Türk Milleti Ebed Müddettir.
Son yıllarda Atatürk’e saldırmakla başlayan ve ivme kazanarak artan bir Cumhuriyet düşmanlığı var. Bu düşmanlık öyle kârlı bir hâle geldi ki; kim Atatürk’e saldırsa, küfre varan hakaretamiz cümleler kursa, en itibarlı kurumlarda, üst düzey görevlendirme ile ödüllendiriliyor.
Millî duyguların en yoğun olduğu anlarda, sanki bir yerlerden düğmeye basılmışçasına organize bir kışkırtma faaliyeti baş gösteriyor. Türk toplumunun birlik ve beraberlik duygusunu örselemek için, hiçbir eylemden kaçınılmıyor.
Atatürk ‘Düşmanla Savaşmadı’ Diyenler
Atatürk ve onun en büyük eseri Türkiye Cumhuriyetinin nimetleri içerisinde yetişen ve kendini ‘aydın’ olarak tanımlayanlara bakılırsa; Atatürk ve silah arkadaşları, yüz binlerce şehit ve gazimiz, işgâller döneminde sadece Osmanlı'yı yıkmak(!) için mücâdele etmiş, yedi düvel düşman ile neredeyse hiç savaşmamışlar.
Çanakkale’de, Adana’da, Maraş’ta, Antep’te, Urfa’da, İzmir’de, Sakarya’da, Eskişehir’de, Türk’ün varlığını korumak için yediden yetmişe ölüme koşulmamış. Birçok şehir, gaziliğini, kahramanlığını, şanlı olmasını, İngiliz ve Fransızlar ile savaşından değil de bu mantıkla, Osmanlı ile savaşından almış olmalı.
Prof. Justin McCarthy de; “Atatürk sadece ülkeyi kurtarmamıştır. Aynı zamanda ulusun, açık anlatımıyla Anadolu’daki Türk varlığının yok olmasını da engellemiştir. (…) Atatürk olmasaydı, Türk belki Özbekistan’da olurdu ama Trakya ve Anadolu’da kalmazdı. 100 yılda tüm büyük civar coğrafyadan sürülmüş ve katledilmiş Türklerin, Konya Ovası’ndan sürülmeleri ne kadar sürerdi sanıyorsunuz? (…) Ne Türk ne Türkiye kalırdı. Atatürk sadece Türkiye’yi kurtarmadı aynı zamanda Türk neslini de kurtardı.” şeklindeki cümlelerini de İngiliz, Fransız, Yunan ve diğerleriyle mücâdele ettiği için değil, Osmanlı ile savaştığı için etmiş olsa gerek!
Türk’ü Balkanlardan süren, Anadolu’dan kovmak isteyenlerin adının anılmamasında da elbet bir hikmet olmalı.
Oysa Atatürk
ve kahraman silah arkadaşları Osmanlı’nın yetiştirdiği subaylardı. Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucuları, Osmanlı’nın yetişmiş devlet adamı, asker ve aydınlarıdır.
Cumhuriyet, çağın şartları gereği yapmak zorunda olduğu inkılâplarını, Osmanlı’nın yetiştirdiği devlet adamları ve devlet tecrübesiyle yapmış, hayata geçirmiştir. Ve Osmanlı devletin adıdır. Bu devletin sahibi olan millet, Türk milletidir. Osmanlı Devleti, sistem ve işleyiş olarak kudretini sürdürememiş, yenilikleri ve teknolojiyi geriden takip etmiş, toprak kaybı, ölüm, savaş ve işgallerin önüne geçememiştir.
Tarihî olayları ve kişileri dönem şartlarından, siyasi ve sosyal bağlamından kopartarak değerlendirmek ancak hedefine yürüyen düşmanların işine yarar. Kaleminden ve klavyesinden kan damlatırcasına tarihi, nefretle çarpıtanlar aklını başına devşirmelidir.
Cumhuriyet, Osmanlı’yı yıkmak için ilân edilmedi. Türk’ün yıkılan ülkesinin pay edilmiş topraklarını, pay edenlerden savaşa savaşa geri alıp, düşmanların bağrına hançer saplayarak Türk’ün yurdu, Türkiye adıyla devleti yeniden var etmek için ilan edildi. Atatürk’e olan bütün öfkeniz, kustuğunuz kininiz tam da bu yüzden.
Her fırsatta Türk’ün merhametini vicdanını istismar edenler, Ensar siyasetinden dem vurup düşmana gönüllü askerlik edenler, rahmetli Turan Yazgan’ın şu sözlerini çok iyi idrak etmeliler:
“Dünyada zulüm gören bütün Türklerin iki devleti vardır. Bir tâbi oldukları devlet birde darda kaldıklarında gelebilecekleri Türkiye. Onlar için anavatanları kadar, bir ağabey, bir baba yerine koydukları atavatan, Türkiye de yurttur. Bizim, Türkiye olarak ise zorda kaldığımızda gidebileceğimiz ikinci bir vatan yoktur. Sadece yanımızda bulacağımız kardeşlerimiz vardır.”
O küfrettiğiniz, yerden yere vurduğunuz Atatürk; tam da bunlar olmasın, Türkler oradan oraya sürülmesin, savrulmasın, öldürülmesin diye, yıkılan Osmanlı’nın küllerinde Türkiye’yi kurdu.
Türk milleti yerine tek millet diyenler, Türkiye’den ve Türk’ten rahatsız olanlar, düşmanlık edenler, rahatsız olmaya devam edebilirler.
Çelik gibi irademizle, acılarla dolu şanlı tarihimizi de, ülkemizin kurucusu Atatürk’ü de, Türk’ün son ve sarsılmaz kalesi Türkiye’yi de koruyup kollayacağız.
Türk milletinin aziz evladı, Türkiye’mizi, her durum ve şartta yılmadan “Ne mutlu Türk’üm” diyene sözünü haykırarak, siz ve sizin gibilere rağmen ebediyen yaşatmaya devam edecektir.
https://www.aykiri.com.tr/yazarlar/gulc ... hipsiz/16/
Aklı Başında Bir Toplum Her 5 Yılda bir Meclisi Ve Yönetimi yenileyen Toplumlardır.
Bir hamalın yükü geçicidir; fakat sahtekâr bir politikacının yükü kalıcıdır çünkü onun dolandırıcılıklarının muazzam yükünü her daim akılsız toplumlar taşımaktadır.
Üçkâğıtçı politikacılar tarafından sürekli olarak kandırılan, tekrar tekrar aldatılan bir millet için hangi sıfat kullanılabilir? Şaşkın? Çok hafif! Ahmak? Yeterli değil! Beyinsiz? Evet, işte tam da sıfat budur! Aptal kalabalıklar, sahtekâr politikacıların en büyük servetidir!