Bakalım, Bu Kutsal Görevi Önce Hanginiz Sahiplenecek
“İstanbul Hükümeti, İtilaf Devletleri'nin baskıları sonucu, Anadolu'da asayişi sağlamak amacıyla ordu müfettişlikleri teşkil etti. Bu tasarı gereğince, Doğu Anadolu'daki 3. Ordu Müfettişliğine Mustafa Kemal Paşa tayin edildi. Mustafa Kemal Paşa' ya verilen talimata göre, Trabzon, Erzurum, Sivas, Van Vilayetleriyle Erzincan ve Canik müstakil livalarına gereken emirleri verebileceklerdir. Mustafa Kemal Paşa'ya verilen bu geniş talimattan da anlaşılacağı üzere, O'nun görevi yalnızca Samsun ve havalisindeki asayişsizliğe son vermenin ötesinde idi. Anadolu'ya ayak basar basmaz yapmaya başladığı işlerde bunu ortaya koymaktadır.
Mustafa Kemal Paşa 3 Temmuz 1919'da Erzurum'a geldi, ilk karşılama merasimi Erzurum'un batısında on yedi kilometre uzaklıktaki Ilıca' da yapıldı.
Mustafa Kemal Paşa Erzurum'a gelişinin ertesi günü 4 Temmuz'da Erzurum Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti'ni ziyaret etti.
Mustafa Kemal Paşa, 5 Temmuz 1919'da yakın arkadaşları ile bir toplantı yaptı. Toplantıya Karabekir Paşa, Rauf Bey, Eski Vali Münir, Süreyya, Ordu Müfettişliği Kurmay Başkanı Kazım, Kurmay Binbaşı Hüsrev, Binbaşı Refik, M.Müfit Beyler katılmışlardı. Toplantıda bulunanlar, Mustafa Kemal Paşa'ya sonuna kadar yardım edeceklerine, onu lider olarak kabul ettiklerine dair söz verdiler.”
* * *
Yukardaki satırları Erzurum Belediyesi’nin Internet sayfasından aldım.
Bir de Erzurum valiliğinin sayfasına bakayım dedim, orada da noktası noktasına aynı satırlar… Ne basitlik… Biri diğerinden kopya çekmiş ama hangisi bilinemiyor tabii.
Metinde bir ifade hemen dikkati çekiyor, diyor ki: “Mustafa Kemal Paşa'ya verilen talimata göre, Trabzon, Erzurum, Sivas, Van Vilayetleriyle Erzincan ve Canik müstakil livalarına gereken emirleri verebileceklerdir. Mustafa Kemal Paşa'ya verilen bu geniş talimattan da anlaşılacağı üzere, O' nun görevi yalnızca Samsun ve havalisindeki asayişsizliğe son vermenin ötesinde idi. Anadolu' ya ayak basar basmaz yapmaya başladığı işlerde bunu ortaya koymaktadır.”
Burada ima edilen açık… Demek isteniyor ki, Atatürk Anadolu’ya bağımsızlık savaşını başlatmak üzere Padişah Vahdettin tarafından gönderildi. Ne kadar düz bir muhakeme, sadece tek bir faktöre, yetki genişliğine bakarak, hemen bir sonuç çıkartılıyor. Tam bir düşünme hatası veya kötü niyet…
Sonra, ne görevlendirme ama, Samsun’a ayak basmasının üzerinden daha bir ay geçmişken Paşa’ya görevden alındığı bildiriliyor!
* * *
Atatürk, yapılacak iftiraları tahmin etmiş gibi görevlendirilişi hakkında çeşitli vesilelerle uzun açıklamalar yapmış, geniş yetkilenmeyi sağlamak için nasıl uğraş verdiği üzerinde özellikle durmuştur. Nutuk’ta da bahseder, özetle şöyle diyor:
“Anadolu’da başlıca iki ordu müfettişliği kurulmuştu. Ateşkes antlaşmasıyla, birliklerin savaşçı erleri terhis edilmiş, silah ve cephanesi elinden alınmıştır.
