Banu AVAR Konferansı -14 Mart 2010 Frankfurt (GM Çekim)

(Basın Açıklaması-Röportaj-Konferans-Panel)

Mühim basın açıklamalarının, çeşitli röportajların, Türkiye ve dünya gündemi ile ilgili konferanslar ve paneller (açık oturum) bu bölümdedir.

Banu AVAR Konferansı -14 Mart 2010 Frankfurt (GM Çekim)

İletigönderen Türk-Kan » Çrş Mar 24, 2010 23:58

Sevgili kardeşim!

Seni tuzağa düşürmelerine izin verme. Vereceklerinden çok alacakları vardır onların. Önce ruhuna el koyarlar, kimliğine, emeğine... Ne kadar iyi köle olursan ol fark etmez. İşlerine yaradığın sürece varsın! İlk işten atılacak olansın. Ama bu millet bu bayrak bu vatan senin! Bilgin bereketlenecek; emeğin uranyum, altın, petrolle geri dönecek, fabrikaların saat gibi çalışacak ve milletin tok ve mutlu olacaktır!... Sen bu yolun yolcusu ol, bil ki gerçek zenginlik mutluluk ve bereket seni mutlaka bulacaktır.

Banu AVAR




Banu AVAR Konferansı 14 Mart 2010
Hessen Atatürkçü Düşünce Derneği, Frankfurt-Almanya

İzle

Güncel Meydan çekimidir. Amatörlüğümüz, hatalarımız affola. Ses kalitesi çok iyi değildir, yüksek sesle dinleyiniz.


[BBvideo 640,480]http://tr.sevenload.com/pl/0z3omma/500x408/swf[/BBvideo]




İndir: :arrow:

Banu AVAR Konferansı - 14 Mart 2010 (1)
Banu AVAR Konferansı - 14 Mart 2010 (2)
Banu AVAR Konferansı - 14 Mart 2010 (3)


Rar - Şifresi: guncelmeydan



Hessen Atatürkçü Düşünce Derneği'ne teşekkür ederiz.


Desteklerinden ötürü sevgili Banu AVAR'a teşekkür ederiz.
Türk Genci, devrimlerin ve cumhuriyetin sahibi ve bekçisidir. Bunların gereğine, doğruluğuna herkesten çok inanmıştır. Yönetim biçimini ve devrimleri benimsemiştir.

Bunları güçsüz düşürecek en küçük ya da en büyük bir kıpırtı ve bir davranış duydu mu, "Bu ülkenin polisi vardır, jandarması vardır, ordusu vardır, adalet örgütü vardır" demeyecektir. Elle, taşla, sopa ve silahla; nesi varsa onunla kendi yapıtını koruyacaktır.
Kullanıcı küçük betizi
Türk-Kan
Kuvva-i Milliye
 
İletiler: 6735
Kayıt: Pzt Şub 19, 2007 20:56

Re: Banu AVAR Konferansı -14 Mart 2010 Frankfurt (GM Çekim)

İletigönderen kush » Prş Mar 25, 2010 0:15

tesekkürler
kalbinizdeki vatan ve bayrak sevgisine selamım olsun!

ya istiklal ya ölüm!

Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda, mevcuttur!
K. ATATÜRK 20 Ekim 1927
Kullanıcı küçük betizi
kush
Üye
Üye
 
İletiler: 905
Kayıt: Çrş Ara 12, 2007 1:49

Re: Banu AVAR Konferansı -14 Mart 2010 Frankfurt (GM Çekim)

İletigönderen Türk-Kan » Prş Mar 25, 2010 1:44

Resim

“Nobel şerefsiz bir ödüldür”

FRANKFURT Atatürkçü Düşünce Derneği’nin gazeteci yazar Banu Avar’ın konuşmacı olarak katıldığı konferans düzenledi. Gündemdeki siyasi gelişmeleri değerlendiren Avar, Nobel ödülünün sadece kendi ülkelerinde muhalif olanlara verildiğini belirtti ve “Nobel şerefsiz bir ödüldür” diye konuştu.

“Amerika, komünizme karşı yıllarca gerici akımları destekledi” diyen Avar, 1991’deki Körfez Savaşı’nda Amerika’nın bilerek Saddam’a engel olmadığını dile getirdi. Türkiye’de binlerce yabancı ajan olduğunu belirten Avar, “Ülkemizi bizden iyi biliyorlar. Türkiye maalesef yabancı büyükelçiler tarafından yönetiliyor” diye konuştu. Atatürkçü Düşünce Derneği Başkanı Mahmut Telli ise, 11 Eylül 2001’deki saldırının Amerika’nın Ortadoğu’ya girmesine sebep olduğunu belirtti.


