Atatürk Anlatıyor: Dünya Barışı Üzerine
İki Mustafa Kemal vardır: Biri benim, et ve kemikten, geçici Mustafa Kemal... Diğeri Ölümsüz Mustafa Kemal… Onu "ben" kelimesiyle anlatamam; o, ben değildir, o bizdir! O, ülkemizin her köşesinde yeni fikir ve yeni hayat için, büyük ülkü için uğraşan aydın ve savaşçı bir topluluktur. Ben, onların rüyasıyım sadece. Benim girişimlerim, onların özlemini çektikleri şeyleri tatmin içindir. O Mustafa Kemal sensin; o Mustafa Kemal sizsiniz, hepinizsiniz. Geçici olmayan Mustafa Kemal, yaşaması ve başarılı olması gereken, Ölümsüz Mustafa Kemal sizlersiniz!
Bu yazıda Mustafa Kemal Atatürk dünya barışı hakkındaki görüşlerini anlatıyor. Ölümsüz Mustafa Kemal düzenliyor, güncelliyor, tamamlıyor.
* * *
1- Dünya barışı hakkındaki görüşlerimi ana çizgileriyle şöyle toparlayabilirim: İnsanlık bir bütündür; barış nerede tehlikeye girerse, oraya müdahale etmek gerekir. Barış ancak karşılıklı güven ve esenlik bütün milletleri kapsarsa sağlanabilir. Milletlerin kardeşçe yaşaması için, önce sömürü kaldırılmalıdır. İnanıyorum ki, toplumların tek amacının karşılıklı sevgi olduğu bir gün gelecektir. Çünkü insanlığın mutluluğu, insanların birbirini sevmesiyle gerçekleşebilir. Sürekli barış ise bütün milletlerin hakları eşit kabul edildiği zaman mümkün olacaktır.
2- Dünyada ve dünya milletleri arasında sükûn, huzur ve iyi geçim olmazsa, bir millet kendi kendisi için ne yaparsa yapsın, huzurdan yoksundur. Onun için ben sevdiklerime şunu tavsiye ederim: Milletleri yöneten adamlar, tabii önce ve önce kendi milletinin varlık ve mutluluğunun yapıcısı olmak isterler. Fakat aynı zamanda bütün milletler için aynı şeyi istemek lazımdır. Bütün dünya olayları bize bunu açıktan açığa kanıtlar. En uzakta sandığımız bir olayın bize bir gün dokunmayacağını bilemeyiz. Bunun için insanlığın hepsini bir vücut ve bir milleti bunun bir organı saymak gerekir. Bir vücudun parmağının ucundaki acıdan diğer bütün organlar etkilenir. Dünyanın filan yerinde bir rahatsızlık varsa, “bana ne” dememeliyiz. Böyle bir rahatsızlık varsa, tıpkı kendi aramızda olmuş gibi, onunla ilgilenmeliyiz. İşte bu düşünüş insanları, milletleri ve hükümetleri bencillikten kurtarır. Bencillik kişisel olsun, ulusal olsun, daima kötü görülmelidir.
3– Siyaset dünyasında bir süreden beri karşılıklı güvenlik ve esenlik konusu üzerinde yapılan faaliyetler dikkat çekicidir. Karşılıklı güvenlik ve esenlik bütün dünya milletlerinin dilemesi gereken bir mutluluk esasıdır. Ancak güvenlik ve esenlik bütün milletleri kapsamadıkça, genel bir barışı temine yönelik olmaktan çok, faaliyet alanı olarak tasarlanan bir kısım milletlere karşı diğer bir kısım milletlerin serbestlik kazanmasını temin mahiyetinde anlaşılmak durumundadır.
4- Ben çok iyi anlıyorum ki, insanlık önünde sonunda birleşmeli ve birlikte kardeşçe yaşamalıdır. Bunun için bir araya gelmeli ve tüm anormalliklere, karşılıklı düşmanlıklara son vermelidir. Hepsinden önce de bu anormalliklerin sebebi olan, insanın insan tarafından sömürülmesi sistemi ortadan kaldırılmalıdır. Bir gün gelecek bütün dünya hakkın ne tarafta olduğunu teslim edecek ve toplumlar birer yüce insanlık kitlesi haline dönüşecektir. İşte o zaman milletlerin bütün gayesi, insanlık ve karşılıklı sevgi olacaktır.
5- İnsanlıkta mutluluk; insanoğullarının birbirine yaklaşması, insanların birbirini sevmesi, hepsinin temiz duygu ve düşüncelerini birleştirmesiyle olacaktır. Bu amaçla, onları birbirine yaklaştıracak, sevdirecek ve barış ve dostluk dairesinde ihtiyaçlarını temin edecek faaliyetlerde bulunmak gerekir.
