Bana zalimi anlatmayın.
Aç köpekler gibi saldırdılar yurduma, kadınıma, kızıma. Taşla kovaladık, sopayla, çıplak ayakla kovaladık binbir zorlukla. Yurduma giren mi zalim, şimdi koynunda yatan mı?
Bana zalimi anlatmayın.
Irak’ta 2 milyon insanı öldürdüler, bir o kadarını dul, bir o kadarını öksüz bıraktılar. Irak’a giren mi zalim, canını vermeden vatanını teslim eden mi?
Bana zalimi anlatmayın.
Ebu Garib’de kadınların, kızların, erkeklerin ırzına geçtiler. Irza geçenler mi zalim, gıkını bile çıkarmadan seyredenler mi?
Bana zalimi anlatmayın.
Libya’yı bombalayanlar, Kaddafi’yi canice katledenler mi zalim, televizyon ekranlarında rahat koltuklarında oturup cinayet izleyenler mi?
Bana zalimi anlatmayın.
Medyada bütün değerlerimizi ayaklar altına alanlar mı zalim, tepksizce bunları seyredip gece geğire geğire yatanlar mı?
Şimdi bana zalimi anlatın.
Deyin ki; yüreğinde hiçbir sızı olmaksızın yurda, insana, halka, kültüre, sosyal yapıya tecavüz edenler, bunlarla işbirliği yapanlar ve tüm bunları tepkisizce, umursamazca seyredenlerin tümü zalim.
Birisinin aldanmış olması için gerçeği bilmemesi gerekir. Bilinmeyen nedir? Atatürk’ün bu vatanı kurtardığı mı? Batının zalim olduğu mu? Bunları herkes biliyor. Doğruları yapmanın, kişilikli ve onurlu bir duruş sergilemenin bedeli vardır. Bu bedel aileden başlayarak bütün toplum katmanlarınca doğruyu söyleyene ödetilir. Bu bedel ağır geldiği için doğruları söylemek insanların işine gelmez. Gerçek bütün çıplaklığı ile ortadayken aldanmak diye bir şey söz konusu değildir. Sadece “işine gelmemek” vardır.
Şölen Can Evin