AVRASYACILIK NEDİR NE DEĞİLDİR (X)

Türkiye ve dünya gündemindeki gelişmeler hakkındaki fikirleriniz, yayınladığımız izlencelerin bölümleri hakkındaki düşüncelerinizi paylaşabileceğiniz alan.

AVRASYACILIK NEDİR NE DEĞİLDİR (X)

İletigönderen Habip Hamza Erdem » Pzt Şub 06, 2017 14:45

AVRASYACILIK NEDİR NE DEĞİLDİR (X)
Almanya ve Çin
Başkan Xi Jinping, 2014 yılı Mart ayında Almanya’yı ziyaret ettği zaman, henhangi bir Alman fabrikasını gezmeyip, Chongqing’ten kalkıp Kazakistan, Rusya, Beyaz Rusya ve Polonya’dan geçerek, 11 000 km yolu 16 günde kateden Yuxinou treninin, Avrupa’nın en büyük nehir yolu limanı olan Duisbourg’ta karşılama törenine katılıyordu (1).
Haftada 3 sefer yapacak olan tren, Hevlett-Packard ya da Volkswagen’in yedek parçalarını karadan taşıyacaktı.


Bu ziyaret sırasında Almanya ile Çin arasında ‘Tam Stratejik Ortaklık’ (partenariat stratégique complet) antlaşması imzalanıyordu.
Çin parası Yuan da, Frankfurt Borsası’na giriyordu.
Paranın Gücü
Bir Devlet’in gücü, toprak, nüfus ve askeri kadar, onun bağımsızlığının bir ‘ölçütü’ olarak ‘parasının gücü’nden de anlaşılabilir.
‘Egemenlik, kayıtsız koşulsuz milletin’ ise de, parasının değeri olmayan bir milletin egemenliği şiir ve marşlarının duygusallığından ileri gidemez.
Bir ülkenin ‘egemenliği’ için, genel kabul gören beş ölçüt sayılmaktadır:
-Ekonomi politikalarına yön verecek bir parasının olması
-Bu paraya dayalı ekonomi politikalarında ‘bağımsız’ olması
-Bu ekonomi politikalarını yabancı ülkelere kabul ettirecek bir gücünün olması
- Bu gücün genel kabul gören bir ‘değerler sistemi’ne dayanması
- Ve bu gücün dikkate alınabilecek yeterli bir ‘büyüklük’te olması
Bu ölçütler, ‘Büyük Devlet’ ya da ‘Devletler Birliği’ olmak için hem gerekli ve hem de yeterli koşullarıdır (2).
Çin ve Almanya ilişkilerinden, bu konuya neden değinmek durumunda kaldığımıza gelince; Almanya’nın bir Avrupa Birliği ülkesi olması ve para biriminin de Avro olmasının pek önemli olmadığı, özde Avro’nun büyük ölçüde ‘Alman para birimi’ olduğuna dikkat çekmek içindir.
Nitekim Avrupa Birliği’nde başta Yunanistan, Portekiz, İspanya ve hatta Fransa’nın ‘ekonomik bunalım’lardan bunalımlara sürüklenmelerine karşın, Almanya ya konumunu korumakta ya da, genel olarak, kazançlı çıkmaktadır.
Avrupa para sistemi, başlangıçta Fransa’nın önerdiği bir sistem olup, daha çok ‘ideolojik’ bir içerik taşıyorduysa da, daha çok çokuluslu şirketlerin bir dayatması ve yönlendirmesiyle kurulmuş, ama hemen ardından Almanya’nın denetim ve yönlendirmesi altına girmiştir (3).
Normalde Avro, Avrupa Birliği’nin ‘ekonomi politikaları’nın bir aracı olmak durumundadır. Ne var ki, Avrupa Birliği’nin bir ‘ekonomi politikası’ olmadığı için, egemenliklerini Avrupa Birliğine devreden Devletler, bir anlamda, ‘ekonomi politikaları’ndan yoksun kalmakta, dolayısıyla da herbiri, örneğin Çin’le ‘ikili antlaşmalar’a yönelmektedirler.
Avrupa Merkez Bankası’nın ne ‘Demokratik’ ve ne de ‘Devletsel’ bir denetimi sözkonusu olmadığı için, ya Alman ‘Ekonomi politikaları’na uymak ya da Almanya’nın uymak zorunda olmadığı kararlar almak durumundadır (4).
Klasik ekonomistler, parayı, değişimin üzerini örten bir örtü (J.B.Say) gibi görmekte ve sıradan bir değişim aracı olarak değerlendirmekte idiler.
Ancak Keynes ve sonrasında para, salt değişim aracı değil ama ekonomik etkinlikleri biçimlendiren bir ‘etmen’ olarak görülür oldu.
Goethe’den buyana, toplum ‘örgütlenmiş’ bir makina gibi ise, o makina sadece bir ‘motor gücü’ne sahip olmayıp aynı zamanda kendisi de ‘yaratıcı bir güce’ sahip olacağı bilinmektedir. [La machine possède uniquement une force motrice; mais l’être organisé possède en soi une force formatrice (bildende Kraft)]
80’li yılların başında, iki Fransız ekonomist, Michel Aglietta ve Abdré Orléan da, Paranın Şiddeti (La violance de la monnaie) diye yazarken, paranın bu ‘formatçı’ niteliğinden söz ediyor olmalıydılar.
Demek ki, ‘paranın yuları’, Devletlerin elinden alınıp uluslararası ‘teknokratlar’ın eline geçtiği durumda, sözkonusu ülkelerde ne ‘ulusal ekonomi’ ve ne de ‘ulusal yarar’ gözetmenin, olanak ve olasılığı kalmamaktadır.
Bu bağlamda, Avrupa’da ‘Ulusal Egemenlik’ koşullarını yerine getiren ülkelerin başında Almanya gelmekte; gerek Çin ve gerekse Rusya’nın ‘Avrasyacılık’ projeleri bakımından da ‘olmazsa olmaz’ı oluşturmaktadır, denilebilir.
Ve eğer, Almanya Avrasya projesi içinde yeralmaya karar verecek olursa, Atlantik sistemi Manş Denizi’nin ötesinde kalacak demektir.
(Sürecek)
Habip Hamza Erdem
(1)T.M. et J-P. L., « L'Allemagne et la Chine continuent de resserrer leurs liens », Les Echos, 31 Mart 2014
(2) Türkiye’de olur olmaz yerde ve ileri geri ‘Büyük Devlet’ söylemlerinin, parasının değeri günde altı takla atan bir devlet için, palavradan öte bir anlamının olmayacağı açıktır.
(3) Yannick Harrel, “L’Union Européennen, vraie ou fausse puissance mondiale?”, Echoradar, 2 Novembre 2104 http://echoradar.eu/wp-content/uploads/ ... ER_003.png
(4) Örnek olsun, Amerikan Merkez Bankası (FED) doğrudan tahvil piyasasından alım yapabilirken (détente quantitative avtive), Avrupa Merkez Bankası (BCE) üye merkez bankalarına ancak yıllık sabit faiz haddi garantisi verebilmektedir (détente quantitative passive). Jacques Adda, « Europe/Etats-Unis, la grande divergence », Alternatives Economiques, 3 Mars 2017
Kullanıcı küçük betizi
Habip Hamza Erdem
GM Yazarları
GM Yazarları
 
İletiler: 1627
Kayıt: Cum Haz 26, 2009 20:01

Şu dizine dön: Tartışma ve Fikir Meydanı

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 2 konuk

x