Atatürk’ün ölümü ve cenaze töreni 11 KASIM
Atatürk'ün naaşı, İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Ord. Prof. Şerafettin Yaltkaya'nın gözetiminde yıkandı. Atatürk'ün cenaze namazı, 19 Kasım 1938 Cumartesi günü, sabah saat 07.30 ile 08.15 arasında Dolmabahçe Sarayı'nın Muayede Salonu'nda Şerafettin Yaltkaya tarafından kıldırıldı…
Dün 10 Kasım'dı… Atatürk'ümüzü, aramızdan ayrılışının 81. yıl dönümünde saygıyla, özlemle ve minnetle andık.
Bugün 11 Kasım 1938… Türkiye Cumhuriyeti'nin Atatürk'süz ilk günü 11 Kasım 1938'di.
Peki, ama 11 Kasım 1938 ve sonrasında neler oldu? Atatürk'ün cenaze töreni nasıl yapıldı?
İşte bugün, Atatürk'ümüzün son yolculuğuna nasıl uğurlandığını anlatacağım.
KOSKOCA BİR TARİH GÖÇÜYOR!
Tarih: 8 Kasım 1938.
Saat: 18.55.
Yer. Dolmabahçe Sarayı.
Atatürk fenalaştı. Yatağında doğrulup oturdu. İstifra ediyordu.
Doktorlar bir taraftan bazı ilaçlar enjekte ediyorlar ve diğer taraftan buz parçaları yutturmaya çalışıyorlardı.
Birden sağındaki saate baktı. İyi göremiyordu ki, hemen yanı başındaki Hasan Rıza Soyak'a “Saat kaç?” diye sordu
Hasan Rıza Soyak, “07.00 efendim” diye cevap verdi.
Birkaç defa daha “saat kaç” diye sordu. Hasan Rıza Soyak aynı cevabı tekrarladı.
Biraz sükûnet bulunca yatağına yatırdılar.
Başucuna sokulan Hasan Rıza Soyak, “Biraz rahat ettiniz, değil mi efendim?” diye sordu.
“Evet” dedi.
Ardından Dr. Neşet Ömer İrdelp yanaşıp şöyle seslendi:
“Dilinizi göreyim efendim!”
Dilini ancak yarıya kadar çıkardı. Doktor, dilini biraz daha çıkarmasını söyledi. Ancak nafile! Artık söyleneni anlamıyordu. Dilini uzatacağı yerde tekrar tamamen içeri çekti. Başını biraz sağa çevirerek Dr. Neşet Ömer'e baktı. “Aleykümesselam” diyerek gözlerini kapattı. Son sözü bu oldu.
Tarih: 10 Kasım 1938, Perşembe.
Saat: 08.00 suları.
Herkes Atatürk'ün yanındaydı.
Atatürk, yatağında, rengi tamamen solmuş durumda yatıyordu. Doktorları yanı başında çaresizlik içinde ve üzüntüyle bekliyorlardı. Doktorlardan biri ıslak bir mendille Atatürk'ün dudaklarını ıslatıyordu.
Hasan Rıza Soyak, İsmail Hakkı Tekçe ve Kılıç Ali, başları önde büyük bir üzüntüyle ve derin bir endişeyle Atatürk'e bakıyorlardı. Hasan Rıza Soyak dayanamayıp yanındaki Kılıç Ali'ye şöyle seslendi: “Kılıç bak, koskoca bir tarih göçüyor.”
Hasan Rıza Soyak o sıradaki ruh halini şöyle ifade ediyordu: “Her tarafım uyuşmuş. Bütün duygularım donmuş bir halde. O güzel, o nurlu çehreye dalmış, bakıyorum… Hazin sessizlik içinde kulağıma yalnız Dr. Mehmet Kamil ve Prof. Akil Muhtar'ın hıçkırıkları çarpıyor.”
Saat, tam 09.05'i gösteriyordu.
