Atatürk Öğretmenleri Anlatıyor
İki Mustafa Kemal vardır: Biri benim, et ve kemikten, geçici Mustafa Kemal... Diğeri Ölümsüz Mustafa Kemal… Onu "ben" kelimesiyle anlatamam; o, ben değildir, o bizdir! O, ülkemizin her köşesinde yeni fikir ve yeni hayat için, büyük ülkü için uğraşan aydın ve savaşçı bir topluluktur. Ben, onların rüyasıyım sadece. Benim girişimlerim, onların özlemini çektikleri şeyleri tatmin içindir. O Mustafa Kemal sensin; o Mustafa Kemal sizsiniz, hepinizsiniz. Geçici olmayan Mustafa Kemal, yaşaması ve başarılı olması gereken, Ölümsüz Mustafa Kemal sizlersiniz!
Bu yazıda Mustafa Kemal öğretmenler hakkındaki görüşlerini anlatıyor. Ölümsüz Mustafa Kemal güncelliyor, tamamlıyor, düzenliyor.
* *
1- Öğretmenler “millet yapıcı”dır. Gerçek zafer ordusudur. Devrimlerin güvencesi, geleceğimizin mimarıdır. Hedeflerimize ancak onlarla ulaşacağız. Her fırsatta bir araya geldim öğretmenlerle, hep bu gerçekleri söyledim onlara.
2- Dedim ki, milletleri kurtaranlar yalnız ve ancak öğretmenlerdir. Öğretmenden, eğiticiden yoksun bir millet henüz millet adını almak yeteneğini kazanmamıştır. Ona sıradan bir insan topluluğu denir, millet denemez. Bir topluluk, millet olabilmek için mutlaka eğiticilere, öğretmenlere muhtaçtır. Onlardır ki, bir toplumu gerçek millet haline getirirler. Millet, ülke öğretmenlerden yüksek hizmet bekler. Onlar faaliyete geçtikten sonradır ki, milletin azami yeteneği işe dönüşmüş olur. Bizim milletimiz elbette dünyanın takdirlerine liyakat kazanmış bir toplumdur. Fakat onu layık olduğu asıl şeref mertebesine ulaştıracak olanlar, öğretmenlerdir.
3- Millî Mücadele’den zaferle çıkmış, Cumhuriyeti ilan etmiştik. Ancak daha işin başındaydık. Asıl büyük savaşı daha kazanmamıştık: Kültür savaşı… Bizim gerçek zaferimiz bu olacaktı. Tarih 24 Mart 1923… Kütahya’dayım, Sultani öğretmenleriyle birlikteyim, onlara bu yaşamsal sorunumuzu açıklıyorum: Ülkemizi, toplumumuzu gerçek hedefe, mutluluk hedefine ulaştırmak için iki orduya ihtiyaç vardır. Biri vatanın hayatını kurtaran asker ordusu, diğeri milletin geleceğini yoğuran irfan, kültür ordusu. Bu iki ordunun her ikisi de değerlidir, yücedir, verimlidir, saygıdeğerdir. Fakat bu iki ordudan hangisi daha değerlidir, hangisi diğerine tercih edilir? Kuşkusuz böyle bir tercih yapılamaz, bu iki ordunun ikisi de yaşamsaldır. Yalnız siz, kültür ordusu mensupları, sizlere mensup olduğunuz ordunun değerini ve kutsallığını anlatmak için şunu söyleyeyim ki, sizler, ölen ve öldüren birinci orduya niçin öldürüp niçin öldüğünü öğreten bir orduya mensupsunuz.
4- Saygıdeğer Öğretmen Hanımlar ve Öğretmen Beyler! Biz, iki ordudan birincisine, vatanı çiğnemeye gelen düşman karşısında kan akıtan birinci orduya, -bütün dünya bilir ve bütün dünya tanık oldu ki- pek mükemmel olarak sahibiz. Vatanın dört yıl önce düştüğü büyük felâketten sonra yoktan var olan bu ordu, vatanı yok etmeye gelen düşmanı vatanın kutsal ocağında boğup mahvetti. Yalnız, işimiz yalnız bu orduya sahip olmakla bitmiş, amacımız yalnız bu ordunun zaferiyle sona ermiş değildir. Bir millet kültür ordusuna sahip olmadıkça, muharebe meydanlarında ne kadar parlak zaferler elde ederse etsin, o zaferlerin sağlam sonuçlar vermesi ancak kültür ordusuyla mümkündür. Bu ikinci ordu olmadan birinci ordunun semereleri kaybolur. Milletimizi gerçek mutluluğa ve kurtuluşa ulaştırmak istiyorsak ve milletimize emin ve verimli bir gelecek bahşetmek istiyorsak, bizi ölümden kurtaran ve hayata götüren bugünkü yönetim şeklimizin ebedîliğini istiyorsak, bir an önce büyük, mükemmel, ışıklı bir kültür ordusuna sahip olmaya mecbur olduğumuzu yadsıyamayız.
