Bilimin her dalının, canlı ve cansız herşeyi yoktan var eden tek bir Yaratıcı olduğunu göstermesine rağmen Allah’ın varlığı bazı kişiler tarafından red edilmeye devam edilmektedir. Bunun ibretlik bir örneği geçtiğimiz günlerde yaşandı.
ABD kökenli PLOS One adlı bilim dergisinde bir araştırma, editörler tarafından kabul edilip yayınlandıktan kısa bir süre sonra ‘geri çekildi’. Geri çekme sebebi ise araştırmada, “Elin bir tasarım harikası olduğu ve Yaratıcı’nın icadı olduğu” sonucuna varılmasıydı.
Çalışma, insan elindeki harika fonksiyonları inceliyor ve makalede de bu mükemmel tasarımın ‘yaratıldığı’ anlatılıyordu. ‘Günlük Yaşamda Kavrama Aktivitelerinde El Koordinasyonunun Biyomekanik Özellikleri’ başlıklı araştırmanın üç yerinde ‘Yaratıcı’ ve ‘tasarım’ ifadelerine şöyle yer verilmişti:
• Açık işlevsel bağlantı ortaya koymaktadır ki, kaslarla eklemler arasındaki tendinöz bağ mimarisinin biyomekanik özelliği, gündelik görevleri rahatlıkla yapabilmek amacıyla Yaratıcı tarafından tasarlanmıştır.
• Elin koordinasyonu Yaratıcı’nın icadının gizemine işaret eder.
• Sonuç olarak, çalışmamız insan elini daha iyi anlamamıza yardım ederken, buradaki mekanik mimarinin Yaratıcı’nın uygun bir tasarımıolduğunu doğrulamaktadır.
Çalışmayı yürüten Çinli bilim adamları Yaratılışı ortaya koyan bu açıklamaları nedeniyle çok ciddi bir tepki aldılar. Tasarım kelimesini kullanmaları Darwinistlerce eleştirilirken, ‘Yaratıcı’ kelimesini kullanmaları ise “kırmızı çizgiyi geçtikleri” şeklinde değerlendirildi. Evrim taraftarları çalışmayı kendilerince, ‘utanç verici’, ‘bilimsel olmayan’ ve ‘çok rahatsızlık verici’ olarak nitelendirdiler ve PLoS One dergisinin ‘muhtemelen bir şaka’ yaptığı gibi ifadeler bile kullandılar. Derginin “cezalandırılması” için makalenin ‘geri çekilmesinin’ ilk adım olması gerektiği söylediler. Tabi ki bütün bu tepkiler karşısında, çalışmanın sahibi Çinli bilim adamları da hemen geri adım atarak savunmaya geçtiler; Anadillerinin İngilizce olmadığını, ‘Yaratıcı’ kelimesini ‘doğa’ anlamında kullandıklarını, kendilerini tam ifade edemediklerini ve hatta bir tercüme hatası olduğunu beyan ettiler.
Sonuçta bütün bu Darwinist tepki karşısında PLoS One dergisinin editörleri makaleyi geri çekmek zorunda kaldılar. Dergiye ait sitede makalenin geri çekilme sebebi olarak ise makalede ‘uygunsuz bir dil’ kullanıldığı belirtiliyor, herkesten şöyle özür dileniyordu:
Yayını takiben, makalede ‘Yaratıcı’nın ima edildiği bir dil kullanılması, genel mantık ve bulgular hakkında okuyucular tepki göstermişlerdir. Editörler, makalede kullanılan (sözde) uygunsuz dil ve değerlendirme safhasındaki hatalar nedeniyle okuyucularından özür diler. (vurgu bize aittir)
Akademik Dünyada Hakim Olan PAGAN DİNİ
Bu tabi ki son derece düşündürücü ve Darwinist diktatörlüğün gücünün ve yaygınlığının anlaşılması bakımından bir o kadar da net bir örnektir.
-Bilimsel veriler yaratılışı kanıtlıyorsa bu gerçeği kabul etmek gerekmez mi?
-Bilim adamına düşen objektif bir bakış açısıyla sonuçları kabul etmek ve bunu olduğu gibi yansıtmak değil midir?
