zira her adımda patrikhaneler ve halifelik gibi siyasî, dinî kurumların hakları ile karşı karşıya geldik.

Cemaatlerle Uzlaşma Gereği Duyuldu, Onlara İmtiyazlar Tanındı

Yüzyıllar önce Türk-Müslüman atalarımız, bu ülkede hüküm sürdükleri zamanlarda siyasî, dinî yetkiye sahip başkanlar tarafından yönetilmekte olan cemaatler buldular. O devirde dinî inançları fatihlerin inançlarından farklı olan hâkimiyet altındaki unsurlarla uzlaşma gereği duyulmuştu. Bu nedenle bu ilk fatihler, egemenlikleri altına aldıkları çeşitli milliyetleri kendi alışılmış dinî başkanları aracılığıyla yönetmeyi uygun buldular ve bu dinî başkanlara büyük yetkiler verdiler.

Azınlıklara Tanınan Haklar İlerlememizi Engelledi. Bazı Usulleri Değiştirme Zamanı Geldi

Halifenin ve patriklerin bu ayrıcalıkları yasalarımızın esasını oluşturmuştu. Bu düzenlemeler zamanında önlem amaçlı bile olsaydı yine bir tehdit oluştururdu. Zira ilerlememizi geciktirdi ve zorlaştırdı. Bu sebeple yalnız Türkiye, Avrupa’da komşusu olan bütün milletler arasında geride kaldı. Hükümeti işlemiyordu. Patrikhanelerin veya halifeliğin itirazlarına uğramaksızın hiçbir ıslahat veya ilerici fikir, yönetim usulümüzün içine alınamıyordu. Bununla beraber usullerimizden bazılarının değiştirilmesi zamanı geldi ve o zaman hilafette bütün değişikliklere karşı şiddetli bir husumet keşfettik. Patriklerin öfkesini tahrik etmeden eğitim usulümüz değiştirilemezdi. Bunlar yardım maksadıyla daima yabancı hükümetlere başvuruyorlardı.

Rusya Rum Patrikliği Yoluyla İşlerimize Müdahale Etti. Başkalarına da İmtiyazlar Verildi

Yüzyıllardan beri Rusya, İstanbul Rum Patrikliği üzerindeki hegemonyası sayesinde işlerimiz üzerinde zararlı bir nüfuz sahibi oldu. Rum, Ortodoks ve Ermeni patrikhaneleri vasıtasıyla yönetim usulümüz, diğer kilise idareleri meydana getirilmesini zorunlu kıldı. O zaman Rum-Katolik patriğini ve Yahudilerin hahambaşılarını onaylamak zorunda kaldık. Protestanlık ortaya çıktığı zaman, İstanbul’da bir Protestan kilisesi temsilcisinin bulunmasını kabul zorunluluğu karşısında kaldık ve Rum Patrikhanesi’nin imtiyazlarına benzer ayrıcalıklar verdik. Son zamana kadar vergilerimiz kiliseler aracılığıyla toplanırdı. Yani hükümet, servetleri üzerine vergi koymakla beraber, vergilerin tahsilini her bölgede özel ruhani başkanlara bırakırdı.

Her Cemaat Kendi Eğitim Kurumlarına Sahipti. Okulları İhanet İçindeydi

Patrikhaneliğin ve halifeliğin imtiyazlarına göre, hükümet eğitim usulünü Islah edemezdi. Türkiye’de yerleşmiş olan her cemaat, ister resmen yetki almış bulunsun, ister bulunmasın, kendi dinî okullarına ve liselerine sahipti. İmparatorluk sınırları içinde her millet kendi dilini ve dinini öğretirdi. Ancak bu okullar ihanet projelerine hizmet ettiler.

Ermeniler Entrikalar Çeviriyor, Rumlar Bağımsızlık İçin Çalışıyordu

Ermeniler, Türk egemenliği altında, açıkça bağımsız bir krallık için çalışıyor ve yabancı unsurların fiilî yardımlarıyla hayallerinin uygulamaya geçirilmesi için devamlı olarak entrikalarda bulunuyorlardı. Bizimle dört yüz yıl yaşamış olan yerli Rumlar, günün birinde kendilerini kurtarılmamış sayarak Türklerin boyunduruğundan kurtulacakları günü düşünmeye başladılar. Okullarında kendi dillerini ve dinlerini öğrettiler ve egemenliği altında yaşadıkları hükümeti yabancı saydılar. Diğer milletlerle de aynı durum söz konusu oldu. Türkiye’de okullar ve kiliseler siyasi kışkırtmaların ocağı idi. Gayrimüslim unsurlar, hatta imparatorluk sınırları içindeki Müslüman Araplar, aynı maksatla okullarında Türk dilinin talimini, öğretilmesini ihmal ettiler. Böyle bir duruma İngiltere, Fransa, Amerika veya herhangi bir milletin ne kadar zaman tahammül edeceklerini sorarız.


Prof. Dr. Cihan DURA, 7 Mayıs 2014
Namık KEMAL:
"Vatanın bağrına düşman dayamış hançerini,
Yok mudur kurtaracak bahtı kara maderini?"


Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK:
"Vatanın bağrına düşman dayasın hançerini,
Bulunur kurtaracak bahtı kara maderini."



http://www.guncelmeydan.com/pano/tayyip-erdogan-a-gonderilen-cfr-muhtirasi-kuresel-ihale-t18169.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/abd-disisleri-abdullah-gul-u-biz-yetistirdik-t23656.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/dun-malta-surgunleri-vahdettin-bugun-ergenekon-tayyip-t18151.html

KAÇAMAYACAKSINIZ!
Kullanıcı küçük betizi
Oğuz Kağan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 12355
Kayıt: Sal Oca 27, 2009 23:04
Konum: Ya İstiklâl, Ya Ölüm!

Şu dizine dön: Cihan DURA

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 1 konuk

x