Demokrasi’nin Kökeni Sümerlere Dayanır
Atatürk’ün en önemli özelliklerinden biri “Batı merkezci anlayışa” başkaldırmasıdır. Bilindiği gibi Batı merkezci anlayış, dünyadaki neredeyse bütün uygarlık değerlerinin “Batı’nın malı” olduğunu iddia eden ve bu iddiasına neredeyse bütün dünyayı inandıran / genel kabul görmüş bir anlayıştır. Batı merkezci anlayışa göre dünyada “ileri” kültür / uygarlık adına ne varse hepsi önce Antik Yunan / Grek, sonra da Rönesans, Reform ve Aydınlanma dönemi Avrupası kaynaklıdır!
İşte Atatürk, Batı’nın askerî ve siyasî vesayetine karşı verdiği bir kurtuluş savaşını kazındıktan hemen sonra Batı’nın kültür/uygarlık vesayetine, yani Batı merkezli anlayışa karşı da bir savaş vermiştir.
Hep kabul edildiği biçimde Atatürk, Türkiye Cumhuriyeti’ni Batı’nın değerleriyle değil, dünya kültür / uygarlık tarihinin evrensel değerleriyle yüklemiştir. Bu değerleri de (akıl + fen = muasırlaşma / (akıl + bilim = çağdaşlaşma) biçiminde formüle etmiştir.
Atatürk, her şeyden önce Batı merkezi anlayışın kalbine, Çağdaş / Batı uygarlığının Antik Yunan / Grek kaynaklı bir kültür / uygarlık olduğu kuramına saldırmıştır. Atatürk bu bilimsel saldırısını, 1930’larda Türk Tarih Kurumu, Türk Dil Kurumu ve Türk Antroploji Kurumu gibi kurumlarla gerçekleştirmiştir. Bu kurumların yaptığı bilimsel araştırmalara dayalı olarak Batı merkezci anlayışa başkaldıran, kültür / uygarlığın tıpkı bir güneş gibi Doğu’dan/Asya’dan: Güney Asya’dan, Orta Asya’dan ve Ön Asya’dan doğup, Batı’nın ufkunda yükseldiğini anlatan “Asya merkezci uygarlık kuramını” içeren tarih kitapları yazdırıp bunları genç Cumhuriyet’in gençlerine okutmuştur. (Atatürk’ün hazırlattığı Tarih serisi- 4 cilt).
Atatürk’ün, 400-500 yıl gibi uzun bir zamanda tüm dünyayı egemenliği altına alıp batı sömürgeciliğine kültürel / bilimsel derinlik kazandıran Batı merkezci anlayışı sorgulaması, dünyanın düz olduğuna inanılan Orta Çağda G. Galilei’nin çıkıp “Dünya yuvarlaktır!” demesine benzediği için büyük tepki çekmiş, hatta emperyalist genel kabullerin esiri durumundaki bilim dünyasında pek de fazla ciddiye alınmamıştır. Ancak bugün dünyada Batı merkezci anlayışı sorgulayan çok sayıda bilim insanı vardır. [1]
Ayrıntıya girmeden Atatürk’ün Batı merkezci anlayışa başkaldırısını tek bir örnekle açıklamak istiyorum Atatürk bütün dünyada hiç sorgulanmadan kabul edilen “Demokrasinin Antik Yunan kaynaklı olduğu” şeklindeki emperyalist genel kabule bundan tam 84 yıl önce başkaldırmıştır.
Bilindiği gibi bütün dünyada kabul gören Batı merkezci görüşe göre demokrasi Antik Yunan’daki demos yani halk ve kratos yani otorite sözcüklerinin birleşmesinden oluşan Yunanca / Grekçe demokratla sözcüğüne dayanır!