Hayri TAYÇU / FRANKFURT

İm (Kod): Tümünü seç
http://www.sabah.de/tr/nobel-serefsiz-bir-oduldur.html
Türk Genci, devrimlerin ve cumhuriyetin sahibi ve bekçisidir. Bunların gereğine, doğruluğuna herkesten çok inanmıştır. Yönetim biçimini ve devrimleri benimsemiştir.

Bunları güçsüz düşürecek en küçük ya da en büyük bir kıpırtı ve bir davranış duydu mu, "Bu ülkenin polisi vardır, jandarması vardır, ordusu vardır, adalet örgütü vardır" demeyecektir. Elle, taşla, sopa ve silahla; nesi varsa onunla kendi yapıtını koruyacaktır.
Kullanıcı küçük betizi
Türk-Kan
Kuvva-i Milliye
 
İletiler: 6735
Kayıt: Pzt Şub 19, 2007 20:56

Re: Banu AVAR Konferansı -14 Mart 2010 Frankfurt (GM Çekim)

İletigönderen sair » Prş Mar 25, 2010 2:11

Simdi konu 1- 80 kusur kisi izlemis su ana kadar yorum yok..acinacak bir durum..2-Ilk 5 dakika iicnde icinde Abd den bahsediyor ..ben bu yuzden durdurup videoyu hemen elestiri koymak istedim..Kizilderelilerin alkolik yapilmasi yani tarihe dayali varsayimlar icin birsey diyemiyecegim fakat ben sahsen kizilderelilerle abd icinde cok yakin olan bir sahisim ..Oklahama , Nort dakota, arizona, New meksiko bolgeleri basta olmak uzere bir Tirci olarak Abd nin her bolgesinde defalarca bulundum.Evet alkoliklerde var ama temel sorunlari ekonomik ve hatta gay olanlarini gordum:((( issizligin had safhada oldugu kirsal yorelerde yasiyorlar..((( 2-Ucurumdan kopek atma meselesi!! hangi yuzyildan bhahsediyor hangi tarihten ama?? burada hayvan haklari son derece ileri duzeyde hemen hemen her ailenin bir hayvani var sahsen benim 2 sus koegim var 7 adetti bir ara :((..
Bu hikayeyi hic duymadim hatta ve hatta salonda bazi sahislar hepsiiiiiiiii degil diy eitiraz ediyor..bence cogunlugu degildir istisnalard akaideyi bozmaz..simdi ben Abd li degilim olsam burda ne isim olur sadece bazi ileri uc mititarist gorusleri duzeltmek amaciyla bilgilendiriyorum
Kullanıcı küçük betizi
sair
Üye
Üye
 
İletiler: 104
Kayıt: Cum Kas 27, 2009 20:49

Re: Banu AVAR Konferansı -14 Mart 2010 Frankfurt (GM Çekim)

İletigönderen CnKymn » Prş Mar 25, 2010 4:18

Paylaşım için çok teşekkürler. Her zamanki gibi çok doğru noktaların altını çizmiş Banu hanım. Kendisini yine ayakta alkışlıyorum. O kadar haklı ki... Önerdiği 2 kitabı da en kısa zamanda edinmeyi düşünüyorum.
Kullanıcı küçük betizi
CnKymn
Üye
Üye
 
İletiler: 1
Kayıt: Prş Mar 25, 2010 4:14

Re: Banu AVAR Konferansı -14 Mart 2010 Frankfurt (GM Çekim)

İletigönderen Albay Reşat Bey » Prş Mar 25, 2010 12:15

Teşekkür ederim.
Kullanıcı küçük betizi
Albay Reşat Bey
Üye
Üye
 
İletiler: 22
Kayıt: Sal Mar 09, 2010 18:52

Re: Banu AVAR Konferansı -14 Mart 2010 Frankfurt (GM Çekim)

İletigönderen Oğuz Kağan » Prş Mar 25, 2010 19:02

Teşekkür ederim Türk-Kan.
Namık KEMAL:
"Vatanın bağrına düşman dayamış hançerini,
Yok mudur kurtaracak bahtı kara maderini?"


Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK:
"Vatanın bağrına düşman dayasın hançerini,
Bulunur kurtaracak bahtı kara maderini."



http://www.guncelmeydan.com/pano/tayyip-erdogan-a-gonderilen-cfr-muhtirasi-kuresel-ihale-t18169.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/abd-disisleri-abdullah-gul-u-biz-yetistirdik-t23656.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/dun-malta-surgunleri-vahdettin-bugun-ergenekon-tayyip-t18151.html

KAÇAMAYACAKSINIZ!
Kullanıcı küçük betizi
Oğuz Kağan
Genel Yetkili
Genel Yetkili
 
İletiler: 12355
Kayıt: Sal Oca 27, 2009 23:04
Konum: Ya İstiklâl, Ya Ölüm!

Re: Banu AVAR Konferansı -14 Mart 2010 Frankfurt (GM Çekim)

İletigönderen gerçeği arayan » Prş Mar 25, 2010 21:14

sair yazdı:Simdi konu 1- 80 kusur kisi izlemis su ana kadar yorum yok..acinacak bir durum..2-Ilk 5 dakika iicnde icinde Abd den bahsediyor ..ben bu yuzden durdurup videoyu hemen elestiri koymak istedim..Kizilderelilerin alkolik yapilmasi yani tarihe dayali varsayimlar icin birsey diyemiyecegim fakat ben sahsen kizilderelilerle abd icinde cok yakin olan bir sahisim ..Oklahama , Nort dakota, arizona, New meksiko bolgeleri basta olmak uzere bir Tirci olarak Abd nin her bolgesinde defalarca bulundum.Evet alkoliklerde var ama temel sorunlari ekonomik ve hatta gay olanlarini gordum:((( issizligin had safhada oldugu kirsal yorelerde yasiyorlar..((( 2-Ucurumdan kopek atma meselesi!! hangi yuzyildan bhahsediyor hangi tarihten ama?? burada hayvan haklari son derece ileri duzeyde hemen hemen her ailenin bir hayvani var sahsen benim 2 sus koegim var 7 adetti bir ara :((..
Bu hikayeyi hic duymadim hatta ve hatta salonda bazi sahislar hepsiiiiiiiii degil diy eitiraz ediyor..bence cogunlugu degildir istisnalard akaideyi bozmaz..simdi ben Abd li degilim olsam burda ne isim olur sadece bazi ileri uc mititarist gorusleri duzeltmek amaciyla bilgilendiriyorum


ABD bugün kendi içinde iyi kötü demokratik bir ülke sayılır. Zorbalığı ve gaddarlığı tamamen dışarı yönelik. Halbuki kuruluş döneminde sözümona bütün dünyada eşitlik, özgürlük gibi büyük idealleri vardı.

Kızılderili soykırımı bir gerçektir. Ben Kuzey Amerika’da bu rakamı 40-50 milyon diye biliyordum. Kızılderililerin önemli bir bölümü beyaz adamın kısmen kasıtlı, kısmet istemeden bulaştırdığı hastalıklardan öldü. Fakat büyük bir bölümü de, sudan ve suni bahanelerle köy kasaba basılarak kadın çoluk çocuk demeden resmen takır takır tarandı, katledildi. Sonradan da bu Kızılderili katliamları Hollywood filmleriyle romantize edildi. Sanki karşılıklı bir savaş varmış, bütün mesele bundan ibaretmiş gibi. Geriye kalanlar ise, özellikle de çocuklar, küçük yaşlardan ailelerinden ayrılarak yatılı okullarda hristiyan kültürüyle köleleştirildi, kimliklerinden arındırıldı.

Siz bakmayın bugüne veya Hollywood filmlerine, bu çok büyük bir trajedidir. Bunları dürüst Amerikalı tarihçiler ve bilim adamları anlatıyor. 40 küsür milyon kızılderiliden geriye ne kadar kaldı bugün?

Hayvan katliamlarına gelince. ABD’de aç gözlü ve kanun tanımaz beyaz adamın gelişinden sonra Kızılderililerin yanında tabi ki büyük hayvan katliamları da yaşandı. Başta ayılar, kurtlar ve bizonlar… milyonlarcası katledildi. Bütün bu hayvanların soyu tükenme noktasına geldi, sonra tek tük parklarda korunma altına alındılar.

