BAKIŞ/GÖRÜŞ/GÖRÜNÜŞ (XXIV)

Türkiye ve dünya gündemindeki gelişmeler hakkındaki fikirleriniz, yayınladığımız izlencelerin bölümleri hakkındaki düşüncelerinizi paylaşabileceğiniz alan.

BAKIŞ/GÖRÜŞ/GÖRÜNÜŞ (XXIV)

İletigönderen Habip Hamza Erdem » Cmt Ara 31, 2016 2:42

BAKIŞ/GÖRÜŞ/GÖRÜNÜŞ (XXIV)
“Sosyodoğasal” Tarih
Gumilev’in tarih anlayışı, gözlemlenebilir tarihsel olguların ‘derin’indeki olguları ortaya çıkarmaya dayanıyor.
Bunun için, tarihe de doğa bilimlerindeki gibi bakmak gerekiyor.
Nasıl bronz, bakırın belli bir sıcaklıkta kalayla alaşımından oluşuyorsa; toplumsal çoşkunun (passionarité) değişik yükseliş dönemlerinde de, yeni etnik alaşımlar (hybridation) olabilir. (Id., Древняя Русь..., р. 77)
Demek ki, entogenez görünürdeki tarihsel süreçten daha derine inmektedir.
Çocuk doğduğu andan itibaren ya da anne sütünü içer içmez ‘etnik kamp’ına girmiş oluyor.
Ne ki, “Ethnos, bir insan topluluğu değil, karmaşık sistemik bir bütündür”.
Oysa klasik Batı biliminde; halk ve ulus politik tanımlamalar, akrabalık, klan ve aşiretler de etnografik tanımlamalar olarak bilinir.
Gumilev’in Etnogenez’i ise M.Ö. 18.yy’dan itibaren Mısır, Hiksos (Arabistan, Ürdün), Hitit (Anadolu)’lerden başlamakta; M.Ö. 3.yy’dan M.S. 8.yy’a Romalılar, Gauller, Helenler ve Persler; M.Ö. 4.yy’dan M.S. 3.yy’a Sarmat’lar, Hunlar, Kouchanes-Sogdiens’ler; M.S. 1.yy’da Gotlar, Slavlar; 6. yy’da Müslüman Araplar, Tibet Boths’ları, Çinliler ve Japonlar; 8. yy’da İspanyollar, Franklar, Saxonlar, İskandinavlar; 11. yy’da Moğol ve Mançurlar, 13.yy’da Litvanlar, Osmanlı Türkleri, Büyük Ruslar ve Etiyopyalılar’ı anlatmaktadır.
Gumilev Etnogenez’i 60 kuşak (yaklaşık 1200-1500 yıllık bir dönem) sürmekte; bu süreç boyunca 1° Yükseliş, 2° Kırılma, 3° Dinginlik, 4° Karanlık ve 5° Ölüm aşamaları geçirmektedir.
Örnek olsun, İsmailiyenler daha yalın bir sistem için çabalarlarken, başarılı olmalarına karşın kendi ethnos’larını savunamadıklarından, toplumsal organizma içinde kanserojen bir tümöre dönüşerek yokoldular (Id., Черная легенда. .., p. 116).
Gumilev kendisinden önceki Nikolaï Fiodorovitch Fiodorov (1829-1903), Vladimir Soloviev (1853-1900), Constantin Tsiolkovski (1857-1935) ve Vladimir Vernadski (1863-1945)’nin ‘kozmizm’ kuramlarının yanısıra Alman Doğa Felsefecileri (Naturphilosophie)’nden de etkilenmiştir.
Anımsarsak, Friedrich Schelling (1775-1854) de, Fichte ve Spinoza’nın görüşlerinden ‘romantik bir sentez’ yapmış ve Dünyanın Ruhu’nu evrenin kendi kendisini yenilemesine (gençleştirmesine) bağlamıştı.
Johann Gottlieb Fichte (1762-1814), « Doğa görünmez düşünce (esprit), düşünce görünmez doğadır » diyordu. « Özne ve nesne, olgu (phénomène) ve kendinde şey, ben ve ben-olmayan ‘Bir’dir ».
Buradan gerek doğanın ve gerekse ‘ben’in kendi kendini yenilemesine ulaşıyordu.
Sistem/sistemizm
