Atatürk İç ve Dış Düşmanları Anlatıyor (2)
İki Mustafa Kemal vardır: Biri ben, et ve kemikten… diğeri sizler, ölümsüz olan. (Mustafa Kemal Atatürk)
Biz Mücadelemizi İki Düşmana Karşı Yürüttük: İstanbul Hükümeti, Emperyalizm
1– Ben devrimci faaliyetlere başladığımda, yani Anadolu hareketinin başına geçtiğimde, karşımızda iki düşman vardı. Sultanın despot İstanbul iktidarı, millî bağımsızlığımızı ortadan kaldırmaya heveslenen emperyalist güçler… Bütün mücadelemiz bunlara karşıydı.
Milletimiz Kendini Yok Etmek İsteyen Zalimlere Ve İşbirlikçilere Karşı Ayaklandı
2- Zalimler Türkiye halkını yok etmek istiyorlardı. Milleti baskısı altında tutan adaletsiz yönetim de bunlarla işbirliği yaptığından, millet hem dışarıya, hem de benliğine darbe vuran içerdeki yönetime karşı ayağa kalktı. Bunun sonucu olarak da kendi yazgısını kendi eline aldı.
Halk İradesine Düşman Olan Hükümdarlar Yabancılarla İşbirliği Yapmaktan Kaçınmazlar
3- Teorik olarak hükümdarlar bağımsızlığa karşı olamazlar. Bir mevcudiyetin başında bulunanlar, o mevcudiyetin daima kendi ellerinde kalmasını isterler; fakat buna karşılık halkın iradesinin gerçekleşmesine düşmandırlar. Bu düşmanlık o kadar büyüktür ki, bu konuda yenik düşme olasılığı karşısında yabancı güçlere başvuran hükümdarlar yok değildir. Tarih bu tür hükümdarları kaydetmiştir.
Halife Ve Şeyhülislam Düşmanla İşbirliği Yaparak Beni Ve Arkadaşlarımı Yok Etmeye Çalıştılar
4- Halife’nin ta kendisi değil miydi Sevr Antlaşması’na kuzu kuzu boyun eğen? Benim hakkımda, Anadolu İhtilali’ni başlatan, ben, Mustafa Kemal Paşa hakkında, arkadaşlarım hakkında idam fetvasını Şeyhülislam vermedi mi? Bu fetva İngilizler tarafından bastırılmıştı! Anadolu içlerine Yunan uçakları ile attırılmıştı; evet, Yunan, Yunan!...
İstanbul’daki Adamlar İkiyüzlüydü, Herkesi Aldatıyorlardı, Biz Onların Gerçek Yüzünü Biliyorduk
5- İstanbul’da birtakım adamlar vardı ki, görünen halleriyle ikiyüzlüydüler. Dünyayı aldata gelmişlerdi ve aldatıyorlardı. Dolayısıyla her nasılsa şöhret kazanmış ve kendilerini hamiyetli ve vatansever tanıtmış olan bu insanları bizim okuduğumuz kadar bütün milletimizin ve bütün İslam âleminin okumasının imkân ve ihtimali yoktu. Kazanabilmiş oldukları mevkiin verdiği yetkiyle dünyayı aldatıyorlardı. Biz, milletimize ve İslam âlemine karşı bu görünüşteki ve aldatıcı vaatlerle hareket eden insanların içyüzünü göstermeyi görev bildik.
Karar Bağımsızlığımız İki Koşula Bağlıydı: İçerden Yıkılmayı Engellemek, Yunan Taarruzunu Durdurmak
6- İngilizler nasıl iç propaganda ile ülkemizi kısmen istila etmiş ve etmek istiyorlarsa, Ruslar da her şeyden önce iç darbelerle ülkemizi ele geçirmek istiyorlardı. Gerek Batı ve gerekse Doğu’ya karşı içerden yıkılmaya engel olarak, Yunan taarruzunun herhangi bir hatta durdurulmasını başarabilirsek, davamızı halledecek karar bağımsızlığına kavuşacağımız muhakkaktı.
Gizli Komünist Teşkilatını Durdurmalıydık, Her Şey Hükümetin Eliyle Yapılmalıydı
7- Kayıtsız şartsız Rus tabiiyeti demek olan içerdeki Komünizm teşkilatı, gaye itibariyle tamamen bizim aleyhimizdeydi. Gizli komünist teşkilatını her surette durdurmak ve ülkeden sürüp çıkarmak mecburiyetindeydik. Kendi arzularına kolaylıkla destek bulmak isteyen birtakım kimseler hilekârca hareket ederek komünizm vesaire teşkilatına taraftar olduğumu sürekli yayıyorlardı. Ancak bu doğru değildi. Konumum, Doğu ve Batı ile belli bir neticeye varmadan inkılaplardan kaçınmak ve yeri gelince, Mustafa Suphi yoldaşa da yazdığım gibi, ne yapılacak ise hükümet vasıtasıyla yapmaktı. Elbette Komünizm ve Bolşevizm’e açıkça aleyhtarlığı da uygun görmüyordum."
