ATATÜRK Samsun'a Çıkmadan Önce

Türkiye ve dünya gündemindeki gelişmeler hakkındaki fikirleriniz, yayınladığımız izlencelerin bölümleri hakkındaki düşüncelerinizi paylaşabileceğiniz alan.

ATATÜRK Samsun'a Çıkmadan Önce

İletigönderen köşeliyorum » Sal May 15, 2012 16:17

..................''Vaziyet çok mühim, ah bir neticesi gelebilse...'' O gün bu müşahedelerden daha fazla sıkılarak ben de kendi yatağıma gitmek şeklinde bir ihtiyaç ile Fethi Bey'in yanına can attım. Fethi Bey yatağında yine arkası üstü yatıyordu. Fakat bu defa gözleri açıktı. Artık uyku ihtiyacından kurtulmuş gibiydi. Kendisine sükûn ve sekinet (sakinlik) gelmişti. Elleri başının altında huzur ve sükûn ile etrafa bakınıyordu. Koğuş pek kalabalık olmadığı gibi kimse de Fethi Bey'le meşgul değildi. Ben gittim, kendi yatağımın kenarına iliştim. Afaki bir iki sözden sonra o sabredemedi, etrafına ihtiyatkâr bir iki göz gezdirdikten sonra: - Monşer, dedi, vaziyet çok mühim. Ah bir neticesi gelebilse. Ve bunu diyerek yatağında doğruldu, benim tarafıma doğru ayaklarını yere indirerek düz oturdu ve kafasını daha ziyade bana yaklaştırarak: - Paşa yarın buradan hareket ediyor. Samsun'a çıkacak. Buradan Samsun'a gitmek için koskoca üç gün lazım. Bir kere bu üç günü selametle atlattık mı, üst tarafı inşallah bütün bütün selamet olacaktır. Ah, şu üç gün. - Paşa gizli mi gidiyor? - Hayır, şark mıntıkası orduları müfettişi olmuş, resmen gidiyor. Şu kadar ki, tabii işin zahirisi böyle, batınisi (içyüzü) ise bambaşka. Herifler Paşa'nın kurduğu dolaba gafletle sürüklenmişler. O ne dediyse yapmışlar. Meseleden İngilizlerin haberi yok gibidir. Eğer Paşa'nın Anadolu'ya gitmekte olduğu bir iki cin fikirlinin nazarı dikkatini celbederse, Allah etmesin, yoldan çevirmeye kalkışabilirler. İşte bu üç gün zarfında Paşa kadar ve belki daha ziyade burada biz adeta çocuk doğururcasına ıstırap ve azap çekeceğiz. Mesele fevkalâde mühimdir. Aman, ilk iş olarak nazarı dikkati celbedeyim, meselenin burada dahi mevzuubahis olması caiz değildir. Deminden beri ne hallere girdiğime elbette dikkat etmişsindir. Zaten kendim müteheyyiçtim (heyecanlıydım). Kısa kesmek için yatıp uyumak manevrasını ihtiyar mecburiyetinde kaldım. - Paşa'nın kendisi ne diyor? - Onun dediği hemen hemen şu üç günün atlatılması endişesi etrafında hülasa olunabilir. O kararını vermiştir; bir kere Samsun'a ayak attıktan sonra bu işlerin kâffesini (hepsini) düzeltmeyince bir daha buraya gelmem, diyor, ve işleri düzeltebileceğinden en kati surette emindir. O işlerin düzeltilebileceğini enine boyuna tetkik etmiş, her şekil ve suret için bir tarzı hal bulmuştur. Düşün ki icabında rütbe ve memuriyetlerini üzerinden atarak teşkil edeceği milli ihtilal ordularının başına geçmeyi bile şimdiden derpiş etmiştir (göz önünde bulundurmuştur). Hikâye uzun. Bu buraya gelinceye kadar İstanbul'u, sarayı, Babıâli'yi ve İtilaf devletlerini hüküm ve iradesine ram etmek için planları var. Bunların hepsini kullanacak, ve vatanın bu mesaibini (zorluğunu) katiyyen bertaraf etmek neticesini temin hesabına kadar vaziyetin icap ettirdiği her şeyi sonuna kadar tatbik ve icra edecektir. Bu bahisler üzerinde sonra yine konuşuruz. Hülâsa şu: Yarından itibaren geçirilecek üç günün selameti... Ah o üç gün, o üç gün.
Devam edecek...
MEHMET ALİ TANRIVERDİ
Kullanıcı küçük betizi
köşeliyorum
Üye
Üye
 
