“AYAK OYUNLARI VE TERTİPLERLE BU GÜNLERE GELDİK…”


Toplantılarda, Cuma hutbelerinde, adı verilmeden Atatürk’e ve arkadaşlarına lanetler okunuyor…

Dünya çapında sevilen, sayılan, önder bilinen bir kurtuluş savaşı kahramanına cumhuriyet döneminde hiç bu kadar çok hakaret yapılmadı.

Atatürk ve arkadaşlarına verip, veriştiriyorlar şimdi… Karışan yok, görüşen yok…

Ağızlarına ve akıllarına geleni söylüyorlar.

Sanki “Ulusal Kurtuluş Savaşını” güç koşullar altında, binbir zorlukla yapıp, emperyalist saldırganların elinden ülkemizi kurtaran o değilmiş gibi…

Sanki Ayasofya’yı 1.nci Dünya savaşında işgalcilerden geri alan Mustafa Kemal değilmiş gibi…

İşin bu yanını hiç düşünmüyorlar.

Bu arada, Lozan Antlaşmasının kutlanmasını, anılmasını İzmir valisi de yasakladı…

Atatürkçü Düşünce Derneği Konak Şubesi'nin yaptığı “Anma başvurusunu” reddeden valilik, gerekçesinde “Etkinlik yapılması halinde, toplumsal ayrışma ve kargaşaya neden olabileceğini” vurguladı…

Ve ekledi:

“Kamu güvenliği sağlanması, suç işlenmesinin önlenmesi, temel hak ve özgürlükler ile başkalarının hak ve özgürlüklerinin ve genel asayişin korunması, yaşanabilecek her türlü olumsuz bir durumun önüne geçilmesi amacıyla Lozan Antlaşması'nın yıldönümü kapsamında kutlamalar durdurulmuştur…

İlimiz genelinde açık alanda gerçekleştirilecek yürüyüş, basın açıklaması, oturma eylemi, stant açma, bildiri dağıtma, çelenk sunma vb. etkinlikler yasaklanmıştır…”

İşte AKP iktidarının 18 yıllık karşı devrim sürecinin sonunda geldiği nokta…

Abdülhamitler, Vahdettinler, Damat Feritler el üstünde; Ulusal Kurtuluş savaşı kahramanları ve komutanları ayaklar altında…

Karşı devrim saldırıları, Atatürk, Cumhuriyet, ordu düşmanlığı, Ergenekon tertipleri ile başladı…

Kumpaslar düzenlendi.

Balyoz, Ergenekon, Casusluk, Kozmik Oda ve benzeri davalar ortaya çıktı…

Değerli komutanlar düzmece planlarla yıllarca dört duvar arasında hapsolup, yargılandılar. Zorluklar, işkenceler çektiler.

Yurtlarından, yuvalarından, çoluklarından, çocuklarından torunlarından ayrı düştüler.

Sonunda iktidarın başı, ”Aldatıldım, kandırıldım” gerekçesine sığınarak, komutanların, sivillerin tümünü serbest bıraktı.

İçlerinde intihar edenler, onulmaz hastalıklara yakalanıp ölenler vardı…

Genel Kurmay başkanları istifa etti.

Bazı ordu komutanları emekliye ayrıldı. Bazı askeri kurumlar kapatıldı ya da nitelik değiştirdi…

FETÖCÜ savcılar, yargıçlar orduya büyük darbeler vurdular.

Ülkemizde her şey geriledi. İlkelleşti.

Sanat, edebiyat, kültür yok oldu.

Cahillik arttı. Bilgisizlik, kabalık, kadın cinayetleri, kadına baskı, dayak, işkence zirve yaptı.

Nasıl yapmasın?

Hâkimler tecavüzcüleri, kadına, bacak kadar kızlara saldıranları serbest bırakıyor. Onların ve toplumun gözünde saldıran suçsuz, saldırıya uğrayan suçlu.