6- Silahsızlanma ve sürekli barış, ancak ve ancak büyük devletlerin devlet adamlarının, büyük ve küçük bütün milletlerin bağımsızlık ve gelişme haklarına eşit olarak sahip olduklarını kabul etmeyi öğrendikleri zaman mümkün olacaktır.
7- Dünya barışı nasıl sağlanacak, nasıl korunup sürekli kılınacak? Üzerinde ısrarla durmaya değer bir konudur. Görüşüm odur ki, sürekli barış için, evrensel mutluluk için öncelikle insanların yaşam koşulları iyileştirilmeli, ihtiyaçları karşılanmalı, aralarında sevgi bağları oluşturulmalıdır. Barışa yönelik işbirliği samimî olarak teşvik edilmelidir.
8- Savaşın sebeplerini kaldırınız, savaş yaralarının iyileştiğini göreceksiniz. Barış…, sürekli barış insan topluluklarının durumlarını iyileştirecek uluslararası önlemlerle olur. İnsanlığın refahı, açlık ve baskının yerine geçmelidir. Dünya vatandaşları kıskançlık, açgözlülük ve kinden uzaklaşacak şekilde yetişmelidir. İnsanları mutlu kılacak biricik vasıta; onları birbirine yaklaştıracak, birbirine sevdirecek, karşılıklı maddî ve manevî ihtiyaçlarını karşılayacak hareket ve enerjidir. Dünya milletleri birçok bağlarla birbirine bağlıdır; tıpkı bir apartmanın sakinleri gibi. Eğer apartman kimi sakinleri tarafından ateşe verilirse, diğerleri kurtulabilir mi o yangının etkisinden?
9- Milletler ve demokrasiler işbirliği yapmalıdır. Fakat bu işbirliği ancak tek bir gayeye yönelik olduğu zaman faydalı ve mümkündür: Barış… Uluslararası siyasi güvenliğin gelişmesi için ilk ve en önemli koşul; milletlerin hiç olmazsa barışı koruma düşüncesinde samimi olarak birleşmesidir. Silahların bırakılması konusundaki düşüncem şudur: Erişilmesi gereken sonuç o kadar önemlidir ki, gerçekleşmesiyle, refahı doğuran huzur ve güvenliği bütün dünyada sağlayabilecek olan yüksek ideal önünde özel çıkarlar bir tarafa bırakılmalıdır.
10- Dünya barışını korumak için somut önlemler almak daima mümkündür. Bunlar bence yedidir: Barış için ortak örgüt, düşmanlıkları silmek, açlığı önlemek, kin ve hırstan arınmak, genç kuşakları eğitmek, ortak çalışma ve barışın bozulmasını engelleyecek kuruluşlar. Her birini kısaca açıklamam gerekirse: Birinci olarak, barış düşüncesinin dünyanın mutluluğu bakımından ne kadar değerli ve büyük olduğunu insanlığa devamlı olarak anlatmak için uygar milletlerin ortak teşkilat yapılması lazım gelir. İkinci olarak, bugünkü insanlığın kalbinde ve kafasında geçmişin gelenek ve eğitim etkileriyle yer tutmuş karşılıklı düşmanlık duygularını silmek için yine her millet yüksek aydınlarının, gerçeği görenlerinin elbirliğiyle çalışmaları önlemine gün geçirmeksizin girişmek lazımdır. Üçüncüsü, insanlıkta gönencin genel anlamını esas tutarak aç ve sefil topluluklar bırakılmamasını bütün insanlığın ortak gayesi gibi gören uluslararası modern önlemler faaliyete geçirilmelidir. Dördüncüsü, insanların kin ve hırs denilen olumsuz duyguları boğması, öldürmesi lazımdır. Onun yerine insan denilen yaratığın büyüklüğü düşüncesi ve bu büyüklüğü sevmek esası konulmalıdır. Beşincisi, barışın aksi olan savaşın yarattığı, ezgin ve bezgin hale koyduğu yeni kuşaklara tarih öncesi devirlerde olduğu gibi tarihî devirlerdeki bütün kanlı olayları toplayarak düzenli dersler ve telkinler halinde anlatılması tedbiri önemlidir.