Emperyalistler Ülkemizi Açık Arazi Sayıyor, Milletimizi Aşağı Görüyor, Her Türlü Haksızlığı Yapıyorlardı
8– O günlerde, Batı’nın milletimize karşı sergilediği haksız tutuma şu sözlerle karşı çıkmıştım: İtilaf devletleri milletimizi bütün insani hukuktan yoksun bir hayvan sürüsü gibi görmekte, ülkemizi sahipsiz, açık arazi kabul etmektedir. Bu yanlış kabuller yüzünden her gün artan zulüm ve haksızlıkları uygulamakla meşguller. Halbuki milletimiz hayatının ve bütün insanî hukuk ve görevlerinin idrakindedir; vatanına tamamen sahip, özgürlüğüne ve bağımsızlığına aşk ve sadakatle bağlıdır. Varlığını, mukaddesatını savunmaktan başka bir şey yapmıyor. Bağımsızlık ve özgürlük için mücadele eden milletimiz, haklı davasını bütün insanlık vicdanının takdirine havale eder.
Milletimiz Bugün Emperyalist Saldırı Altındaysa, Bu Doğu’ya Örnek Olmasındandır
9- Türkiye hâlâ büyük devletlerin ve onların uydularının açık veya gizli, azgın saldırılarına hedef olmaya devam ediyorsa, bunun sebebi; her şeyden önce mazlum sömürge halklarına örnek olarak kurtuluşa giden yolu göstermesidir.
Ah O Sahte Atatürkçüler… Bizi Yabancılara Muhtaç Hale Getirmiş, Bağımsızlığımızı Pul Etmişlerdir
10- Ve bugün!... Bir benim bağımsızlık hakkında söylediklerime bakınız, bir de ‘Atatürkçü’ geçinen politika esnafının yaptıklarına. Çoğunun benden olmadıklarını hemen fark edecek, bağımsızlığımızın birçok alanda yok olup gittiğini dehşetle göreceksiniz. Hele benim askerî, iktisadî, adlî ve diğer alanların herhangi birinde dahi tam bağımsızlığı yitirmenin, diğer tüm alanlarda yitirmek anlamına geldiğini söylediğimi hatırlayınca, dehşetiniz öfkeye dönüşecektir. Soruyorum: Ordumuzun, deniz ve hava kuvvetlerimizin donatılması için bizi yabancıların eline baktıranlar kimlerdir, ya ekonomimiz için şundan bundan borç para dilendirenler? Evet onlardır, o yalancı Atatürkçülerdir!
Onlar Bağımsızlığımızı Ortadan Kaldıran Ne Varsa, Onu Yapmışlardır
11– O sahte Atatürkçüler ki “'Biz Atatürkçüyüz”' diye bas bas bağırarak yabancılara üs verdiler topraklarımızda. İkili antlaşmalar yaparak, bölünmez bir bütün olan bağımsızlığımızı parçalara ayırıp zedelediler, millî ordumuzu yabancıların iradesine bağlı kıldılar. Mali bağımsızlığımızı tehlikeye atan ilişkilere girdiler. Ekonomimizi, yabancı ekonomilerin ve güçlerin arzu ve iradesine uygun bir yöne sürüklediler. Sonra da, bütün bu ödünleri savundular, hem de Atatürkçülük' adına…, utanmadan! Hatta sürdüreceklerini de ilan ettiler. Hangisi bütün bunlara son vereceğini, gerçek anlamda bir Kuva-yı Milliye ve Müdafaa-i Hukuk Mustafa Kemalciliğine döneceğini söyleyebiliyor? Bu derece önemli olan, benim gözümde ''Cumhuriyet”ten bile önce gelen ''Bağımsızlık'' ilkesini dikkatten kaçırıp lafı ikinci derece konulara, gündelik işlere çevirmeyi de kurnazlık sayıyorlar.
