Atatürk'ün 90.Yıl Seslenişi / Prof. Dr. Cihan DURA

Atatürk'ün 90.Yıl Seslenişi / Prof. Dr. Cihan DURA

İletigönderen Oğuz Kağan » Pzt Eki 28, 2013 20:11

Atatürk'ün 90.Yıl Seslenişi

Türk Milleti!

Kurtuluş Savaşı’na başladığımızın seksen beşinci yılındayız. Bugün, Cumhuriyetimizin doksanıncı yılını doldurduğu, en büyük bayramdır. Kutlu olsun.

Yurttaşlarım,

Çok yıllar geçti. Çok şey değişti geçen zaman içinde. Evet, ülkemiz ilerledi, büyüdü. Ancak sağlıksız büyüdü, karşı-devrimle karşı karşıya. Bir tahribat, bir yıkımdır ki yıllardır sürüyor. İçimiz kırık, hüzünlüyüz bu yüzden; biraz buruk kutluyoruz bayramımızı.

Cumhuriyetimiz tehdit altında...

Benden sonra gelenler temelini attığım devrimleri, aynı hızla sürdüremediler. Daha 11 Kasım1938 sabahı, yozlaştırmaya koyuldular. Ödün üzerine ödün verdiler. Devrimlerimi tutmuş, tutmamış diye ikiye ayırdılar. Demokrasiyi geriye gitmek sandılar. Öyle ki, din devleti kurma talebi bile açık açık dillendirilmeye başladı.

Bir yandan “izindeyiz” derken, diğer yandan ben ne dediysem, tersini yaptılar. Ben ne yapmışsam, yıktılar, yıkıyorlar. Atatürk düşmanlığını kâr getiren, oy kazandıran bir ticaret haline getirdiler.

Bilimin yol göstericiliğinden ayrıldılar. Ahlaki değerleri çürüttüler, parayı “en yüce değer” yaptılar. Oy avcıları devrimlerimi bozuk para gibi harcadı. Durdurdular devrimci atılımları. Kendi elimle kurduğum hemen bütün kurumları kapattılar. Karşı-devrimciler yararlandı bundan, büyüdüler, daha güçlendiler. Yasaları bir bir değiştirerek, dinci güçlerin önünü açtılar. Devletin ve eğitimin laik yapısını bozdular. Sosyal devlet ilkesinden uzaklaşınca, doğan boşluktan yine dinciler yararlandı.

O yöneticiler ki Millî İrade’yi hiçe saydılar, Millî Egemenliği iç ve dış çıkar odaklarının hizmetine sundular. Emperyalist ülkelerin hizmetine girdiler yeniden. Emperyalizmin çıkarlarına hizmet eden bir düzeni “küreselleşme” diye dayattılar.

Demokrasiyi geliştirecek kurumları yozlaştırdılar, yıprattılar. Demokrasiyi genel başkanlar diktatörlüğüne çevirdiler. Bu rejimin temeli olan emek-sermaye dengesini yok ettiler. Dincilere, mafyalara, çetelere teslim ettiler devletimizi. Cumhuriyet'in değerlerine sahip çıkanları ezdiler. Hiç >>arlanmadan, Cumhuriyet düşmanlarına Çankaya’ların yolunu açtılar.

''Ulus devlet'' in kuyusunu kazdılar. Milli birliği bozdular, Türklüğü aşağılamaya, yok etmeye kalkıştılar. Halkçılığı bırakıp ''mutlu azınlıkçı'' oldular. Devletçiliği yozlaştırdılar. Toplumsal dengesizliklerin panzehiri planlamayı ve “sosyal devlet” anlayışını terk ettiler. Özelleştirme adı altında, milletimin 90 yıllık birikimini iç ve dış çıkar çevrelerine peşkeş çektiler. Amerika’dan çok Amerikancı oldular. Bölücülerin önünü açtılar. Devlet kurumlarını ve kurallarını çökerttiler. Devleti çürüttüler.

Saymakla biter mi, Batı uşağı sahte Atatürkçülerin, millet düşmanı dincilerin yaptığı kötülükler!

***
Hatırla Milletim…, bir gün “iki Mustafa Kemal vardır” demiştim sana; “biri benim, et ve kemikten, geçici Mustafa Kemal... Diğeri Ölümsüz Mustafa Kemal… Onu "ben" kelimesiyle anlatamam; o, ben değildir, o bizdir! O Mustafa Kemal sensin; o Mustafa Kemal sizsiniz, hepinizsiniz. Geçici olmayan Mustafa Kemal, yaşaması ve başarılı olması gereken, Ölümsüz Mustafa Kemal sizlersiniz!”

