AVRUPA’DA TÜRKLER (VIII)

AVRUPA’DA TÜRKLER (VIII)

İletigönderen Habip Hamza Erdem » Pzt Nis 18, 2016 2:01

AVRUPA’DA TÜRKLER (VIII)
Sofu Sultan
“Sünniliğin Ulü’l-emre itaat koşulu sayesinde Osmanlı sultanları koca bir imparatorluğu sorunsuz bir şekilde yönetebildiler. Sünni İslam “Adaletsiz de olsa yöneticiye itaat farzdır” diyordu. Bu, halkı, tüm İslam dünyasında, baskıcı rejimlere karşı, olup biteni tevekkül ile karşılamaya itmiş olmalıdır.” (1)
Timur‟un Anadolu’dan ayrılmasından sonra Türklerin Müslümanlığa bakışında önemli bir değişiklik oldu. Artık Türklerin Müslümanlığı daha içsel bir Müslümanlıktı. Cengiz Han yasalarına olan bağlılık azalmaya başladı. Artık “Şeriat” güç kazanıyordu. Şeriat karşısında eski gelenekler ortadan kalkıyordu. Kalkmayanlar veya direnen bölgelerlerde Alevilik kılığına bürünüyordu. Bu sırada dış görünüşü ile Alevilik ve Şiilik birbirine benziyor gibiydi. Bundan güç alan Şiilik İran‟da iktidar olacaktı.
Devrimsel bir değişiklik de, göçebelikte oldu. Hala göçebe Türkler vardı ama büyük çoğunluğu yerleşikliği yeğlemekteydi. Böylece Türk göçebelerin iyice azalması ile göçebelerin tarihteki rolü de son buluyordu. Bundan böyle ‘yerleşik düzen’ ağırlık kazanıyordu.
Sultan Murat bir fermanla, Hacı Bayram-ı Veli'nin öğrencilerinin, yalnız ilimle uğraşmaları için, onların vergi ve askerlikten muaf tutulduğu bildirmişti. Ölümünden sonra (1429) Bayramiyye tarikatını talebelerinden Akşemsettin ve Bıçakçı Ömer Efendi devam ettirdiler. Hacı Bayram-ı Veli, Yunus Emre gibi Hacı Bektaşi Veliden etkilenmiş ve aynı tarz şiirler söylemiştir.
Hacı Bayram-ı Veli, yoldaşı olduğu Hacı Bektaş-i Veli gibi, tasavvuf felsefesi bakımından kendinden öncekilere göre bir yenilik getirmemiştir. Ancak mutasavvıf olarak dünyayı ret ve terk yerine, onu imara yönelmiş etrafındakileri de teşvik etmiştir. Bu da ‘yerleşik düzen’in bir gereğiydi.
Ancak Murat, Molla Ferarî’yi şeyhülislam olarak (1425) atadıktan sonra, bu dünya işlerinden uzaklaşmayı denemiş ve oğlu II.Mehmet’i tahta oturtarak Manisa’ya yerleşmeyi düşünmüştü (1444).
Haçlıların sınırı geçtiği haberi alınınca Sadrazam Çandarlı Halil Paşa’nın çağrısı üzerine, II. Murat askerleri ile birlikte Manisa’dan Rumeli’ye doğru yola çıktı. Asker başına birer duka altın vererek askerlerini yüreklendirdi ve Ceneviz gemileriyle Rumeli’ye geçti. II. Mehmet ve Sadrazam Çandarlı Halil Paşa'yı, Edirne’de bırakarak Varna’da Haçlı ordularını karşılamak üzere yola devam etti.
Oysa Selanik’in alınması (1430) ile birlikte Rumeli’de Osmanlı’nın tamamen yerleştiği düşünülüyodru. Nitekim Varna Savaşı kazanıldıktan sonra Osmanlıların Rumelideki varlıkları en az 500 yıl göreli bir kararlılık kazanacaktı.

Varna Savaşı (10 Kasım 1444)
Scanderberg Destanı
Arnavutluk ve Arnavutların Osmanlı tarihinde önemli bir yerleri var. Ne ki, bu ilişki hep Batı ya da Osmanlı tarihçileri tarafından ele alınmıştır. İlk arnavut biyograf Marin Barleti (1460-1512) ise ilginç bir yapıt bırakmıştır.
Yazara göre, Epire prensi George (Jean) Kastrioti, Büyük İskendder ve Alexandre’ın adlarının birleştirilmesinden oluşan Scanderberg adıyla anılıyor ve Osmanlı Sultanı II.Murat’ın yanında ‘tutsak’ olarak bulunuyordu. 1443 yılında Osmanlı sultanlığına başkaldıracak ve 25 yıl boyunca bağımsız bir Arnavutluk krallığı kuracaktır.
Le Botry’ye göre ise, II.Murat, Macar’la savaşırken Arnavutluk’un başına bir paşa ile bir yüksek bürokrat (secrétaire d’Etat) bırakmayı düşünmüş, ancak Scanderberg’i atamıştır. Ancak Scanderberg, Venediklilerin para ve silah yardımıyla Osmanlı’ya başkaldırmış, II.Murat’ın üzerine sürdüğü 100 000 kişilik Osmanlı Ordusu’na karşın 10 000 kişiyle bir ‘destan’ yazmıştır.
Dağlık bölgede, Osmanlı Ordusu, ‘gerilla savaşı’ veren Scanderberg güçlerine karşı başarılı olmamış ve II. Murat’ın yeni sefereler düzenlemesini engellemiştir.
Her ‘ulus’un tarihinde, bu tür ‘kahmanlık destanları’ vardır. Kaldı ki, Arnavutların Büyük İskender gibi imparatorluk kurmuş ‘Devlet adamları’ da olmuştur.



Epire
Konumuz açısından, bu olay ve bölgenin Türkler için önemi ayrıca belirtilmelidir. Türklerin Avrupa ile ‘sınırı’ karadan değil ama Adriyatik kıyılarından başlamakta ve bu kıyıların güvenliği sağlanmadan, diğer bölgelerdeki başarıları ‘sınırlı’ kalmaktadır.
İlerleyen bölümlerde bunun hep böyle olduğuna ilişkin kanıtlar göreceğiz.
(Sürecek)
Habip Hamza Erdem
(1) Arda- Evin Esmen Kısakürek, Anadolu Merkezli Dünya Tarihi, 14ncü E-Kitap, s.30
Kullanıcı küçük betizi
Habip Hamza Erdem
GM Yazarları
GM Yazarları
 
İletiler: 1635
Kayıt: Cum Haz 26, 2009 20:01

Şu dizine dön: Habip Hamza ERDEM

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 1 konuk

x