11- Altıncısı, yukarıda söylediklerimizin hepsi insanlığı tarihte geçirdiği ve henüz takip etmek eğilimini gösterdiği düzeyden asıl insanlık mertebesine çıkarmaya yönelik önlemlerdir. Şüphesiz bu gaye biraz zaman ister. Bu zamanı mümkün olduğu kadar uzatmak, uygar milletlerin yüksek aydınlarınca prensip kabul edilmelidir. Bunun için uygar millet aydınları birbirini arayıp bulmalı ve ortak kararlar üzerinde ortak çalışmalarını temin etmelidirler. Ve nihayet yedincisi, bütün bunlar yapıladururken, eğer derhal ve yakın bir gelecekte barışı bozacak bir bombanın patlayacağını sananlar varsa, onların bu bombanın patlamasına ve dünyayı kaplamasına engel olmak için bütün varlıklarıyla çalışmaları lazım gelir. Barışı muhafaza için en seri ve etkili önlem, barışı bozacak herhangi bir saldırganın istediği gibi hareket edemeyeceğini kendisine fiilen gösterecek uluslararası kuruluşların gerçekleşmesidir.
12- Dünya barışı için esas yapılması gereken, elbette barış hedefi üzerinde bütün milletlerin antlaşmış olmalarıdır. Ancak bu büyük hedefe doğrudan değil de, bölgesel antlaşmalar yoluyla ulaşmayı denemek bence en uygunudur. Balkan Paktı bunun güzel bir örneğidir. Bölgeler büyüdükçe olumlu etkileri giderek bütün dünyayı kaplayacaktır. Milletler Cemiyeti barışın idamesinde henüz yeterli değildir, ancak yine de gereklidir. Tarih 26 Mayıs 1935… Amerikalı bir gazeteci ile yaptığım görüşmede bu düşüncelerimi şöyle açıkladım:
13- Esas gaye, bütün milletlerin, devletlerin paktıdır. Bu kadar büyük bir kuruluş yaratmak gayesine giderken, ondan önce herkesin kolaylıkla görüşebileceği, anlaşabileceği dar ve belirli çevreler içinde antlaşmaya başlamaktan daha doğal bir şey olamaz. Bir insan yüksek bir ideale giderken, bu ideali bir anda ve ilk girişimde dünyadaki bütün milletlere anlatabilir mi? O önce kendi yakınlarından olanlarla anlaşabilir. Bu antlaşmalar yapıldıktan sonradır ki, alan genişler. O halde bölgesel paktlar, barışı bütün insanlığa yaymak gayesini hedef tutunca, bu kuruluşların ne kadar soylu ve ne kadar insani bir değerde olduğuna kuşku yoktur.
14- Bölgesel paktların barışa etkili olduğunu teorik düşüncelerin üzerinde olarak fiilen bu dakikada görmekte değil miyiz? Bu noktayı bütün insanlığın gözünde cisimleştirmek için mevcut paktlardan, örneğin birini göz önüne getirmek yeterlidir sanırım: Balkan Paktı… Bu pakt geçmişin bütün acı ve tatlı günlerini yaşadıktan ve birbirlerini kırmak, mahvetmek yolunu takip edenlere bilerek veya bilmeyerek tabi olduktan sonra gerçeği gören toplumlar tarafından büyük ideale hizmet gayesiyle kurulmuş bir pakttır. Büyük ideal, barıştır. Balkan Paktı’nı yapanlar barışın yalnız kendi aralarında kurulmasını elbette ilk amaç olarak kabul etmişlerdir. Fakat onların büyük amacı bu barış ve insanlık paktının, kurulmuş olduğunu ve kurulabilir olduğunu dünyaya gösterir bir örnek olmak iddiasını muhafaza ediyor.
15- Buna benzer Küçük İtilaf da vardır. Bu “küçük” sözcüğü ile ifade edilmekte olan mevcudiyetlerin büyük etkileri her gün dünya olayları üzerinde insani ve barışsever etkilerini göstermekte olduğu görülmüyor mu? Tekrar ediyorum: Bölgesel antlaşmalar, barışı koruyucu ve dolayısıyla çok insani oluşumlardır. Bölgeler büyüdükçe bu insani düşüncenin yavaş yavaş bütün dünyayı kapsaması mantıklı bir gidiş değil midir? Her anlaşma iki kişi arasında olsa dahi insanlık için çok faydalıdır. Yeter ki anlaşmalar insan mutluluğunu yüksek gaye bilmiş olsun.
16- Milletler Cemiyeti barışın idamesi için henüz tam ve mutlak bir etken değildir. Fakat Milletler Cemiyeti en büyük ideali gerçekleştirmek için kurulmuş en büyük örgüttür. İnsanlıkta barışı, huzuru, milletler arasında işbirliğini kurabilmek için bugün mevcut olmasaydı dahi, bu yüksek kuruluşu vücuda getirmek, her gün daha çok ilerlemekte olan uygar insan zekâsının bir icadı olmak lazım gelirdi ve olacaktır.
Prof. Dr. Cihan DURA, 27 Şubat 2016