Günümüzde bilim dünyası, otoriter, cezalandırıcı bir diktatörlük baskısı altında olduğu için bu soruların cevabı “Hayır”dır. Bu dikta yönetimi akademik alanda Allah’ın adının kullanılmasına izin vermez. Dünya çapında ilk, orta ve yüksek öğretime doğayı ilah edinen ‘pagan dini’ hakimdir. Eğer bir akademisyen Allah’tan bahsederse hemen aforoz edilir, kınanır ve üniversiteden atılır. Materyalist bir bakış açısına sahip olmayan, “tesadüflerin yaratıcı gücüne” inanmayan birine akademik dünyada hayat yoktur.
Cezalandırıcı Darwinist Diktatörlük
Günümüzdeki bilim anlayışı Allah’ın varlığını sorgulatmayan, hatta bilimsel kanıtlar Allah’ın varlığını bize göstermesine rağmen, bunu kabul etmemekte ısrar eden bir zihniyete sahiptir. ‘Allah’ adı hatta ‘Yaratıcı’ terimi bile bilim kitaplarından kaldırılmış durumdadır. Bunun sebebi bilim dünyasına bugün hakim olan Darwinist ideoloji ve Darwinist diktatörlüktür.
Yukarıda anlattığımız garip ve bilimsellikten uzak tepkinin benzerleri günümüzde sıklıkla yaşanmaktadır. Yaratılışı savunan bilim adamları bağlı bulundukları enstitülerden atılmakta, yaratılış gerçeğini savunan kitaplar yasaklanmaya çalışılmakta, canlıların ataları olmadan bir anda ortaya çıktığını yani yaratıldıklarını gösteren 600 milyona yakın fosil kamuoyundan saklanmakta, olmayan ara-geçiş türlerine dair sahte fosiller üretilmekte, Haeckel’in sahte embriyo çizimleri gibi sahtekarlığı kesin olarak anlaşılmış hayali çalışmalar halen fen kitaplarında yer almakta, evrimcilerin dahi sahte olduğunu itiraf ettikleri atın evrimi serisi hala müzelerde sergilenmeye devam etmekte ve dünyadaki tüm eğitim kurumlarında ‘tesadüfler evrimleştirir’ aldatmacası devlet eliyle okutulmaktadır.
Bilimsel Değil Tek Yönlü Darwinist Eğitim
Darwinist felsefe insanlara tek yanlı olarak, karşı bilimsel eleştiri yapılmasına izin verilmeden propaganda şeklinde empoze edilmektedir. Dünya çapında üniversitelerde resmi olarak yaratılış gerçeğinin okutulması ve "Allah var" denmesi yasaktır. Üniversite profesörlerinin Darwinizme inanması ve savunması şart koşulmaktadır. Bu Batılı ülkelere özgü bir durum olmayıp, Suudi Arabistan, İran, Mısır da dahil olmak üzere tüm İslam ülkelerinde de böyledir. Okullarda öğrenciler Darwinizm'i sorgulayamazlar. Hatta öyle ki sınav kağıdında konuyla ilgili bir soruya yaratılış açıklamasıyla cevap veremezler. Verdikleri takdirde cevapları yanlış kabul edilir ve puan alamazlar. Evrim teorisini sorgulayan veya reddeden bir üniversite profesörü ise görevinden alınır, akademik kariyer yapmasına geçit verilmez.
Allah İnancının Aydınlattığı Dünya
Din bilim yapmayı teşvik eder. Bilimsel araştırmalar Allah’ın yaratma sanatını anlamanın en sağlam yöntemidir. Gökleri, yeri, çevresindeki canlıları ve kendi bedenini inceleyen insan Allah’ın yaratma sanatı ile tanışır ve Allah’ın gücünü takdir etme fırsatı bulmuş olur. Dinin teşviki ile evreni, canlıları inceleyen Müslüman bilim adamları dünyanın en ileri medeniyetlerine öncülük etmişlerdir. ilk olarak 9.yy’da Bağdat fizik, tıp ve astronominin merkezi olmuş, daha sonra Arapça kitaplar Endülüs üzerinden karanlık Ortaçağ Avrupa’sına yayılmıştır.