İletiler: 54
Kayıt: Prş May 03, 2012 21:56

Re: ATATÜRK Samsun'a Çıkmadan Önce

İletigönderen köşeliyorum » Sal May 15, 2012 20:42

Fethi Bey ayağa kalktı, ben de kalktım. İzahatın bu kadarı, vaziyeti bütün vuzuh ve şümulüyle (açık ve kapsamlı)görmekliğime kifayet etmişti. Hakikaten heyecandan ben de söz söyleyecek halde değildim. Akşamın son aydınlıkları içinde Bekirağa Bölüğü matemi bir manzara almıştı. Belki,bu, bütün vatanın manzarası idi. Şimdi onun içinde Mustafa Kemal Paşa çok ziyadar (ışıklı) bir yıldız gibi parlıyor ve yükseliyordu.

Heyecan içinde geçirilen üç gün

Mustafa Kemal Paşa'nın bugün Samsun'a müteveccihen hareketi mukarrerdir ve bu hareket nihayet vâki de olmuştur. Şimdi günleri saymak, Samsun'a salimen çıktığı neticesini öğrenmek lazımdır. Bu işin sırrını bilenlere göre, bu günlerde Mustafa Kemal Paşa'nın herhangi bir vesile ile isminin geçtiğini bile işitmeye, zor tahammül olunur. Biz bundan kaçındıkça odamız sakinlerinden Hudeyde mebusu Hasan Rıza Paşa'nın da o günlerde sık sık Mustafa Kemal Paşa'dan bahsedeceği tutmuştur. Hasan Rıza Paşa'nın Mustafa Kemal Paşa'dan bahsetmekte hiç bir maksadı yoktur, o mesela akşam üstü bir iki arkadaşın sofrasına takarrup ederken (yaklaşırken):
- Buyurun Paşa... Daveti karşısında:
- Bunu görünce kimi hatırladım bilir misiniz? Mukaddimesiyle (girişiyle) başlar ve kendi sualine yine kendisi cevap vererek:
- Mustafa Kemal Paşa'yı, derdi. Çanakkale avdetinde (dönüşünde) bir gün kendisine tesadüf ederek, ay oğul bir kere bize uğrasana, dedim. Ev bilmediğin yer değil. Sonra teklif ve tekellüften azade olduğumuz malum. İstediğin dakika kapının ipini çekerek gelirsin. Nihayet bir gün geldi, tıpkı böyle karşı karşıya oturarak, bir konuştuk, bir konuştuk ki, Allah selamet versin, ne şeker de konuşur değil mi? Şimdi ne yapıyor dersiniz?
Bu vaziyet karşısında lafı değiştirmek için Fethi Bey'le adeta müsabaka ederdik, işi başka vadide kâh alaya döker, kâh zahirde (görünürde)ciddi gibi diğer bir bahse intikal ettirirdik. Garabet ondadır ki o günlerde sanki konuluşacak başka söz yokmuş gibi Hasan Rıza Paşa şu veya bu vesile ile hep Mustafa Kemal Paşa üzerine geliyordu. Bir defasında Fethi Bey bahsi:
- Canım Paşa, sabahtan beri şu jilet lamları üzerindeki mütalaanızla meşgulüm, bir türlü sebep ve hikmetini bulamadım, hele şunu biraz tamik edelim (daha açıklayalım).
Sözü ile değiştirmiş ve diğerlerine meseleyi anlatmıştı:
- Sabahleyin ben traş olurken Paşa jilet lamları için tecrübeye müstenit (dayalı) bir mütalaa (görüş) söyledi. Buna nazaran kullana kullana kesmez bir hale gelen bir jilet lamı bir müddet kendi haline terk olunduktan sonra yine keser hale gelir ve tekrar kullanıldığında hemen hemen yeni imiş gibi iş görürmüş. İşte buna bir türlü aklım ermedi. Nasıl Paşa?
- Vallah böyle. Ben de nazariyesine akıl erdirmiş değilim ama, bittecrübe vakıf olduğum hakikat budur. Kimbilir, çeliğin hava ile teması mı bir tesir yapıyor, ne yapıyor? Herhalde böyle oluyor. Gülmeyin, sizi yeminle temin ederim ki, bu iş böyledir.
Gülenlerin gülme sebepleri muhtelifti, kimi lam nazariyesine gülüyor, kimi de bahsin lam üzerindeki atlayışına.
Mustafa Kemal Paşa'nın hareketinin ikinci veya üçüncü günü Fethi Bey'in pek sıkıldığı bir gün olmuştu. Elinden gelse, günleri halatla çekerek, üç günü ikmal edecekti. Talihin aksiliğinden kendisine ürkütücü, korkutucu bir zihniyet gelmişti. Üç günün her saati bir gün ve her dakikası bir saat gibi uzadıkça asabileşiyordu. O gün kendisiyle bir kere tahliye olunmuşken tekrar nasıl tevkif olunduğu üzerinde konuşuyorduk. Filhakika (gerçekten) Damat Ferit hükümetinin ilk zamanlarında beni de tevkife teşebbüs ederek muvaffak olmadıkları gün Nişantaşı'nda bir ev aşırı bir apartmanda ikamet eden Fethi Bey'i tevkif edip götürdüklerini kendi gözlerimle görmüştüm. Ancak ben Beyoğlu'nda gizlenmiş iken Fethi Bey'in tahliye olunduğunu işitmiştim. Apartman komşumuz olan Fethi Bey bu tahliyesini müteakip kendisini ziyaret eden ve vaziyet hakkında malumat isteyen refikama (eşime) büyük bir safvet ve samimiyetle:
- Canım hiçbir cürüm ve kusuru olmayanlara bir şey yaptıkları yok. Baktılar, gördüler ki benim hiçbir ilişiğim yoktur, bıraktılar.
Demiş ve fazla olarak:
- Nadi Bey'in de bir şeyi yoksa neye saklanıp duracak? Çıksın serbest gezsin.
Nasihatını da ilave etmiş.Bu tahliyeyi müteakip bazı arkadaşlar Fethi Bey'e vaziyetin yine emin addolunamayacağını söyleyerek kendisini Anadolu'ya geçirmek teklifinde bulunmuşlar, fakat hiçbir cürmü (suçu) olmadığına kani bulunan Fethi Bey bu teklifi reddetmiş. Garabet ondandır ki, Fethi Bey'in bu tahliye neticesindeki muvakkat hürriyeti ancak üç gün devam ederek kendisi yine tevkif olunmuştu. Cürümsüz bir adamın nasıl tevkif olunabileceğini havsalasına bir türlü sığdıramayan Fethi Bey, çok sevdiği çoluk çocuğunun da hallerini düşünerek pek ziyade müteessir oluyordu.
Şimdi kuvvetli bir ümit olarak Mustafa Kemal Paşa Anadolu yolunu tutmuştu.
MEHMET ALİ TANRIVERDİ
Kullanıcı küçük betizi
köşeliyorum
Üye
Üye
 
