Atatürk İlk Meclis'i Anlatıyor
"İki Mustafa Kemal vardır: Biri ben, et ve kemikten… diğeri siz, ölümsüz olan."
Türkiye Halkı Haklarını Savunmak Üzere Ayaklanarak Millet Meclisi’ni Kurdu
Mütareke sırasında toplantı halinde olan bir Meclisi Mebusan’ımız vardı. Ancak, dağıtıldı. Millet yeni bir meclisin toplanmasını sağladı, mebuslarını seçerek İstanbul’a gönderdi. Bu meclis de tecavüze uğradı. İç ve dış düşmanlarımız; milletin şerefine, bağımsızlığına, toplumsal ve ekonomik hayatına, doğal haklarına karşı birleşmişlerdi. Yüz otuz yıl önce Fransız milletinin pek haklı ayaklanma ve galeyanına sebep olan zulüm ve şiddet; hak ve adalet yüzyılı olduğu ileri sürülen yirminci yüzyılda da Türkiye halkına reva görüldü! Türkiye halkı tanınmayan ve çiğnenmiş olan hukukunu savunmak için ayaklandı, bu ayaklanma onun için bir hak oldu, görev oldu. Türkiye Büyük Millet Meclisi ve hükümeti, işte böyle bir başkaldırının sonucudur.
Bir Millet Baskı Ve Silahla Sindirilemez
Dünyanın yönetici ricali için daima göz önünde tutulması gereken bir gerçek vardır: Düşünceler zor ve şiddetle, top ve tüfekle asla öldürülemez. Duyarlı bir millete karşı yapılan zalimce muamelelerin, onu daha çok güçlendireceği tecrübe edilmiştir. Özgürlük ve bağımsızlık aşkıyla galeyane gelen ve kaynayan bir milletin ne harikalar yaratabileceğini Büyük Fransız İhtilali bundan yüz otuz yıl önce pek güzel kanıtlamıştır. Bizim ayaklanma ve mücadele nedenlerimiz de Fransız milletini, o kahramanca harekete sevk eden etkenlerden daha az kuvvetli ve daha az mantıklı değildir.
Büyük Millet Meclisi 23 Nisan 1920’de Toplanarak Milletin Yazgısını Üstlendi
Yukarda belirttiğim gibi, Meclisi Mebusan’ın dağıtılması üzerine halkımız milletvekillerini tekrar seçti, İstanbul’a gönderdi. Meclisin yeniden toplanmasını sağladı. Ancak o da tecavüze uğradı. Milletimiz yılmadı: Bu kez Ankara’da Büyük Millet Meclisi’ni topladı. Yüce Meclis’imiz, toplanmasının birinci günü, 23 Nisan 1920’de milletin, tam bağımsızlık çerçevesinde yazgısını bizzat üstlenip yönetmeye başladığını bütün dünyaya duyurdu.
Milli Egemenliğin Gerçekleşmesi İçin Çare Milletin Vekillerini Bir Araya Getirmekti
Teşkilâtı Esasiye Kanunu’nda mevcut olup adı geçen yasanın ruhunu ifade eden ve ilk projede belirtilen prensiplerin kökenine gelince, esasen öteden beri ulusal egemenliğin en iyi temsilinin nasıl olacağına dair bazı inceleme ve araştırmalarım vardı. Bu inceleme ve araştırmalardan benim çıkarabildiğim sonuç şu idi: Millî egemenliğin tam olarak gerçekleşmesi, asıl sahibi olan insanların bir araya gelip, onu fiilen kullanmasıyla mümkündür. Ancak bütün bir Türkiye halkının toplanması mümkün olmadığına göre, bu maksadın sağlanması için pratik bir çare, olsa olsa milletin yetki sahibi vekillerinin bir araya gelip bu işi yapması olabilirdi.
