BAKIŞ/GÖRÜŞ/GÖRÜNÜŞ (X)
Matematik ve İstatistik
1940’larda Amerika’da ‘kuramsız ölçme’ tekniklerinin geliştirilmesiyle, ekonomi politikte, bir yanda makroekonomik ve ekonometrik (Tjalling Koopmans 1910-1985) ’genel denge’ kurma yöntemleri, öte yanda kuramsal istatistiksel yöntemler (Daniel Rutledge Vining 1908-1999) yaygınlık kazanacaktır.
Makroekonomik ve ekonometrik yöntem taraftarları arasında Leonid Kantorovitch, Jean Tinbergen, Gérard Debreu, Kenneth Arrow, Oskar Morgenstein gibi ekonomistler sayılabilir.
Bu gruba giren ekonomistler arasında yeralan Oskar Morgenstein, ekonomik etkinlikleri ölçmede şu ‘hata ve noksan’lara düşüldüğünü ileri sürmektedir:
- Ölçüm hataları
- Üzerinde uzlaşılan yalan ve yanlışlar; taktik ve stratejik bilinçli sunumlar
- Makroekonomik büyüklüklerde bilgi eksikliği
- Kayıtdışı ekonomi verilerinin eksikliği
- Ve ‘bütün’ün temsil olanaksızlığı
Daniel Rutledge Vining ve izleyicileri ise, bir ‘ekonomik sistem’in ‘performansı’ üzerinde yoğunlaşacaklardır.
‘Sistem’ nedir, ‘performans’ ne demek diye ayrıntısına girmeyelim.
Ancak, özellikle ‘Arrow paradoksu’yla ortaya konulduğu üzere; ‘bireysel tercihler’den hareketle ‘toplumsal çıkar’lara ulaşılamayacağı konusunu da anımsatmadan geçmeyelim.
Buraya kadar anlatılanlar okuyucuyu sıkabilir.
Kaldı ki, bir ‘ekonomik öğretiler tarihi’ de yapıyor değiliz.
Ancak, geçen bölümde sözü edilen ‘Plan mı pilav mı’ tartışmasında, plan ama ‘nasıl bir plan’ olması gerektiği konusuna bir ‘temel’ hazırlamak bakımından, bu konu başlıklarını da anımsatmak durumundayız.
Ve ‘yöntem tartışması’nda, görüldüğü üzere, ‘tümdengelimci yöntem’ taraftarlarının baskın geldikleri de ortadadır. Öyle ki, ‘kuramsız istatistikçi’lerin bile bir ‘kuram’a gereksinme duydukları görülmektedir.
Ne var ki, tarihten ve toplumdan kopuk bu ‘soyut kuramcı’ ekonomistler, bu kez ekonomi politiği bir ‘tekno-bilim’ (technoscience) konumuna düşürmüşlerdir.
Çoğu yerde değindiğimiz üzere, bu ‘tekno-bilimci’ ekonomistler tıpkı ‘techno dance’cılar gibidiler. Müzik yerine bir ‘uğultu içinde’ zikir çeker gibi kendilerinden geçmekte; insanı ve dünyayı da ‘bulutlar arasında’ görmektedirler.
‘Yüksek teknoloji’ye koşut olarak öylesine ‘yüksek kuram’lar üretmektedirler ki, belli bir noktadan sonra kendileri de ulaşamamaktadırlar.
Bunların kendileri aldanmış olmakla başkalarını da aldatmış olduklarını sanmaktadırlar.
Bunlar ‘ekonomi politik’in ‘maskaraları’dırlar.
Sucuk koysak öküz çıkar mı?
Bilinen öyküdür.
Baba oğlunu sucuk fabrikasını gezdirirken, bak diyor yavrum, fabrikanın bu ucundan sığır giriyor, kesiliyor, ayıklanıyor, kemikler bir yana etler bir yöne gidiyor ve öbür uçtan ‘sucuk’ çıkıyor.
Çocuk dayanamayıp, peki ama öbür yandan sucuk konulsa bu taraftan öküz çıkmaz mı diye soruyor.
Wassily Leontief (1906-1999)’in ‘Girdi-Çıktı Tablosu’ da öyledir.
Ekonomik Planlama dersinde Leontief’in ‘girdi-çıktı tablosu’nu gördükten sonra herhangi bir ‘ekonomi’nin ‘planlaması’nı yapmak bana ‘çocuk oyuncağı’ gibi görünmeye başlamıştı.
