
Dr. Mete TURGUT / Etik Haber
Bahçeli, Erdoğan ve Milliyetçilik
Son günlerde Türkiyenin gündemine milliyetçilik tartışmaları yerleşti. Hrant Dink cinayetinin ardından başlayan tartışmalar, Başbakan Erdoğanın milliyetçiliğin yükselen değer haline gelmesinden ve MHPnin oyunun kendi yaptırdığı anketlerde sürekli yükselmesinden kaynaklanan hırçın çıkışları ve saldırgan tutumu nedeniyle daha da alevlendi.
Başbakanın bu mesnetsiz ve seviyesiz saldırılarına MHP lideri Dr. Devlet Bahçeli'nin gerekli cevabı vermesi üzerine tartışma sertleşerek devam etti ve bazı medya kuruluşları da milliyetçilik konusundaki tartışmalara katıldı. Biz bu yazıda milliyetçilik kavramı üzerine teorik tartışmadan ziyade, tartışmanın iki tarafı olan Başbakan Erdoğan ve MHP lideri Dr. Bahçeli'nin milliyetçilik anlayışları üzerinde duracağız.
Başbakan'ın Milliyetçilik Düşmanlığının Arka Planı
Başbakan Tayip Erdoğan siyaseten en büyük rakibi olarak gördüğü MHP'ye ve onun savunduğu temel değer olan Türk milliyetçiliğine oldum olası düşmandır. Ancak, 2 Ekim 2005 tarihinde MHP'nin Tandoğan meydanında gerçekleştirdiği "Başkent Ankara" mitingindeki kalabalığı ve heyecanı gören Başbakan'ın sinirleri gerildi ve MHP'ye ve milliyetçilere sataşmaya başladı. Daha sonra bunun yanlış bir taktik olduğu kendisine söylenince sataşmaktan vazgeçti. Ama Kasım ayında yapılan MHP kongresinde beklediği(!) provokasyonlar gerçekleşmeyip kongre MHP'nin tek başına iktidarını adeta haber veren bir şekilde geçince de yeniden milliyetçiliğe ve MHP'ye saldırmaya başladı. Türk milliyetçiliğine saldırıyı seçim kampanyasının ana teması yapacağı anlaşılan Erdoğan, MHP düşmanlığının yanı sıra, Türk milliyetçilerini ırkçılık, ayrımcılık ve kafatasçılıkla suçlamaktadır.
MHP lideri Bahçeli Türk Milliyetçiliğini karalamak ve aşağılamak için çok tehlikeli bir kışkırtıcılık misyonu üstlenen Başbakan'ın içinde bulunduğu ruh halinin çok vahim bir klinik tablo oluşturduğunu söylemekte ve kangren haline gelen bu patolojik hastalığın yegâne tedavi yolunun seçim sandığı olduğunu söylemektedir. Aslında Erdoğan'ın milliyetçilik düşmanlığının perde arkasını en iyi tahlil eden cümle budur. Ancak, Başbakan Erdoğan'ın daha önce ortaya attığı "Türkiyelilik" ve "alt-üst kimlik" tartışmalarını, "ben Gürcüyüm, eşim Arap" yaklaşımlarını ve Türk milletini birçok etnik gruba ayırma çabalarını hatırlarsak milliyetçiliğe saldırılarının sadece bir hezeyan değil, bir planın parçası olduğunu görürüz. Maalesef bu plan bölücü terör örgütü ve elebaşının bazı dış mihrakların da desteğiyle uygulamaya çalıştığı planla örtüşmekte ve Başbakanı bu şer odaklarıyla aynı çizgiye getirmektedir. Yine bu köşede daha önce yayınlanan Teröristbaşı, Başbakan Ve Vekilinin Söylem Birliği başlıklı yazımızda bu konuyu ayrıntılı olarak ele almıştık.
"Hizmet milliyetçisi" olduğunu iddia eden Başbakan Erdoğan'ın kimlere hizmet ettiği necip Türk Milletinin malumudur! Bu yazımızın konusu bu değil. Bunları ayrıca değerlendiririz. Ancak, Erdoğan bu gerilimi artırıcı yaklaşımları ve Türkiye'yi bölmeye çalışanların yaklaşımıyla örtüşmekte hatta onları cesaretlendirmektedir.
Öte yandan, "Türk milliyetçiliğini karalamak için tezgahlar peşinde koşan, derin devlet tartışmalarıyla her kötülüğün adresi olarak devleti hedef gösteren ve Türkiye'nin milli değerlerini aşağılamanın en uygun formüllerini bulma arayışına giren, sözleri ve fiilleriyle, alenen kışkırtıcılık yapan Başbakan" devletin kurumlarının birbiriyle çatışmasına çanak tutmakta ve bazı güçlerin (en hafif tabiriyle!) oyununa gelmektedir.
Bahçeli ve MHP'nin Milliyetçilik Anlayışı
MHP lideri Bahçeli kendi deyimiyle "Akvaryum milliyetçisi" Başbakan Erdoğan'ın ve diğer Türk düşmanlarının bu tutumuna karşı şöyle diyor:
"Kucaklayıcı, birleştirici, akılcı ve medeni Türk Milliyetçiliği anlayışını "mayınlanmış yasak bölge" ilan etmeye çalışan, bunun için kendi milli değerlerine karşı misyonerlik yapan ve kurumsallaşmış Türkiye düşmanlığını siyasi kariyer olarak gören çevrelerin bütün çabaları boşunadır.
Türk milliyetçiliği, Türkiye'nin milli birliğinin korunmasının en önemli sigortası ve Türkiye'nin önünü, ufkunu ve yolunu sürekli aydınlatan temel bir siyasi ve kültürel değer olarak ebediyen yaşayacaktır."