İşte bundandır ki, yukarda belirttiğim bütün olumsuzluklara rağmen, asla umutsuzluğa düşmeyeceksin. Çünkü umutsuz durum yoktur. Çünkü biz hep varız, hep var olacağız. Biz ölmeyiz, Mustafa Kemaller ölmez, Atatürk ölmez. Eserlerim de, öğreti’m de ölmez!

Yine ne demiştim sana: Bir zaman gelir, beni, Atatürk’ü unutmak, unutturmak isteyen gayretler belirir. Fikirlerimi, öğretimi inkâr edenler, beni çekiştirenler, karalayanlar çıkar. Hatta bunu yapanlar benim yakın bildiklerim, inandığım kimseler de olabilir. Fakat benim ektiğim tohumlar o kadar özlüdür, o kadar kuvvetlidir ki, fikirlerim, öğreti’m Çin’den döner, Hint'ten, Mısır'dan döner gene gelir; feyizli neticeleri kalpleri doldurur!

Nedir benim eserlerim, öğreti’m?

Benim baş eserim, Cumhuriyet’tir. Öğreti’m On ilke’dir, biri de Cumhuriyetçilik İlkesi’dir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni ben Milletimle el ele iki temel üzerinde, Milli Egemenlik ve Tam Bağımsızlık temelleri üzerinde yükselttim. Bilimle yoğurdum harcını, yüksek ahlakla yoğurdum. Devrimci, Laik, Milliyetçi, halkçı ve devletçi bir cumhuriyet olarak kurdum, Milletimin iradesiyle, kudretiyle, gücü ondan alarak kurdum.

Ey Atatürkçü! Cumhuriyet nedir? Bilmek görevindir, çok iyi öğren onu, yurttaşlarını aydınlat, bilmeyenlere coşkuyla anlat: Cumhuriyet halk idaresidir, demokrasi sistemiyle devlet şeklidir. Demokrasi prensibinin, en çağdaş ve mantıklı şekilde uygulanmasını sağlayan hükümet şeklidir. Demokraside yöneten millettir. Cumhuriyet vatandaş özgürlüğünü tanıyan, onun korunmasını en birinci görev bilen idaredir.

Cumhuriyet’te hükümet millettir, millet de hükümet... Milletle hükümet arasında ayrılık yoktur. Hükümet ve onun üyeleri kendilerinin milletten ayrı olmadıklarını bilir; milletin…, yalnızca milletin efendi olduğunu da!

Cumhuriyet yüksek ahlakî değer ve nitelikler gerektirir. Cumhuriyet ahlaktır, erdemdir. Cumhuriyet idaresi erdemli ve namuslu insanlar yetiştirir. Ahlaksız toplumlarda yaşayamaz o!

Türkiye Cumhuriyeti Milletimizin doğrudan doğruya kurduğu, kendiliğinden kurduğu devlet teşkilatıdır, hükümettir. Cumhuriyet idaresi Türk milletinin öz ve paha biçilmez malıdır. Milletimiz, onu en değerli malı bilmelidir, canı bilmelidir. Ve bu bilinç her yurttaşa aşılanmalıdır. Atatürkçüler! Hepiniz, her şeyden önce bu bilincin yerleşmesi için çalışın, her meşru yola başvurarak, her yolu deneyerek.

Bilin ki Cumhuriyet kutsal bir ülkünün tecellisidir. Devrimler vardır, devrim kanunları vardır temelinde. O, Türk’ün en yüksek siyasi kurumudur, Türk milletinin tabiat ve karakterine en uygun olan idaredir! Sahip çıkın, milletimizin bu başyapıtına: Temellerine sahip çıkarak… Ona can veren kutsal ülküye sahip çıkarak, devrimlere, devrim kanunlarına sahip çıkarak, o temelleri bilgi ile, yürekle, ahlakla, canı pahasına güçlendirip koruyarak, namert elini dokundurmayarak!...

***
Gençler! Sanmayın ki hayat rahat bir yoldur; kıvrımsız,engebesiz, dümdüz uzar gider! Tam tersine inişleri vardır onun, yokuşları, sapakları vardır onun. Yaşayan Cumhuriyetimiz için de doğrudur bu! Çünkü dostları olduğu gibi, düşmanları da oldu onun, bugün de vardır. Cumhuriyet yönetimine, çağdaş harekete karşı cehalet, bağnazlık ve her çeşit düşmanlık ayağa kalktığı zaman, ilerici ve cumhuriyetçi olanların yeri; gerçekten ilerici ve cumhuriyetçi olanların yanıdır, yoksa gericilerin umut ve faaliyet kaynağı olan taraf değil.