Gumilev’in etnogenezi ister istemez ‘sistemizm’i çağrıştırmaktadır: Alt-Etnos/ Süper-Ethnos/Meta-Ethnos.
Kazaklar, Finli halklar, Sibiryalılar ya da Türkik halklar, ya dinsel bir bölünme (schisme) ya da yer değişimi (Landschaft) yüzünden bir ‘küçük grup’ oluştururlar. Ancak kendileri de bir ‘bütünlük’ (alt-sistem) olmalarına karşın, bağlı oldukları sistemik ethnos’unun bütünlüğünü bozmazlar. Bunlar alt-ethnos grubudurlar.
Tarihsel bir yazgı olarak birbirlerine bağlı ethnos’lar grubu ise super-ethnos olarak adlandırılabilir; doğrudan bir etnik birlik oluşturmasalar da bir ‘coşku birliği’nden sözedilebilir.
“Superethnos, ne boyutu ne de gücüne göre değil, etniler-arası yakınlık derecesine göre tanımlanır”.
Gumilev’in bu gruba giren yirmiye yakın super-ethnosu, Toynbee’nin önerdikleriyle benzeşmektedir (1).
Mega-Ethnos’lar ise, etnik sıradüzende en üst basamağı oluşturmaktadırlar. Kültürel benzerlik ve bir ‘ortak bilinç’ etrafında birleşebilen Sovyetik halklar ya da Slavlar buna örnek oluşturmaktadır.
Gumilev’in gruplaması şu ya da bu biçimde eleştirilebilir.
Ancak, ‘birleşmek’ ve bir ‘bütün oluşturmak’ konusunda, tarihsel/kuramsal çaba gösteren bir ‘düşünür’ olarak Gumilev’in, ‘ayrılmak’ ve ‘parçalanmak’ konusunda yırtınanlara anlatacak çok şeyi olduğu söylenebilir.
(Sürecek)
Habip Hamza Erdem
(1) Arnold Joseph Toynbee (1889-1975) ve James Burke (1936- ) gibi tarihçiler, uygarlıkların gelişip dağılmasını ekonomik nedenlerle açıklamaya çalışmışlardır. Sözgelimi Roma İmparatorluğu’nun parçalanmasını sağlam bir bütçeyi yapıp uygulayacak kurumların yokluğuna bağlamışlardır.
Alfred Colling (1902-1981) Roma’da faizin yasaklanması ama İstanbul’da serbest bırakılmasının etkilerini ileri sürecektir.
Türkiye’deki tarihçileri etkileyen Henri Pirenne (1862-1935) ise, Akdeniz ticaret yollarının Hun ve Perslerce kesilmiş olması tezini Batı’nın ‘çöküş’üne dayanak olarak gösterecektir. Bu ‘Ticaret Yolu’ tezi bugün de çokca dillendirilmektedir.
Oysa, söz İmparatorlukların dağılmasına geldikte ; düşüş (chute) yada çöküş (déclin) terimi de önem kazanır.
Düşüş daha çok askerî bir terim, çöküş de ekonomik bir terimdir.
Dönemin yazarlarından Végèce (Publius Flavius Vegetius Renatus) daha çok askerî taktikleri ele alan bir yapıt bırakmıştır.
Radovan Richta (1924-1983), Doğu’dan gelen barbar süvarilerinin ‘üzengi’ kullanmasını öne çıkarır ; Edward Gibbon (1737-1794), ‘uygarlık erdemi’ (vertu civique) aşınmasına dikkat çeker.
Peter Hearter (1960- ), Fırat’ın doğusunda bulunan Sasanidler’in kendi aralarındaki ‘bağ’ (cohésion)’ın önemine dikkat çeker. Ki, bu ‘bağ’ daha sonra ‘uluslaşma’ kavramının oluşmasında özgül bir yer edinecektir.
Kullanıcı küçük betizi
Habip Hamza Erdem
GM Yazarları
GM Yazarları
 
İletiler: 1627
Kayıt: Cum Haz 26, 2009 20:01

Şu dizine dön: Tartışma ve Fikir Meydanı

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 8 konuk

x