Yeter ki sektör ve kesimlere ilişkin veriler elimde olsundu.
İstatistikler diyelim.
Ancak, her ülkede olsa da, Türkiye’de ‘feriştah’ının yapıldığı ‘yalan istatistiksel veriler’le planlama yapmaya kalkmak, bir ucundan sucuk koyup öbür ucundan öküz çıkmasını beklemeye benzer.
Devlet İstatatistik ve Planlama Kurumu çalışanları başta olmak üzere, bu istatistikleri tutanları ‘öküz’ diye değerlendirmek belki çok daha yerinde olacaktır.
İşte bir yandan, ‘kuram’ diye ekonomi politiği ‘ne idüğü belirsiz’ bir ‘tekno-bilim’ biçimine sokmak, öte yandan ‘kuramsız ölçme’ye dayanan tekniklerlerle ‘istatistik’ üretmek sonucunda, ekonomi politik insanî ve giderek toplumsal bir ‘bilim’ olma özelliğini yitirmiş bulunmaktadır.
Ortalıkta ‘ekonomist’ diye dolananlar da sıradan birer ‘teknisiyen’..
Bir politikacının sıradan bir açıklamasının ‘satın alınıp alınmayacağını’ düşünebilecek kadar ‘sistem’ce ‘satın alınmış’..
İlenmeme gerek yok aslında, bu ‘sistem’ o ‘ekonomist’lerin ‘başında paralanacak’ diyerek geçiyorum.
Bugünden bu ‘başında paralanma’nın belirtilerini görmek de olası.
İçlerinden biri olsun dünyanın ‘nereye gittiği’ni göremiyor.
Trump’un sözlerinin piyasa tarafından nasıl ‘satın alındığına’ bakıyor.
Kuram, Plan ve İstatistik
Birinci Dünya Savaşı öncesi ve boyunca kapitalist ülkelerde bir ‘planlama’ pratiğinin ortaya çıktığından sözetmiştik.
Ancak bu kendiliğinden bir gelişme idi.
Oysa, Sovyet Devrimi ile birlikte ekonomik kuram, planlama ve istatsitik verilerin bilinçli bir bütünleştirilme çabasını görüyoruz.
Jan Tinbergen (1903-1994) ve Ragnar Frisch (1895-1973) de, özellikle iki Dünya Savaşı arasında ve sonrasında bu kuram, planlama ve istatistik arasında bir ‘uyum’ içeren ‘ekonomi politikaları’ üzerinde çalıştılar.
Hatta John Maynard Keynes (1883-1946)’i de bu gruba dahil etmek olasıdır.
Ancak Wassily Leontief’in yeri başka.
Çünkü Leontief’in ‘girdi-çıktı tablosu’, Sovyet deneyimiyle kapitalizmin ‘liberal’ ve ‘müdahaleci’ biçimleri arasında da bir ‘uyum’a olanak vermekte olduğu gibi ‘savaş ve barış dönemleri’ boyunca bir ‘evrim’ de geçirmektedir.
Öyle ki, Keynes için söylenen ekonomi politiğin ‘nesne’sini değiştirme ünvanı, Leontief için ekonomi politiğin ‘yöntem’ini değiştirme ünvanına dönüşecektir.
O arada, bir tez olsun, bir ara çok dillendirilen ‘İskadinav modeli’nin kuramsal temellerinin Ragnar Frisch tarafından atılmış olduğu ileri sürülebilir.
Demek ki, öyle sıradan ‘üretim fonksiyonu’, ’üretim ekonomisi’, ‘kamu müdahalesi’, ‘planlı ekonomi’ türü terimelerin temelindeki ‘derin kuramsal’ gelişmeleri bilmeden, lâf olsun diye, bu terimleri kullanmanın ‘ekonomi politik’le ilgisi ‘az’dır.
Yani başta ‘Başbakan’ olmak üzere, kimi hükûmet yetkililerinin ‘üretim ekonomisi’ çağrılarının ‘temeli’ yoktur. En azından ‘ulusal’ bir ‘nitelik’ taşımadığı rahatlıkla söylenebilir.
‘İstatistikî’dir de denilebilir.
‘Boş’tur.
Neresine nasıl bakılması gerektiğini açıklamayı sürdürelim o halde.
(Sürecek)
Habip Hamza Erdem