[size=134]???[/size] yazdı:"İsrail, nasıl bir aysbergse, Ermenistan da bu bölgede bir aysbergdir. Bugün bunu hafife alabilirsiniz, fakat ileride karşımıza büyük bir düşmanı çıkarttığımızı görürsünüz. Çünkü, dış desteği olan, Türkiye'nin büyümesini, Türkiye'nin güçlenmesini istemeyen bütün dünya ülkelerinin desteğine sahip olan bir Ermenistan'ın, büyüyeceğini bugünden göremezseniz, bu dış politika çok yanlış demektir."
""Dünya kamuoyunun baskısı altındayım" falan diye bahaneler uydurarak, Ermenistan'a yardımlar yapılmıştır. Bu yardımlar, aslında silahlı yardım değil ama, ateşsiz yardımlardır."
"Şimdi siz, Ermenistan'ın yöneticileri durumunda olsanız, nasıl bir politika takip edersiniz?..Türkiye'yi, ileride "Bana bir problem çıkarır" diye hiç dikkate alır mısınız?"
"Türkiye, işte bunu yapmış, güdülen dış politikayla, Ermenistan'a yeşil ışık yakmıştır ve dolaylı olarak denmiştir ki; "Yapabileceğini yap, biz sana hiçbir şey yapmayacağız."
"Türkiye Cumhuriyeti hükümeti, sadece bugünü değil, Türkiye'nin geleceğini de ipotek altına almaktadır, Türkiye'nin potansiyel düşmanlarına cesaret vermektedir. Hükümet, bu davranışıyla, "Türkiye'den, her isteyen, her istediğini maliyeti olmadan kolayca koparabilir" imajını vermektedir."
"Siz bana bir ülke gösterin ki, kardeşleriniz savaş halinde olacak, kardeşleriniz katledilecek, onlar katledilirken, "Bunun müsebbibi Türkiye'dir" diye demeçler verecek; o kardeşlerimiz katledilirken, "Avrupa'nın haritaları bellidir, yerine oturmuştur; fakat Ortadoğu'nun, Asya'nın haritaları nihai şeklini almamıştır" diye açıklamalar yapacak; "Kars'ın Ermenistan toprağı olduğunu" iddia edecek ve siz de o adamın elini sıkacaksınız!.. "
Bu A'dan Z'ye haklı feryat, CHP lideri Baykal, Merhum Elçibey ve Aliyev ya da Azeri kardeşlerimizin feryadı mı?...Yoksa...
Evet, kime ait bu sözler?
Tarih 13 Nisan 1993: Dönemin hükümeti hakkında, Ermenistan'a karşı izlediği yanlış dış politika nedeniyle Azerbaycana yapılan son Ermeni saldırısı ve işgalinde dolaylı sorumlulukları bulunduğu iddiasıyla gensoru önergesi verilir.
Bu gensorunun TBMM Genel Kurulundaki öngörüşmeleri de 14 gün sonra yapılır.
Tarih 27 Nisan 1993: Önerge sahibi sıfatıyla ilk konuşmayı yapan zat, kürsüde tabir-i caizse kükrer. Tüyleri diken diken eden, coşkulu alkışlarla kesilen bu kükreyişi özetleyerek, hatırlatmak istiyoruz:
[size=134]???[/size] yazdı:Her şeyden önce, tarihi bir sorumluluğu yerine getirmek amacıyla bu gensoruyu vermiş bulunuyoruz Asırlardır Azerbaycan toprakları içinde bir Azeri yurdu olan Dağlık Karabağ bölgesi üzerinde Ermeniler, oradaki nüfuslarını ileri sürerek hak iddia etmekteler ve Dağlık Karabağ Bölgesinin, Ermenistan'ın olduğunu ileri sürmektedirler Şu anda, Karabağ ile Ermenistan arası birleştirilmiş ve Azerbaycan'ın yüzde 10'u geçen miktarı, Ermeni işgali altına girmiştir. Bütün bunlar olurken, maalesef, Türkiye, kendisinden beklenenleri yerine getirmemiştir.