İletiler: 54
Kayıt: Prş May 03, 2012 21:56

Re: ATATÜRK Samsun'a Çıkmadan Önce

İletigönderen köşeliyorum » Sal May 15, 2012 21:40

Samsun'a çıkması için bitip tükenmek bilmeyen üç günün geçmesi lazımdı. Kör şeytan bu kadarcık saadet ve intikam ümidini olsun çok görecek miydi?.. Bin endişe ve ıstırap içinde Fethi Bey'in ağzını bıçak açmıyordu. Kendisinin yatağına uzandığını ve yüzünü çevirmek suretiyle yine yan döndüğünü gördüm. Fazla sıkılan Fethi Bey'in gözlerinden sıcak yaş damlaları kaydığının farkında oldum. İnfiali çok büyük, ıstırabı çok derindi. Bu kadar feci bir elem ile kan ağlayan vicdanların ulvi tekallüsleri herhalde boşa gitmez, gidemezdi. Bu itimatla şu derin kalp cerihası (yarası) önünde hürmetle eğildim, adeta ayağımın ucuna basarak yatak komşumun yanından ayrıldım ve uzaklaştım.
Hep, 919 senesi Mayıs ayının ilk nısfına (yarısına) sıkışan bu hadiseler bu kadarla kalmıyordu. Diğer koğuşlara gittiğimde yeni bir rivayetin alaylarının yeni kahkahalara zemin olmakta bulunduğunu gördüm: rivayet, Bekirağa bölüğü sakinlerinin bir tarafa nakli rivayeti idi. İş akla da mülayim (uygun)gelmiyor değildi. Bu hapislerde en ziyade İngilizlerin hüküm ve nüfuzu cari olduğu (geçtiği) ve Babıâli'nin bu meselelerde İngiliz aleti ve uşağı bulunduğu pek iyi bilindiği için İngilizlerin bu kadar adamı ne diye İstanbul'da, belki bir gün kaçıp kurtulabilecekleri bir vaziyette bırakacaklarına akıl ermez ve bunun aksine elbette daha ziyade akıl ererdi.
Mantıki bir muhakeme işi bu raddeye isal ettikten (noktaya ulaştırdıktan) sonra mevkufların Sinop veya Bodrum gibi Türk kale ve limanlarından birine nakledilmelerine de benim aklım ermiyordu. Çünkü mevkufların böyle bir yere nakilleri onların firarlarını teshilden (kolaylaştırmaktan) başka bir şeye yaramazdı. Binaenaleyh hükmettim ki, eğer Bekirağa Bölüğü sakinlerinin başka bir tarafa nakilleri lazım addedilirse bu gidilecek ikinci yer bir Türk toprağı olmayacaktır.
MEHMET ALİ TANRIVERDİ
Kullanıcı küçük betizi
köşeliyorum
Üye
Üye
 
