Azim Ve Kararlılık Dolu Bir Yıl Dilerim!
Geçen yıla ‘Arap baharı’ ile girmiştik… Aralık 2010'da NATO siber savaş narası attı… Wiki sızıntılar etrafı sardı… Mısır’da din savaşları başladı... Aniden küçük bir Kuzey Afrika ülkesi Tunus, Facebook ve Twitter’la karıştırıldı... Kuzey Afrika’da 2001’den beri beklenen operasyon başladı… Küresel ŞİRKETLER Libya’da paylaşım için düğmeye bastı… Sırtlan payı için birbirlerini de boğazlayacaklardı…
Bazı safdiller tüm olanları HALK HAREKETİ olarak yaftaladı… Öyle ya, Tahrir’de HALK vardı…
Ama o halk küresel çetelerin operasyonunda FİGÜRANDI… İç dinamikle sokakları kaplamamışlardı... Nitekim şimdi Mübarek sonrası Mısır’da, Pentagon uşağı generallerce kurşuna diziliyorlar!
Küresel çetelerin ‘yumuşak güç’ aktörleri, Assange, Esma Mahfuz, Ahmed Maher, Vail Gonim gibi tetikçiler ‘iyi iş’ çıkardıkları için ödülendirildiklerinde de safdillerin pek sesi çıkmadı.
Aralık 2010 itibariyle defalarca, küresel sermayenin tıpkı 2. dünya savaşı sürecinde olduğu gibi birbirleriyle dalaştıklarını, ve ‘Fas’dan Pakistan’a, Çin’e kadar’ olan coğrafyada, orta nokta Türkiye olmak üzere kanlı bir oyuna başladıklarını yazdık. Sert eleştiriler aldık!
2011 Kan Yılıydı! Kaçın Demokrasi Geliyor adlı kitapta anlattık... Gerek Orta Asya’nın ortasında Afganistan ve Pakistan’da, gerekse Kuzey Afrika’da kanlı bir senaryo uygulandı...
Küresel elitin bir kanadı ‘demokrasi darbeleri’ ile operasyon yaparak MİLLİ DEVLETLERİN zenginliklerine el koyma yolunu denedi, diğer kanat, Libya’da olduğu gibi özel ordular ve bombalarla ‘demokrasi’ getirdi!
Tam sıra Suriye ve İran’a gelmişti ki, Rusya savaş gemilerini Doğu Akdeniz’e dizdi. İran ve Suriye füzelerini, ABD’ye ‘bekçi ve kalkan’ olmakla kalmayıp, tetikçileri barındıran, teröristlere dayanak sağlayan Türkiye’ye çevirdi. Çin, Rusya ile omuz omuza savaş tatbikatları yaptı... Dünya 2. SOĞUK SAVAŞIN ortasındaydı ve Türkiye bir kez daha 2 dünya arasında kalmıştı!
Birileri ellerini oğuşturarak, ‘Suriye düştü düşüyor!’ derken, beklenmedik oldu! Birkaç ayda düşeceği ‘müjdelenen’ Suriye etrafına bir zırh ördü ve içerde direniş kaleleri kuruldu...
Küresel çetelerin ABD kanadı, STRATFOR, RAND CORP gibi kuruluşların sitelerinde endişelerini dile getirdiler…
‘Suriye muhalefetini yeterince güçlendiremedik! Lojistik destek (silah) özel ordular için gri bölge oluşturamadık! Türkiye ve Avrupa’yı işin içine tam olarak katamadık!’ gibi açıklamalar yaptılar… İşler planlandığı gibi yürümüyordu, işgal altındaki Irak’da Maliki Suriye ve İran’a göz kırpıyordu… Rusya ve Çin açık destek veriyordu...
Tüm bunlar olurken Dolar Avrasyadan dışlanıyor, Kasım 2011’de Avrasya Birliği kurulduğu açıklanıyor, Türkiye de davet ediliyordu...
Avrupa Birliği mi? O paramparçaydı…
2010-2011 arasında en dikkat çeken gelişmelerden biri de Türkiye Cumhuriyeti yöneticilerinin ardı ardına KÜRESEL ÇETE ÖDÜLLERİNE boğulmasıydı...
Millete ait tüm zenginlikler bir bir yabancı şirketlerin eline geçerken, yöneticiler, İngiltere kraliçesinden, Wilson Vakfı'na, Chatham House’dan Fransız ordusuna kadar tüm dünya derin yapılarından gelen ödüllere madalyalara garkoldu. ‘Dizbağı nişanları’ üstün hizmet ödülleri ile onurlandırıldılar! Aynı çetelere çalışan silah, medya, uyuşturucu baronları Memed’i vurdular! Siyasiler Memed’i vuran vurduranlarla masaya oturdular!