Aslında Bahçeli milliyetçilik konusuna bakışını bir manifesto şeklinde geçtiğimiz kongrede yaptığı konuşmada çok net bir şekilde dile getirmişti. Bahçeli'den Milliyetçilik Manifestosu başlıklı yazımızda ayrıntılı olarak değindiğimiz bu görüşlerin bir kısmını tekrarlamakta yarar görüyorum:
"Türkiye, sadece bir coğrafi bölgenin ve toprak parçasının adı değildir. Bir Türkiye Cumhuriyeti varsa, bir Türk milleti de vardır. Türkiye Cumhuriyeti devleti tektir, ülkesi ve milleti birdir. Milli birlik ve bölünmez bütünlüğümüzün dayandığı temeller tek devlet, tek millet, tek bayrak ve tek dil ülküsüdür. Cumhuriyet'in kuruluş ilkelerini ve yapısını tartışmaya açmak ve etnik köken farklılıklarına dayanarak bunları yıkmaya çalışmak, devletin varlığına kastetmekle eş değerdir. Bunun adı ihanettir.
Türkiye Cumhuriyeti'nin sahibi Türk milletidir.
Anadolu Türklüğü'nün son bağımsız devleti olan Türkiye Cumhuriyeti, ebedi vatanında milli varlığını ve birliğini koruyarak, adı, kuruluş ilkeleri ve milli kimliği değişmeden sonsuza kadar yaşayacak ve yaşatılacaktır.
MHP'nin Türk milliyetçiliği fikriyatı da bu kültürel, siyasi ve hukuki esaslara dayanmaktadır. Türkiye Cumhuriyeti devletinin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğü anlayışımızın temelleri de bunlardır. Kan bağına ve soya dayalı ırkçı milliyetçilik anlayışının her şekli, Türk milliyetçiliği anlayışına yabancı ve aykırıdır. Bunu arayanlar Avrupa'ya bakmalıdır.
Türk milliyetçiliği, Türk devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkesi Türk sayan, her türlü ayrımcılığı ve dışlamayı reddeden birleştirici, toparlayıcı ve bütünleştirici bir fikriyattır."
Dr. Bahçeli bu sözlerin ardından, her biri sayfalarca açıklamayla ancak anlatılabilecek şu veciz sözleri kaydetmiş ve milliyetçiliğin ne demek olduğunu hepimize anlatmıştır:
Milliyetçilik onların zannettiği gibi sadece demir dövme, poşu bağlama da değildir.
Milliyetçilik, milletine kara sevda ile bağlanmaktır.
Milliyetçilik, binlerce yıllık mirası yüreklerde taşımaktır.
Milliyetçilik, yok olduğu sanılan bir coğrafyadan yeniden doğmaktır.
Ve ihtiyaç olduğunda da ölüm karşısında imtihan olmaktır.
Milliyetçilik, Orta Asya bozkırlarına kadar uzanan ulu bir çınardır,
Milliyetçilik, Mete'dir, Selçuk Bey'dir, Yavuz'dur, Atatürk'tür.
Sabırdır, çiledir, inançtır, çelikten bir yürektir.
Milliyetçilik, Ziya Gökalp'tir, Atsız'dır, Türkeş'tir.
Nene Hatun, Antepli Şahin, Sütçü İmam'dır,
Milliyetçilik, Köroğlu'dur, Pir Sultan'dır, Baki'dir.
Yesevi'dir, Yunus'tur, Hacı Bektaş'tır.
Milliyetçilik Malazgirt'tir, Mohaç'tır, Sakarya'dır,
Osman Beydir, Yıldırımdır, Fatih'tir.
Milliyetçilik, gurbetteki Çolpan'dır, Vahapzade'dir,
Milliyetçilik, semahtır, halaydır, horondur, bardır,
Zeybektir, Seymendir, Yiğit Dadaştır.
Atatürk'ten Türkeş'e, Türkeş'ten Bahçeliye Türk Milliyetçiliği
Aslında MHP Lideri Bahçeli'nin dile getirdiği milliyetçilik anlayışı Ziya Gökalp'ten Atatürk'e, Atatürk'ten Türkeş'e, Türkeş'ten Bahçeli'ye bu çizgi hiç değişmemiştir. "Ben herşeyden evvel milliyetperverim ve Türk milliyetçisiyim." diyen Atatürk, milliyetçiliği devletin kurucu felsefesi yapmıştır. Türk milliyetçiliği konusunda Ziya Gökalp'dan ilham aldığını belirten Atatürk bu konuda şöyle diyor: "Benim hislerimin babası Namık Kemal, fikirlerimin babası Ziya Gökalp, bedenimin babası da Ali Rıza'dır."
Ziya Gökalp "Türkçülük" dediği milliyetçiliği "Türk milletini yükseltmek" olarak tanımlamıştır. Ziya Gökalp'dan Atatürk'e, Atatürk'den Alparslan Türkeş'e uzanan çizgide Türk milliyetçiliği "kültür milliyetçiliği" diye tanımlanan bir çizgide olmuştur. Asla Başbakan Erdoğan'ın suçladığı ırkçı ve kafatasçı bir çizgide olmamıştır.
Diğer taraftan, Türk milliyetçiliği fikriyatının gelişmesine katkıda bulunan Gökalp'dan Mümtaz Turhan'a, Mümtaz Turhan'dan Erol Güngör'e, hatta S.Ahmet Arvasi'ye kadar aynı bilimsel ve kültürel temelde bir milliyetçilik görüşü geliştirilmiş ve savunulmuştur.
Başbakan ve küresel ortakları her ne kadar sevmeseler de, korksalar da, karalamaya çalışsalar da milliyetçilik yükselmektedir.
"Ne Mutlu Türk'üm Diyene!"