Atatürk "Eğer Bir Gün Çaresiz Kalırsanız, Bir Kurtarıcı Beklemeyin, Kurtarıcı Kendiniz Olun" Derken, Ne Demek İstemişti?
“KURTARICI” NASIL KENDİSİ OLUNUR?
Fransızca'da büyük insanlarla uğraşan, onları kıyasıya ve haksız yere eleştirip çekiştiren Cemil Koçak türünden şahıslara "détracteur" deniyor. Diğer bir örneği de Kadir Mısıroğlu'dur, aralarına Mustafa Armağan'ı da katabiliriz, elbette daha başkaları da var.
Bu tiplerle mücadelenin en iyi yolu, söz ve yazılarını yakından takip edip altından kalkamayacakları derecede yalanlarını yüzlerine çarpmaktır. Biz Atatürkçülere "Allah'ın bir lutfu" olarak gördüğüm sayın Sinan Meydan bu görevi hakkıyla yerine getiriyor.
Bizler de ona yardımcı olmalıyız, karanlığa sövmeyi bırakıp bir mum da biz yakmalıyız. Ne diyor Atatürk: "Eğer bir gün çaresiz kaldıysanız, bir kurtarıcı beklemeyin, kurtarıcı kendiniz olun."
Peki, nasıl? Daha önce örnekler verdim, şimdi de diyorum ki, Sinan Meydan'ın aşağıda adresini verdiğim makalelerinden birini dikkatle okuyun. Çoğu insan uzun yazılardan kaçıyor: ufak özetler çıkarın, sosyal medyada yayınlayın. Çevrenizdeki insanlara anlatın, kâğıda çokça basıp okumaları için verin. Onlar da başkalarına ulaştırsın.
Zaman bunu gerektiriyor. Böyle zincirler oluşturmadıkça, kesin bir mağlubiyet bekliyor biz Atatürkçüleri!
____.
Sinan Meydan “cumhuriyet tarihi hakkında uydurulan yalan ve palavralara şu yapıtlarında yanıt veriyor:
-“Cemil Koçak Yarbay Mustafa Dediğin Mustafa Kemal mi?"
http://www.odatv.com/n.php?n=cemil-kocak-yarbay-mustafa-dedigin-mustafa-kemal-mi-1712101200:
-“Kurtuluş Savaşı Emperyalizme Karşı Mıydı”, http://www.odatv.com/n.php?n=c0648878-3008101200
“Cumhuriyet Tarihi Yalanları” adlı kitabı.
**
KURTARICI
ATATÜRK "ŞAYET BİR GÜN ÇARESİZ KALIRSANIZ, BİR KURTARICI BEKLEMEYİN, KURTARICI KENDİNİZ OLUN" DİYOR, YANİ “CAM TAVAN”I KIRIN, "ZİHNİNİZDEKİ ENGELİ KALDIRIN" DİYOR
CAM TAVAN SENDROMU
Cam Tavan adından da anlaşılacağı gibi görünmez bir engeli tanımlıyor.
Uzmanlar Cam Tavan’ı yaratan çok önemli bir faktöre işaret ediyorlar. Bu, kişinin kendi kendine yarattığı engellerdir.
*
Konu ile ilgili olarak şu deney anlatılır.
"Bilim adamları pirelerin farklı yükseklikte zıplayabildiklerini görür. Birkaçını toplayıp 30 cm yüksekliğindeki bir cam fanusun içine koyarlar.
Metal zemin ısıtılır. Sıcaktan rahatsız olan pireler zıplayarak kaçmaya çalışır ama başlarını tavandaki cama çarparak düşer.
Zemin de sıcak olduğu için tekrar zıplar, tekrar başlarını cama vururlar.
Pireler camın ne olduğunu bilmediklerinden, kendilerini neyin engellediğini anlamakta zorluk çeker. Defalarca kafalarını cama vuran pireler sonunda o zeminde 30 santimden fazla zıplamamayı öğrenir.
