BAKIŞ/GÖRÜŞ/GÖRÜNÜŞ (XXIII)

Türkiye ve dünya gündemindeki gelişmeler hakkındaki fikirleriniz, yayınladığımız izlencelerin bölümleri hakkındaki düşüncelerinizi paylaşabileceğiniz alan.

BAKIŞ/GÖRÜŞ/GÖRÜNÜŞ (XXIII)

İletigönderen Habip Hamza Erdem » Cum Ara 30, 2016 13:25

BAKIŞ/GÖRÜŞ/GÖRÜNÜŞ (XXIII)
Ulusal Coşku
Gumilev ve daha sonra Aleksandr Dugin gibi kimi Avrasyacıların geliştirdikleri bir başka kavram da ‘coşkunluk’ (passionarité)’tur.
Her insan ve ve insan grubunun yeme, içme, gezme, eğlenme gibi bir dizi insanî gereksinmesi şu ya da bu biçimde karşılanıyor olabilir; ama eğer yaşama coşkuları (passionarité) yoksa, yok olmaya mahkûmdurlar.
Gumilev’in görüşlerini buradan alarak ilerleten Dugin ise şöyle yazacaktır:
Tarihin öznesi olmuş tüm ulus kuramları iki grupta toplanabilir : bir bölümü ereksel (téléologique) ve ahiretsel (eschatologique) boyutlar taşır ; ikinciler bunlardan yoksundur.
Birinciler, belli bir ulusun yazgısını tüm tarihsel sürecin yansıması olarak gören etik tarihsel yaklaşımla, utku, yeniden doğuş ya da yerilme ve ortadan kalkmayı tarihin ve onun gizinin bir sonucu olarak değerlendirirler.
İkinciler ise bu ereksellikten uzaktırlar.
Örneğin Rus, Amerikan, Yahudi, İngiliz ulusalcılığı, Alman ırkçılığı açıkça ereksellik içeririr. Polon, Macar, Arap, Sırp, İtalyan ya da Ermeni ulusalcılığı ise ereksellik bakımından edilgendirler.
Birinci grup, veri bir ulusun tarihin öznesi olduğunu ve kendi çevresinde oluşan olayları tarihsel sürecin içeriği olarak görür ve kendi başarısını diğerlerinin yenilgisine bağlar.
İkinci grup, dünyasal bir boyuttan yoksun, kendi çevresinde kendi ulusunun Devleti, özgüllüğü, kültürünün pekişmesiyle yetinir. Bu ikinci grubun yeni paradigma oluşturmaya hiçbir katkısı yoktur
İşte bu nedenle, ‘Coşku’ (Passionarité)larını kaybenden uluslar ölümlerine yaklaşırlar diyor Aleksandr Gelʹevič Dugin (1).
Gumilev ise bu ‘coşku’nun da fiziksel olduğunu ileri sürecektir.
Oluşumlarının başlangıcında halklarda bir ‘coşku patlaması’ olacaktır.
Doğaldır ki, biyosferik enerji azaldığında ‘coşku’ da azalacak ve hatta halklar eriyip yokolabileceklerdir.
Gumilev, bireylerin kristalizatör bir rol oynadıklarını kabul etmez.
Ama, Büyük İskender, Jan d’Ark ya da herhangi bir ‘Ulusal Kahraman’, kendisini aşan kollektif bir enerjinin onda toplanması sonucu ‘kahraman’ olur: passionaria.
Eğer enerji yoksa kahraman da doğmaz.
Passionaria da olabilir alt-passionaria da.
Günümüz Türkiye’sinde bir passionaria var mıdır denilecek olursa.
Ne yazık ki evet, bir passionaria’dan sözedilebilir ama Türkiye’yi gönendirmek için değil, tersine Türkiye Cumhuriyeti’ni ortadan kaldırmak için; sözcüğün tam anlamıyla bir yıkıcı-passionaria (2).
Coğrafî Belirleyicilik