Ermenistan'ın bu saldırgan ve yayılmacı politikasında, Amerika Birleşik Devletleri, Fransa, Rusya ve diğer Batılı ülkeler gibi -bizim kanaatimiz odur ki- Türkiye Cumhuriyeti hükümetlerinin de sorumlulukları söz konusu olmuştur. Güttükleri politikayla da, gizli bir teşvikle ve gizli bir cesaretlendirici rol oynamışlardır.
Hükümet, iktidara geldiği günden beri, dış politikada teslimiyetçi bir tavır takınmıştır. Bu teslimiyetçi tavır içerisinde Hükümet, caydırıcılığını maalesef kaybetmiştir. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi, AGİK, Paris Şartı, Avrupa Konseyi gibi uluslararası birçok kuruluşu daima dile getirmiş ve daima bunların alacakları kararlarla Türkiye'nin bir şey yapabileceği imajını vermiştir. Halbuki, Kıbrıs'ta, Bosna'da, Azerbaycan'da ve Türkiye'nin içine girdiği diğer çatışmalarda, bu kuruluşların tavırları, hepimizin malumudur.
Hükümet, başta Başbakan olmak üzere, Dışişleri Bakanı ve diğer yetkili bakanlar devamlı şunu dile getirmişlerdir : "Dünya ile beraber hareket edeceğiz." Şimdi, "Dünya ile beraber hareket edeceğiz" diyebilirsiniz; fakat, bu dünyanın kim olduğunu da tarif etmeniz lazım. "Dünya" derken, Birleşmiş Milletlerin üyesi 180'in üzerindeki ülkeleri mi kastediyorsunuz, yoksa Güvenlik Konseyindeki on beş ülkeyi mi kast ediyorsunuz veyahut da bunların 5 daimi temsilcisi olan Amerika Birleşik Devletleri, Fransa, İngiltere, Rusya ve Çin'i mi kastediyorsunuz?..Biz daha geniş alalım; "dünyayla beraber..." derken, bu 5 ülkeyi ele aldığınızda, bu 5 ülke, ne zaman Türkiye'nin menfaatleri alenen çiğnendiğinde arkasında olmuştur? Kıbrıs davasında mı olmuştur, Ege'de çıkan meselelerde mi olmuştur, Bosna-Hersek'teki şu anki dram, trajedi bugüne kadar gelirken, bunda mı bir olumlu tavır sergilemişlerdir veyahut da olayların bugüne geleceğini bile bile gizli tertipler içinde Bosna'yı, bade harabül Bosna haline bunlar mı getirmişlerdir?..Bu ülkeler, şimdiye kadar sizinle beraber olmadığına göre, demek ki, hiçbir şey yapamayacağınızı endirekt olarak -daha doğrusu yapmayacağınızı- ifade etmiş bulunuyorsunuz.
-Bütün bunlar şudur; Türkiye, caydırıcılığını kaybetmiştir ve belki de dış politikada yapılan en büyük hata budur. Türkiye, caydırıcı olmaktan vazgeçmiştir. Dolayısıyla, Türkiye'nin karşısında olan herkese, Türkiye'den bir şey koparabileceği imajı verilmiştir.
Ayrı bir şey de şudur; Başbakan, diğer bakanlar, Hükümet sözcüleri verdikleri demeçlerle, bir nevi, Ermenistan'a yine yol gösterici olunmuştur. Ne denmiştir? "Ben hiçbir şey yapmayacağım" denmiştir ve burada, Ermenistana karşı yanlış politika uyguluyorsunuz diye muhalefet tarafından Hükümet sıkıştırıldığında, Hükümet daima şunu söylemiştir: "Dış politikayı iç politikaya karıştırıyorsunuz" Aslında Hükümetin, dışarıda ulusal millî emellerimize ulaşabilmemiz için, bizi el altından tahrik de etmesi lazımdı.
