Bahriyeli Nazım / Türker ERTÜRK

Bahriyeli Nazım / Türker ERTÜRK

İletigönderen Oğuz Kağan » Sal Haz 07, 2011 21:34

Bahriyeli Nazım

Geçen hafta cuma günü bu toprakların ve Türkçenin en büyük ozanını kaybedişimizin 48. yılında onu andık. Bu yazımda ben size Nazım Hikmet’in ozanlığını, ününün ülkemiz sınırları dışına nasıl taştığını ve ne olup ne olmadığını anlatacak değilim. Çünkü bu işi benden fersah fersah daha iyi yapacak insanlar var.

Ben size Nazım Hikmet ile olan ara kesitimi anlatmaya çalışacağım eğer becerebilirsem. Yıl 1971, 14 yaşındayım ve Heybeliada’da bulunan Deniz Lisesine henüz başlamıştım. Nazım Hikmet adını ilk defa öğrenciler arasında konuşulurken orada duydum. Sonra öğrendim ki şiirleri ve kitapları yasakmış. İşte ilgim o zaman başladı ve artarak devam etti.

Yaşadığım bu olay bana öğretmiştir ki, yasaklarla bir düşüncenin veya fikrin yayılmasını engelleyemezsiniz. Ancak yasaklarla onu daha cazip kılıp, daha fazla yeşertip büyütürsünüz.

Dönem yasaklar dönemiydi, 12 Martta muhtıra verilmiş ve başbakan Nihat Erim’di. Hala anımsarım, okunabilecek en iyi eserleri yasak yayınlar listesinden bulmak daha kolaydı.

İşte bu dönemde bende Nazım Hikmet’in hayranı ve şiirlerinin okuru olmuştum. Aynı zamanda şair olan çok değerli edebiyat öğretmenimiz Bekir Sıtkı Erdoğan’a bir gün Nazım Hikmet’i sordum. Çok zaman geçti ama verdiği cevaptan, Nazım Hikmet’in hakkını teslim eden fakat nazik durumdan geçiliyor olmasının verdiği endişe ile fazla konuşmak istemediği sonucunu çıkarmıştım.

Biliyorsunuz Selanik’te doğan Mehmet Nazım, Hikmet Efendi ve Celile Hanımın oğludur. Daha ortaokul sıralarındayken şiir yazmaya başlamıştı. Denizciler için yazdığı bir kahramanlık şiirini bir aile toplantısında zamanın Bahriye Nazırı Cemal Paşa’ya okuyunca hayatı birden değişti. Yazdığı şiir ona bahriyeli olabilmenin kapılarını açtı ve 25 Eylül 1915’de Heybeliada’daki Bahriye Mektebine kayıt oldu. O günkü belgeler şöyle diyor Mehmet Nazım’ın fiziksel özellikleri için. 45 kg ağırlığında, 1.56 m boyunda, sarı saçlı, yüzünde çiller olan, koyu mavi gözlü, beyaz tenlidir.

Sanırım Nazım Hikmet’i kendisi yapan o güçlü, yürekli ve yurtsever karakter bu yaşlarda Bahriye Mektebinde okumuş olmaktan kaynaklanıyordu. Bahriye mektebinin hocası olan ünlü şair Yahya Kemal’in Nazım Hikmet üzerinde etki yaptığı da bir gerçekti.

Ne yazık ki Nazım Hikmet Deniz Subayı olamadı.17 Mayıs 1921 tarihinde okul ile ilişiği kesildi. Sanırım geçirdiği hastalıklar, sağlık durumu, duygusal ve sanatçı kişiliği onu çok disiplinli ve zorlu bir yaşamı gerektiren askerlik mesleği ile bağdaştıramadı.

İşte bende yıllar öncede olsa Mehmet Nazım’ın soluklandığı, yaşadığı ve rahle-i tedrisattan geçtiği yerlerde eğitim görmüş ve yaşamış olmaktan dolayı mutluluk duyuyordum. Fakat Nazım Hikmet’in siyasi görüşleri nedeniyle yasaklı olmasını bir türlü içime sindiremiyordum.