İletiler: 54
Kayıt: Prş May 03, 2012 21:56

Re: ATATÜRK Samsun'a Çıkmadan Önce

İletigönderen köşeliyorum » Çrş May 16, 2012 11:02

Mustafa Kemal Paşa, bütün planlarını
İstanbul'da iken tasarlamış bulunuyordu.

Fethi Bey'in bütün bir heyecan ile takip ettiği emel hamdolsun selametle tahakkuk ederek Mustafa Kemal Paşa Samsun'a muvasalat eylemiş ve karaya ayak basarak Anadolu'ya ait tasavvurat ve tertibatının tatbikatına koyulmuştu. Fethi Bey'in, Paşa Samsun'a gidinceye kadar adeta ıstırap ile dolu telaşı hiç de beyhude (boşuna) değildi. Zaten işin şimdilik bu üç günün selametle geçip geçmemesinden ibaret olduğunu bizzat Mustafa Kemal Paşa söylemiştir. Kemal Paşa'nın teminatı çok kuvvetli idi. Kendisi bir kere Anadolu'ya geçmeyi istihdaf (hedef) etmiş ve artık her şeyin oradan yapılacağını ve orada yapılacak şeylerin de çok büyük ve çok kat'i şeyler olacağını bütün eşkal (şekil) ve safahatı (aşaması) ile tasarlamıştır. Paşa'nın sözlerinden o zaman Fethi Bey'in zapt ve tekrar ettiklerinden iyice hatırladıklarım şunlardır:
MEHMET ALİ TANRIVERDİ
Kullanıcı küçük betizi
köşeliyorum
Üye
Üye
 
İletiler: 54
Kayıt: Prş May 03, 2012 21:56

Re: ATATÜRK Samsun'a Çıkmadan Önce

İletigönderen köşeliyorum » Çrş May 16, 2012 11:09

''1- Bekirağa Bölüğü mevkufları hakkında tatbik olunan rezilane ve zalimane tevkif ve muhakeme meselesi halledilecek işlerin en basitidir. Asıl halledilecek iş devletin tehlikede bulunan hayatıdır. Bu esaslı mesele hal ve tesviye yoluna girince şimdiki halde Bekirağa Bölüğü macerası gibi pek basit teferruat kendiliğinden bertaraf olmuş olacaktır.
2- Devletin hayatına ecnebiler hâkim olup saray ve Babıâli bunların elinde bazice (oyuncak) ve alettir. Saray, devleti hemen kayıtsız şartsız ecnebilere teslim eden bir Babıâli'yi tutmamağa icbar edilecektir. Eğer, o da o yolda inat ederse kendisinin de millete hiyanet ettiği sabit olarak milletçe hakkında verilecek hüküm ve iradeye göre hareket olunacaktır. Yani saray ısrar ederse ona karşı da icabı veçhiyle (gerektiği gibi) hareket olunacaktır.
3- Babıâli ve saray şimdi olduğu gibi düşmanlarla teşriki mesaide (işbirliğinde) devam ederlerse bunların cümlesine karşı konulacaktır. Milletin azim ve iradesi önünde saray ile Babıâli'nin ergeç boyun eğeceklerine muhakkak nazarı ile bakılabilir. Bu takdirde ilk iş olarak Meclisi Mebusan'ın içtimaı (toplanması) temin olunacaktır. Milletin gasp edilmiş haklarını harice karşı müdafaa etmeye gelince, merkezi Anadolu olacak bir hareketle, bunun azamisi yapılabileceğine kanaat getirmiş bulunuyorum.
DEVAM EDECEK...
MEHMET ALİ TANRIVERDİ
Kullanıcı küçük betizi
köşeliyorum
Üye
Üye
 
İletiler: 54
Kayıt: Prş May 03, 2012 21:56

Re: ATATÜRK Samsun'a Çıkmadan Önce

İletigönderen köşeliyorum » Çrş May 16, 2012 17:16

4- Anadolu'ya, büyük bir mıntıkanın teftişi askerisi vazifesini alarak, gidiyorum. Bunu Anadolu'ya geçmenin en salim ve en muvafık tarzı olarak kendim bulmuş gibiyimdir. Babıâli ve saray benim hakkımda derin gaflet içinde bulunuyorlar. Meseleden henüz İngilizlerin haberleri yoktur. Yarından itibaren üç gün sürecek seyahat müddetini ikmal edersem her şeyin yoluna gireceğinden emin ve Bekirağa Bölüğü'nde dahi olsanız artık müsterih olabilirsiniz...''