Çünkü onlar erkekleri teşvik ediyorlar! Zemin hazırlıyorlar! Kışkırtıyorlarmış…

Gel de bu işin içinden çık şimdi…

Üstelik bu gerileme ortamında iktidar ile muhalefet partileri kardeş kardeş geçiniyorlar…

Arada bir uygunsuz sözler çıksa da ağızlarından, mangalda kül bırakmasalar da sonunda uyum içinde yaşayıp gidiyorlar…

Tarikat, tekke, hacı – hoca konusunda çok iyi anlaşıyorlar. Bazı keskin (!) muhalefet liderleri (!) Ayasofya’da, Sultanahmet’te iktidarın arkasında namaz kılıyor.

Seccadeleri omuzlarında meydan meydan dolaşıyorlar. Varsa yoksa din – iman, tarikat, tekke…

Ekonomi, yoksulluk, işsizlik, eğitim – öğretim, demokrasi, uygarlık, laiklik onların umurlarında bile değil.

Anayasal, yasal hakları kullanıp protestolara girişme, hak arama, haksızlıklara, yolsuzluklara karşı çıkma unutuldu…

İktidarla, muhalefet uyum içinde; bir elleri yağda, bir elleri balda ömür sürüyorlar…

Kılıçdaroğlu yeniden başkan seçildi. Çünkü karşısına çıkacak rakip bulunmuyor. İmkan verilmiyor. Başkanlık yarışına girebilecek oyu alamıyorlar, eleniyorlar…

Bi 18 yıl daha AKP hüküm sürerse, sultanlığını, krallığını yaşarsa sakın şaşırmayın.

TÜRKİYE BİTİYOR. TÜRKİYE YOK OLUYOR. TÜRKİYE TÜKENİYOR…

NE ORMAN KALDI NE IRMAK. NE TARIM KALDI, NE SANAYİ… EKONOMİ SIFIR…

BİRŞEYLER YAPMALI… BİRŞEYLER YAPMALI… ZAMAN GEÇİYOR… VAKİT DARALIYOR…

(alieralp37@gmail.com)

Sevgili okuyucularımız, arıza nedeniyle, uzun bir aradan sonra ancak yayınlayabildik. Özür dileriz. Selamlar, saygılar.

Sözün tam ve tüm anlamıyla MUHTEŞEM, çok DERİNDEN ETKİLEYEN ve Türkiye sevdalısı her yurtsever insan tarafından aynen ve harfi harfine tamamen PAYLAŞILMASI GEREKEN bir teşhis, saptama, analiz, yorum, sentez, eleştiri, teşhir, kınama, sonuç ve öneri. Çok değerli yazarı sevgili Ali'ye en uzun ve en sağlıklı, en mutlu ve en başarılı bir ömür diliyor, konuyla ilgili bir dizeyi sevgiler ve selamlar göndererek sunuyorum :

ATATÜRK’E,VATANA VE LOZANA YİNE EL VE DİL UZATTILAR

Bizce malum ve meşhur hayinler
Ve bunların hamisi olan zalimler,
Yüce ve evrensel mabet ve müze Ayasofya’yı bahane ederek
Ve dinlere ve inançlara düşmanlıklarını dinci laflarla örterek
Dahi insan,ebedi başkomutan,ulu kurtarıcı ve büyük kurucu Atatürk’e
Yani bu yurdun ve ulusun canı ve kanı gibi sevdiği ve saydığı öndere
Ve bu kutsal yurda
Ve tapusu Lozan’a
Yine el ve dil uzattılar ve uzatmaya devam edeceklarini kanıtladılar.
Fakat,bu iğrenç elleri ve çatal dillerinin birbir kesileceğini unuttular.

Gönül Pınar Atacı, 28.Temmuz.2020

Teşekkürler can dostum Gönül. Sağolasın, varolasın.

Aşağıya alacağım dizelerde vurguladığın gerçekleri bir de muhalefet partileri vurgulayabilse. İşte o zaman şafağın ucunu görür bu yüce millet... Sevgiler...

"Dahi insan,ebedi başkomutan,ulu kurtarıcı ve büyük kurucu Atatürk’e
Yani bu yurdun ve ulusun canı ve kanı gibi sevdiği ve saydığı öndere
Ve bu kutsal yurda
Ve tapusu Lozan’a
Yine el ve dil uzattılar ve uzatmaya devam edeceklarini kanıtladılar.
Fakat,bu iğrenç elleri ve çatal dillerinin birbir kesileceğini unuttular."