Artık hepsinin 30 cm zıpladığı görülünce deneyin ikinci aşamasına geçilir ve tavandaki cam kaldırılır. Zemin tekrar ısıtılır. Tüm pireler eşit yükseklikte, 30 cm zıplar!
Üzerlerinde cam engeli yoktur, daha yükseğe zıplama imkânları vardır ama buna hiç cesaret edemezler.
Kafalarını cama vura vura öğrendikleri bu sınırlayıcı "hayat dersi"ne sadık halde yaşarlar. Pirelerin isterlerse kaçma imkânları vardır ama kaçamazlar.
Çünkü engel artık zihinlerindedir. Onları sınırlayan dış engel kalkmıştır ama kafalarındaki iç engel varlığını sürdürmektedir. Bu deney canlıların neyi başaramayacaklarını nasıl öğrendiklerini gösterir. İşte buna "cam tavan sendromu" denir. Bir insanın gelebileceğine inandığı en üst nokta, onun cam tavanıdır. Cam tavanınız hayallerinizin tavan yüksekliğini gösterir. Başka bir değişle: “Yapabileceğin, yapabileceğini düşündüğün kadardır.”
*
Peki insanlar neden sınırsız düşünmezler? Ya da insanlar neden yapamayacaklarını, yapabileceklerinden önde görürler?
Nedeni ÖĞRENİLMİŞ ÇARESİZLİKTİR...
O zaman insanlar çaresizliği nasıl öğrenir?
Toplumumuzda pozitif başarı eğitiminden daha çok negatif başarısızlık eğitimi veriliyor. “Nasıl yapabilirsin”i anlatanlardan çok, “nasıl yapamazsın”ı anlatanların sesi çıkıyor. Kıraathanelerde, televizyon programlarında, aile içi sohbetlerde, ‘yapamazsın, olamazsın, mümkün değil’ cümleleri, ‘hayır yapabilirsin’ cümlelerinden daha çok kuruluyor. İnsanlar çaresizliği öğrenmekle kalmıyor, çevrelerine de öğretiyor.
*
SONUÇ: YAPABİLECEĞİNİZDEN DAHA FAZLASINI DENEYİN, ONU DA BAŞARACAKSINIZ. İŞTE ANCAK O ZAMAN "KURTARICI KENDİNİZ" OLACAKSINIZ.
**
KURTARICI KENDİNİZ OLUN!
DOĞAN AVCIOĞLU DİYOR Kİ:
“İngilizlerin tutumu bölme ve parçalama politikasına uygun biçimde olmuştur. Bu bölme ve parçalama çabası yalnız dinsel planda kalmamış, etnik gruplar arasında da uygulanmıştır. Bu; emperyalizmin, sömürge ülkelerde her türlü direnci kırmak için başvurduğu değişmez araçtır. Nitekim Türkiye’de de, emperyalizm, dinsel bölücülüğün yanı sıra yalnız Ermeni, Nasturi, Rum gibi Hıristiyan unsurları kışkırtmakla yetinmemiş, Çerkez, Kürt ve hatta Laz gibi bölünmeleri de kullanmaya çalışmıştır.”
ATATÜRK DE DİYOR Kİ:
“Bir gün çaresiz kalırsanız, bir kurtarıcı beklemeyin, kurtarıcı kendiniz olun.”
İŞTE “KURTARICI KENDİSİ OLMAK”; YUKARDAKİ VE BENZERİ ACI GERÇEKLERİ, BİLMEYENLERE, ÖZELLİKLE AKP’YE OY VERENLERE, 3, 5, 10 KİŞİ BİR ARAYA GELEREK BİR MİSYONER GİBİ BIKMADAN USANMADAN ANLATMAKTIR.
**
Mehmet Akif Ersoy’un şu dizelerini de unutmayalım:
Sahipsiz olan memleketin batması haktır,
Sen sahip olursan bu vatan batmayacaktır.
Feryadı bırak, kendine gel, çünkü zaman dar,
Uğraş ki, telafi edecek bunca zarar var.
Prof. Dr. Cihan DURA, 19 Mart 2015