AVRUPA’DA TÜRKLER (X)
İstanbul İstanbul
II.Mehmet, Topkapı, Sulu-Kule ve Edirnekapı’yı gören Maltepe sırtlarına kurulu yeniçeri karargâhına yerleşti. Sağında denize doğru Anadolu birlikleri, solunda Haliç’e doğru Rumeli birlikleri yer alıyordu. Ordunun bir bölümü de ardında, ihtiyat olarak konumlanmıştı. Kayınpederi Saragos Paşa ve Karacabey, Pera tepelerini tutmuş Galata’daki Cenevizlilerle ilgileniyorlardı.
Basileus’un “ya başkentimi korurum ya da enkazı altında can veririm” mesajına, II.Mehmet “Peygamber aşkına yemin ederim ki, İstanbul ya tahtım olur ya da mezarım” diye yanıtlıyordu.
II.Mehmet’in topları düştüğü yerde altı kadem (2m)’lik çukurlar açıyordu. Ve İstanbul semaları toz-duman içindeydi.
Aynı günlerde, Sultan, beylerbeyi Tourakan’a Peloponez’i basmasını buyurdu.
İstanbul’un içinde bulunan Hristiyanların duaları ile II. Mehmet’in ordularını coşturan şeyh ve mollaların duaları biribirine karşıyordu.
Şeyh Buhari’nin tilmizi olan Ak-Şemseddin, rüyasında, 672 yılında İstanbul’a düzenlediği seferde ölüp gömülen peygamberin sancaktarı Eyüb’ün (Ebû Eyyûb-i Ensârî) surların dibindeki mezarını gördü. Aradılar ve surların dibinden Eyüb’ün kemiklerini çıkardılar!
Kenti alanların fanatizmi diyor, le Botry, kentte oturanların fanatizmine denk düşüyordu.
Ak-Şemseddin (1390-1459)
Victor Hugo, Yüzyılların Öyküsü (Légende des Siècles) adlı yapıtında, İstanbul’un alınışını 1453 başlıklı şiirle şöyle anlatıyor:
Victor Hugo (1802-1885)
1453
Les Turcs, devant Constantinoples, Türkler İstanbul önünde
Virent un géant chevalier, Bir dev şövalye görürler
A l’écu d’or et de sinople; Sarı-turuncu kalkanı elinde
Suivi d’un lion familier. Aslan soyundan gelirler.
Mahomet deux, sous les murailles İkinci Mehmet surlar dibinden
Lui cria:- Qu’est-tu? Le géant Söyle kimsin sen? diye haykırır
Dit: - je m’appelle Funérailles, Bana mezarcı derler,
Et toi, tu t’appelle Néant. Ve bir hiçsin sen, diye yanıtlar Dev.
Mon nom sous le soleil est France Adım Fransa’dır
Je reviendrai dans la clarté Bir gün geri geleceğim
J’apporterai la délivrance Kurtuluşu getirecek
J’amènerai la liberté. Özgürlüğü vereceğim.
Mon armure est dorée et verte Zırhım altın sarısı ve yeşil
Comme la mer sous le ciel bleu. Mavi gök altında deniz rengidir
Derrière moi l’ombre est ouverte Belirgindir gölgem ardımda
Le lion qui me suit, c’est Dieu. İzleyen aslansa Tanrı’dır.
Le Botry’nin, l’Humanité gazetesinde 3 Mayıs-28 Haziran 1915 tarihlerinde yayımlanan ‘Avrupa’da Türkler’ başlıklı yazı dizisi burada bitiyor. Çanakkale Savaşları’nın (19 Şubat 1915- 9 Ocak 1916) en yoğun olduğu döneminde yazılan bu dizisi, ‘Aslan Fransız Şövalyeler’nin, ‘Kaplan İngiliz’, ‘Çakal İtalyan’ ve ‘Sırtlan Amerikan’ güçleriyle birlikte, nasıl bir ‘özgürlük’ getirme (götürme) savaşımı olduğunu göstermesi bakımından ilginçtir.
Hugo’nun sözünü ettiği günler geldi diyor yazar. “1915 yılı, Fransa şövalyelerinin İstanbul surları önüne çıkıp çıkamayacakları bir yıl olacak mı?” diye ekliyor.
Ve kuşkusuz ‘çıkamayacakları’nı da yaşayarak görüyor.
*
Türkler’in Avrupa’yla olan ilişkiler tarihini, elim değmişken tamamlamak isterim.
Osmanlı’nın ‘Avrupa’dan görünüşü’nü yansıtmak.
Söylemeden geçmek olmaz; zaman zaman kimi tarih ve kişiler için enterneti yoklamıyor değilim. Ancak, enternete bu denli ‘üfürüklü tarih’ ne zaman yığıştırılmış, inanmak zor.
Gençlik bilgilenmek için bu ‘enternet’e yönelirse, vay hallerine ve halimize..
Tam da bu nedenle, yazmak zorunda hissediyorum kendimi.
Belki (sürecek) diyelim.
Habip Hamza Erdem