Bunları gün yüzüne çıkaranların sesleri, bastırıldı, vuruldular, kırıldılar, susturuldular, Silivri’ye tıkıldılar… Ağzını açmaya cüret edenler ağır tehdit altında nefes almaya uğraştılar, uğraşıyorlar! Ve UĞRAŞACAKLAR!
Atlantik ötesi emretti… Aralık ayında ara kapatıldı... AKP’li bakanlar "Kürtlerin ne kadar hakkı varsa hepsini vereceğiz!" diye ekranlara çıktılar…
Terör örgütü mensupları ve Batının has çocukları, gerine gerine ve sırtları İkiz yasalara ve yedi düvele dayalı, ‘Derdimiz Kürt özerk bölgesi, otonomi falan değil, bağımsız devlet olacağız!’ açıklamasını yaptılar!
Küresel medya ‘Kürt baharı!’ yazıları yazdı, ertesi gün PKK/BDP Diyarbakır’daki ‘Tahrir meydanını’ hatırlattı…
Amerikan istihbaratının Türkiye uzmanları uzun zamandır ‘yeni bir anayasa ve federasyon’ çığlıkları atmaktaydı! CIA’den Paul Henze, Türkiye’yi federasyon kalıbına sokmak için mali ve siyasi bunalımın biraz daha derinleşmesi gereğini anlatmıştı!
Yabancılar emrinde çalışan profesörler: Türk milletinin ‘bölünür’ olması gerektiğini taslaklaştırdılar… ‘Bölünmenin önünde hiçbir anayasal engel kalmamalı’, ‘Türk Yurttaşlığı Kavramı kalkmalı!’ dediler... Sözüm ona ‘muhalefet’ ‘TSK, Türkiye Cumhuriyeti'ni koruyup kollama görevinden istifa etsin!’ diye ortaya çıktı...
2011 sonunda Atlantik ötesinin emirleri net ve açıktı... Biden, Panetta ve onlarca uzman Türkiye’yi bu nedenle komşu kapısı yaptı…
Suriye’ye aktif müdahale ve İran’a ambargo derhal planlanmalı, Ermenistan kapısı açılmalı, Kıbrıs’ta istenen adımlar atılmalıydı.
2010’da Cumhurbaşkanı Gül’e Chatham House ödülü verildiğinde yapılan açıklama yukarda saydığımız listeyle birebir aynı.
Ödülün gerekçesi şöyle açıklanmıştı:
‘Irak’ta farklı mezhepler arasında arabuluculukta üstlendiği rol,
Afganistan Pakistan liderlerini bir araya getirmesi ve
Türkiye’nin Ortadoğu ile olan bölgesel işbirliğine yaptığı katkıları,
Bölünmüş Kıbrıs’ın bir bütün haline gelmesi konusunda attığı adımlar,
Türkiye ile Ermenistan arasında ilişkilerin normalleşmesi için oynadığı rol…’
nedeniyle Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı küresel çetenin en üst organının ödülüne layıktı!
Türk MİLLETİ içerde YENİ ANAYASA ve FEDERASYON kıskacı ile karşı karşıya kalacaktı...
ABD istihbaratının kılavuzluğunda Türkiye, bölünmeye zemin hazırlayan adımlar atacaktı...
Duruma isyan edenler için ‘iletişim teknolojileri’ kullanılacak, eğitimli kesim, televizyondan Twitter'a kadar çeşitli araçlarla yönlendirilecek, gerisini muhalif gruplar, liderler, ABD patentli öğrenci grupları , STK’lar halledecekti. ‘Demokratikleşme’ ana slogan olacaktı.
Bu plan Suriye’de, Venezuela’da, İran’da, Kazakistan’da başarılı olamadı…
Türkiye bu saydığımız ülkeler içinde en fazla benzer deneyimlerle sarsılmış bir ülke...
O nedenle 2012 kan ve ekonomik operasyonların en fazla olacağı yıl olsa da,
her çökertme planı ÇİFT TARAFLI işler!
Ve kusura bakmasınlar ama TARİH kaosun sürekli olamayacağını ve çıkaranların aynı bataklıkta boğulacağını müjdeler!
AZİM ve KARARLILIK DOLU BİR YIL DİLİYORUM!
Banu AVAR, 31 Aralık 2011
banuavar@superonline.com