Alkol meselesine gelince. Güney Amerika kızılderilileri arasında da alkol çok önemli bir sorun. İlginçtir, Kızılderililerin çoğunda beyaz adamdaki gibi alkolü sindirmeye yarayan bir enzim yok. Bu enzimin olmaması nedeniyle alkolden çok zarar görüyor, ve çok çabuk alkolik oluyorlar. Alkol bağımlılığı onlar için adeta eroin gibi. Beyaz adam da tabi ki bunu çok iyi kullanmış, ama kendi kendine alkolik olanlar da var.
Kullanıcı küçük betizi
gerçeği arayan
Üye
Üye
 
İletiler: 55
Kayıt: Pzt Oca 18, 2010 22:56

Re: Banu AVAR Konferansı -14 Mart 2010 Frankfurt (GM Çekim)

İletigönderen Yaprak » Prş Mar 25, 2010 23:40

Tesekkur ederim.
Kullanıcı küçük betizi
Yaprak
Üye
Üye
 
İletiler: 49
Kayıt: Pzr Şub 07, 2010 3:31

Re: Banu AVAR Konferansı -14 Mart 2010 Frankfurt (GM Çekim)

İletigönderen istanbul.ap » Cum Mar 26, 2010 1:42

Görüntünün içeriğiyle ilgili yorum yapmadan önce; ben bu konferans için bir alt yazı hazırlayabilirim. Hatta "Audacity" ile elimden gelirse sesi de temizlemeye çalışırım. Müsaitken, yarar sağlamak adına.

İyi günler.
Kullanıcı küçük betizi
istanbul.ap
Üye
Üye
 
İletiler: 12
Kayıt: Cmt Ara 19, 2009 16:57

Re: Banu AVAR Konferansı -14 Mart 2010 Frankfurt (GM Çekim)

İletigönderen sair » Cum Mar 26, 2010 2:57

GERCEGI ARAYAN rumuzlu arkadas yanittir
Bendeniz Kurtlar ve Bizonlardan bahsetmedim!!!!!! bu anlattiginiz hayvanlar tarihsel gercekler icinde yerini alabilir..Bendeniz Banu Avar'in bahsettigi papiler (ufak sus kopeklerinden) bahsettim..burada Sayin Banu Avar'in bahsettigi ucurumdan papi atma hikayesinin adete genele yayar gibi anlatmasinin mantigini anlattim!!!! (zira dogrudur istinai olarak bu gibi kisiler var olabilir) Ayrica yeri gelmisken Ingilizlerin Huzur evlerindeki acliktan bahsetmeside genele yaymadir..bu tur edebiyat mecaz ve tesbihlerinden vazgecmesi gerekir..ulke geneli boyle degildir..Evet Batiyi karaliyalim Abd yi de karaliyalim bendeniz ilk kursunu sikacak olan insan olmasam Ataturk adina buraya uye olmam ama velakin bizleride gercekci sekilde andinlatmak ve kisisel nefretlerimiz husunda yalan yanlis kin kusmamak gererkir zira bu bizi yanlis bilgilendirmeye yoneltir:(((((((
Tekrar dedigim gibi Bizonlardan bahsetmiyorum:(((((..Ayrica Kizilderelilerin su an en buyuk sorunu Alkol degil(gecmis tarihsel bilgilerden siyrilalim) Ekonomik sorunlardir..ellerinde el isleri kapi sokak satmaya calisiyorlar bana 10 dolara :(((((
Kullanıcı küçük betizi
sair
Üye
Üye
 
İletiler: 104
Kayıt: Cum Kas 27, 2009 20:49

Re: Banu AVAR Konferansı -14 Mart 2010 Frankfurt (GM Çekim)

İletigönderen Türk-Kan » Cum Mar 26, 2010 8:29

istanbul.ap yazdı:Görüntünün içeriğiyle ilgili yorum yapmadan önce; ben bu konferans için bir alt yazı hazırlayabilirim. Hatta "Audacity" ile elimden gelirse sesi de temizlemeye çalışırım. Müsaitken, yarar sağlamak adına.

İyi günler.

Şimdiden teşekkür etmekten, elinize sağlık demekten başka ne diyebiliriz :)




sair, vahşi batının vahşet örnekleri saymakla bitmez. Genele yayılan bir durum yoktur, topluca bakıldığında batının genel durumu ortadadır. Avrupa'nın iti, kopuğu, katili değil midir ABD'nin "kurucu" beyaz ırkı? Batı dediğiniz "medeniyet", dün kizilderili, zenci, yahudi bugün müslüman öldürmekle meşgûl. Bu katliamlar istisna değil, "usus"tur. Son örnekleri Irak'ta, Afganistan'da yaşanmaktadır!
Türk Genci, devrimlerin ve cumhuriyetin sahibi ve bekçisidir. Bunların gereğine, doğruluğuna herkesten çok inanmıştır. Yönetim biçimini ve devrimleri benimsemiştir.