Tanzimat Paşalarınınkini Bile Aşmayan Görüşlerini, Bir De Atatürkçülük Diye Yutturmuşlardır
12- Bitti mi, hayır bitmedi! Şu yaptıklarına da bakınız: Akdeniz’de Amerikan 6. Filosu var diye donanmayı ihmal ettiler. Amerikalılar uçak verecek diye Kayseri Uçak Fabrikası’nı kapattılar. İkili anlaşmalar imzaladılar, “bizim bazı haklarımızı tanırmış gibi vaziyet alan” yabancı ülkelerle inanılmaz uzlaşmalara girdiler. Topraklarımızda yabancı üsler açılmasına izin verdiler. Daha acısı, Atatürkçü geçiniyordu bütün bunları yapanların! Ne yazık ki onlar benim 1920’lerdeki, 1930’lardaki görüş ufkuma bile sahip değildiler. Hatta Tanzimat paşalarınınkini bile aşamıyordu kafaları. Daha da üzücü olanı şudur ki bu tatlısu frengi alafrangalıklarını yeni kuşaklara Atatürkçülük diye yutturuyorlardı.
Sağcı İktidarlar NATO’ya Girerek, Ülkeyi Yabancı Sermayeye Açarak, AET’ye Başvurarak Bağımsızlığımızdan Ödünler Vermişlerdir
13- Sağcı iktidarlar, 1947’den başlayarak, “Türkiye’nin savunması için” sözde “görülmemiş kalkınma hamleleri için, “batılı hür devletler camiası”na katılmamıza karar verip Atlantik paktına girdiler. İsmet Paşa ile Celal Bayar; adeta birbirleriyle yarışarak, Atatürk’ün politikasından saptırıp Ortadoğu’daki emperyalist çıkarların bekçisi konumuna getirdiler Türkiye’yi. Yabancı sermayeyi teşvik yasaları çıkarıp, ülkenin kapılarını çok uluslu şirketlere açtılar. AET’ye başvurdular. Sonuç ortada. Türkiye; “mutlak bağımsızlığı”ndan batılıların başından beri istedikleri yolda ödünler verirince, ayağı kaymış, kendi çıkarlarını “müttefikleri”nin izni olmaksızın savunamaz duruma düşmüştür.
Yabancılara Boyun Eğmek Değildir Atatürkçülük, Emperyalizme Karşı Haklarını Savunmaktır
14- Türkiye’nin, Kuvayı Milliye döneminden beri uluslararası politikası; emperyalizme karşı bir müdafaai hukuk, bir hakları savunma politikası olmuştur. Emperyalistler yeni Türkiye’ye de önlerinde diz çöktürmek istemişler, iç isyanlar çıkartarak güçten düşürmeye çalışmışlardır. Oysa Ankara hükümetleri sağlam bir direnişle bütün bu çabaları boşa çıkarmış, ulusal topraklar üzerinde ulusal egemenliği geçerli kılmıştır. Atatürkçülük, işte bu durumu sürdürmektir, yabancıların üs isteklerine boyun eğmek değildir!
Atatürkçülük Dış Politikada Emperyalist Batılı Ülkelerden Uzak Durmaktır
15-Türkiye Cumhuriyeti Kurtuluş Savaşı’nda karşısında olduğu emperyalist batılı ülkelerle bir ittifak sistemine girmeyi asla düşünmedi; ta ki ben, Mustafa Kemal aranızdan ayrılana kadar. Sovyetlerle yaptığı ilk antlaşmaya sadık kaldı. Batılı emperyalist ülkelerle uyuşmadı. Dış politikada en doğru tercihi yaptı. Türkiye jeopolitik konumu gereği, kuzeyini güvene almak, güneyine açılmak zorundadır.
Gerçek Atatürkçü Nasıl Olur?
16- Gerçek Atatürkçü tam bağımsızlıktan yanadır, tam bağımsızlığın bölünmez olduğuna inanır. Yabancı ülkelerle ilişkilerimizde bağımsızlığımızın tehlikeye düşürülmesine şiddetle karşı çıkar; böyle bir işe kalkışan yabancı ülkeyi can düşmanı olarak görür. Ne kadar zengin olursa olsun, bağımsızlığını yitiren bir ülkeye ancak''uşak'' muamelesi yapılacağını bilir. Bunun için de Türkiye Cumhuriyeti’nin yazgısına, işlerine, bağımsızlığına hiç kimseyi karıştırmayacağını dünyaya ilan eder.
KAYNAKLAR
-Atatürk’ün Bütün Eserleri, Cilt: 9,10,12,13, Kaynak Yayınları.
-Attila İlhan, Hangi Atatürk, Bilgi Yayınevi, Ank., 1981.
-Attila İlhan, Dönek Bereketi, Türkiye İş Bankası Yayınları, 1998.
Prof. Dr. Cihan DURA, 8 Temmuz 2013