Bazı köşe yazarları, hatta bazı diplomatlar ve bazı politikacı arkadaşlarımız şunu söylüyorlar: "Ermenistan'ın nüfusu 3 milyondur; Azerbaycan 7 milyondur, Türkiye 60 milyondur ve etrafı hep sarılmıştır." Bunlar, aslında bizim tutarsız laflarımız...Çünkü, İsrail'e bakın...İsrail'in nüfusuyla, İsrail'in çevresindeki düşmanlarının nüfuslarını kıyaslayın...İsrail, nasıl bir aysbergse, Ermenistan da bu bölgede bir aysbergdir. Bugün bunu hafife alabilirsiniz, fakat ileride karşımıza büyük bir düşmanı çıkarttığımızı; görürsünüz. Çünkü, dış desteği olan, Türkiye'nin büyümesini, Türkiye'nin güçlenmesini istemeyen bütün dünya ülkelerinin desteğine sahip olan bir Ermenistan'ın, büyüyeceğini bugünden göremezseniz, bu dış politika çok yanlış demektir.
Yine başka bir toplantıda, biz bu konuyu buraya getirdiğimizde, Sayın Dışişleri Bakanımız bize cevaben şu konuşmayı yaptı: "Biz, düşmanlığa dayalı bir politikada yarar görmüyoruz. Bunun ne Türkiye'ye, ne Ermenistan'a, ne de bölgeye yararı vardır. Yapmış olduğumuz değerlendirmenin ve uygulamaya çalıştığımız geleceğe yönelik politikanın, Ermenistanda iyi anlaşılması gerekmektedir, özellikle bu açıdan, son zamanlarda Erivan'dan alınan işaretler olumludur."
Ne olmuştur? Netice alınmış mıdır? Tam tersi olmuş ve bu cesaret vermiştir Yapılan bu yardımlar, aslında silahlı yardım değil; ama, ateşsiz yardımlardır. Yardımlar, ille de, "ben size silah veriyorum" diye yapılmaz. Ateşsiz silah yardımıdır bu yapılan yardımlar. Türkiye bu yardımları nasıl yapmıştır? Türkiye, önce hava sahasını çok rahat bir şekilde kullandırmıştır Türkiye üzerinden Ermenistan'a uçaklarla silah yardımı yapılmıştır. Türkiye, bunu durdurma cesaretini gösterememiştir Enerji meselesinde de aynı şey olmuştur. Sonradan enerji, yine, gerek Azerbaycan'ın, gerekse burada muhalefetin ve Türk kamuoyunun baskısı üzerine uygulamaya geçmemiştir; fakat 300 milyon kilovat/saat elektrik enerjisi verme anlaşması, protokol anlaşması yapılmıştır Ermenistan'la. Gelen tepkiler üzerine, geri adım atılmıştır; ama, maalesef büyük hayal kırıklıklarına sebep olunmuştur, büyük ümitler mahvolmuştur. Şimdi, başka bir konuya geliyoruz. Buğday meselesi Türkiye kendi kaynaklarından, hem de Ermenistan'a hiçbir şart koşmadan, onlarla hiçbir anlaşmaya gitmeden, onları, bundan sonraki hareketlerinde kısıtlayıcı hiçbir davranışa mecbur etmeden bu buğdayı vermiştir.
-Şimdi siz, Ermenistan'ın yöneticileri durumunda olsanız, nasıl bir politika takip edersiniz?..Türkiye'yi, potansiyel bir tehdit olarak, Türkiye'yi kendi ulaşacağınız emellerinizde, ileride bana bir problem çıkarır diye, hiç dikkate alır mısınız?..Türkiye, işte bunu yapmıştır güdülen dış politikayla, Ermenistan'a yeşil işaret verilmiştir dolaylı olarak ve denmiştir ki: "Yapabileceğini yap, biz sana hiçbir şey yapmayacağız."
1974 yılında iktidarda olsaydınız ve aynı politikayı uygulasaydınız, Kıbrıs meselesi bitmeyecekti. Aslında, bizim için Kıbrıs meselesi bitmiştir. Kıbrıs meselesinin bittiğini, orada iki ayrı toplumun ve devletin olduğunu, bugün Hükümet de kabul etmektedir. Deminden beri işaret etmek istediğim konu budur ve bunun için bu gensoru önergesini verdik. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti, sadece bugünü değil, Türkiye'nin geleceğini de ipotek altına almaktadır, Türkiye'nin potansiyel düşmanlarına cesaret vermektedir. Hükümet, bu davranışıyla, Türkiye'den, her isteyen her istediğini maliyeti olmadan kolayca koparabilir imajını vermektedir.