Atatürk birden bire gözlerini açtı. O derin mavi gözleriyle son bir defa oradakilere baktı, birkaç saniye içinde başını sağa çevirip gözlerini kapadı.
Atatürk ölür ölmez Genel Sekreter Hasan Rıza Soyak, hıçkırıklarla karyolanın yanında diz çöktü ve Atatürk'ün sağ elini avucunun içine alıp öptü, yüzüne gözüne sürdü. Muhafız Komutanı İsmail Hakkı Tekçe de aynı eli öpüp yorganın altına koydu. Bu sırada Dr. Mim Kemal, yavaşça Atatürk'ün gözlerini kapattı. Dr. Kamil Berk de beyaz ipek bir mendille çenesini bağladı.
Son nöbet defterine şöyle yazıldı: “Saat, 09.05'te vefat etmiştir.”
Hasan Rıza Soyak'ın ifadesiyle koskoca bir tarih göçtü.
Masklar ölüm raporu otopsi, tahnit
Atatürk'ün ölümünün hemen ardından İstanbul Hıfzısıhha Müzesi Müdürü Dr. Nuri Hakkı Aktansel, Atatürk'ün yüzünün ve sağ elinin maskını (mulajını) yaptı. Bu mulajlar bugün Anıtkabir Müzesi'ndedir.
11 Kasım 1938'de Atatürk'ün doktorları; Prof. Neşet Ömer İrdelp, Prof. Mim Kemal Öke, Prof. Akil Muhtar Özden, Prof. Hayrullah Diker, Prof. Süreyya H. Serter, Dr. Nihad Reşat Belger, Dr. Kamil Berk ve Dr. Abraya Marmaralı “Atatürk'ün ölüm raporunu” düzenlediler. Raporda Atatürk'ün 10 Kasım 1938 sabahı saat 09.05'te vefat ettiğini belirtildi. Raporda ayrıca Atatürk'ün ölüm nedeni kesin olarak bilindiğinden otopsi gerekmediği bildirildi. Ancak hükümet isterse otopsi yapılabileceği de eklendi. Hepsi Atatürk'ün yakın arkadaşı olan bakanlar Atatürk'ün vücudunun kesilip parçalanmasına razı olmadılar. Hükümet otopsiye gerek görmedi. Son zamanlarda bazı tv programlarında bazı fotoğraflar gösterilerek Atatürk'e otopsi yapıldığı iddia edilse de bu doğru değildir; Atatürk'ün naşına otopsi yapılmamıştır.
Naşın uzun süre bozulmadan kalabilmesi için iyi bir tahnit işlemine ihtiyaç vardı. Atatürk'ün naşı, tahnit işleminden önce İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi'nden Ord. Prof. Şerafettin Yaltkaya'nın gözetimi altında İslami kurallara göre yıkandı.
11 Kasım 1938'de Dolmabahçe'de Gülhane'den Prof Dr. Lütfi Aksu, doktorlar heyetinin düzenlediği bir rapora göre Atatürk'ün naşını tahnit etti.
11 Kasım 1938 Cuma günü TBMM, 1924 Anayasası'nın 34. maddesi gereğince gizli oyla yapılan seçimle Malatya Milletvekili İsmet İnönü'yü 348 oyla İkinci Cumhurbaşkanı seçti. Atatürk'ün daha cenaze işlemleri yapılmadan ikinci cumhurbaşkanının seçilmesini eleştirenler vardır. Ancak Türkiye Cumhuriyeti'nin ömrünü Atatürk'ün ömrüyle eş gören; Atatürk öldükten sonra Cumhuriyetin de yıkılacağını düşünen iç ve dış odaklara karşı hiç zaman kaybetmeden yeni cumhurbaşkanının seçilmesi çok gerekli ve çok önemliydi. İnönü, yeni hükümeti kurmakla yine Celal Bayar'ı görevlendirdi.