Evet, tek bir taraftarlık vardır bizim için! Cumhuriyet taraftarlığı, düşünsel ve sosyal devrim taraftarlığı!... Çok önemli işler yaptık bu yolda. Ancak karşı çıkanlar oldu, geri dönenler oldu; ne var ki biz yılmadık. Bugün de yılmayacağız, çünkü baş koyduk bu yola biz. Cumhuriyet’e karşı olan tek bir kişi kalmamacasına çalışacak, her an, her yerde mücadele içinde olacağız. Dünya tersine dönse, dönmeyeceğiz davamızdan. Mutlaka biz kazanacağız, kesinlikle biz kazanacağız.

Atatürkçüler! Yolunda çalıştığınız Büyük Ülkü’yü halkın kalbinde bir fikir haline, fikir halinden de bir duygu haline getirin. Anlatın halka demokrasinin ne olduğunu izah edin. Anlatın Cumhuriyet’i yüksek sesle, onun gereklerini anlatın! Hiçbir fırsatı kaçırmayın Cumhuriyet prensiplerini yurttaşlarımıza sevdirmek, kalplerine iyice yerleştirmek için.

Göklere çıkartacağız Cumhuriyet’imizi, yükselteceğiz; en yüce mertebelere taşıyacağız onu! Hep birlikte kafa yoracağız bu hedef doğrultusunda, asla birbirimize karşı olmadan, kesinlikle birleşerek! Tek önemli olan, başarılı olmasıdır Büyük Ülkü’müzün. Her vasıtadan yalnız ve ancak tek bir görüş açısından faydalanacağız: Türk milletini uygar dünyada layık olduğu yüce konuma yükseltmek… Türk Cumhuriyeti’ni korumak, sarsılmaz temeller üzerinde her gün daha fazla güçlendirmek…

Ey Cumhuriyet’in fedakâr öğretmenleri, siz yurtsever eğitimciler! Geçmişte olduğu gibi bugün de en büyük görev, yine size düşüyor. En büyük cumhuriyetçilik dersini siz vereceksiniz yeni kuşaklara. Yeni nesli sizler yetiştireceksiniz; o kuşak sizin eseriniz olacaktır. Hiçbir zaman hatırınızdan çıkarmayın ki Cumhuriyet sizden “fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür” nesiller ister; bilim ve teknik bakımından, beden bakımından kuvvetli ve yüksek karakterli muhafızlar ister. Onları bu nitelik ve yetenekte yetiştirmek sizin elinizdedir. Sizin beceriniz ve özveriniz ölçüsünde yüksek olacaktır eserinizin değeri. Sizin başarınız, Cumhuriyetimizin başarısı olacaktır.

Türkiye Cumhuriyeti iki şeye güvenir: Bir, millet kararı; iki, ordumuz, ordumuzun kahramanlığı… Cumhuriyet orduları Cumhuriyet’i de, onun kutsal topraklarını da korumaya ve savunmaya kadirdir, hazırdır. Türkiye Cumhuriyeti’nin rahat ve güvende olması için, daima mükemmel olacaktır o, daima kudretli olacaktır.

Afyonkarahisar-Dumlupınar Meydan Muharebesi ve onun son safhası olan 30 Ağustos Muharebesi… Türk tarihinin en önemli bir dönüm noktasıdır. Yeni Türk devletinin, genç Türk Cumhuriyeti’nin temelini orada attık. Sonsuz hayatını orada taçlandırdık. O sahada akan Türk kanları, semasında uçan şehit ruhları devlet ve Cumhuriyetimizin sonsuza kadar muhafızlarıdır. Ordumuzun kahraman genç subayı ve Cumhuriyet’in idealist öğretmen topluluğunun değerli üyesi Kubilay da … Onun tertemiz kanıyla hayatiyetini tazelemiş ve kuvvetlendirmiştir Cumhuriyetimiz.

Ve sizler, Türk milletine veda ederek bu dünyadan göçmek üzere olanlar! Geride bıraktıklarınıza, çocuklarınıza son sözünüz şu olsun: “Benim Türk milletine, Türk Cumhuriyeti’ne, Türklüğün geleceğine ait ödevlerim bitmemiştir; onları siz tamamlayacaksınız. Siz de sizden sonrakilere benim sözümü tekrar ediniz”. Her Türk bu sözü kendinden sonrakilere bir parola gibi tekrar ederek verecektir son nefesini.