-Sonuç olarak şunu söylemek istiyorum; Hükümet, bu politikasıyla, geleceğimizi öyle ipotek altına almıştır ki, bunu adım adım ispatlamıştır. Ermenistan Cumhurbaşkanı, Cumhurbaşkanının cenaze merasimine katılma cesaretini göstermiştir. Şimdi, siz, bu olayı çok insanî şeylerle ifade edebilirsiniz, gerekçeler bulabilirsiniz...
(Burada sözü edilen Turgut Özalın cenaze törenidir ve bir milletvekili, Beynelmilel protokol o hatırlatmasını yapar) Kürsüdeki zat, şöyle devam eder:
Sizin orada kardeşlerinizi katleden, haksızlığı alenen herkes tarafından bilinen ve buna rağmen bu cesareti gösteren Ermenistan Cumhurbaşkanına, buraya gelme cesaretini kim vermiştir? Sizin nasıl bir uzlaşmacı olduğunuzu, Türkiyenin menfaatleri söz konusu olduğunda, sizin şahin gibi davranmayacağınızı bildiği için, yüzünüzün ne kadar yumuşak olduğunu bildiği için cesaret bulmuş ve Türkiye'ye gelmiştir. Siz bana bir ülke gösterin ki, kardeşleriniz savaş halinde olacak, kardeşleriniz katledilecek ve onlar katledilirken, "bunun müsebbibi Türkiye'dir" diye demeçler verecek; o kardeşlerimiz katledilirken, "Avrupa'nın haritaları bellidir, yerine oturmuştur; fakat Ortadoğu'nun, Asya'nın haritaları nihaî şeklini almamıştır" diye açıklamalar yapacak; Kars'ın, Ermenistan toprağı olduğunu iddia edecek, bütün bunlardan sonra o adam Türkiye'ye gelecek ve siz de elini sıkacaksınız!..
Hükümet, bu cesareti verdiği için, bundan sonra da Türkiyenin başına onarılması zor daha başka meseleler çıkaracağı için, bu yanlış politikanın geçerliliği de, bütün bu ifade ettiğim delillerle teyit edildiği için, bu gensoru önergesini vermiş bulunuyoruz. Ülkenin geleceğini, milli menfaatlerimizi ve ulusal çıkarlarımızı tekrar tehlike altında bırakmamak için, bütün arkadaşlarımı bu gensoru önergesine olumlu oy vermeye davet ediyorum.
BUNLARI SÖYLEYEN ZAT KİM Mİ?
6 YILDIR;
-Ermenistan'la gizli görüşmeler yapan ve yaptıran,
-Sanki nsaıl sonuçlanacağı bugünden belli değilmiş gibi, Türkiye'nin, soykırım iftiralarının Uluslararası Lahey Adalet Divanı'na götürülmesi için hazırlıklar yaptıran,
-Ermeni kiliselerini bizim vergilerimizle onarttırıp, ibadete açılmasını teşvik eden,
-Sayıları 60,000'i geçen kaçak Ermeni'nin çalışmasına göz yummakla övünen,
-Ermeni isyanlarının başlangıcı çok eskilere gittiği halde, Ermeniler ve onların destekçisi emperyalistler gibi, olayları "1915 Olayları" diye adlandırıp, onların tezini fiilen kabul eden,
-Hangi amaçla değiştirilmesinin istendiği bilinen TCK'nın 301. maddesi değişikliğine canla, başla öncülük eden,
AYRICA;
-Türk Tarih Kurumu Başkanı Halaçoğlu'nun görev süresini uzatmayarak, TESEV'in Dış Politika Direktörü Mensur Akgün'ün, "Umarım Ermeni tarafı, Türkiye'nin attığı -Türk Tarih Kurumu'nda yapılan değişiklik de dahil"- adımları doğru okuyordur" diyebilmesini sağlayan,
-İçişleri Bakanlığı kararıyla, hassas yerleşim yerlerinin Türkçe adlarının, Ermenilerin kullandığı isimlerle değiştirilmesine sesini çıkarmayan,
-Kafkaslar'daki kriz bahane edilerek, hava sahasının Ermenistan'a tamamen açılmasına, iktidarın Kafkaslar'la ilgili her girişimde Ermenistan'ın da yer alması için sarfettiği çabaları seyreden,
VE EN ÖNEMLİSİ;
Cenaze değil, başka bir beynelmilel protokolün gereği değil, 2010 Dünya Kupası eleme grubu maçlarını izleme davetini kabul edip, 6 Eylülde Cumhurbaşkanı Sarkisyanın elini sıkmak için Ermenistana gitmenin yollarını arayan Sayın ABDULLAH GÜLdür.