Milli Egemenliği Kullanma Yetkisinin Bir Kurula Verilmesi Birkaç Bakımdan Gerekliydi
Milli egemenliğimizin bir şahısla veya sınırlı sayıda şahıslarla kabine gibi bir kurul tarafından temsil edilmesi yüzünden ülkeyi ve milleti despotluktan kurtaramadığımız, tarihî olaylarla kanıtlanmıştı. O zaman bu temsil hakkını, olabildiğince çok insandan meydana gelen ve süresi kısa olan bir kurulda tecelli ettirmek bence biricik çare idi. Ülke ve millet içinde eskiden beri yapmış olduğum incelemeler de bana bu fikrin uygulanabilirliğine büyük imkân ve isabetler olduğu kanısını vermişti. Herhalde halkımızı yönetimle yakından ilgilendirmek, yani idareyi doğrudan doğruya halkın eline verebilecek bir yönetim şeklini kurmak, iki bakımdan gerekliydi: Bir, ulusal egemenliğin hakiki olarak temsil edilmesi; iki, bu sayede halkın kendi benliğini anlaması… İşte bu düşüncelerin ve incelemelerin ilhamı olarak bu proje yapılmıştı.
Millet Egemenliğini Eline Almıştı, Bırakamaz Ve Geri Veremezdi
Bildiğim ve bilinmesi, ilân edilmesi lüzumlu olan bir gerçek varsa, o da milletimizin, hiç kimsenin rızasına gerek görmeden, rıza göstermeyenlere karşı isyan ederek egemenliğini eline almış ve öylece kullanmakta olmasıydı. Evet, millet egemenliğini eline almıştı, isyan ederek almıştı. Alınmış olan egemenlik hiçbir sebeple, hiçbir şekilde terk edilemez, iade edilemez, başkasına verilemezdi! Bu egemenliği tekrar geri alabilmek için hangi araçlar kullanılmışsa, yine o araçları kullanmak gerekirdi.
Yönetim Milletin Kendi Yazgısını Yönetmesi Esasına Dayanır
Yönetim usulümüz egemenliğine kayıtsız şartsız sahip olan milletin, kendi yazgısını bizzat ve fiilen idare etmesi esasına dayanır.
Vatanın Ve Yazgımızın Sahibi Millettir, Egemenlik Milletindir
Şöyle diyordum: Vatanın ve mukadderatın sahibi ve sorumlusu millettir. Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir. Bu husus hiçbir kayıt kabul etmez, hiçbir eleştiri kabul etmez. Rejim “egemenlik milletindir” esasına dayanır Türkiye’nin bugünkü ve gelecekteki rejimi “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” esasına dayanmaktadır ve dayanacaktır.
Meclis’in Üzerinde Başka Bir Kuvvet Yoktur
Türkiye Büyük Millet Meclisi…Yüce Meclis!... Onun üzerinde hiçbir kuvvet yoktur! Ona hâkim hiçbir şahıs yoktur!
Milli İrade Ve Egemenlik Mecliste Tecelli Eder
Yalnız bir kuvvetten ibaret olan Milli Egemenlik ve İrade yüksek heyette tecelli etmekte ve cisimleşmektedir. Millet bizi bu kayıt ve koşulla buraya göndermiştir.
Meclis Yaşamak Hakkımızı Savunur
O bizi yaşatmamak isteyenlere karşı yaşamak hakkımızı savunur.
Vatanın Kurtuluşu Milli İrade’nin Hâkimiyeti İle Başladı, Sonuca Ordularla Ulaştık
Vatanın kurtuluşu milletin oy ve iradesi kendi yazgısı üzerinde kayıtsız şartsız hâkim olduğu zamandan başlamıştır. Olumlu ve kesin sonuçlara ise, milletin vicdanından doğan ordularla ulaşmıştır.
Milletin Müdrik Ve Güçlü Olduğu Kanıtlanmalıdır
Meclis’te arkadaşlarımı uyardım: Amacımıza ulaşmak için, daima milletin müdrik olduğunu, milletin kudretli olduğunu göstermek lazımdır. Dışa karşı, yabancılara karşı, düşmanlarımıza karşı milletin müdrik ve güçlü olduğunu, milletin hakiki etken olduğunu kanıtlamak lazımdır. Yüce Meclis kuşkusuz bu hakikatin bir kanıtıdır.
Meclisi Fesih Yetkisi Kimseye Verilemez
İnsanlar kuvvet kullanmaya ve özellikle başkalarının kuvvetini kullanmaya yaratılıştan eğilimli oldukça, bu kuralı çok kıskanç olarak muhafaza etmekte ısrarlı olmalısınız. Şimdiye kadar milletin meclisinin devam edememesi, bu “lüzumunda Meclis’in feshi” kaydının kitaplarda ve bu dünyada mevcut olmasından ileri gelmiştir. Adı geçen yetkiyi istediğiniz heyete veriniz, kötüye kullanır. Padişahlar işte bu yetkiye dayanarak milletimizin meclislerini hakaret ederek kovmuşlardır. Dolayısıyla böyle bir kayıt ve koşul yasalarda hiçbir zaman yer almamalıdır. Böyle bir yetki milletin egemenliğini tahrip edeceğinden kesinlikle kabul edilmez.
