Bahçeli’nin 1 Mart sırrı!
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, grup konuşmasında AKP’nin Suriye politikalarıyla ilgili her türlü eleştiriyi yaptı ama sonunda “AKP hükümeti korkmasın, pısmasın, alttan almasın. Türk milleti her neviden düşmanlıklara karşı birdir, beraberdir. Hepsini karşılamaya da Allah’ın izniyle gücü yetecektir” dedi!
Bahçeli, 1 Mart Tezkeresi konusunda ise ilginç bir değerlendirme yaptı:
“2003 yılında AKP’nin çoğunlukta bulunduğu Meclis, tezkere konusunda karar verememiş, böylelikle Türkiye’nin Irak’ta eli zayıflamıştı. 1 Mart Tezkeresi kabul edilmiş olsaydı; Irak’ın kuzeyinde yuvalanan PKK terörüne karşı çok daha etkili ve caydırıcı tedbirler alınabilecek, Türkmenlerin varlık hakları ve tarihi çıkarları olması gerektiği gibi korunabilecek, Peşmerge oluşumunun önüne geçilebilecek, Irak’ın geleceğinde söz sahibi olunabilecek ve Türkiye’nin eli güçlenebilecek, Irak’ın yeniden inşasında ekonomik kazanımlar daha da artacak, uluslararası etkinliğimiz ve Türkiye karşıtı cephe ve bloklarla mücadelemiz daha bir sonuç alıcı olabilecekti.. Bize göre 1 Mart Tezkeresi’ne yanlış ve tarihin ters tarafından bakış, fırsatların kaçmasına neden olmuştur.”
* * *
Gerçi, Amerikalılarla, bu konuda anlaşmayı hazırlayan Deniz Bölükbaşı, sonradan MHP’den milletvekili olmuştu ama o bile tezkereyi yüksek sesle savunamamıştı. Çünkü MHP tabanı, Türkiye’de Amerikan askeri istemiyordu! Çünkü o tezkere geçseydi, 60 bin ile 90 bin arasında Amerikan askeri Güneydoğu’ya 9 üs kurarak yerleşecek ve Kuzey Irak ile bu toprakları birleştirecekti! Ayrıca, yurt çapındaki askeri havaalanları ile birlikte Samsun ve Trabzon limanlarına da yerleşeceklerdi. Kısacası, Türkiye büyük ölçüde işgal edilmiş olacak, “Kürt devleti” de genişletilmiş olacaktı. Türkiye, Irak’a sokulmayacak ama ABD ordusu, Başkan Bush’un resmen açıkladığı gibi Türkiye’yi “cephe ülkesi” olarak kullanacaktı! Biz bu sebeplerle tezkereye karşı çıkmış, sadece sütunumuzda değil, Yeniçağ’ın diğer sayfalarında da geniş yayınlar yapmıştık.
Aradan bunca zaman geçtikten sonra Bahçeli’nin 1 Mart tezkeresine sahip çıkmasına şaşırmadım ama üzüldüm!
Suriye’de etnik temizliğin sorumlusu kim?
Rusya uçaklarının Halep’te veya Suriye’nin başka yerleşim merkezlerinde sivilleri bombalaması, elbette dünyanın gündemine getirilmelidir. Fakat bu tür olayları kınarken, tarihi hatırlatmalar yaparak Ahmet Davutoğlu gibi “1789’da Özi Kalesi’nde barbarlar, zalimler geride tek bir canlı bırakmamacasına büyük bir katliam yapmışlardı. Aynı zalimler aynı barbarlar bugün Halep’in önündeler” derseniz, yangına körükle gidiyorsunuz demektir.
Maksadınız yangını söndürmek ise bu dille hiçbir olumlu sonuç alamazsınız!
* * *
Davutoğlu Dışişleri Bakanı’yken Suriye’ye müdahale edebilmek için gerekirse bu ülkeden Türkiye’ye bomba atılabileceğine dair gizli konuşmalar da unutulmuş değildir. Hani gençler “Bana vicdan yapma!” diye konuşur ya Davutoğlu da “Birileri diyor ki ‘Neme lazım canım, ilgilenmeyiverin. Dünya kulağını tıkamış, siz de tıkayıverin, dünya görmüyor siz de görmeyiverin...’ Bu yüreksiz, vicdansız yaklaşım karşısında adaletin, merhametin, vicdanın sesi olmaya, son nefesimize kadar mazlumların hakkını, hukukunu korumaya devam edeceğiz” diye vicdandan bahsediyor!
* * *
AKP iktidarının, Suriye’deki muhalifleri silahlandırarak bu ülkeyi kan gölüne çevirmesi üzerine Esad’ın Rusya’yı yardıma çağırması ve bunun da etnik temizliğe yol açması, mazlumların hakkını korumak veya “vicdanlı yaklaşım” mı oluyor?
Suriye olayları daha başlamadan “1.5 milyon çadır siparişi” verdiren kim?
Kendi politikanız sonucu bölgede bir nüfus hareketi, yani “etnik temizlik” olacağını öngörüyordunuz! O halde, Suriye’nin kuzeyinden Arapları ve Türkmenleri, Türkiye’ye kovalamak politikasının sorumlusu kim?
Arslan BULUT, 17 Şubat 2016
arslanbulut@yenicaggazetesi.com.tr