Atatürk Türk Milletini ve Türk Ocaklarını Anlatıyor
İki Mustafa Kemal vardır: Biri benim, et ve kemikten, geçici Mustafa Kemal... Diğeri Ölümsüz Mustafa Kemal… Onu "ben" kelimesiyle anlatamam; o, ben değildir, o bizdir! O, ülkemizin her köşesinde yeni fikir ve yeni hayat için, büyük ülkü için uğraşan aydın ve savaşçı bir topluluktur. Ben, onların rüyasıyım sadece. Benim girişimlerim, onların özlemini çektikleri şeyleri tatmin içindir. O Mustafa Kemal sensin; o Mustafa Kemal sizsiniz, hepinizsiniz. Geçici olmayan Mustafa Kemal, yaşaması ve başarılı olması gereken, Ölümsüz Mustafa Kemal sizlersiniz!
Bu yazıda Mustafa Kemal Türk milletini ve Türk Ocaklarını anlatıyor. Ölümsüz Mustafa Kemal düzenliyor, tamamlıyor ve güncelliyor.
1- Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türkiye halkına Türk milleti denir. Türk milletini oluşturan insanların tarihleri birdir, dili Türkçedir. Birbirine karşı saygı ve özveri duygularıyla dolu, yazgı ve çıkarları ortak bir toplumdur. Türk milletinin ortak görünen bir hali de, Türklerin ahlaklarının aşağı yukarı hep birbirine benzemesidir. Bu yüksek ahlak hiçbir milletin ahlakına benzemez.
2– Ben, ulus sorununda hiçbir zaman ırkçı bir yaklaşım içinde olmadım. Benim ulus anlayışım üç kavram üzerine kuruludur: Ortak tarih, ortak dil ve ortak kültür. Ortak dilden de kastım elbette anadil değildir. Kurtuluş Savaşı sırasında meclis kürsüsünde konuşurken, “Türkiye milleti” deyimini kullandım. Türk, Kürt, Laz, Çerkez, bu topraklar üzerinde yaşayan herkesin bir bütün oluşturduğu anlayışından hareket ettim.
3- Dünyada hiçbir millet yoktur ki, büyük veya küçük zulümlere maruz kalmamış olsun. Çünkü her millet yaşamak zorundadır. Yaşamak için mücadele şarttır, şimdiye kadar pek çok millet birçok darbelere maruz kalmıştır. Bu darbelerin sonucu iki görünüm arz eder. Birincisi bu darbeler bir milletin benliğini, varlığını mahveder. İkincisi bu darbeler mevcut şekli yıksa bile, asli unsuru yok edemez. Bu gibi darbelere maruz kalan bir ülkede ikinci sonucun meydana gelebilmesi için o ülkenin dayandığı milletin çok kuvvetli olması lazımdır. İşte Türk milleti böyledir. Türk milleti maruz kaldığı darbeler karşısında varlığını muhafaza etmiştir. Gerçi dışardan gelen bu darbelerin sonuncusu Osmanlı devletini yıktı, fakat asli unsur olan Türk milletini mahvedemedi. Türk milleti varlığını devam ettirebilmenin ne gibi sebeplere ve koşullara bağlı olduğunu takdir ederek onları hazırladı ve yeni bir devlet vücuda getirdi.
4- Türk Milleti büyüktür. Dünya üzerinde ondan daha büyük, ondan daha eski, ondan daha temiz başka bir millet yoktur; bütün insanlık tarihi boyunca da görülmemiştir. Yüksek bir insan toplumudur. Medenîdir, tarihte medenîdir, hakikatte medenîdir. Türk milleti güzel olan her şeyi sever, her uygar şeyi, her yüksek şeyi sever, takdir eder. Fakat muhakkaktır ki her şeyin üzerinde taptığı bir şey varsa, o da kahramanlıktır. Türk milleti kahramanlıkta olduğu kadar yetenek ve liyakatta, manevî kuvvette de bütün milletlerden üstündür. Büyüktür, büyük işler yapar.
5- Türk Milleti yaşamak isteyen, haysiyetiyle, şerefiyle yaşamak isteyen bir millettir. Onuru, özsaygı ve yeteneği çok yüksektir. Hakkını, onurunu, şerefini tanıtmayı bilir. Türk vatanının bir karış toprağı için bile tek vücut olup ayağa kalkar. Onurunun bir zerresine, vatanın bir avuç toprağına yapılacak saldırının bütün varlığına vurulmuş bir darbe olacağını Türk milletinin fark etmeyeceğini sanmak hatadır. Böyle bir millet esir yaşamaktansa mahvolsun daha iyidir. Gerektiğinde vatan için tek bir birey gibi yekpare azim ve kararla çalışmasını bilen bir millet, elbette büyük geleceğe layık ve aday bir millettir.
6- Ancak Türkler kendi topraklarında gerçek anlamıyla egemen olacaklar ki, ulus olabilsinler, ulus kalabilsinler. İstediğiniz kadar “Türk’üz, en büyük ulusuz” diye bağırın; topraklarınızda yabancıların sözü geçiyorsa, sizin yaşamınızı onlar düzenliyorsa, silahınızı onlar veriyorsa, politikanızı onlar ayarlıyorsa, her işinize karışıyorlarsa "ulus olmak" iddiası boş bir hayalden ibarettir.