Atatürk'e son ziyaret
13 Kasım 1938 Pazar günü yapılan ilk bakanlar kurulu toplantısında hem cenaze programı hem de Atatürk'ün geçici kabir yeri belirlendi. Anıtkabir inşa edilinceye kadar Atatürk'ün naşının Etnografya Müzesi'nde korunmasına karar verildi.
Atatürk'ün naşı tahnit işleminin ardından kurşun galvanizli bir tabuta konuldu. O da gül ağacından yapılan başka bir tabuta yerleştirildi. Üzerine Türk Bayrağı örtülen tabut bu şekilde katafalka konuldu. Dolmabahçe Sarayı Muayede Salonu'ndaki naşın başında Atatürk'ün silah arkadaşları nöbet tuttular. Atatürk'ün naaşı, 16 Kasım 1938 Çarşamba günü Muayede Salonu'nda saat 10.00'da halkın ziyaretine açıldı. Ziyaret, 18 Kasım günü saat 24.00'e kadar devam edecekti. Atatürk'ün naaşı ziyarete açılır açılmaz halk adeta sel olup Dolmabahçe'ye aktı. Dolmabahçe ve civarındaki yollar iğne atılsa yere düşmeyecek biçimde hıncahınç insanla doldu. O gece yarısı yaşanan izdihamda 11 kişi hayatını kaybetti. Üç gün içinde Atatürk'ün naşını yaklaşık 600 bin kişinin ziyaret ettiği belirtildi. Ziyaret sırasında yaşanan izdihamlarda bayılanların, yaralananların sayısı arttı.
Atatürk'ün cenaze namazı
Atatürk'ün cenaze namazının İstanbul'da veya Ankara'da bir camide kıldırılması düşünüldü, ancak Dolmabahçe'de Atatürk'ün naaşının ziyareti sırasında yaşanan görülmemiş izdiham; 11 kişinin ölmesi, 40 kadar kişinin yaralanması üzerine hükümet ve Genelkurmay fikir değiştirdi. Atatürk'ün cenaze namazının bir camide halka açık biçimde kıldırılması durumunda bir izdihamdan veya gösteriden korkuluyordu. Çözüm, Cenaze Tören Komutanı Fahrettin Altay Paşa'dan geldi. Fahrettin Altay Paşa, Başbakan Celal Bayar'a şöyle dedi: “Cenaze namazını mutlaka bir camide kılmaya mecburiyet yok. İslam dini müsait, sarayda da kılarız…” Dönemin Diyanet İşleri Başkanı Rıfat Börekçi Hoca da Atatürk'ün cenaze namazının “onun tertemiz hale getirdiği vatanın herhangi bir köşesinde kılınabileceğini” bildirdi.
Atatürk'ün cenaze namazı, 19 Kasım 1938 Cumartesi günü, sabah saat 07.30 ile 08.15 arasında Dolmabahçe Sarayı'nda Muayede Salonu'nda Prof. Şerafettin Yaltkaya tarafından kıldırıldı.
Atatürk'ün cenaze namazını kılanlardan Fahrettin Altay Paşa'ya kulak verelim: “Prof. Şerafettin Yaltkaya'yı çağırdık. Dolmabahçe'nin büyük salonunda hem de birkaç kişi ile değil, birkaç saf halinde; paşalar, subaylar, görevliler, saray mensupları ve Atatürk'ün yakınlarından birkaç kişi olduğu halde kalabalık bir cenaze namazı kıldık.”
Anadolu Ajansı'nın 19 Kasım 1938 tarihli tebliğinde Atatürk'ün cenaze namazı şöyle anlatılıyor: “İçeride merasim başlamadan ailenin isteği ile büyük ölünün namazı kılınmak suretiyle hususi merasim yapılıyor. Tekbir Türkçe verilmiş, namazı İslam Tetkikleri Enstitiüsü Direktörü Ordinaryüs Prof. Şerafettin Yaltkaya tarafından kıldırılmıştır… Sekizi çeyrek geçe en yakın silah arkadaşlarından 12 tüm general cenazenin başucunda toplandı. Sandukayı kaldırdılar ve eller üstünde, vakur adımlarla top arabasının önüne getirdiler.”
