Banu AVAR'ın konferansta değindiği köşe yazısını eklemek istedim. "Postmodern Türk Aydını" nasıl oluyormuş, kayıtlara geçsin 
Şakir Bey'in iklimiRAHMETLİ Şakir ve Nejat Eczacıbaşı bir iklim yarattılar.
Ben ve benim gibi pek çok şanslı, hevesli genç insan bu iklimde büyüdü.Festival olmasaydı, o festivalde liseli bir ergen olarak
Herbie Hancock'u dinlemeseydim, merakımın peşinden
Amerikan Konsolosluğu'nun
Tepebaşı'ndaki kütüphanesine koşmasaydım, orada
Downbeat ve
Rolling Stone dergilerini,
Lester Bangs ve
Greil Marcus gibi büyük müzik yazarlarını keşfetmeseydim hayatım bugünkü gibi şekillenebilir miydi?
Eczacıbaşı ailesinin himayesindeki
İstanbul Kültür ve Sanat Vakfı olmasaydı
Bob Dylan'dan
Miles Davis'e,
Nick Cave'den
Patti Smith'e kadar yüzlerce ismi kim getirecekti İstanbul'a?
Kimse uğraşmazdı, vallahi de uğraşmazdı, billahi de uğraşmazdı.
Ya filmler? O cânım
“Sinema Günleri” olmasaydı nereden bulup seyredecektik o yıllarda mesela
Pier Paolo Pasolini'yi?
Sayelerinde
“download” edebildik zihnimize o filmleri.
* * *Kolay işler değil bunlar.
Joan Baez ikna edilene kadar bu ülkeye gelip konser veren ünlü sayısı belli.
Baez gelince Dylan gelmeye ikna oldu, o olunca
Laurie Anderson ikna oldu, o
Lou Reed'i ikna etti, o
Patti'yi...
“Bu sahnede Dylan çaldı, Miles çaldı” dediğinde
“Ben de gelirim o zaman” diyenlerin sayısı arttı.
“Eskiden buralar hep dutluktu...” muhabbetine girmeyelim fakat
İKSV olmasaydı bunların hiçbiri olmazdı.
Nejat Bey olmasaydı,
Şakir Bey olmasaydı, başkasını bilmem ama azından ben başka bir adam olurdum.
Festivalin açtığı müzik şemsiyesinin altında soluklandık, 1980'lerin ortalarında bile çorak olan kültür ortamında nefes alıp verebildik.
Düşünün, yoksa o yılların en büyük konseri Örovizyon birincisi, dönemin milli damat adayı
Johnny Logan!
Şakir Bey'in müzik şemsiyesinin ötesinde bir etki alanı vardı kuşkusuz.
Tek tek sayması zor...
Vefat haberinin altındaki okuyucu yorumlarını okudum farklı gazetelerin web sayfalarında.
Kimi
“Sayende Sinematek'te Potemkin Zırhlısı'nı seyrettim” diye şükranlarını sunuyordu, kimi fotoğraflarının yeterince tanınmadığına isyan ediyordu.
Bir hayata sığdığına inanmak zor.
* * *Şakir Bey'i bugün
Teşvikiye'den kalabalık olacağını tahmin ettiğim bir buluşmayla uğurlayacağız.
“Yeri doldurulamayacak...” diye başlayan cümleler bitik/klasiktir, içi boşaltılmıştır.
Fakat bazen hayat öyle bir durumda yakalıyor ki insanı o klişe ete kemiğe bürünüyor; hadi gel de doldur bakalım Şakir Bey'in yerini.
Geride bıraktığı güçlü miras, yani Vakıf, yıllarını verdiği yeni, güzel binasında emniyette.
Ağabeyi ile yarattığı iklimde büyüyenler eminim Şakir Bey'i mutlu edecek kadar çalışkan olacaktır.
Ailesine ve başta
Görgün Taner olmak üzere Vakıf'taki dostlarıma sabır dilerim.
Şakir Bey'i bir kadeh şarapla, çektiği fotoğraflara bakıp,
Miles Davis dinleyerek andım; bu kıymetli büyüğümü özleyeceğim.
Kanat ATKAYA, 26 Ocak 2010 - İm (Kod): Tümünü seç
http://hurarsiv.hurriyet.com.tr/goster/haber.aspx?id=13589099&yazarid=25&tarih=2010-01-26