Bahçelinin günahları
Temmuz 11, 2008 - Genel, M.ALİ KIŞLALI
Ülkenin sık görülmeyen bir bunalım dönemi yaşadığını söyleyen MHP Genel Başkanı Bahçeli, kendisinden beklemeye alıştığımız, yanlış siyasi değerlendirme hataları dizisinin neticelerini görmekten dehşete düşmüş. Bozulan düzeni düzeltebileceğini sandığı kesimlere ve şahıslara panik mesajları gönderiyor. Fetret Devrinden söz ederek, orijinal buluşuyla gazetelerde yer almaya çalışıyor. Oysa şu son on yıllık siyasi yaşamında yaptığı hatalar, işlediği günahlar şimdi ciddiye alınmasını çok güçleştiriyor.
Bahçeli dosyasını açıp, unutulmaz günahları hatırlatmaya nereden başlamalı?
Ekonomik bunalımlı bir zor dönemi geride bıraktıktan sonra, işler düzelirken, daha bir yıl iktidarda kalma olanağı varken, Ecevit ve Yılmaz ile kurduğu koalisyonu bozup iktidarı AKPye sunmasından mı?
22 Temmuz 2007 seçimlerinden sonra, TBMM içinde oluşturulacak bir uzlaşmaya, AKP lideri tüm kapıları açmışken takındığı tavırla, sorunlara odak noktası olacağı açıkça görülen Güle Çankaya kapısını açacak formülü keşfetmesinden mi?
Sergilediği bu hata ile cumhurbaşkanlığını Cumhuriyetin birleştirici unsuru olma yerine, bölünmesinde rol oynayacak bir makam haline getirmesini hâlâ fark etmeyerek Gül tarafları birleştirmeli demesinden mi başlamalı?
Yoksa TBMMdeki kadrosunu güçlendirmek için davet ettiği iki değeri; Gündüz Aktan ile Bölükbaşının ön plana çıkmasını engellemesinin neticeleri üzerinde mi durmalı?
Son genel seçimlerden önce çok yazıldı. AKPye karşı muhalefetin CHP etrafında toplanmasının gerekli olduğu, ancak Deniz Baykalın liderliği etrafında birlik yaratılmasının zorlukları çok vurgulandı. İşte o ortamdaki formül, CHPye oy veremiyorsan, oyunu MHPye ver olmuştu.
MHP bu kampanyadan da yararlanarak Meclise 70 milletvekili soktu. Ama daha ilk toplantı bile yapılmadan Bahçelinin, ne akla hizmet ettiği hâlâ anlaşılmayan cumhurbaşkanı seçimi için Mecliste hazır bulunma fikri işte Türkiyeyi bu günlere getiren olayların başlangıcını oluşturdu.
Erdoğan kamuoyuna verdiği uzlaşma ile cumhurbaşkanı adayı seçme vaadinden Gülün de emrivakisi ve baskısıyla vazgeçmek zorunda kaldı.
Gülün, bırakın bilinen geçmişi ve düşüncelerinin muhalefet üzerindeki etkisini, sadece Türk Silahlı Kuvvetlerine, Çankayada işgal edeceği makam dolayısıyla, başkomutanlık yapma durumunda kalacağından, yadırganacağı bilinmiyor muydu?
Gülün bütün Türklerin cumhurbaşkanı olamayacağını düşünmemiş miydi?
Bahçeli, Gülün seçimine katkı yapmakla, işlediği günahın neticelerinin farkında olmamalı ki, ülkenin içinde bulunduğu karmaşada katalizör rolü oynayacağını, sözünün dinleneceğini sandı. Tarafların Gül etrafında toplanmasını önerdi. Bu önerisinin yarattığı şaşkınlık ve ciddiye alınmama karşısında da sesini yükseltmeye karar vermiş göründü.
Hemen her gün, çeşitli vesileyle hazırladığı mesajlarda, bir yandan içinde bulunulan koşulların daha tehlikeli olduğunu vurgularken, diğer yandan da ciddiye alınmamanın sinirliliğini sergiliyor. Sonunda Türkiyedeki durumu 1400lü yılların yöneticisiz kalmış imparatorluk dönemine benzeterek Bahçeli neden söz ediyor? denilerek gazete sütunlarında yer almayı sağlayabiliyor.
Şimdi AKPyi kapatma davasında da suçlular arasında yer alan Gül, kendine bir nebze TSK çevrelerinde dinlenilirlik sağlayacak bir adım deniyor. Eski Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkökü Çankayaya yemeğe davet ediyor.
Hilmi Paşa görevi sırasında AKP siyasi iktidarıyla ilişkilerinin gerilmesine izin vermedi. Ama hep Bunlar benim kırmızı çizgilerim dediği anayasal rejimin korunması, TSKya da görev olarak bırakılmış temel konulara sahip çıkmıştı. Şimdi o bağlamda bağdaşamayacağı açık olan Güle nasıl destek olacağını, Bahçelinin geçersiz formülünü nasıl toparlayacağını göreceğiz.
http://www.ilk-kursun.com/2008/07/11/me ... #more-8393