Atatürk'ün Vasiyetini İptal Etmek
İŞ BANKASI'NDAKİ ATATÜRK HİSSELERİ VE CHP
Adnan Menderes'in DP'si, Atatürk'ün, 5 Eylül 1938 tarihli bir vasiyet mektubuyla CHP'ye bıraktığı varlıklarını 14 Aralık 1953 tarihli ve 6195 sayılı bir kanunla Hazine'ye devretmişti. Fakat Anayasa Mahkemesi, 11 Ekim 1963 tarihli bir kararla bu eylemin, “Atatürk'ün vasiyetinin iptali” anlamına geldiğini belirterek bu varlıkları CHP'ye geri vermişti…
Geçtiğimiz hafta, önce AKP'li Cumhurbaşkanı R. Tayyip Erdoğan, sonra da MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, İş Bankası'ndaki yüzde 28'lik CHP hisselerinin CHP'den alınıp Hazine'ye devredilmesi gerektiğini söyleyerek bir tartışma başlattı.
Ancak gözden kaçırdıkları bir nokta var: Her iki lider de açıklamasında “Atatürk'ün vasiyetinden” hiç söz etmediler. Oysaki İş Bankası'ndaki CHP hisseleri, Atatürk'ün 5 Eylül 1938 tarihli “vasiyetinden” kaynaklanıyor. Dolayısıyla bu hisselerin CHP'den alınıp Hazine'ye devredilmesi “Atatürk'ün vasiyetinin iptali” anlamına gelecektir. Geçmişte, 1953'te Adnan Menderes “meclis kararıyla” ve 1981'de de Kenan Evren, “kanunla” Atatürk'ün vasiyetini iptal etmişlerdi. Menderes'in iptal kararı, 1963'te mahkeme kararıyla, Evren'in iptal kararı da 1992'de kanunla ortadan kaldırıldı. Eğer, İş Bankası'ndaki CHP hisseleri CHP'den alınıp Hazine'ye devredilirse Atatürk'ün vasiyeti üçüncü kez iptal edilmiş olacak.
En iyisi her şeyi en başından anlatayım!
HİNDİSTAN'DAN GELEN PARA VE İŞ BANKASI'NIN KURULUŞU
Cumhuriyet kurulduğunda yerli-milli güçlü bir bankaya ihtiyaç vardı. Bu amaçla Atatürk, 26 Ağustos 1924'te İş Bankası'nı kurdu. Banka 1 milyon sermaye ile kuruldu. Bu paranın dörtte birini, yani 250.000 lirasını Atatürk verdi. Ödenmemiş sermayenin 750.000 lirası ise taahhüt edildi. Atatürk, bankanın Genel Müdürlüğü'ne Celal Bayar'ı getirdi.
Atatürk, İş Bankası'nın kuruluşu için verdiği 250.000 lirayı nereden mi buldu?
Hindistan Müslümanları, Milli Mücadele'ye destek olmak için aralarında para toplayıp bizzat Atatürk'ün şahsına, Ankara'ya göndermişlerdi. Hindistan'dan 14 seferde Atatürk'e gönderilen toplam para 675.000 Türk lirasıydı. (Cumhurbaşkanlığı Arşivi, A.III-10-a, Dos.44, F.47, F.10-23, Türk İstiklal Harbi, İdari Faaliyetler, C.VII, s. 175.)
Atatürk, Büyük Taarruz öncesinde ordunun ihtiyaçlarını karşılamak için bu paranın 500.000 lirasını Milli Savunma Bakanlığı'na verdi. Yunan ordusunun kaçarken yakıp yıktığı şehirlerimizde aç kalan insanlarımıza da 110.000 lira yardım etti. (Sabahattin Selek, Anadolu İhtilali, C.1, s.143.) Böylece Atatürk'ün elinde 65.000 lira kaldı. Ancak Büyük Zafer'den sonra Bakanlar Kurulu, Atatürk'ün ordunun ihtiyaçları için verdiği 500.000 liranın 380.000 lirasını Atatürk'e geri verdi. Milli Mücadele sonrasında Atatürk'ün elinde 380.000+65.000=445.000 lira vardı. Ayrıca zengin Mısır Hidivi Abbas Hilmi Paşa, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığına girerken CHP'ye 900.000 lira bağışlamıştı. (Hasan Rıza Soyak, Atatürk'ten Hatıralar, C.2,s.686.)
Atatürk, Hindistan Müslümanlarının gönderdiği paradan kalan bu 445.000 lirayı, ülke için en verimli biçimde şöyle değerlendirdi:
1. 250.000 liraya -Türk ekonomisini geliştirmek için- İş Bankası'nı kurdu.