Mustafa Kemal'i geri çevirmek teşebbüsleri

Mustafa Kemal Paşa'nın Anadolu'da öyle mühim bir vazife ile Samsun'a müteveccihen azimeti (doğru yola çıkışı) kendisi daha Samsun'a vasıl olmadan (varmadan) İngilizlerin kulağına gitmiş olduğundan bundan dolayı bir taraftan Babıâli'ye şiddetle çıkışarak o sersem daireyi bütün bütün sersem hale koymuşlar, diğer taraftan Paşa'yı yoldan çevirtmek ve hatta çevirmek için bizzat kendileri tedbir almışlardır. Bu tedbirler iki suretle tatbik olunmuştur:
1- Mustafa Kemal Paşa'yı Anadolu'ya memuriyetle gönderen Babıâli, İngilizlerin şiddetli tenkit ve tevbihleri karşısında, bu hareketinin hatalı olduğuna kanaat getirdikten sonra şimdi onu tashih edebilmek için daha mühim bazı meselelerde zatı devletlerinin isabetli reylerinden (düşüncelerinden) istifade olunmak üzere bir müddet için ve fakat süratle İstanbul'a teşrif buyurmaları yolunda telgraflar çekerek Paşa'yı avlamaya koyulmuştur.
2- Ancak Babıâli'ye yakışır bu gibi tedbirlerle iktifayı (yetinmesi)kendi ameli zihniyetlerine sığdıramayan İngilizler ise hemen o gün bir İngiliz torpidosunu en son sürati ile Samsun istikametine saldırmışlardır. Bu torpido Mustafa Kemal Paşa'yı hamil olan (taşıyan) gemiye yetişebilirse onu tevkif ederek içinden Mustafa Kemal Paşa'yı alıp İstanbul'a getirecek, eğer müşkülata uğrarsa, hatta bu gemiyi geriye çevirmek vazifesini de tatbik edecekti.
Babıâli'nin kurnaz siyaseti tabii hiç sökecek ve iş görecek bir iş değildi. Mustafa Kemal Paşa galiba o telgraflara cevap vermeye bile lüzum görmemiştir.
Takibe çıkan İngiliz torpidosuna gelince, o Samsun'a vasıl olduğu (ulaştığı) zaman Paşa epeyce zaman evvel karaya çıkmış ve hatta onu oraya bırakan gemi Samsun'u terketmiş bulunuyordu. Torpido vaziyeti bu suretle tespit ettikten sonra haip ve hasir avdet eylemiştir (hiçbir şey elde edemeden dönmüştür).
MEHMET ALİ TANRIVERDİ
Kullanıcı küçük betizi
köşeliyorum
Üye
Üye
 
İletiler: 54
Kayıt: Prş May 03, 2012 21:56

Re: ATATÜRK Samsun'a Çıkmadan Önce

İletigönderen köşeliyorum » Çrş May 16, 2012 21:45

Eğer Mustafa Kemal Paşa Sarayın kurnazlığına kapılıverseydi, yahut İngiliz torpidosu Paşa'yı götüren vapura yetişebilseydi, Türkiye'nin istihlas cidali (kurtuluşu) daha başlangıcında en vahim tehlikeye maruz kalmış olurdu. Fakat Babıâli'nin siyasetine aldanabilecek Mustafa Kemal Paşa değildi. Bilakis Mustafa Kemal Paşa İstanbul'da iken Babıâli'yi kendisine öyle bir memuriyet vermeye sevketmiş ve onun Harbiye Nezareti'nce yapılacak muamelatın icap edenlere kendi emir ve talimatı ile yaptırmıştı. Mustafa Kemal Paşa bu işi böyle tanzim ederken, onun vasıl olacağı neticeleri evvelden hesap etmişti. İngilit torpidosu da Samsun'a kadar vapura yetişemeyince sanki Anadolu istihlas (kurtuluş) ve istiklal cidalinin (mücadelesinin) ilk planı bu sahada mesela bir Sakarya gibi, hatta bence aynen o ehemmiyetle bir muvaffakiyetle tatbik edilmişti.
İngilizlerin tevbih (uyarma) ve tekdirine (azarlamasına) uğrayan Babıâli'nin Mustafa Kemal Paşa'yı İstanbul'a davet eden telgraflarına hiç kulak asılmadığı halde Babıâli yine ipi kırmak istemeyerek telgrafnameler çekmekte devam ile beraber ikide bir şu İstanbul'a avdet hususunu binbir şekil ve surette tekrardan hali kalmamakta idi. Bu hal, Erzurum Kongresi'ne kadar böyle devam ederek nihayet Babıâli'nin Paşa'yı memuriyetinden azletmek gibi mütecellidane bir karar verdiği görülüyorsa da, bunda da hakikat bambaşkadır. Erzurum Kongresi'yle milli vaziyeti ve milli hareketin takip edeceği seyir ve cereyanları tespit eden Paşa meşhur beyannamesiyle rütbe ve memuriyetinden kendisi tecerrüt etmiş (vazgeçmiş) ve bir millet ferdi olarak hizmet etmeyi cana minnet bilerek açıktan istihlas (kurtuluş) ve istiklal cidaline atılmıştır.