5- Eski yönetimlerin, eski hükümetlerin en büyük kötülüklerinden biri de kültür ordusuna lâyık olduğu büyük önemi vermemiş olmalarıdır. Eğer bu önem verilseydi, geleceği ellerine emanet ettiğimiz siz öğretmenlere, gelecek kadar emin bir mevki verilmesi lazım gelirdi. Henüz üç buçuk dört yıllık bir hayata sahip olan milli idaremiz de, gerçi kültür ordusuyla lâyık olduğu kadar ilgilenememiştir. Fakat Cenabı Hakk’a binlerce hamd ü sena olsun ki, düşman karşısındaki aziz ordular için sarf ettiğimiz bütün emekler mutlu semerelerini verdi. Artık bundan sonra aynı kuvvet, aynı faaliyet, aynı gayretle kültür ordusu için çalışacak ve birincide olduğu gibi bu ikinci ordudan da emeklerimizin, faaliyetlerimizin, gayretlerimizin mutlu ve muzaffer sonuçlarını, aynı parlaklık, aynı verim ve bereketle elde edeceğiz.
6- Arkadaşlar, asker ordusuyla kültür ordusu arasındaki benzerliği ve uyumu arz etmiş olmak için şunu da ekleyeyim: Değerli bir yapıtta “ordunun ruhu, subaylar heyeti ve kumanda heyetidir” deniliyor. Gerçekten böyledir. Bir ordunun değeri subaylar ve kumanda heyetinin değeri ile ölçülür. Siz öğretmen hanımlar ve öğretmen beyler, sizler de kültür ordusunun subaylar ve kumanda heyetisiniz. Sizin ordunuzun değeri de sizlerin değerinizle ölçülecektir. Bağımsızlık mücadelesinde, üç dört yıldır, düşmanı topraklarımızda mahvetmek için yaptığımız savaşta ordunun ruhu olan subaylar ve kumanda heyeti ve ileri gelenleri, değerlerinin yüksekliğini nasıl göstermiş ve kanıtlamışsa, bundan sonra yapacağımız ışık ve devrim mücadelesinin, milletimize bir karanlık gibi çöken genel cehaleti yenmek ve kahretmek savaşında da kültür ordusunun ruhu olan siz öğretmen hanımlar ve öğretmen beylerin aynı yeteneği göstereceğinize eminim.
7- Ve şimdi Bursa’dayım, tarih 27 Ekim 1922… Bu defa İstanbul’dan gelen öğretmenlerle birlikteyim. Konuşmama, karşılarında bulunmakla duyduğum en içten hissimi ifade ederek başlıyorum: Hanımlar, beyler! İsterdim ki aranızda bulunayım, çocuk olayım, genç olayım ve sizin nur saçan eğitim çevrenizde bulunayım. Sizden feyiz alayım, siz beni yetiştiresiniz. O zaman sanıyorum ki, milletim için daha faydalı, çok faydalı olurdum; fakat ne yazık ki elde edilemez bir arzu karşısında bulunuyoruz. Dolayısıyla kendi şahsım hesabına yerine getirilemeyecek olan bu arzunun yerine başka bir talepte bulunacağım: Bugünün evlatlarını yetiştiriniz. Onları ülkeye, millete faydalı üyeler yapınız. Bunu sizden rica ediyorum.
8- Ülkemizde uygar fikirlerin, çağdaş ilerlemelerin, bir an bile kaybetmeden yayılması ve gelişmesi lazımdır. Bunun için bütün bilim ve fen adamlarının bu hususta çalışmayı bir namus borcu bilmesi gerekir. Öğretmen hanımlarımız, öğretmen beylerimiz, şairlerimiz, edebiyatçılarımız, yazarlarımız; devamlı olarak millete bu felaket günlerini ve onun gerçek nedenlerini açık ve kesin olarak söyleyecekler, anlatacaklar. Bu kara günlerin dönmemesi için dünya yüzünde uygar ve çağdaş bir Türkiye’nin varlığını tanımak istemeyenlere, onu tanıtmak zorunda olduğumuzu hatırlatacaklar.