Bilimsel çalışma yapmak, o dönemde, Allah’ı daha iyi tanıyıp bilinçli bir şekilde yüceltme çabasının tezahürü olan bir ibadet kabul ediliyordu. Bu anlayışın yayılması sonucunda, Batı'da da, fizik, kimya, astronomi, biyoloji, paleontoloji gibi bilim dallarında, Allah'ın varlığına inanan ve O'nun yarattıklarını inceleme amacıyla araştırma yapan bilim adamları ortaya çıkmıştır.
Dünya tarihinde yer alan en önemli bilim adamlarından biri olan ve Allah inancı ile tanınan Einstein, insanların hedeflerini belirlerken dini gerçeklerden yola çıkmaları gerektiğini şöyle ifade etmiştir:
İnsanın gerçek hedefini din belirler. Ancak hangi vasıtalara başvurulması gerektiği noktasında bilimin de söyleyeceği şeyler vardır. Bilim, gerçeği eksiksiz öğrenmek isteyenler tarafından şekillendirilip belli çerçevelere icra edilerek kurulur. Ama, temelde, bunun kaynağında da büyük ölçüde yine din vardır. Ben derin bir imana sahip olmayan herhangi bir bilim adamı düşünemiyorum. (Albert Einstein, Science, Philosophy, And Religion: A Symposium,- 1941, ch1)
Ne var ki 19. yüzyılın ortalarından bu yana, bilim dünyası bu İlahi temelden uzaklaştırılmış ve materyalist felsefenin etkisi altına girmiştir.
Batı medeniyetinin tarihi geçmişe sahip üniversitelerine baktığımızda da bu olumsuz değişime şahit oluruz. Örneğin Darwinizm’in titizlikle himaye edildiği İngiltere’de eğitim Allah’ın yaratma sanatını anlama ve öğrenme amaçlı olarak başlamıştır. Oxford Üniversitesi bunun net bir örneğidir.
Bilim Allah İnancı ile Başlar
Başlıca kurucuları arasında Başrahip William Durham, Rochester Piskoposu Walter de Merton yer alırken ilk öğretim üyesi tarihçi Papaz Wale’li Gerald’dır. Halen üniversite bünyesindeki kolejlerin çoğu Hz. İsa’nın adı ya da Hristiyan azizlerin adlarıyla anılır. Üniversitenin ambleminde İncil’in Mezmurlar 27. ayeti yazılıdır: ‘Rabbim Nurumdur’ (Dominus illuminatio mea). 1866 yılına dek, Oxford’dan mezuniyet derecesi alabilmek için Allah inancı ve kiliseye mensup olma şartı vardı. Öğrenciler arasında dini geçmişe sahip olmak aranan bir öncelikti. Öğrenciler zorunlu olarak günlük ibadetlere katılıyorlardı. Dini öğelere verilen bu değer ve öncelikler 20. yüzyılda Kraliyet Danışma Meclisinin aldığı bir kararla kaldırılmıştır.
Sonuç: Bilim Tarafsız Olmalıdır
Yapılan bir hesaplamanın, yürütülen bir çalışmanın ya da bir deneyin sonucu kimi zaman önceden tahmin edilebilir ama tahminlerin ya da arzu edilenin dışında bir sonuç da tabi ki çıkabilir. Böyle bir durum deneyi yapan bilim insanının daha önce doğru zannettiği şeylerin yanlış olduğunu ortaya koyabilir. Gerçek bir bilim adamı önceye ait hatalarını ve yanlışlarını kabul eder ve doğru sonuçlara göre düşüncesini değiştirir. Bunun yerine çalışma sonuçlarından farklı veriler paylaşılıyorsa burada yapılan bilim olmaktan çıkar, bir aldatmaca ve kandırmaca olur.
Bilimin her dalı, Allah’ın evreni, “Ol” demesiyle mükemmel ve benzersiz şekilde yarattığını ortaya koymaktadır. Bilimin ışığıyla aydınlanan 21. yy’da, sahtekarlıklar, bilimsellikten uzak dayatmalar ve Ortaçağ hurafeleriyle ayakta tutulmaya çalışılan Darwinist ideolojiye günümüzde artık yer yoktur yaratılışı kanıtlayan makalelerin gizlenmesi, fosillerin müzelerde saklanması ya da bilimsel gerçeklerin saptırılması da bu gerçeği değiştirmeyecektir.
Harun Yahya