Mustafa Kemal Paşa Samsun'da
MEHMET ALİ TANRIVERDİ
Kullanıcı küçük betizi
köşeliyorum
Üye
Üye
 
İletiler: 54
Kayıt: Prş May 03, 2012 21:56

Re: ATATÜRK Samsun'a Çıkmadan Önce

İletigönderen köşeliyorum » Çrş May 16, 2012 23:12

Samsun'da selamet ve muvaffakiyetle Anadolu karasına ayak basan Üçüncü Ordu Müfettişi Mustafa Kemal Paşa, kendisini takibe gelen İngiliz torpidosunun oradaki cevelânını (dolaşmasını):
- Geç kaldın, atı alan Üsküdar'ı geçmiştir.
Manasıyla temaşa ederken aynı zamanda Samsun'dan itibaren Anadolu istihlas (kurtuluş)ve istiklal cidaline (mücadelesine) ait düşünce ve kararlarının tatbikatına dahi geçmiş bulunuyordu. Yazık olan şudur ki, Mustafa Kemal Paşa'nın Anadolu'da yapacağı işler umumi hatları itibarıyla kendisine tevdi etmiş olduğu Fethi Bey de bu sırada Bekirağa bölüğünün diğer sakinleriyle beraber İngilizler tarafından Malta'ya nakledilmiş bulunduğundan kendisine göre, Mustafa Kemal Paşa'nın tedabir ve icraatını adım adım takip edebilmek zevki bu suretle kalkmış oldu. Sırası geldiğinde hikâye olunacağı üzere Anadolu'nun daha ilk muvaffakiyatı İngilizleri Malta'da mevkuf tuttukları Türklere karşı vazıh ve müçtenip (korkulu ve çekingen) bir hattı hareket almaya ve ilk hamlede Malta sakinlerinden -Fethi Bey de dahil olarak- altmış kişinin tahliyesine sevk ve mecbur etmiştir.
Mustafa Kemal Paşa Samsun'da çok kalmayarak pek az zaman zarfında oralara ait tedbir ve emirlerinin tatbikinden sonra dahile geçmiş ve ilk merhale olarak Havza'da durmuştur. Zaten Paşa Samsun'a ayak bastığı günden itibaren Babıâli'nin anladığı şekilde bir ordu müfettişi gibi değil, belki kendinin anladığı ve karar verdiği tarzda bir millet adamı olarak hareketle başlamış olduğundan bütün Anadolu'daki askeri ve mülki bütün rüesa (önde gelen yöneticiler) ile, eşraf ve ahali ile hep daha ziyade bu noktadan muhabere ve muhavereye germi (görüşmeye önem) vermiş bulunuyordu. Bu hareket tarzının hangi safhalarda inkişaf etmiş olduğunu hatırlayabiliriz:
1- Milli Erzurum Kongresi.
2- Milli Sıvas Kongresi.
3- Damat Ferit'in ıskatı (düşürülmesi).
4- Meclisi Mebusan'ın intihap ve içtimaının temini.
5- Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin intihabı ve içtimaı (seçimi ve toplanması).
MEHMET ALİ TANRIVERDİ
Kullanıcı küçük betizi
köşeliyorum
Üye
Üye
 