7- Türk milletinin oluşumunda etkili olan doğal olgular vardır, tarihî olgular vardır. Bunlar siyasî varlıkta birlik, dil birliği, yurt birliğidir, ırk ve köken birliğidir; tarihsel yakınlık, ahlakî yakınlıktır. Türk milletinin oluşumunda var olan bu koşullar diğer milletlerde büsbütün yok gibidir. Bir topluma millet diyebilmek için, yukarda saydığım koşulların bütünüyle ya da bir kısmıyla bir arada bulunması lazımdır. Bu koşullar insanların millet halinde oluşumuna genellikle yardım etmişlerdir. Fakat bu oluşum biçiminden başka, saydığım şartların etkisini kale aldırmayan millet oluşumları da vardır. Türklerin her şeye rağmen, bütün devirlerde ulusal dayanışma ve bağlılıklarının korunmuş olması, hemen hemen devamlı savaş halinde bulunmalarındandır. Bu bilgiye göre savaş kavimlerin birleşmesinde en kuvvetli bir etkendir.
8- 1920’li yıllar… Türk Cumhuriyeti devriminin bir dayanağı olarak gördüğüm, Türk Milliyetçiliğinin yayılmasında büyük rolü alacağına inandığım Türk Ocakları ile yakından ilgilendim. Ziyaretlerine gittim, konuşmalar yaptım, teşvik ettim. Bu ocaklar hakkında beyan ettiğim düşüncelerimi şöyle özetleyebilirim:
9- Türk Ocakları kuruluşları tarihinden itibaren çok yüksek hizmetler yapmıştır. Yeni Türkiye’nin dayanağı olan millet ve milliyet düşüncesinin gelişmesi için başarılı telkin ve yayınlarda bulunmuşlardır. Birçok seçkin aydınının toplandığı Türk Ocakları bulundukları her yerde, faydalı hizmetleriyle halk üzerinde çok elverişli etkiler bırakmıştır.
10- Türk Ocakları… Milletin duygularını daima hassas ve yüksek bir halde bulundurmak, zihinlerdeki eski pasları atmak için en kuvvetli dayanak noktaları… Türkün bu şen ocakları sönmez alevlerle sonsuza kadar tütecektir. Türk Ocağı, Türkün has ocağı, varlık ve birlik ocağı yüksek alevlerle tütsün, çevresine nurlar saçsın, yaşasın ve yaşatsın.
11- Ocak 1930’da Kırklareli Cumhuriyet Halk Fırkası’nı ve Türk Ocağı’nı ziyaretimde ise, Türk Ocakları’nın milli siyasetle ilgisi, görevleri ve yaptığı çalışmalar üzerinde durdum, şunları söyledim: Osmanlı siyaseti yüzyıllarca pek yüksek ve parlak olmakla beraber, yine de devlet parçalanmaktan kendisini kurtaramadı. İmparatorluğun çöküşü karşısında pek yalnız ve mustarip kalan Türk milleti, kendisini kurtarabilmek için Osmanlı siyasetine bütünüyle zıt bir siyaset izledi. Osmanlı siyaseti farklı türden unsurlardan ve maddelerden meydana gelmişti. Bunlardan bir karışım yapmak mümkün olmadığı için Osmanlı siyaseti yerine yeni bir siyaset çıktı. Bu siyaset bir millî siyasetti. Bu bakımdan Türk Ocakları siyasal bir kuruluş olarak meydana gelmiştir. Türk millî siyasetini takip eden millî kuruluşlardır. Türk Ocakları bir kültür etrafında teşekkül etmiştir. Bu bakımdan Türk Ocakları bu ülküsünü gerçekleştirmek için bilim, kültür ve sosyoloji alanında uğraş vermek zorundadır.
12- Türk Ocakları; Türk tarihinin kutsallığını, Türk milletinin asaletini, dünyaya ilk tarihi kuranın kendi soyları olduğunu anlatmayı başardıkları gün görevlerini yapmış olacaklardır. Türklerden bilgin, dâhi, düşünür yetişmez iddiaları gerçekle taban tabana zıttır. Gerçeklerle tutarlı değildir. Çünkü Batı’ya ilk uygarlığı götüren Türklerdir.
13- İnsanlarda kusur olur. Kusurlarımızı söylemek iyidir, yararlıdır. Geçmişte yapılmış kusurlar ve noksanlar olmuştur. Öyle olmasaydı zor durumlara düşmezdik. Biz gerektiği oranda az kusurlu olmaya, çok gayretli ve fedakâr olmaya çalışmalıyız. Türk Ocaklarının, bulundukları yerde millete, milliyet, bilimsel fikirler ve diğer konularda gerekli bilgileri vermeye çalıştıklarını memnuniyetle gördüm.
Prof. Dr. Cihan DURA, 18 Şubat 2015