9- Öğretmen Hanımlar ve Beyler! Ordularımızın kazandığı zafer, sizin ve sizin ordularınızın zaferi için yalnız zemin hazırladı. Ordularımızın zaferini siz tamamlayacaksınız. Gerçek zaferi siz kazanacak, devam ettirecek ve kesinlikle başarılı olacaksınız. Ben ve sarsılmaz imanla bütün arkadaşlarım, bütün varlığımızla sizi takip edeceğiz. Eğer irfan, kültür yolunda herhangi bir engele tesadüf ederseniz, sizin tesadüf edeceğiniz engelleri yıkacağız; bütün varlığımızla sizin fikirlerinizi ileri yürüteceğiz.
10- Kültür ordumuzu hazırlayacak olan öğretmenlerin, ulusal zaferi sağlamlaştıracak ve devamlı kılacak kutsal, Millî Ülkünün elde edilmesinde etken olmalarını Allah’dan dilerim.
11-Ve Ankara, 23 Ağustos 1924… Türkiye Öğretmenler Birliği’nin kongresindeyim. Maarif Vekilimizle Ankara delegesi Sıdıka Hanım’ın konuşmalarından sonra, ben de, verdiğim nutukta dedim ki, öğretmenler! Yeni nesli, Cumhuriyet’in özverili öğretmen ve eğitmenleri, sizler yetiştireceksiniz; yeni nesil, sizin eseriniz olacaktır. Eserin değeri, sizin beceriniz ve özveriniz derecesiyle orantılı olacaktır. Cumhuriyet; düşünce, bilim, teknik, beden bakımından kuvvetli ve yüksek karakterli koruyucular ister. Yeni nesli, bu niteliklerde ve yetenekte yetiştirmek sizin elinizdedir. Seçkin görevinizin yerine getirilmesine yüksek gayretlerle varlığınızı hasredeceğinize asla şüphe etmem.
12- Millî eğitim ve öğretimimiz hakkındaki görüşlerimi birkaç sözcükte toplayarak tekrar etmeyi faydasız görmüyorum: Erkek ve kız çocuklarımızın, aynı şekilde bütün öğrenim derecelerindeki öğrenim ve eğitimlerinin uygulamalı olması önemlidir. Memleket evladı, her öğrenim derecesinde ekonomik hayatta etken, etkili ve başarılı olacak şekilde donatılmalıdır. Millî ahlakımız, uygar esaslarla ve özgür fikirlerle geliştirilmeli ve güçlendirilmelidir. Bu çok önemlidir, özellikle dikkatinizi çekerim. Tehdit esasına dayalı ahlak bir erdem olmadığı gibi, itimada da değer değildir.
13- Genel eğitim ve öğretim programımız da bu esasları kapsamaktadır. Fakat biliyorsunuz ki, görüşlerin, programların kesin ve açık olması çok önemli olmakla beraber, verimli olması ve eser verebilmesi; onların muktedir, anlayışlı ve özverili öğretmenlerimiz tarafından okullarımızda çok büyük dikkat ve gayretle uygulanmasına bağlıdır. İşte özellikle sizden rica edeceğim husus budur. Sizin başarınız, Cumhuriyet’in başarısı olacaktır.
14- Arkadaşlar, yeni Türkiye’nin birkaç yıla sığdırdığı askerî, siyasî, idarî devrimler çok büyük, çok önemlidir. Bu devrimler, sizin, saygıdeğer öğretmenler, sizin toplumsal ve düşünsel devrimdeki başarılarınızla güçlendirilecektir. Hiçbir zaman hatırlarınızdan çıkmasın ki, Cumhuriyet sizden “fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür” nesiller ister.