2. 120.000 liraya -tarım ve hayvancılığı geliştirmek için- örnek çiftlikler kurdu.
3. 65.000 liraya da İş Bankası'ndan Maden T.A.Ş. hisseleri satın aldı. (Bu hisse gelirlerini örnek çiftliklerde kullandı.)
Abbas Hilmi Paşa'nın verdiği 900.000 liranın bir kısmını İş Bankası 2 numaralı hesaba yatırdı. Bir kısmıyla da İş Bankası'ndan hisse senetleri aldı.
ATATÜRK HER ŞEYİNİ MİLLETE BIRAKTI
Bugün Atatürk düşmanlarının eleştiri konusu yaptığı bu mal varlığını, Atatürk hiçbir zaman şahsi mal varlığı olarak görmedi. Bu mal varlığının tek kuruşunu bile şahsı için harcamadı. Hasan Rıza Soyak'ın da belirttiği gibi, çiftlik ürünlerini bile parasıyla satın aldı, bunların gelirlerini asla kendi gelirine katmadı. Bunları hep partinin ve milletin malı olarak gördü.
Atatürk, 12 Haziran 1933'te 2307 sayılı özel bir kanun çıkarttırarak –Medeni Kanun gereği akrabalarına, yakınlarına kalması gereken “mahfuz hisse” dâhil- tüm mal varlığını millete bağışlamanın yolunu açtı. O, mal mülk edinmek için değil, tüm malını mülkünü millete bırakmak için “özel kanun” çıkarttırmıştı. Bunun dünyada bir örneği daha yoktur.
Atatürk, 12 Haziran 1937'de bir vasiyet mektubuyla örnek çiftliklerini Hazine'ye bıraktı. 11 Mayıs 1938'de Ankara Ulus Matbaası ile eşyalarını ve civarındaki bir arsayı CHP'ye bağışladı. 5 Eylül 1938 tarihli vasiyetiyle de İş Bankası'ndaki nakit, hisse senetleri ve Çankaya'daki menkul ve gayrimenkullerini CHP'ye bıraktı.
Atatürk, 10 Kasım 1938'de öldüğünde, İş Bankası'nda 2 numaralı hesabında, 1.446.872 lira 3 kuruş (Adalet Bakanı Halil Özyürek'in 1950'de meclisteki açıklamasına göre 1.519.892 lira 1 kuruş) ile 114.891 adet hisse senedi vardı. Atatürk, bu parayı, tek kuruşuna bile dokunmadan CHP'nin denetimine ve yönetimine bıraktı. Atatürk ölürken, İş Bankası'ndaki şahsi hesabında ise sadece 73.019 lira 98 kuruşu vardı. Kişisel tüm mal varlığı buydu. (Soyak, s. 686.) Çünkü nerdeyse tüm maaşını, sosyal yardımlara, çalışanlara, yardıma muhtaç olanlara harcamıştı.
ATATÜRK'ÜN VASİYETİ, İŞ BANKASI VE CHP
Atatürk, 5 Eylül 1938'de Dolmabahçe'de vasiyet mektubuna son şeklini verdi. Daha sonra vasiyetini 6 Ekim 1938'de İstanbul 6. Noteri İsmail Kunter'e teslim etti. Atatürk'ün vasiyeti, 28 Kasım 1938'de Ankara Üçüncü Sulh Hukuk Hakimliği'nde açıldı.
Atatürk vasiyetine, “Malik olduğum bütün nukut ve hisse senetleri ile Çankaya'daki menkul ve gayrimenkul emvalimi, Halk Partisi'ne atideki şartlarla terk ve vasiyet ediyorum” diye başlıyor. Sonra şartlarını sıralıyor. “Nakit ve hisse senetleri şimdiki gibi İş Bankası tarafından nemalandırılacaktır” diyor.
Atatürk'ün vasiyetine göre; İş Bankası'ndaki yüzde 28'lik Atatürk hisselerinin geliri, (Atatürk'ün 6 manevi kızına “yaşadıkları sürece” vasiyette miktarları belirtilen aylıkları ödendikten sonra) her yıl yarı yarıya TTK ve TDK arasında paylaştırılacaktı. Öyle de yapıldı.