-Merkezi Konya’da bulunan İkinci Ordu Müfettişliğine bağlı birliklerden 12’nci Kolordu Konya’da bulunuyordu. İzmir’de esir olan 17’nci Kolordu’nun 57’nci Tümeni bu kolorduya bağlanmıştı. 20’nci Kolordu Ankara’da idi. İzmit’teki 1’nci Tümen, İstanbul’daki 25’nci Kolordu’ya bağlanmıştı. Bandırma’da, İstanbul’a bağlı 14’ncü Kolordu bulunuyordu.
-Müfettişi olduğum 3’üncü Ordu Müfettişliğinin, emrim altında olan iki kolordusu vardı. Bunlardan biri, merkezi Sivas’ta bulunan 3’üncü Kolordu’dur. Komutanı Albay Refet Bey’dir. Öbürü, merkezi Erzurum’da bulunan 15’inci Kolordu idi. Komutanı Kâzım Karabekir Paşa’ydı. Diyarbakır’daki 13’üncü Kolordu, İstanbul’a bağlı bulunuyordu.
Benim bu iki kolorduya emir vermekten başka, daha ileri bir yetkim vardı ki, bölgeme yakın birliklere, bölgemdeki ve komşu illere tebligatta bulunabilecektim. Bu yetkiye göre, Ankara’daki 20’nci Kolordu ve bunun bağlı bulunduğu müfettişlik ile, Diyarbakır’daki kolordu ile, hemen hemen Anadolu’nun bütün sivil yönetim âmirleriyle yazışmalar yapabilecektim.
Bu geniş yetkinin, beni İstanbul’dan uzaklaştırmak maksadıyla Anadolu’ya gönderenler tarafından, bana nasıl verilmiş olduğu garibinize gidebilir. Onlar bu yetkiyi bana bilerek ve anlayarak vermediler. Buldukları gerekçe “Samsun ve çevresindeki güvensizlik olaylarını yerinde görüp önlem almak üzere Samsun’a gitmek” idi. Ben bu görevin yürütülmesinin, bir makam ve yetkiye bağlı olduğunu ileri sürdüm. Bunda hiçbir sakınca görmediler. Yetki konusundaki talimatı ben kendim yazdırdım.”
* * *
Arkadaşlar, basit sloganlarla, durmadan
seviyoruz, özlüyoruz, izindeyiz tekrarlarıyla Atatürkçü olunmaz.
Cumhuriyetimize, onun aziz kurucusu Atatürk’e gizli açık pek çok saldırı ve iftiralar yapılıyor. Bu kişiler dernekler, vakıflar kurmuşlar, okullar açmışlar. Sayısız WEB sayfaları, radyoları, televizyonları var.
Söz konusu saldırılara karşı birkaç kişinin mücadelesi sonuç vermez.
Binlerce, yüzbinlerce kişi mücadele etmeli ki, ses getirsin, sonuç alınsın.
Siz de katılın. Karınca kadarınca bir şeyler yapın, birkaç arkadaşla bir araya gelin, aranızda işbölümü yapın.
Açın, örneğin, Sinan Meydan’ın kitaplarını. Oralardan kısa özetler yapın. Üşeniyorsanız, ilgili satırların altını çizin, sayfanın fotosunu alın. Facebook sayfanızda, benzeri diğer kanallarda kısım kısım paylaşın. Çevrenize, ailenize, çocuklarınıza, akrabalarınıza, arkadaşlarınıza anlatın. Yurttaşlarınıza ulaştırın.
İşte size Sinan Meydan’ın, birçokları arasından iki kitabı:
-Cumhuriyet Tarihi Yalanları, 2010, İnkılap yayınevi. (“Atatürk’ün Samsun’a çıkışı ve Vahdettin” konusu sayfa 224’den itibaren işleniyor.)
-Yalanlara, Çarpıtmalara, İftiralara Panzehir , İnkılap yayınevi, 2015.
Turgut Özakman’ın da değerli bir kitabı var:
-Vahidettin, Mustafa Kemal ve Millî Mücadele: Yalanlar, Yanlışlar, Yutturmacalar, Bilgi Yayınevi, 1998. (Üçüncü bölüm)
* * *
Bekliyorum arkadaşlar, bakalım, bu kutsal görevi önce hanginiz sahiplenecek, hanginiz yerine getirmeye başlayacak.
Prof. Dr. Cihan DURA, 4 Temmuz 2016