İletiler: 54
Kayıt: Prş May 03, 2012 21:56

Re: ATATÜRK Samsun'a Çıkmadan Önce

İletigönderen köşeliyorum » Prş May 17, 2012 7:59

Mustafa Kemal'in ele aldığı ilk iş

Mustafa Kemal Paşa'nın Anadolu'da hal ve faslı ile meşgul olduğu esas meselenin pek mühim bir parçası olarak, adeta sellemehüsselam bir şekilde (hiç sakınmadan) Anadolu'nun içerilerine kadar götürülmüş olan ecnebi işgallerinin sıra ile, metotlu ve devamlı himmet ve faaliyet ile behemehal (ne yapıp yapıp) bertaraf edilmesi işi vardı ve Paşa Samsun'da Anadolu karasına ayak bastıktan sonra, kendisini hemen ve derhal bu meselenin fiilen de karşısında buldu.
Samsun'da İngilizler vardı ve Merzifon'da İngilizler vardı. Bu vaziyet karşısında Mustafa Kemal Paşa'nın ilk iştigal ettiği meselelerden biri, böyle hem sahile tutunmuş hem dahile kadar gitmek cüretini göstererek adeta usulünde bir nevi askeri, yani fenni işgal vaziyeti almış olan bu İngilizleri zaaf ve tereddüde uğratmak ve nihayet onların oralardan defolup gitmelerini temine matuf tedbirlere fazla ehemmiyet vermek olmuştur. Samsun'un o zamanki mülki idaresi daha ziyade İngilizlere meclubiyeti (bağlılığı) siyaset muktezası (gereği) sayan bir şekil ve suretle cari idi. Babıâli esasen:
- İngilizler mi?.. Maazallah hiç onlara gözün üstünde kaşın var denilir mi? Nerelerini isterlerse işgal etsinler, ne diye ve nasıl sesimizi çıkaralım?
Siyasetini güderken o zamanki Samsun idaresi:
''İngilizlerle hoş geçinmek en iyi siyasettir!'' düsturuna uymakta maateessüf Babıâli'yi de geçmiş bulunuyordu. Buna rağmen Mustafa Kemal Paşa, o havali kumandanlığını kati evamir (emir) ve talimatla teçhiz ederek mülki idarenin bu sakatlığını tamir etmiş ve Paşa'nın Samsun'a çıkışından ve kendisi ile kumandan arasında ilk mahrem (gizli) tedbirler alındıktan sonra orada vaziyet İngilizlere kafa tutan bir şekil ve mahiyet almıştır ki, bunun kat'i neticeleri kısa bir zaman zarfında tahakkuk dahi etmiştir.
MEHMET ALİ TANRIVERDİ
Kullanıcı küçük betizi
köşeliyorum
Üye
Üye
 