Atatürk, vasiyetinde CHP'ye herhangi bir para bırakmadı. İş Bankası'ndaki paranın tüm gelirini TTK ve TDK'ya bıraktı. Vasiyet gereği CHP, sadece Atatürk'ün İş Bankası'ndaki hisselerinin yönetiminden sorumluydu. Uygulamada CHP, İş Bankası'nın yönetim kurullarına -Atatürk hisseleri oranında- 3 veya 4 üye soktu.
Şimdi bugüne dönelim: Bakın! Cumhurbaşkanı Erdoğan ne diyor: “…Bir defa Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün bu tür bir varlığı (CHP'ye bıraktığı yüzde 28 hisse) herhangi bir siyasi partinin etiketi altına giremez. Girse girse Hazine'ye girer.” İyi de buna Cumhurbaşkanı Erdoğan veya başka birileri nasıl karar verebilir? Bu kararı, 5 Eylül 1938 tarihli vasiyetinde bizzat Atatürk vermiş: İş Bankası'ndaki hisselerini “Hazine”ye değil, “partiye” bırakmış… Bugün bu kararı tanımamak, her şeyden önce Atatürk'ün yasal vasiyetini iptal etmek olur. Bu tamamen hukuksuz bir uygulama olur.
Gerçi böyle bir hukuksuzluk geçmişte yapılmıştı. Atatürk'ün vasiyeti geçmişte hem de iki kere iptal edilmişti. Şimdi geçmişteki o hukuksuzlukların nasıl yapıldığını görelim.
MENDERES, ATATÜRK'ÜN VASİYETİNİ İPTAL ETMİŞ CHP'NİN MALLARINI HAZİNE'YE DEVRETMİŞTİ
1950'de iktidara gelen DP, ayağının tozuyla hemen CHP'nin mal varlığını elinden almanın yollarını aramaya başladı. Atatürk'ün vasiyetinin buna engel olduğunu görünce önce Atatürk'ün vasiyeti hakkında bazı dedikodular yaydı. Sonra DP Milletvekili Süreyya Endik, 15 Aralık 1950'de Atatürk'ün vasiyetinin iptali için meclise bir önerge verdi. Atatürk'ün hastalığının sonlarında “dimağının gölgelendiğini” iddia ederek vasiyetin iptalini istedi. Seyhan Milletvekili Sinan Tekelioğlu da Atatürk'ün mal varlığı tartışmasını başlattı. O da “Atatürk'ün vasiyetinin geçerli olmadığını” iddia etti. (TBMM Tutanak Dergisi, IX Dönem, C.3, b: 19, 15.12.1950, s.273-124.)
Bütün bu tartışmalar, CHP'nin tüm mal varlığına el koymaya yönelikti. Tartışmalardan sonra DP, CHP'nin mal varlığı hakkında bir soruşturma açtı. Soruşturma sonucunda CHP'nin mal varlığının güya yüzde 97'sinin “haksız kazanç” olduğuna karar verildi. Sonunda CHP, devlete 500 milyon lira borçlu çıkartıldı. DP, bu borcu tahsil etmeye 1951'de başladı.
8 Ağustos 1951 tarihli ve 5830 sayılı bir kanunla CHP'nin elindeki Halkevleri ve Halkodaları içindekilerle birlikte Hazine'ye devredildi. Böylece Cumhuriyet aydınlanmasının en önemli kurumlarından Halkevleri ve Halkodaları kapatıldı.
Adnan Menderes, 1954 seçimleri öncesinde siyasi rakibi CHP'yi mümkün olduğunca zayıflatmak istiyordu. DP, bu amaçla 1953 sonlarında, CHP'nin tüm mal varlığını elinden alarak “partiyi parasız hale getirip siyaseten öldürmek” amacıyla meclise bir kanun teklifi verdi.
Sonunda 14 Aralık 1953'te DP'lilerin oylarıyla, 6195 sayılı “CHP'nin Haksız Kazançlarının İadesi Hakkında Kanun” kabul edildi. (Resmi Gazete, 16 Aralık 1953).
