Atatürk tahrikçi!
İlhan Yardımcı adlı vatandaş Bursa’nın CHP’li Nilüfer Belediye Başkanı Mustafa Bozbey’i Cumhuriyet Savcılığı’na şikâyet ediyor. İlhan Yardımcı yazının altında kimliğini şöyle belirtiyor:
“Eğitimci - Muharrir - Şair - Radyo Televizyon Programcısı, ‘Âşıklar, Yazarlar Şairler Derneği’ Başkanı”
Şikâyetçi zat, şair ve yazar olmasına rağmen Türkçesi ilkokul düzeyinde. Şikâyetini düzelterek aktarıyoruz:
“Nilüfer Belediye Başkanlığı tarafından yürütülen, belediye imkânlarının kullanıldığı “Cumhuriyet İçin Yürüyoruz” pankartları yanına, üzerinde Atatürk’ün kalpakla resmi bulunan altında ‘Devrimlerinin izindeyiz’ sloganlı bayrak ilave edilmiş bulunmaktadır.
Cumhuriyet adını ve Atatürk’ü kullanarak yürüyüş yapanların sloganları ve pankartları düşündürücü ve üzücü olmaktadır.
Nilüfer ilçesinde her eve dağıtılan bez posterlerin parası kim veya kimler tarafından ödenmiştir?
Bursa’da bir ayrımcılık ve cumhuriyete karşı tahrik unsuru taşıyan bu hareket için suç duyurusunda bulunuyoruz.”
Çakma şair İlhan Bey, “Cumhuriyet için yürüyoruz” pankartlarını tahrik edici bulmuş. Ancak mesele bu değil...
Mesele ne biliyor musunuz? Savcılığın bu deli saçması şikâyeti İçişleri Bakanlığı’na iletmesi, Bakanlığın da Bursa Valiliği’ne yazı yazarak Belediye Başkanı Mustafa Bozbey’in ifadesini istemesi... Evet Bursa Valiliği bu yüzden ciddi ciddi Belediye Başkanı Bozbey’in ifadesini istiyor. Bozbey Valiliğe şimdi “Cumhuriyet için yürüyoruz” pankartları ve kalpaklı Atatürk fotoğrafı ile ne yapmak istediklerini anlatacak.
Halkı tahrik ettiği için hesap verecek!
Kaçılan Türkçe...
Önceleri kolay telaffuz edilen yabancı isimler konuyordu oraya buraya. Şimdi dil bilmeyenin telaffuzunu beceremediği isimler sardı etrafı... Haftalardır gazetelerde üç tam sayfa duyurular görüyoruz: “Sinpaş Central Life; Sinpaş Aqua City; Sinpaş Aqua Manors, Bosphorus Cıty İstanbul vb.”
Dil Derneği Başkanı Sevgi Özel diyor ki:
- Derneğimiz birçok kez işyerine, yapısına ve başka ürünlerine Türkçe ad bulamayan, kişi ve kurumları uyarmıştır. Uyarılarımız toplumun birçok kesiminde yankı bulmuş; ama ilgili kurumlar Türkçe adlandırma konusunda duyarlı olmamıştır.
Yapılarına, “Kemer Koru Evleri, Saklı Vadi Konutları, Sevinç Evleri, Ulukent Konakları, Tunçkent Konutları, Ayışığı Konutları, Ihlamur Evleri...” gibi adlar veren kişi ve kurumları da görmekte, bundan sevinç duymaktayız.
Ancak büyük kentlerimiz başta olmak üzere birçok yerde, onlarca yapının alnında, “Green Garden, Dream City, Digicom Starlife, Selenium City, Selenium Twins, Marenegro, Sealybria, Antrium Residence, Sunrise Residence, Portville...” gibi, çoğuna dilimiz dönmeyen adlar yazmakta; kimilerinde de “Misstanbul Evleri, Ankamall, Park Ulusoy City, Canan Residence, Gürsu Konsept Evleri” gibi bozuk ya da karma adlar kullanılmaktadır. Neden bu yozlaşma? Neden bu kendi kendimizden kaçış?
Yeni çıkarılacak “Nefret Yasası”yla “Ermeni dölü”, “Pis Çingene”, “Gavur” gibi ifadeleri kullanmak suç olacakmış.
Bakalım kanun zoruyla ne kadar kibarlaşacağız...
Haldun Ertem
Ergenekon tutuklusu Tuncay Özkan, “Suçumu bilmek istiyorum. 7 dilekçe yazdım, cevap verilmedi” demiş.
İnsanları bu kadar da sıkboğaz etmemek lazım canım. Bilseler herhalde şimdiye kadar çoktan söylerlerdi...
Fahrettin Fidan
BDP binasını
PKK’lı açmış.
Bu işler böyle!
Partiler teröristler tarafından “açılınca” değil,
teröristler nedeniyle “kapatılınca” sorun oluyor...