İletiler: 54
Kayıt: Prş May 03, 2012 21:56

Re: ATATÜRK Samsun'a Çıkmadan Önce

İletigönderen köşeliyorum » Prş May 17, 2012 21:56

Paşa Samsun'da yapılacak şeyleri yaptıktan sonra dahile doğru yoluna devamla Havza'da tevakkuf etmiştir. Bu tevakkufun zahiri (görünürde) sebebi oradaki banyolardan istifade idi. Esasen böbreklerinden rahatsız olan Paşa'nın böyle bir tedaviye ihtiyacı yok değilse de bu tevakkufun (kalışın) siyasi ve askeri olan sebeplerinin sıhhi olan lüzumuna faik bulunduğuna da şüphe yoktur: Evvela Havza, Samsun ile Merzifon arasında bir kasaba olarak Mustafa Kemal Paşa şahsen orada tevakkufu (kalışı) ile, Merzifon'daki İngilizlere adeta hattı ricatlarının (geri çekilme hatlarının) kesik olduğu zihniyetini verecek bir vaziyet ihdas etmiş bulunuyordu. Mustafa Kemal Paşa'nın İstanbul'dan ayrılışı bile İngilizleri telaşa düşürmüş olduğu malum bulunduktan ve kendisinin yoldan çevrilmesine imkân elvermemiş olduktan sonra, Samsun'dakiler kadar Merzifon'daki İngilizlerin dahi nazarı dikkatleri -icabında kendileri için pek tehlikeli olabilecek olan- bu adam üzerine dikilmemek mümkün değildi.
Ortada Türk ordusu namına kaale alınacak bir kemiyet olmadığı halde o zaman dahi Mustafa Kemal Paşa'nın yalnız kendi şahsiyeti ile düşmanlar ve tahsisen (özellikle) İngilizler üzerinde adeta bir ordu tesiri yapmakta olduğunun birçok delilleri vardır. Binaenaleyh yanında asker namına birkaç arkadaşından başka kimse olmadığı halde, Mustafa Kemal Paşa'nın Havza'da tevakkufu (kalışı) Merzifon ve Samsun İngilizlerini düşündürecek meselelerdendi. Buna binaendir ki, İstanbul'daki İngilizler hâlâ, Mustafa Kemal Paşa'yı acaba geriye aldırabilir miyiz, ümidiyle Babıâli'yi tazyik etmekten, o bunak ve sersem heyeti bin tertip ile mütemadiyen Mustafa Kemal Paşa'ya müracaata sevkeylemekten hali (uzak) kalmıyorlardı.
İngilizlerin elinde kör ve alçak bir esir ve aletten başka bir şey olmayan Babıâli, bir aralık muhakkak düşman teşviklerinin de teşvikiyle Paşa'nın hayatına kastetmeye kadar ileri gitmiş, fakat vatanın istihlas (kurtuluş) ve istiklal cidaline (mücadelesine) atılanların uyanıklıkları ve atiklikleri bu planı tertip ve tatbik etmek isteyenleri baş aşağı getirmiştir.
Mustafa Kemal Paşa'nın Havza'daki ikâmetinin dahili safhası, icap edenlerle oradan muhabere ederek efkâra emniyet vermek ve vatanın kurtuluş ve istiklal cidaline (mücadelesine) girişecek unsurları arasında muayyen bir hedef için birlik vücuda getirmek yolunda çalışmak olmuştur... Küçük Havza kasabası bu işin velev ki tasavvurat ve tertibatına ait olarak bir kısmına sahne olmuş olmakla kendisini bahtiyar addedebilir. Bu cümleden olarak Ali Fuat Paşa ile Rauf ve İbrahim Süreyya Bey'ler de Paşa'ya mülaki olmak (katılmak) üzere Ankara'dan Havza'ya bu sıralarda hareket etmişlerdi.
Hüseyin Rauf ve İbrahim Süreyya Beyler Bandırma yolundan Anadolu'ya geçmişler ve maceralı bir seyahatten sonra, Ankara'ya muvasalat etmişlerdi (ulaşabilmişlerdi). Hüseyin Rauf ve İbrahim Süreyya Beyler Ankara'da Ali Fuat Paşa'nın Keçiören bağlarındaki hanesine misafir olmuşlardır. Ankara'da Kolordu Kumandanı olan ve zaten Mustafa Kemal Paşa ile muhabere etmekte bulunan Ali Fuat Paşa, Havza'da bulunan Mustafa Kemal Paşa'ya gönderdiği şifreli bir telgrafname ile kendilerine çok hürmeti olan iki arkadaşın Ankara'da bulunduklarını haber vermesi üzerine Mustafa Kemal Paşa da:
- O arkadaşları da beraber alarak buraya teşrif ediniz. Cevabını vermiştir.
Mustafa Kemal Paşa bu hadisenin bahsi geçtikçe:
- Bu iki arkadaştan birinin Hüseyin Rauf Bey olduğunu tahmin etmiştim.
Der ve ilave ederdi:
Halbuki ben İstanbul'u terke karar verdiğim zaman Hüseyin Rauf Bey'e, eğer günün birinde Anadolu'ya geçmeye karar verirse, doğruca benim bulunduğum yere gelmesini tenbih etmiştim. O ise Aydın tarafından bir lâmelif çevirmeyi tercih etmiş. Her ne hal ise, yine maatteşekkür selamet gelebilmiştir.
Filhakika (gerçekte) Mustafa Kemal Paşa'nın bu davet telgrafnamesi üzerine Ali Fuat Paşa da beraber olarak ve yolda kimlerin seyahat ettikleri bilinmemek üzere icap eden tedbirler alınarak birkaç araba ile Havza yolu tutulmuş ve arkadaşlar oraya gidinceye kadar Paşa Havza'yı terketmiş bulunduğundan yola devam olunmak suretiyle kendisine Amasya'da iltihak olunmuştur.

Amasya toplantısında alınan karar
MEHMET ALİ TANRIVERDİ
Kullanıcı küçük betizi
köşeliyorum
Üye
Üye
 
İletiler: 54
Kayıt: Prş May 03, 2012 21:56

Re: ATATÜRK Samsun'a Çıkmadan Önce

İletigönderen köşeliyorum » Cum May 18, 2012 11:41

Yarın 19 Mayıs...O tarihte bir Atatürk vardı...
Şimdi milyonlarca Atatürk var...
Öyleyse ne duruyoruz....
19 Mayıs 2012 günü bütün Atatürkçüler,
bir Atatürk gibi düşünmeli, fikir üretmeli,
paylaşmalı ve bunun devamlılığını sağlamalıdır...
Hepimizin 19 Mayıs'ı kutlu olsun....
Benim için daha özel bir gündür. Benimde doğum günümdür...
MEHMET ALİ TANRIVERDİ
Kullanıcı küçük betizi
köşeliyorum
Üye
Üye
 
İletiler: 54
Kayıt: Prş May 03, 2012 21:56


Şu dizine dön: Tartışma ve Fikir Meydanı

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 5 konuk

x