BAKIŞ/GÖRÜŞ/GÖRÜNÜŞ (XXVII)
Ekonominin Amerikancası
29 Bunalımı Amerikan Ekonomisi’ni öyle vurmuştu ki, ‘Devlet Müdahalesi’nden başka seçenek bırakmadı, hem de ‘planlı’.
İşadamı Alfred Cowles (1891-1984), 1932 yılında, kendi adıyla bir Vakıf kurarak (Cowles Foundations for Research in Economics) ekonomik araştırmalara yöneldi.
Colorado’da kurulan ‘vakıf’, 1939 yılında Chicago Üniversetisine (Cowles Commission for Research in Economics) 1955 yılında da Yale Üniverstisi’ne taşındı.
Ancak İkinci Dünya Savaşı başladığından, Cowles Komisyonu’nun başına Tjalling C. Koopmans geçecek ve ‘ekonominin reel planlamasını’ önerecektir.
Böylece bir yandan ‘sosyalist hesap’ ve Leontief’in ‘Girdi-Çıktı Tablosu’, öte yandan da otuzlu yılların Keynezyen Devlet’in macroeconometri’sinde direnen Trygve Haavelmo ve Lawrence Klein’in çalışmaları birlikte sürdürülecektir.
Ne var ki, savaş biter bitmez, bu kez ‘Amerikan Düşüncesi’ni geliştirip yaygınlaştırmak için Kaliforniya’da RAND Coproration kurulacak ve orada artık ekonomistlerin yanısıra işadamı, asker ve politikacılar da olacaktır.
Bunlar arasında, zamanla tanıdık isimler de olmayacak değildir: Lewis Libby (Dick Cheney’in danışmanı); Pascal Lamy (RAND’ın Avrupa sorumlusu, Dünya Ticaret Örgütü OMC’nin başkanı) ; Paul O’Neill (Oğul Bush’un hazine bakanı) ; Condoleezza Rice (Oğul Bush’un Dış İşleri Bakanı); Donald Rumsfeld (Oğul Bush’un Savunma Bakanı) ; Francis Fukuyama (Tarihin Sonu’nun yazarı) Zalmay Khalilzad (ABD’nin Irak Büyükelçisi); John von Neumann (Atom Bombasının kâşiflerinden); Richard Bellman (Dinamik programlamanın kâşifi); John Forbes Nash ( Nobel Ekonomi Ödüllü).
İşte bu RAND co. Amerikan ekonomisini ‘Savaş Ekonomisi’nden ‘Gönenç Ekonomisi’ne geçirirken, ABD’nin dünya üzerinde ideolojik, politik ve kültürel egemenliğini sağlayıcı araçlar da geliştirecektir.
Böylece ‘Keynezyen Devrim’, ‘Genel Denge’ ve ‘Oyun Kuramı’ ekonomi politiğin olmazsa olmazı olacak ve Küçük Amerika olmak isteyen ülkelerin ‘Küçük Ekonomistler’i de kumda oynayıp ‘kuram’ geliştireceklerdir.
‘Model’ ve ‘Modelleştirme’ modası böylece başlayacaktır.
Kuşkusuz ‘Model Kavramı’nın çok farklı anlamları da var (Alain Badiou); ancak bu Amerikancı ‘model’, ‘kuramın modelle dillendirilmesi’ anlamında olacak, kuram’a gönderme yaptığı için de ‘göndermeli’ (référentielle) modeller olacaklardır.
Daha açık söylenişiyle; ‘ekonomik gerçekliği’ değil ‘kuramın gerçekliği’ni kanıtlamaya yönelik olacaklardır.
O arada Cybernetik de bulunacak, informatik, matematik derken, ekonomistlerin ayakları tümden yerden kesilecektir.
Sözgelimi, ‘Chicago Okulu’ bir kuram geliştirmişse, onun Türkiye ‘model’ini kurmaya çalışan ekonomist hiçbir zaman ‘Türkiye gerçekliği’nin anlayamayacaktır.