İstanbul'dan Ankara'ya son yolculuk
19 Kasım 1938 Cumartesi günü Dolmabahçe Sarayı'nda kılınan cenaze namazından sonra Atatürk'ün naaşı sabah saat 08.30'da top arabasına konulup Dolmabahçe'den çıkarıldı. Saat 09.00'da hareket eden cenaze alayı Karaköy, Sirkeci, Gülhane Parkı'ndan geçip Sarayburnu'na ulaştı.
Polis süvari müfrezeleri, askerler, çelenk taşıyan öğrenciler top arabasının önünden yürüyordu. Arabanın iki yanında kılıçları ellerinde 6 general yürüyordu. Onların hemen arkasından ise sırayla Atatürk'ün istiklal madalyasını taşıyan bir general, eski Afgan Kralı Amanullah, başbakan, milletvekilleri, İstanbul'un asker sivil görevlileri yürüyordu. Sokaklar, caddeler, dükkanlar, evler, hatta camilerin kubbeleri bile insanla doluydu. Sokaklarda mahşeri bir kalabalık vardı.
Atatürk'ün naaşı, saat 12.45'te Zafer Torpidosu'na konuldu. 13.20'de de açıkta bekleyen Yavuz Zırhlısı'na taşındı.
Yavuz Zırhlısı, saat 19.30'da İzmit'e vardı. Buradaki törenin ardından saat 20.20'de tabut İzmit'te özel bir trene konuldu.
Atatürk'ün naaşını taşıyan tren 20 Kasım Pazar günü 10.30'da Ankara'ya vardı. Ankara Garı'nda Cumhurbaşkanı İsmet İnönü, Meclis Başkanı Abdülhalik Renda, Genelkurmay Başkanı Fevzi Çakmak, milletvekilleri, komutanlar hazır bekliyordu.
Türk Bayrağı'na sarılı tabut, Büyük Millet Meclisi önünde bir katafalka konuldu. Saat 12.10'dan itibaren de halkın ziyareti başladı.
21 Kasım 1938 Pazartesi günü Ankara'da devlet töreni yapıldı. Bu törene pek çok ülkeden gelen yabancı temsilciler de katıldı. Bir top arabasına konulan tabut Etnografya Müzesi'ne getirilip giriş salonundaki katafalka konuldu.
Atatürk'ün Türk Bayrağı ile örtülü tabutu 31 Mart 1939'da Etnoğrafya Müzesi'ndeki geçici kabre konuldu. 1953 yılında Anıtkabir'e nakledilinceye kadar da orada kaldı.
* * *
Atatürk;
Bu toprağın bitmeyen umudu,
Bu milletin uyanmış bilinci,
Bu ülkenin tam bağımsızlık ruhu,
Mazlum ulusların özgürlük ateşi,
Doğunun parlak aklı,
Batının oyun bozanı,
Yurtta ve dünyada barışın gür sesi,
81 yıl önce öldü, ancak “etkisi” hâlâ canlı, hâlâ diri,
Unutulmaz!
KAYNAKLAR:
1. Hasan Rıza Soyak, Atatürk'ten Hatıralar, C.2, İstanbul, 1973.
2. Ali Güler, Atatürk'ün Son Sözü Aleykümesselam, İstanbul, 2013.
3. Orhan Çekiç, 1938, Son Yıl, İstanbul, 2013.
4. Fahrettin Altay, “Cenaze Namazının Sarayda Kılınmasını Ben Temin Etmiştim”, Hürriyet, 10 Kasım 1967.
Sinan MEYDAN, 11 Kasım 2019
https://twitter.com/smeydan