Bankalarını Satan Bir Toplum, Milletten Sayılmaz!
Bana bir ülkenin parasının kontrolünü verin, yasaları kimin yaptığı umurumda değil. (Baron M.A. Rothschild)
Işık Kansu, olayı Prof. Dr. Sina Akşin’den dinlemiş 1 . S. Akşin’e aktaran ise tanınmış bir bilim insanı… İstanbul'da bir iş yemeği... Yemeğe Amerikalı bir işadamı da davetli. Soruyorlar Amerikalıya, "Irak'ta ne işiniz var sizin" diye. Hiç düşünmeden yanıtlıyor: "Biz, ulusal çıkarlarımız gereği oradayız." Verilen karşılık, ister istemez bir başka soruyu getiriyor peşinden: "İyi de, biz Türklere diyorsunuz ki, 'Ulus devletin zamanı geçti. Vazgeçin bu sevdadan'. Ama kendi ulusal çıkarlarınız söz konusu olunca, onları koruyup kollamayı çok iyi biliyorsunuz. Bu bir çelişki sayılmaz mı?" Amerikalı işadamı hiç çekinmeden "Siz millet değilsiniz ki" deyiveriyor. Karşısındakilerin kaşlarının çatıldığını görünce de ekliyor: "Bankalarını yabancılara satan bir toplum, milletten sayılmaz!"
Amerikalı doğruyu söylüyor, Gerçek bu!... Ne var ki, son onbeş yılda dışardan ABD ve AB, içerden bunların ortakları, bankalarımızı sattırmak için ellerinden geleni yaptılar.
***
Peki sonuç ne oldu? Trajik sonucu İstanbul Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler Odası’nın yayınladığı "Türk Bankacılık Sisteminde Yabancılaşma" adlı rapordan öğrenebiliyoruz: Bankacılığımız tamamen yabancılaştı. 2001’den bu yana, küresel şirketler 21 Türk bankasını satın aldı ya da ortak oldu. Mevcut 49 bankadan 37'sinde yabancıların hissesi var artık. Son 12 yılda yabancı kârı 17 milyar doları aştı. Bankacılık sisteminde yabancıların toplamdaki payı yüzde 25'lere yaklaşırken, Borsa İstanbul'un yabancı hisse sahiplik oranına göre yüzde 42'yi geçti.
Küresel dev bankaların Türk bankalarını satın almalarındaki etkenlerin başında yüksek büyüme ivmesine ulaşılması oldu. Türkiye'de patlayan kredi talebinin yanı sıra, kredi kartı gibi henüz bakir olan ve büyük potansiyele sahip ciddi kâr getiren alanlardan elde edilen gelirler sayesinde bankalar hızla büyüdü.
Aynı rapora göre, yüksek banka ücretlerinin de desteği ile yabancılar Türk finans sektörüne yaptıkları yatırımların sonucunda adeta ihya oldular. Ağırlıklı olarak 2005'ten sonra gerçekleşen satın almalar sonrasında yabancı ortakların elde ettikleri kâr 15 bankada 17.2 milyar dolara çıkarak, konulan sermayeye yaklaştı. Yabancı ortakların 20.5 milyar dolar vererek aldıkları banka paylarının bugünkü karşılığı ise yaklaşık 27 milyar doları buldu.
***
Rapor asıl can alıcı olan konuya da değiniyor: Bankaların yabancıların eline geçmesinin sakıncaları!…
Bankaların önemli bölümünün yabancıların yönetimine geçmesi finans sektörünü, dolayısıyla Türkiye ekonomisini ciddi tehlikeler altına sokmuştur. Başlıca riskler şunlardır:
1) Sermaye kaçışı, kâr transferi benzeri hareketlerle cari açığı artırma,
2) Birlikte hareket ederek manipülasyona zemin oluşturabilme,
3) Kamu bankalarının hisselerinin satın alınmasıyla, sosyal devlet ilkesinin aksine olarak sadece kârlı alanlara yatırım yapılması,
4) Bankaların olası krizlerde yalnızca kendi ülkelerinin menfaatlerini gözetmesi,
5) Kârlı bireysel kredilere bonkör, küçük işletmelere açılan kredilere cimri davranılması, sadece kredibilitesi yüksek müşterilerin gözetilmesi."
İstanbul Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler Odası Başkanı Başkanı Yahya Arıkan ise şu değerlendirmeyi yaptı: Türkiye'de bankacılık sistemi, aslında özelleşmedi, kelimenin tam anlamıyla yabancılaştı. Yabancıların sistemdeki payının bu denli yükselmesi piyasalarda olası manipülasyonlara zemin hazırladı, daha birçok tehlikeyi beraberinde getirmektedir. Transfer edilen kârlar cari açığı olumsuz etkiliyor. Gelişmiş batı ülkelerinde bu oranlarda bir yabancılaşma görmek mümkün değil 2 .
***
Bu konu hakkında, daha önce ben de yazılar kaleme aldım. Bundan on yıl kadar önce yayınladığım bir yazımda 3 “bankaların yabancıların eline geçmesinin tehlikeleri”ni bir bir açıkladım. Aşağıda başlık olarak sıralıyorum:
1) Yabancıya banka satışı merdiveni itme stratejisinin bir uygulamasıdır.
2) Banka satışıyla ekonomi yabancıların kontrolüne girer.
3) Türkiye hakkındaki gizli bilgiler yabancı güçlerin eline geçer.
4) Yabancılaşma bütün ekonomiye yayılır.
5) Yabancı bankalar ulusal politikaları engeller.
6) Yabancı sermayeli bankalar ulusal şirketleri dışlar.
7) Yabancı bankalar KOBİ’lere hizmet vermekten kaçınır.
8) Millî kaynaklar yabancı ülkelere akar.
9) Bankacılık döviz geliri sağlamayan bir sektördür.
10) Yabancı banka kriz çıkınca ülkeden kaçar, mevcut krizi büyütür.
11) Bankacılık sistemi oligopole dönüşür.
12) Yabancı bankalar borçlanma eğilimini artırır.
13) Daha başka olumsuz etkiler de vardır.
***
Değerli okur!
Böylesine geniş, dış kaynaklı zarar ve yıkımlara maruz kalan bir ekonomi, Amerikalının dediği gibi, millî olabilir mi?
Daha kötüsü, böyle bir ekonomi, böyle bir toplum ayakta kalabilir mi?
1 Cumhuriyet, 3.11.2007.
2 http://www.odatv.com, 11.5.2014
3 Cihan Dura, “Bankaların Yabancıların Eline Geçmesi Neden Tehlikelidir?” http://cihandura.com/ekonomi-yazilari/17-bankalarin-yabancilarin-elne-gecmes-neden-tehlkeldr.html
Prof. Dr. Cihan DURA, 18 Mayıs 2014