Ancak Atatürk demokrasi sözcüğünün kökeninin Antik Yunan’a değil eski Sümer’e dayandığını ileri sürmüştür. Atatürk, 1930 yılında yazdığı Vatandaş için Medeni Bilgiler kitabında Demokrasi İlkesinin Tarihi Gelişimi başlığı altında şunları yazmıştır:
“Bundan en aşağı 7000 yıl önce Mezopotamya’da insanlığın uygarlıklarından birini kuran Sümer, Elam ve Akat kavimlerinde demokrasi ilkesi uygulanmıştır. Gerçekte bu Türk ırkları birleşik bir Cumhuriyet kurmuşlardır. Bundan sonra Atina ve Sparta gibi Yunan şehirleri bu tür demokrasi ile idare olunurlardı. Roma da demokrasi hayatı yaşamıştır. Türk milleti en eski tarihlerde meşhur kurultaylarıyla, bu kurultaylarda devlet başkanlarını seçmeleriyle demokrasi düşüncesine ne kadar bağlı olduklarını göstermişlerdir…”
Atatürk’ün “Demokrasinin Sümerler’de doğduğunu yazdığı Vatandaş İçin Medeni Bilgiler
adlı kitabının 1930 tarihli ve A. İnan imzalı ilk baskısı
Atatürk’ün, bu iddiası hiç şüphesiz Batı merkezci anlayışın gönüllü esiri durumundaki çağımız aydını için kabul edilebilir bir şey değildir! Ancak Sümer araştırmaları göstermiştir ki gerçekten de “demokrasi” sözcüğü -her bakımdan dünyada en çok Türkçeye benzeyen- eski Sümercedeki Dumugiratuku sözcüğüne dayanmaktadır.
M. Ünal Mutlu, Sümerce ve Etrüskçe Arkaik Türk Dilleridir adlı makalesinde bu gerçeği şöyle ifade etmiştir:
“Demokrasi kavram ve kelimesinin ilk görüldüğü uygarlık Sümer uygarlığıdır. Sümercedeki Dumugiratuku kelimesi günümüze Demokratika, Demokrasi olarak gelmiştir. Bu kelime ve kavramı Sümer uygarlığının doğuşundan 3000 yıl sonra tarih sahnesinde görülen Grek uygarlığına mal etmek bilim ve insanlık adına utanç verici bir durumdur.”
Yani “Demokrasi” tarihte kelime ve kavram olarak ilk kez MÖ 3000’lerde Kengerlerde / Sümerlerde görülmüştür. İlk meclisler de -ünlü Sümereolog S.N. Kramer’in deyimiyle-Grek ve Roma’da değil Sumerde görülmüştür.
Sümerce Dumugiratuku halkın gücü demektir. MÖ 3000’lerde Sümerce Dumukuratuku sözcüğü 2500 yıl sonra MÖ 500’de Grekçe / Yunanca Demokratia olarak ses değişimine uğramış. Batı dillerinde ilk kez Latince’de MS. 1300’lerde Democratia, MS 1400’lerde Fransızca’da Démocratie, İngilizcede 1570’lerde Democracy olarak ortaya çıkmıştır. Batı merkezci anlayış da tarihi yazarken hep yaptığı gibi tarihsel, kültürel gelişmelerin Antik Yunan öncesindeki köklerini gizleyerek herşeyi önce Yunan’a sonra kendisine maletmiştir.
Ama yüzyılımızın bu topraklardaki “ilk uyananı” Mustafa Kemal Atatürk, Batı merkezci anlayışın kültür / uygarlık yalanlarını da yutmamıştır.
Dipçe:
[1] Konunun ayrıntıları için bkz. Sinan Meydan, Atatürk ve Türklerin Saklı Tarihi, 5. Bas, İnkılap Kitahevi, İstanbul, 2013.
[1] Konunun ayrıntıları için bkz. Sinan Meydan, Atatürk ve Türklerin Saklı Tarihi, 5. Bas, İnkılap Kitahevi, İstanbul, 2013.
Kaynakça:
• A. İnan, Medeni Bilgiler, 2. Bas., (Günümüz Türkçesine çev. Neriman Aydın), Toplumsal Dönüşüm Yay., İstanbul, 2010, s.54.
• M. Ünal Mutlu, “Sümerce ve Etrüskçe Arkaik Türk Dilleridir” Tarihten Bir Kesit Etrüskler, 2-4 Haziran 2007, Bodrum Sempozyumm Bildirileri, TTK Yay, Ankara, 2008, s. 120
Sinan MEYDAN, “Bütün Dünya”, Mart 2014
sinanmeydan@butundunya.com.tr