Kuram var Kuram var
Doğru söylenişiyle ‘Kuram var kuramcık var’ denilebilir.
Sovyet Devrimi’nin hemen başında, Sovyet ekonomistleri arasında, Marksist bir ‘ekonomi kuramı’ var mı yok mu tartışması yapılmış ve NEP ile birlikte, ‘Kuramsız ölçme teknikleri’ne yönelinmişti.
Kamu müdahalesi amacıyla bolca istatistik toplanmış, kuram bir yana konulmuştu.
Ancak RAND co.nun başında bulunduğu dönemde (1947-1958) Koopmans ise ‘kuramın gerçeği yansıtacağı’ tezini savunuyordu. Şu koşulla ki hem varyasımlar ‘gerçekçi’ olmalı ve hem de ‘model’ ekonomi politikalarını yönledirme yeterliğinde olmalıdır.
İşte bu dönemde Leontief de Koopmans’ı destekleyecektir.
Neden Leontief üzerinde bu denli durduğumuza gelince; Leontief her ne kadar Cowles Komisyonuna yakın duruyorsa da, daha çok Ameriakan Hava Gücüyle çalışmakta ve kendi ‘laboratuvar’ını kurmaktadır.
Bir yandan ekonomik gelişmeyi ‘inceleme’ yöntemleri ve onu ‘planlama yöntemleri’ üzerinde çalışırken öte yandan da onun ‘yapısal değişim’ini araştırmaktaydı.
Böylece ‘göndermeci’ (référentielle) yaklaşımla kendi ‘girdi-çıktı tablosu’nu bütünleştirmeye çalışıyordu.
Çünkü Amerika’ya gelmeden önce ‘kuramsal’ çalışmalar yapmasına karşın, Amerika’da ‘kuramsız’ çalışmalar yapmak zorunda kalmıştı. Şimdi Leontief 1° (zaman serileri, korelasyon vb) eski istatistiksel yöntemleri terkediyor; 2° Ekonomi ve diğer bilimler arasında ‘karşılıklı bağımlılık’ kuramını benimsiyor; 3° matematiksel formalizmle kendi ‘genel karşılıklı bağımlılık’ kuramını ileri sürüyor ve 4° Bu formalizmden somut ölçümler çıkarmaya çabalıyordu.
Böylece genç Tinbergen’in ‘planlama yöntemi’ne öncülük ediyordu.
Doğrudan kendisi söylemese de ‘ulusal ekonomik hesaplama yöntemi’ne yönelmiş oluyordu.
Uzun sözün kısası, Leontief’i bizim açımızdan Leontief yapan, onun ‘Ulusal Ekonomi’nin hem kuram ve hem de istatistiksel/matematiksel/ekonometrik ‘model’ini kurmuş olmasıdır.
Kendisinden sonra Tinbergen’in ‘Ulusal ekonomi’yi ‘planlama’ konusundaki çalışmaları, ‘ekonomi politik’i ulusun hizmetinde bir ‘bilim’ yapmaya yönlendirecektir denilebilir.
Kaldı ki, ‘Model’ terimini, ilk kez, Leontief daha 1928 yılından itibaren kullanmaya başlayacak; 1937’de Walrasçı ‘durağan denge’ modelleri kuracak ve Amerika’da iken de planlanabilir ‘ulusal ekonomi’ modeli geliştirecektir.
Keynes’in ‘büyülü istatistikler’ diye küçümsediği Tinbergen’in ‘planlama’ çalışmalarına karşın, ‘büyülü büyüklükler’ diye nitelendirebileceğimiz ‘Keynezyen terim’lerin ‘ulusal ekonomi’yi açıklamaktan ne denli uzak olduklarını post-keynezyen modellerin bolluğundan anlamak olasıdır diyerek bu bölümü sonlandıralım.
Habip Hamza Erdem