15- Hep birlikte, öğretmenlerin ışık ordusuyla, milletçe el ele programlı çalışarak, hep ileri yürüyerek, mutlaka hedeflerimize ulaşacağız;18 Ekim 1925’de Konya Öğretmenler Birliği’nde vurguladığım gibi: Saygıdeğer arkadaşlar, yürümekte olduğumuz yenilik, gelişme ve uygarlık yolunda sizlerden meydana gelen bir ışık ordusuna dayandıkça mutlaka başarılı olacağımıza imanım kesindir. Şimdiye kadar olduğu gibi, birbirimize dayanarak ve hep birlikte milletin iradesine dayanarak yürümekte devam edeceğiz. Milletimizin katetmeye mecbur olduğu merhaleler büyüktür. Ulaşılması zorunlu olan hedefler çoktur. Kesinlikle bu merhaleler kat edilecek, en nurlu hedeflere varılacaktır. Onun için birbirimize vereceğimiz işaret, ileri, ileri, daima ileridir.
16- Müdürler, öğretmenler, öğrenciler! Memnuniyetle görüyorum ki, çok güzel çalışıyorsunuz. Düzenli bir program dahilinde çalışıyorsunuz. Gezdiğim her yerde bütün ülkede, bütün milletin aynı şekilde çalıştığına tanık oldum. Millet, aynı noktaya, aynı biçimde, hızlı ve azimli adımlarla yürümektedir. Bu gözlemde bulunanlar elbette hükmederler ki, Türk milleti programını kesinlikle belirlemiştir. Bu programda hedefe, kesin hedefe ulaştıran yollar açık ve bellidir. Bütün millet el ele vererek programını uygulamaktadır. “Bizim programımız yoktur” diyenlere söylemeliyim ki, bizim programımızı bütün ayrıntılarıyla laflardan meydana gelen yazılarda arayanlar, bu arayışlarından memnun ve tatmin olmayabilirler. Gerçekten bizim programımızın içerdiği gayeler, bakkal kâğıtları üzerinde belirlenmiş programlardan büsbütün başkadır, yüksektir.
17- Bir programımızın olup olmadığından tereddütlü bulunanlara, onun uygulanma sonuçları olan fiillere ve eserlere dikkatle bakmalarını salık veririm. Her geçecek gün, milletin ortak çalışmasının yeni ve hayırlı sonuçlarıyla, eserleriyle taçlanacaktır. Sonuçlar programımızın doğrulanmasına vesile olacaktır. Kudretsiz beyinler, zayıf gözler bu gerçeği kolaylıkla göremezler. O gibiler büyük Türk milletinin yüksek düzeyine göre geri adamlardır. Fakat zaman bütün gerçekleri en geri olanlara dahi anlatacaktır. Arkadaşlar, bilim ve kültür topluluğusunuz, huzurunuzda bulunmaktan faydalanarak bir noktaya dikkat ve gayretinizi çekeceğim: Milletimizi, kuruntulardan nefsini kurtarmaya muktedir duruma getirmeye çalışalım.
18– Öğretmenlerimiz hakkında son olarak üç hususu daha eklemek isterim. Bunlardan ilki öğretmenin dayanacağı güce dairdir; diğer ikisi ise, öğretmenlik mesleğinin himayesi ile Türkiye hakkındaki “aydınlık birlik” emelime dairdir.
19– Eski hocalar nasıl din esasından hâkim duruma gelmişlerse, öğretmenler de bilim esasından kazanmaya başladıkları hâkimiyeti sonuna kadar götürmelidir. Bununla öğretmenlik mesleği gerçek gelişme dönemine girmiş olacaktır. Öğretmenler her vesileden faydalanarak halka koşmalı, halk ile beraber olmalı ve halk öğretmenin, yalnızca çocuğa alfabe okutur bir varlıktan ibaret olmadığını anlamalıdır.
20- Okullarda öğretim görevinin güvenilir ellere teslimi, memleket evladının o görevi kendine hem bir meslek, hem bir ülkü sayacak erdemli ve saygıdeğer öğretmenler tarafından yetiştirilmesi sağlanmalıdır. Bunun için de öğretmenlik diğer serbest ve yüksek meslekler gibi, giderek, ilerlemeye ve herhalde refah teminine elverişli bir meslek haline konulmalıdır. Dünyanın her tarafında öğretmenler insan toplumunun en fedakâr ve saygıdeğer unsurlarıdır.
21- Bütün Türkiye’yi kapsayan Öğretmenler Birliği bütün milleti aydınlık birlik haline getirdiği zaman, Türk milletinin nasıl bir demir kitle olacağını düşünmek cidden büyük zevk ve mutluluktur. Bu kadar nurlu, bu kadar mutlu sonuç verecek bir hedefin rehberlerini saygıyla selamlarım.
Prof. Dr. Cihan DURA, 28 Eylül 2015