İlk Meclis’te İki Eğilim Vardı: Liberaller Ve Muhafazakârlar
Meclis üyelerimiz, genel bir görüş açısından değerlendirildiğinde iki eğilim gösteriyordu: Liberal ve muhafazakâr... Teşkilatı olan ve çoğunluğu oluşturan Anadolu ve Rumeli Müdafaai Milliye Cemiyeti, liberaldi.
Meclisimiz Demokrattır
Ben ilk Meclis’imizi dünyanın en demokrat bir meclisi olarak gördüm. Vicdanen hep arzu ediyordum ki, Meclis’imizi oluşturan üyelerin her biri görüşlerini söylesin, eleştirilerini yapsın, gördükleri sakıncaları dile getirsin.
Meclis Aynı Zamanda Hükümet Yetkisine Sahiptir
Hükümetimize gelince, Teşkilatı Esasiye Kanunumuza göre hükümet Türkiye Büyük Millet Meclisi’dir. Yüce Meclis sıradan bir kanun koyma meclisi değildir. Bir Meclisi Mebusan değildir. Aynı zamanda icra yetkisine sahiptir. Bu niteliği ile bir hükümet heyetidir.
Hükümetin İki Prensibi: Ülkenin Bütünlüğü Ve Tam Bağımsızlıktır
Türkiye Büyük Millet Meclisi hükümetinin bütün dünyaya ilan edilmiş olan prensiplerinin esası kısaca “ulusal sınırlarımız içinde ülkemizin bütünlüğünü korumak, milletin tam bağımsızlığını sağlamak”tır.
Hükümetimiz Bir Halk Hükümetidir
Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti bir halk hükümetidir. Egemenliğine kayıtsız şartsız sahip olan ve yönetim usulü halkın mukadderatını bizzat ve fiilen idare etmesi esasına dayanan bir halk hükümeti!... Türkiye halkı bu gayesinin elde edilmesi için bütün varlığıyla mücadele etmiştir, etmektedir ve edecektir.
Millet Egemenliğine Dayalı Olan Hükümet Şeklimiz Yapımıza Uygundur
Milletimiz yalnız kendi egemenliğine dayalı bir hükümet kurmuştur. Mukadderatına bizzat hâkim olmuştur ve öyle kalacaktır. Ülke çıkarlarına ait konularda millet bireyleriyle hükümet arasında görev bakımından ortaklık vardır. Bu idare şekli ülkemizin durum ve koşullarına, milletimizin ihtiyaçlarına ve toplumsal yapısına tamamıyla uygundur.
Kendi Yazgısını Belirleme, Bütün Milletlerin Hakkıdır
Kendi yazgısını bizzat kendi belirleme hakkını elde etmek için mücadele eden Türkiye, bu hakkı bütün milletler için de doğal bulur. Kendi kaderini belirleme hakkının bütün Müslüman milletlere tanınmasını görmek benim en büyük arzumdur.
***
Mustafa Kemal Paşa’nın İlk Meclis açıklamalarından, şu hususlar dikkat çekiyor:
• Atatürk Millî Mücadele’yi Fransız İhtilali ile karşılaştırıyor.
• İlk meclis bir mecburiyetin, bir halk ayaklanmasının sonucu olarak kuruldu.
• Milli Mücadele yıllarında rejim “kuvvetler birliği”ne dayanıyordu. Şöyle ki Meclis aynı zamanda hükümetti. Atatürk bu hususu vurgulamaya ayrıca özen gösteriyor.
• Bir vurgusu da şahıs yönetimine karşı… Meclisi bu tehlikeye karşı önemle uyarıyor. Günümüz açısından çok anlamlı bir vurgulama…
KAYNAK: Atatürk’ün Bütün Eserleri, Cilt: 8, 11, 12,13, Kaynak Yayınları.
Prof. Dr. Cihan DURA, 13 Ekim 2013