DP, 6195 sayılı bu kanunla sadece İş Bankası'ndaki CHP hisselerine değil, Ziraat Bankası kasalarında duran “Atatürk'ün özel eşyalarına” bile el koydu. Mart 1955'te bir kurul, Ziraat Bankası kasalarını açıp Atatürk'ün ağızlık, tabaka, saat, kol düğmeleri, hediye kılıç, Milli Mücadele'ye ait bazı belgeler vb. özel eşyalarını hâkim huzurunda devraldı. (Mazhar Leventoğlu, Atatürk'ün Vasiyeti, s. 106-108. Şevket Süreyya Aydemir, İkinci Adam, C. 3, s: 131)
14 Aralık 1953'te İsmet İnönü, 6195 sayılı kanunu meclis kürsüsünden şöyle eleştirmişti:
“Bu kanun tasarısı ruhuyla, metniyle, her türlü usulüyle anayasaya aykırıdır. Bu tasarı hukuk prensiplerine, insan haklarına, Cumhuriyetin itibarına kastetme hareketidir. (…) Biz hukuk dışı bir rejimin kurulmakta olmasıyla karşı karşıyayız. Tarih kürsüsünden halinizi seyrediyorum. Suçluların telaşı içindesiniz. (…) Vasiyet ve tesis hakları ve tasarrufları iptal edilmektedir. (…) Sizi Türk Milleti'ne karşı baş başa bırakıyoruz…”
İnönü'nün bu sözlerinin ardından CHP grubu toplu halde meclisi terk etti. Bunun üzerine Adnan Menderes tam üç defa söz aldı. İnönü'ye ağır hakaretler etti. İnönü'den “saçları ak pak, yaşlı zat”, “tiyatro sahnesinde aktörlük yapan biri” diye söz etti. İnönü'nün sözlerinin “yalan, yalan yalan…” olduğunu söyledi.
Gerçekten de 14 Aralık 1953 tarihli 6195 sayılı kanunla CHP'nin “menkul”, “gayrimenkul” tüm mal varlığı Hazine'ye devredildi. Böylece fiilen Atatürk'ün vasiyeti iptal edilmiş oldu.
1939'DAN BUGÜNE İŞ BANKASI'NDAKİ ATATÜRK HİSSELERİ
1939 yılından -6195 sayılı kanunun kabul edildiği- 1953 yılına kadar İş Bankası'ndaki Atatürk hisselerini CHP temsil etti. 1953'te –6195 sayılı kanunla– hisseler Hazine'ye geçtiğinden hisseleri, 1953-1960 arasında “Hazine” temsil etti. Hisseleri, 1960-1965 arasında TDK Yürütme Kurulu Üyesi, TTK Şeref Üyesi ve Genel Müdürü Uluğ İğdemir temsil etti.
Bu arada CHP, Anayasa Mahkemesi'nde “6195 sayılı kanunun iptalini” isteyen bir dava açtı. Anayasa Mahkemesi'ndeki dava, 11 Ekim 1963 günü 963/124 sayılı kararla sonuçlandı. Mahkeme, gerekçeli kararında, 6195 sayılı kanunun “Atatürk'ün vasiyetini iptal ettiği” sonucuna vardı. Bu durumun anayasaya aykırı olduğunu belirtti. 6195 sayılı kanunu iptal etti. (Leventoğlu, s. 109). Adnan Menderes'in yargılandığı Yassıada Mahkemesi de CHP'nin İş Bankası hisselerini Hazine'ye devreden 14 Aralık 1953 tarihli 6195 sayılı kanunun, anayasanın 71. maddesine aykırı olduğu sonucuna vardı. (Şevket Çizmeli, Menderes, Demokrasi Yıldızı? s. 688).
1965'ten 1981'e kadar İş Bankası'ndaki Atatürk hisselerini yine CHP temsil etti.
12 Eylül 1980 darbesinden sonra 16 Ekim 1981'de çıkarılan 2533 sayılı kanunla tüm siyasi partilerle birlikte CHP de kapatıldı. İş Bankası'ndaki Atatürk hisselerinin yönetimi Hazine'ye geçti. Böylece ikinci defa Atatürk'ün vasiyeti iptal edilmiş oldu. Ayrıca TTK ve TDK, 1982 Anayasası'nın 134. maddesi ile kurulan Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu bünyesine dâhil edildi. Böylece TTK ve TDK'nın özerkliği de yok edildi. 1992'de siyasi partilerin açılmasına izin verilince 9 Eylül 1992'de CHP de açıldı. Böylece İş Bankası'ndaki Atatürk hisselerinin yönetimi yeniden CHP'ye geçti. Ancak TTK ve TDK'nın özerkliği hâlâ gasp edilmiş durumda…
Sözün özü şu: İş Bankası'ndaki CHP hisselerinin Hazine'ye devredilmesi “Atatürk'ün vasiyetinin iptal edilmesi” anlamına gelir. Bu büyük bir hukuksuzluk olur. Geçmişte iki kez yapılan bu hukuksuzluğu tekrarlamamak gerekir. Hiç kimsenin Atatürk'ün vasiyetini iptal etmeye hakkı yoktur.
Sinan MEYDAN, 24 Eylül 2018
https://twitter.com/smeydan