Ve sen…, sen ey yükselen yeni nesil! Bugün de diyorum ki gelecek sizindir. Cumhuriyet’i biz kurduk; onu yüceltecek ve devam ettirecek olan, yine sizlersiniz. Türkiye Cumhuriyeti siz değerli evlatlarının elleri üzerinde, bugünkü ve gelecekteki kuşağın demir elleri üzerinde yükselmeye devam edecek, sonsuza kadar var olacaktır.

Ancak bir koşulla…, gereğini yerine getirmeniz koşuluyla! Çünkü dünyada hiçbir şey kendiliğinden olmaz.

Önce görevinin bilincinde olacaksın. Nedir görevin? Cumhuriyetimizi korumaktır, onu devam ettirmektir. Sonra, iyi yetişmiş, nitelikli insan olacaksın. Aklını kullanacak, bilimi mürşit, yol gösterici bilecek, yüksek ahlaklı olacaksın. Güçlü, demir gibi sağlam olacaksın. Yalnızca milletinle gönençli, yalnız milletinle mutlu olacaksın.

***
O zaman…, görev başına!

Görmüyor musun düşmanlar, iç ve dış bedhahlar yine iş başındalar! Köstebekler gibi kemiriyorlar Cumhuriyetimizi, temellerini... Öyleyse sen, evet sen! Neden duruyorsun öyle, neden harekete geçmiyorsun?

Türk bağımsızlığını, Türk Cumhuriyeti’ni sen koruyacak, sen savunacaksın. İçinde bulunduğun imkân ve koşulları düşünmeyeceksin. Mücadele gücünü damarlarındaki kanda, kendinde bulacaksın. Kendi ruhunun, yüreğinin, kafanın, ahlakının ve bilimsel birikiminin bileşiminde bulacaksın. “Asil kan” dediğim, budur benim!

Evet, düşmanlar yine güçlü…, öyle görünüyor. Yine yurdumuza girmişler… Yine iktidar sahipleri işbirliği yapıyor onlarla… Silahsız bir işgal bu seferki… Halkımız yine yoksul, bezgin, yine umutsuz. Tıpkı Bağımsızlık Mücadelemizde olduğu gibi... Fakat sen, evet sen, cesaretini yitirme, beni hatırla, beni düşün. Ben durdum mu tehlikeyi fark edince, derhal harekete geçmedim mi? Ve hiç geri adım attım mı? Tarihe, sana, sizlere örnek olacak şekilde davranmadım mı? Ve sonunda başarmadım mı?

Öyleyse, sen de başarabilirsin.

Yeter ki bilgili ol, ahlaklı ol, imanlı ol, örgütlü ol!

Milletim, Gençler!

Bir on yıl daha aktı. 90. Yılındayız Cumhuriyetimizin.

Ben her şeye rağmen huzur ve güven içindeyim, sizler varsınız çünkü, Ölümsüz Mustafa Kemal’ler...

Umutsuzluk yok, atın üzerinizden. Bu en büyük bayramınızı, Cumhuriyet Bayramınızı, yine en büyük şereflerle, saadetlerle, en büyük coşkularla kutlayın.

Yeter ki çelik gibi, granitten, kaynaşık bir kütle olun.

Ve sarsın yerküreyi:

Ne mutlu Türküm diyene!...

Prof. Dr. Cihan DURA, 28 Ekim 2013

Resim
http://www.milliiradebildirisi.org
Namık KEMAL:
"Vatanın bağrına düşman dayamış hançerini,
Yok mudur kurtaracak bahtı kara maderini?"


Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK:
"Vatanın bağrına düşman dayasın hançerini,
Bulunur kurtaracak bahtı kara maderini."



http://www.guncelmeydan.com/pano/tayyip-erdogan-a-gonderilen-cfr-muhtirasi-kuresel-ihale-t18169.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/abd-disisleri-abdullah-gul-u-biz-yetistirdik-t23656.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/dun-malta-surgunleri-vahdettin-bugun-ergenekon-tayyip-t18151.html

KAÇAMAYACAKSINIZ!
Kullanıcı küçük betizi
Oğuz Kağan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 12355
Kayıt: Sal Oca 27, 2009 23:04
Konum: Ya İstiklâl, Ya Ölüm!

Şu dizine dön: Cihan DURA

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 1 konuk

x