Bunları güçsüz düşürecek en küçük ya da en büyük bir kıpırtı ve bir davranış duydu mu, "Bu ülkenin polisi vardır, jandarması vardır, ordusu vardır, adalet örgütü vardır" demeyecektir. Elle, taşla, sopa ve silahla; nesi varsa onunla kendi yapıtını koruyacaktır.
Kullanıcı küçük betizi
Türk-Kan
Kuvva-i Milliye
 
İletiler: 6735
Kayıt: Pzt Şub 19, 2007 20:56

Re: Banu AVAR Konferansı -14 Mart 2010 Frankfurt (GM Çekim)

İletigönderen gerçeği arayan » Cum Mar 26, 2010 23:36

sair yazdı:GERCEGI ARAYAN rumuzlu arkadas yanittir
Bendeniz Kurtlar ve Bizonlardan bahsetmedim!!!!!! bu anlattiginiz hayvanlar tarihsel gercekler icinde yerini alabilir..Bendeniz Banu Avar'in bahsettigi papiler (ufak sus kopeklerinden) bahsettim..burada Sayin Banu Avar'in bahsettigi ucurumdan papi atma hikayesinin adete genele yayar gibi anlatmasinin mantigini anlattim!!!! (zira dogrudur istinai olarak bu gibi kisiler var olabilir) Ayrica yeri gelmisken Ingilizlerin Huzur evlerindeki acliktan bahsetmeside genele yaymadir..bu tur edebiyat mecaz ve tesbihlerinden vazgecmesi gerekir..ulke geneli boyle degildir..Evet Batiyi karaliyalim Abd yi de karaliyalim bendeniz ilk kursunu sikacak olan insan olmasam Ataturk adina buraya uye olmam ama velakin bizleride gercekci sekilde andinlatmak ve kisisel nefretlerimiz husunda yalan yanlis kin kusmamak gererkir zira bu bizi yanlis bilgilendirmeye yoneltir:(((((((
Tekrar dedigim gibi Bizonlardan bahsetmiyorum:(((((..Ayrica Kizilderelilerin su an en buyuk sorunu Alkol degil(gecmis tarihsel bilgilerden siyrilalim) Ekonomik sorunlardir..ellerinde el isleri kapi sokak satmaya calisiyorlar bana 10 dolara :(((((


Süs köpekleri ve İngiliz huzurevleri konusunda haklı olabilirsiniz. Banu Avar bir iki örnekten yola çıkarak meseleyi biraz abartmış, fazla genelleştirmiş olabilir. Banu Avar’ın mesajları ana hatlarıyla çok doğru ve haklı. Ancak bu tür detaylarda daha dikkatli olması, daha bilimsel konuşması gerekebilir. Çünkü art niyetliler, bu hataları fırsat bilip detay iddiaları çürüterek ana mesajları da gözden düşürmek, geçersiz kılmak isteyebilirler.

Kızılderililerin içinde bulundukları sefalet biraz da onlara verilen çorak arazilerle ilgilidir. En verimli araziler ellerinden alınmış, kimselerin istemediği çölümsü yerlere sürülmüşler. Halbuki eskiden en verimli yerlerde doğal zenginliklerle içiçe yaşıyorlarmış. Hatta Missisipi nehri kenarındaki verimli arazilerde tarımla uğraşan yoğun bir yerleşik nüfusları varmış.

Bir de şu var: Bu insanların kültürü ve yaşam felsefesi beyaz adamından tamamen farklı. Onların zenginlikten anladığı endüstriyel ürünler veya teknolojik aletler değil, doğanın onlara verdiği imkanlar ve güzellikler. Onlar doğayla içiçe yaşamaya alışmış. Ama beyaz adam Kızılderiliyi doğasından kopartmış, bütün topraklarını elinden almış ve böylece sefalete mahkum etmiş.
Kullanıcı küçük betizi
gerçeği arayan
Üye
Üye
 
İletiler: 55
Kayıt: Pzt Oca 18, 2010 22:56

Re: Banu AVAR Konferansı -14 Mart 2010 Frankfurt (GM Çekim)

İletigönderen Türk-Kan » Cmt Mar 27, 2010 2:10

Uçurumdan atılan papi sayısı yüksek olmadığı için 70 milyon kızılderiliyi katleden ABD "o kadar da kötü değildir", İngiltere'deki huzur evlerinde yaşanan münferit olaylar genele yayılamadığından (ki, burada genele yayma yoktur, birbirinden değişik örneklerle medeniyet dediğin tek dişi kalmış canavarı sergilemek vardır), 60 binin üzerinde Samiyi kısırlaştırarak soykırım uygulayan, Türkçe yayınlara son verip Kürtçe hizmet sunan İsveç ise "özgürlükçüdür" mü dememiz gerekiyor?