Montesquieu, Bodin ve Herder’den buyana ‘doğal ortam’ın insan ve giderek ‘ethnos’ üzerinde bir belirleyiciliği olduğu bilinir.
Gumilev’e göre, ethnos’un karakteristiğini belirleyen, toprak değil ama fizik, biyoloji ve genetik gibi karasal ve kozmik etkenler bütünüdür.
Tam da bu nedenle, Rusça mestorazvitie (gelişme yeri ya da topogenèse) yerine Almanca Landschaft terimini kullanmaktadır.
Böyle olunca bütüncül bir Avrasya yerine, beş ‘etno-kültrel bölge’ olarak
1° Uzak-Doğu, Çin, Tibet ve Mançurya,
2° Orta Asya (Büyük step),
3° Batı-Asya,
4° Ortodoks din temelinde Bizans kültür alanı olarak Doğu-Avrupa ve
5° Katolik, feodal, roma-cermen kültür alanı olarak Batı sayılabilir (3).
Demeki Avrasya bir bütün değil ama ‘etnogenèse’in doğup geliştiği ve öldüğü bir çevreler bütünü olmaktadır.
Ethnogèse’i de bir halkı türümü olarak tanımlayabiliriz; belli bir zaman için, dil, kültür ve mitoloji aracalığıyla oluşan bir ‘halk’.
Gumilev’in beş bölgesinde ise dört halk türümü var: Karadeniz çevresinde yaşayan endo-öropeen göçebe halklar (scythe), (hunno-sarmate), (mongolo-mandchoue) ve Büyük-Rus (grand-russienne).
Demeki ki, Gumilev’de halkların türümünü belirleyen coğrafyadan çok ‘fizik’tir.
Anımsarsak, V.l. Vernadski, biyo ve jeokimyacı olarak dünyamızın beş katmandan (couche) oluştuğunu ileri sürmekteydi: 1°) Kaya ve sudan oluşan litosfer, 2°) Yaşam katmanı olarak biyosfer, 3°) Hava ve gazlardan oluşan atmosfer, 4°)İnsan etkinliklerinin oluşturduğu teknosfer ve 5°) Düşünce katmanı olarak noosfer.
“Halkların oluşum süreci, diyecektir Gumilev, Vernadski’nin keşfettiği enerjinin, yani biyosfer denilen yaşayan maddelerin enerjisinin belirlediği bir biçimle tamamlanır ve ona bağlıdır”.
Böylece fiziksel ve kimyasal dönüşümler, insanlar ve halkların oluşumuna yolaçmış olacaktır.
Ne de bu da bir ‘Bakış’tır deyip, elçiye zeval olmayacağını anımsatalım.
(Sürecek)
Habip Hamza Erdem
_________
(1) Aleksandr Gelʹevič Dugin, Le prophète de l'eurasisme, Avatar Edition, 2006, p.178
(2) Tarih Devlet-Ulus’tan Ulasal Devlet’e doğru evrilecekken, Türkiye’de ‘Ulus’tan Ümmete’ diye bir coşku yaratılmak istenmektedir. Dahası böylesi bir ‘coşku’nun varlığı yadsınamaz. Bu olguyu görmezden gelmeye ise, güzel Türkçemizle, ‘kendi çalıp kendisi oynamak’ denildiğini anımsatalım.
(3) « Biz soruyu bir başka biçimde soruyoruz, diyor Gumilev ; salt coğrafî ortamın insanları nasıl etkilediği değil, ama sözkonusu insanların kendileri, hangi oranda oranın bir parçası olarak ortaya çıktıklarıdır, ki buna biyosfer diyoruz.” (Id., Этногенез..., p. 37).
Kullanıcı küçük betizi
Habip Hamza Erdem
GM Yazarları
GM Yazarları
 
İletiler: 1627
Kayıt: Cum Haz 26, 2009 20:01

Şu dizine dön: Tartışma ve Fikir Meydanı

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 10 konuk

x