* * *
Cemaate soruşturma açan savcıya iktidar partisi tarafından “Onları bırak ”
talimatı verilmiş.
Deniz Feneri’ni, cemaati, tarikatı, telekulağı bırak!
Askere, yargıya, üniversiteye tak...
Gülhan Elmas
Melih Aşık
24.12.09
http://www.milliyet.com.tr/Yazar.aspx?a ... 24.12.2009
Bayrak korkusu!
ÜZÜLMEMEK elde değil!
Türk bayrağının yırtıldığı, çiğnenip yakıldığı bir Türkiye’de yaşıyoruz!
Balkonlara, pencerelere bayrak asmak bile cesaret işi haline geldi artık...
“Bayrağımızı seviyoruz ama” diye geveleyip, muhtemel saldırılardan korkarak resmi bayram günlerinde bayrak asmayanlar ya da çok kısa süre asıp hemen kaldıranlar var.
İnsan, kendi ülkesinde bu kadar ödlek olabilir mi?
Sokaklardaki kargaşa, araçların, dükkânların tahrip edilmesi, camların çerçevelerin kırılıp yurttaşa zarar verilmesi, ülkede asayişi sağlamakla yükümlü olan iktidar için çok kötü nottur. Etnik tartışmalar, toplumda derin yaralar açtı, gerilim ve kutuplaşma arttı. Türkiye Cumhuriyeti, 1920’li yıllardaki yeni kurulma sürecinde bile böylesine kargaşa içinde olmamıştı!
* * *
Ben, İstanbul’un birçok yerinde dalgalanan devasa bayraklarımızla gurur duyuyorum.
İstanbul’un incisi Sarıyer sırtlarından denize doğru bakarken, ilçenin solundaki tepede genellikle büyük, devasa bir Türk bayrağı dalgalanır. Kilometrelerce öteden görülür. Nazlı nazlı sallanan, rüzgârın şiddetlendiği zamanlarda hırçınlaşan kocaman bir al bayraktır bu... Bizim gururumuz, sembolümüz, bağımsızlığımız, her şeyimiz!
Bence, muhteşem Boğaz manzarasından daha güzeldir onun dalgalanmasını seyretmek...
Geceleri de ışıklandırılır, görünümü başka bir güzelliğe dönüşür... Baktıkça, bana ülkemizin özgürlüğünü hatırlatır, “Ne mutlu ki, Türk’üm” diye onunla gurur duymamı sağlar.
* * *
Fakat o ne? Bayrak bazen yok olur... O upuzun direk günlerce bayraksız kalır!
Birkaç hafta önce de, benim büyük aşkım olan nazlı bayrak birden kayboldu. Koca direk, kış aylarında yaprakları dökülen ağaçlar gibi kupkuru, zavallı, çıplak kaldı...
“Herhalde, rüzgârda sürekli dalgalandığı için bayrak yıprandı, hasar gördü, onarılacak ya da göndere yeni bir bayrak çekilecek” diye düşündüm.
Ben Sarıyer’e hafta sonlarında giderim. Eşim Emel ile birlikte, salonumuzun panoramik penceresinin önündeki koltuklara oturarak o bayrağın dalgalanmasını seyretmek en büyük zevkimizdir. Ülkemizde yaşanan tüm acı olaylara, Türk kimliğinin neredeyse reddedilecek hale getirilmiş olmasına rağmen bize Türk olduğumuzu, Türkiye’de yaşadığımızı, özgürlük ve bağımsızlığımızı hatırlatır o bayrak...
* * *
Dev bayrağımızın dalgalandığı o tepenin altında mavi bir ırmak gibi uzanan Boğaziçi’nden, dev şilepler, tankerler, apartman büyüklüğünde yolcu gemileri geçer. Hepsi görür o bayrağın muhteşem dalgalanışını... Vapurlar, düdük çalarak selamlarlar...
Fakat... Dediğim gibi bayrak bazen yok oluyor... Neden?
Baykal’ın vurguladığı “Bayrak alerjisi mi yok ediyor o muhteşem görünümü?” diye düşünürken bakıyoruz, o muhteşem bayrak yine dalgalanıyor. Ne güzel...
Ancak, merak ettiğim bir husus var... Bu bayrak neden bazen kaldırılıyor? Rüzgârda sürekli dalgalandığı için yıprandığını varsayalım... Yedeği yok mudur bunun?
Ay yıldızlı bayrağın, Boğaz’a hâkim Sarıyer tepesinde, gece gündüz 24 saat sürekli dalgalandığını ve geceleri ışıklandırmanın hiçbir zaman aksatılmadığını görmek istiyorum.
O hep dalgalanmalı, bizlere gurur ve mutluluk vermeli.
Rahmi TURAN
24.12.2009
http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/132 ... 228&gid=61