O Sarkisyan ki, Cumhurbaşkanı olmadan önce, Başbakanken, 27 Ekim 2007de, Yanımızda soykırımı kabul etmeyen bir komşu bulunduğu sürece huzur içinde olmamız beklenemez. Onlar sadece soykırımı inkar etmekle kalmıyorlar, Ermeni sınırını da kapalı tutuyorlar. O nedenle biz uygar ve normal ilişkileri kabul etmeyen bir komşuya sahibiz. Biz yaşadığımız yeri kendi isteğimizle seçmedik. Biz uzun asırlar hatta binlerce yıl boyunca orada yaşamış olduğumuzun bilincindeyiz. Önümüzdeki binlerce yıl boyunca da orada yaşamamız gerektiğinin farkındayız. Ama bunu komşularımız da anlamalı Soykırım bugün Türkiye sınırları içinde olan Batı Ermenistanda meydana geldi O insanlar kendi yurtlarından soykırım nedeniyle ayrılmaya mecbur kaldı" demiştir.
Evet şimdi biz Sayın Güle soruyoruz;
Siz bize bir ülke gösterin ki;
Kardeşleri savaş halinde olacak, kardeşleri katledilecek, 1 milyon kardeşi yıllardır dağlarda kaçkın olarak, aç-bilaç yaşamak zorunda kalacak;
Büyük bir soykırım iftirasının kabul edilip, bir büyük milletin alnına soykırımcı damgasını vurmak için tepesinde boza pişirilecek, o ülkeden tazminat ve toprak istenecek, Misak-ı Milli sınırları tanınmayacak,
Ama o ülkenin Cumhurbaşkanı, Ermenistana gidip, o adamların elini sıkacak
Peki bu hal ve tavırlarınız, aynen sizin ifade buyurduğunuz gibi, onlara cesaret verip, bundan sonra da Türkiyenin başına onarılması zor daha başka meseleler çıkarmayacak mı? Yine sizin ifadenizle, Bu yanlış politikanın geçerliliği delillerle teyit edilmemiş midir?
Sayın Gül;
Ülkenin geleceğini ipotek altına almamak , milli menfaatlerimizi ve ulusal çıkarlarımızı tekrar tehlike altında bırakmamak için
O MAÇA GİTMEYİNİZ!...
Sizin ne hükmünüz olur dediğinizi duyar gibiyiz!..
Biliyoruz, sizler sadece milletle uzlaşırsınız !...
O halde belki görmemişsinizdir, takdim ediyoruz. Türk basınının amiral gemisi HÜRRİYET, sizin Ermenistana gidip, gitmemeniz konusunda yaptığı anketin sonucunu 20 Ağustosta açıkladı. Sonuçlar;
Evet Gitmeli diyen yüzde 36
Hayır Gitmemeli diyen yüzde 61.8
Fikrim Yok diyen yüzde 2.2
Yani yüzde 47den yüksek. Gelin milletle uzlaşın, o maça gitmeyin, dünyadaki son gardaşlarımızı daha fazla İNCİTMEYİN!..
Kaynak