Yıllar yılları kovaladı ve 2008 yılında Deniz Harp Okuluna Komutan oldum. 1970’li yıllarda yaşadıklarımızı ve Nazım Hikmet’i hiç unutmamıştım. Nazım Hikmet’i Türk Silahlı Kuvvetleri ve Deniz Harp Okulu ile barıştırmak istiyordum.

Bu konuda yapığım ilk iş okulun mezuniyet törenleri sırasında fon olarak okunan ve 30 yıldır hiç değişmeyen ve artık heyecanını yitirmiş şiirleri ve metinleri değiştirmek oldu. Yapılan değişiklikte Türk Kahramanlığını, Türk Denizciliğini, Kutsal Kurtuluş Savaşımızı ve Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü en iyi anlattığına inandığım Nazım Hikmet’in eserlerini de başköşeye koydum.

Cumhurbaşkanı, Başbakan dahil devletin en üst düzeyde temsil edildiği 31 Ağustos 2009 mezuniyet töreninde bu değişikliklerle görücüye çıktım. Çok olumlu tepkiler aldım. Sayın İlber Ortaylı tören sonrası bir köşe yazısında artık silahlı kuvvetlerde bazı şeylerin değiştiğini bir zamanlar yasaklı Nazım Hikmet’in şiirlerinin resmi törenlerde okunabildiğini yazdı.

Böyle bir değişiklik için kimseden onay almadım. Mademki ben komutandım ayrıca Deniz Harp Okulu gibi en üst düzeyde bir üniversitenin rektörüydüm, kararı vermeliydim ve riski almalıydım. Onay istemenin şöyle bir zorluğu vardı. "Hayır" cevabı alır isen, kuvvetle muhtemeldir, bu değişikliği yapamazsın. Tören sırasında Genelkurmay Başkanının ve kuvvet komutanlarının yüzlerine baktım. Nazım’ın şiirleri okunurken olumlu bir ifade gözledim fakat aynı ifadeyi Sayın Cumhurbaşkanımızda ve Başbakanımızda gördüğümü söyleyemem.

Daha sonra Nazım Hikmet gibi aynı ortamda büyüyen ve eğitim gören öğrencilerimden onun hakkında araştırma yaparak okulumuzun dergisi PUSULA’da yazmasını istedim. Çünkü karneleri dahil her türlü belgeleri elimizdeydi Mehmet Nazım’ın. Emeği geçen öğrencilerimi bir defa daha kutluyorum.

Ayrıca 2010 yılında restore ettiğimiz Deniz Harp Okulu Müzesinde okulumuzun mensubu önemli şahsiyetler köşesinde kendisine yer verdik.

Yine okulumuz için yaptığımız bir tanıtıcı filimde Nazım Hikmet RAN’ı kısaca anlattık ve eseri olan Kuvayi Milliye Destanının sekizinci bölümünden bir kısmını onun için ben seslendirdim.

Son olarak 9 ağustos 2010 tarihinde yaptığım istifa konuşmamı onun "Oğlumun denizci olmasını isterdim" şiiri ile tamamladım.

Ruhu şad olsun.

Saygılar sunarım.


Türker ERTÜRK, 7 Haziran 2011
turker@haber61.net
Namık KEMAL:
"Vatanın bağrına düşman dayamış hançerini,
Yok mudur kurtaracak bahtı kara maderini?"


Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK:
"Vatanın bağrına düşman dayasın hançerini,
Bulunur kurtaracak bahtı kara maderini."



http://www.guncelmeydan.com/pano/tayyip-erdogan-a-gonderilen-cfr-muhtirasi-kuresel-ihale-t18169.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/abd-disisleri-abdullah-gul-u-biz-yetistirdik-t23656.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/dun-malta-surgunleri-vahdettin-bugun-ergenekon-tayyip-t18151.html

KAÇAMAYACAKSINIZ!
Kullanıcı küçük betizi
Oğuz Kağan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 12355
Kayıt: Sal Oca 27, 2009 23:04
Konum: Ya İstiklâl, Ya Ölüm!

Şu dizine dön: Türker ERTÜRK

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 3 konuk

x