Nerede ise 2 saatlik konferansın ilk 5 dakikasında geçen bir örneğe takılmaya gerek yoktur (ki, bu örnekler gerçektir ve yüzlerce örnekten sadece ikisidir). Süs köpeklerine takılan arkadaşlar, bir araştırsınlar, batıda sodomi (hayvanlarla seks) ne kadar yaygındır?

Köleci devlet ABD ve köleci başkanları

Monroe, meşhur Monroe Doktrini’ni ilan ederek ABD’nin genişleme sürecinin ilkelerini ortaya koymuştu. Andrew Jackson, meşhur “Kızılderilileri Sürme” yasasını çıkardı. Zaten seçimi “Kızılderilileri kovacağım” propagandasıyla kazanmıştı. Wilson’un istekleri silah zoruyla gerçekleşti. Eski sömürgeci İngiltere tüm imparatorluğunu ABD’ye bırakmak zorunda kaldı. Böylelikle Monroe Doktrini Amerika Kıtası’ndan tüm dünyaya taşmış oldu. Şimdi ise başka bir Demokrat yine “idealist” emperyalizmin yeni değişim sürecini başlattığını ilan ediyor. Bu yeni ABD’li idealistin adı Obama…

Bir köle devleti

ABD’nin Obama’nın derisinin rengini kullanarak yürüttüğü son propaganda kampanyasını ele almak gerekiyor. ABD emperyalizmi, emperyalizmin “özgürlük” söylemini en ikiyüzlü bir şekilde taşıyan ülkedir.

Bu yüzden Obama iyi bir sembol olabilir. Obama köle zencilerin temsilcisi olarak gösterilmektedir. Ama işin aslı Obama’nın dedelerinin köle tüccarı olmasıdır. ABD kurulduğunda aslında bu ikili karakteri doğrudan taşımaktaydı. Bir yanda kölecilik ve sömürgecilik diğer yanda insan hakları, özgürlük ve demokrasi söylemi…

ABD’lilerin en büyük gurur kaynağı daha Fransız devriminden bile önce bağımsızlıklarını ve özgür adamın anayasasını ilan etmeleridir. ABD Anayasası evrensel bir bildiri kabul edilir ve Batı demokrasisinin ilk yazılı metni olarak kutsanır.

Gerçekten de ABD, İngiltere’ye karşı bir “özgürlük” mücadelesi vermişti. Bu devletler aslında İngiliz kolonileridir. Atlantik kıyısındaki 13 koloni doğrudan İngiliz soylularının mülkü olarak kurulmuştur. Ancak özellikle 18.yy’ın başından itibaren bu kolonilerin yeni zenginleri İngilizlerin Amerika üzerindeki ticaret tekeline isyan etmeye başladı. Bunun sonucunda iş bir savaşa kadar gitti. Savaş tamamen ticaret politikasından kaynaklanıyordu. Özgürlükçü Amerikalıları ise kralcı ve mutlak monark Fransa ve İspanya destekledi. Kısacası savaş beyaz adamların rant kavgasıydı. Ama bugün ABD’nin kuruluşu özgür demokratik ulusların miladı olarak herkese yutturuluyor. Hatta bazı Marksistler bile 1776’da gerçekleşen ABD bağımsızlığını dünyanın büyük devrimlerinden biri ilan eder.

Ezilenler için 4 Temmuz 1776’nın ne denli uğursuz bir gün olduğunu anlamak için ABD’nin kurucu belgelerine bakmak yeterlidir. ABD-Britanya savaşının sonunda ilan edilen “bağımsızlık bildirgesi”, “ABD Anayasası” ve “haklar bildirgesi” liberalizmin kutsal metinleri olarak görülebilir.

Bu metinler beyaz adam için gerçekten özgürlükler manzumesi olarak nitelendirilebilir. Öyle ki, eski kolonilerin kendi milis kuvvetlerine sahip olması, mahkemelerin halk mahkemesi olması ve her ABD vatandaşının federal devletin baskıcı olması ihtimaline karşı silahlanması bile garanti altına alınmıştır.

Ama çokça gizlenen bir şey vardır. “Özgürlükler tanrısı” ABD’nin Anayasasının ilk maddeleri köleciliği düzenlemektedir. Hatta öyle ki, Anayasanın 5. maddesi, 1808 yılına kadar köleciliğin kaldırılmasını önermeyi bile yasaklamaktadır. Yani ABD’nin ilk Anayasasının “değiştirilmesi önerilemez ilk maddeleri” kölecilikten ibarettir. Anayasanın 1. maddesi köle ithalatına izin verir. 4. maddesi ise kölelerin kaçmasına yardım edenlerin cezalandırılmasını düzenler.

Kısacası ABD kuruluşundan itibaren aynı ilkelere dayanmaktadır: Beyaz adama özgürlük; ezilenlere kölelik. Nitekim ABD’de Anayasa hareketi beyazların borçlarından dolayı köle durumuna düşmesini yasaklamış; zencilerin köleliğini ve Kızılderililerin de köleleştirilebileceğini yasalaştırmıştır.

ABD zenginliğinin kaynağı kölecilik

ABD Anayasası ilk özgürlük metni değil tam tersine köleciliğin anayasal metin olarak ilk kez belgelenmesinin örneğiydi. Bilindiği gibi o tarihlerdeki diğer sömürgeci ve köleci Avrupa devletleri monarşiyle yönetilmekteydi ve anayasaları yoktu. Özgürlük bildirgesine ve Anayasa metnine köleciliği sokabilmek Amerikan burjuva dehasının (!) ürünüdür. Tarihin ilk ve tek Anayasal köleci devleti ABD’dir.

ABD kölecilik konusunda bu kadar hassas olmak zorundaydı. Çünkü ABD’nin kurulmasına neden olan bağımsızlık savaşı aslında İngiltere’ye karşı bir özgürlük değil; özgür ticaret savaşıydı.

18.yy’ın sonunda ise kölecilik ABD’nin en büyük ticaret kalemini oluşturuyordu. İngiltere, Batı Afrika ve Güney Amerika arasında kurulan köleciliğin meşhur şeytan üçgenine 18.yy’ın sonunda ABD’li tüccarlar egemen oldu. Böylelikle şeytan üçgeninin tepe noktası, İngiltere’den sonradan ABD olan 13 koloniye kaydı. ABD’den yola çıkan kumaş, silah ve diğer sanayi ürünleriyle dolu gemiler Afrika’ya gidip mallarını satıyor, elde ettikleri sermayeyle insan satın alıyor, bu insanlar aynı gemilerle Amerika kıtasına getiriliyor ve plantasyon sahiplerine satılıyordu. Üçgen tamamlanınca sermaye katlanmış oluyordu.

ABD’yi oluşturan 13 koloni bu süreçle hızla zenginleştiler. Diğer İngiliz sömürgelerinden farklı olarak bu koloniler İngiltere’ye hammadde satan bir sömürge ekonomisine değil; tam tersine köle satan ve sermaye biriktirebilen kendi sömürgeci ekonomisine sahip oldu. Güney kolonilerindeki köleler plantasyonlarda çalışıyor ve dünyadaki pamuk üretiminin büyük çoğunluğunu gerçekleştiriyordu. Kuzey kolonileri bu pamuğu alıyor ve hızla sanayileşiyordu. İngiltere ve Kuzey eyaletleri bu köleci ekonominin ganimetini paylaşamayınca “Bağımsızlık Savaşı” patlak verdi.

Bu tür bir ülkede köleciliğin yasaklanması tabiiki mümkün değildi. Bunun tersine ABD anayasası köleciliğin yasaklanmasını yasakladı. Bu 1860’lara kadar böyle devam etti. 1860’da toplam ABD nüfusu 31,5 milyon iken; köle nüfusu 3 milyon 950 bindi. Bu toplam nüfusun %12’sinin, çalışan nüfusun ise neredeyse üç’te birinin köle olduğu anlamına geliyordu.

ABD emperyalizmi sermaye birikiminin rasyonalizasyonuna dayanır. İlkeler sömürü ve zenginleşme için değiştirilir. Lincoln ve kuzeyliler artık kölelere ihtiyaç duymuyordu. Çünkü ABD sanayisinin pamuktan çok daha önemli bir girdiye; yani insan gücüne ihtiyacı vardı. Köleler yeteri kadar sermaye birikimine hizmet etmişti. Ancak artık özgür işçi olmalıydılar. Ücretli kölelik düzeni için yeni bir “özgürlük savaşı” ilan edildi. ABD iç savaşı bize en asil duyguların mücadelesi olarak yansıtılır. Oysa o tarihte modern köleciliğin mucidi İngiltere bile kölecilikten çoktan vazgeçmişti. Mesele kuzey ve güney eyaletlerinin güç mücadelesinden ibaretti. Yükselen ABD emperyalizminin çıkarlarını kuzey temsil ettiği için “kölecilik karşıtı” kapitalistler bu savaşı kazandı. Biz ise hâlâ köleleri kurtaran temiz yüzlü, eğitimli ve hümanist Yankiyle ilgili filmler izlemeye devam ediyoruz.

Kızılderili soykırımı: iç sömürgeleştirme

ABD’nin kuruluşunda kölecilik kadar önemli ikinci bir olgu ise Kızılderili soykırımıdır. Anglo Sakson yerleşimciler bugünkü ABD’nin doğusuna geldiklerinde bu toprakların zaten sahipleri vardı. 17.yy’da başlayan Kızılderililere yönelik saldırılar ve soykırımlar 300 yıl boyunca aralıksız devam etti.

Amerikan “bağımsızlık” savaşı genellikle Atlantik kıyılarındaki Britanya kuvvetleri ve 13 koloni arasındaki çatışmalardan ibaret sanılır. Oysa Amerikan “bağımsızlık” savaşının esas cephesi, batıdaki Kızılderili kabilelerine karşı verilen çatışmalardır.

Kızılderili kabileleri ABD’nin bağımsızlığına karşıydılar. Çünkü Britanya sömürgeciliğinden çok sürekli batıya genişleyen 13 koloninin Anglo Sakson yerleşimcilerinden korkmaktaydılar. Gerçekten de hemen hemen her yıl koloniciler batıya ilerlemekte ve Kızılderili kabilelerini katlederek topraklarına el koymaktaydı. ABD-Britanya arasındaki savaşta bu yüzden Kızılderililer ABD’ye karşı çıktı. Fransız ve İspanyol donanması kolonicilerin yardımına yetişerek Britanya donanmasını yenince savaşı koloniciler kazanmış oldu.

Britanya, ABD ile yaptığı anlaşmayla daha girememiş olduğu ve hâlâ silahlı Kızılderililerin kontrolü altında olan toprakları bile ABD’ye bırakınca, Kızılderililer bu anlaşmayı ve ABD’nin bağımsızlığını tanımadılar. 1776’dan sonra ABD-Kızılderili savaşı başladı. ABD emperyalizminin ilk dönemi aslında bir iç sömürgeleştirme dönemidir. 19.yy boyunca ABD-Kızılderili savaşı devam etti.

İç sömürgeleştirme G. Afrika, Kanada ve Avustralya örneğinde olduğu gibi aslında bir soykırımdı. Amaç sömürgenin insansızlaştırılması, yerleşimcilerin ise sömürgeyi beyazlar için yeni bir merkez üssüne dönüştürmesidir. Her sömürgede bu strateji uygulanmaz. Sömürgeciler sömürgelerin büyük kısmında sadece anakaradan gelen az sayıda yönetici kadroyla ve yerli işbirlikçilerle işlerini yürütürler. Yerli halk silah zoruyla sömürgeci angarya düzenine dâhil edilir.

ABD, Kanada, Avustralya’da ise yerli halkın tamamen katledildiği, topraklarından kovulduğu ve soykırıma uğratıldığı ayrı bir model söz konusudur. ABD ve Kanada’da Kızılderililere, Avustralya’da ise Aborjinlere karşı bu iç sömürgeleştirme ve soykırım politikası başarıyla yürütüldü. Güney Afrika’da ise beyazların nüfusunun artışı ve yerli zenci halkın katledilmesi yeteri kadar hızlı olmadığı için iç sömürgeleştirme başarısız oldu.

Monroe: 19.yy’ın Wilson’u ve en büyük Kızılderili düşmanı

ABD’de Kızılderili soykırımının en önemli savunucusu Demokrat Parti ve büyük idealist olarak adlandırılan Demokrat Partinin öncülü Başkan James Monroe oldu. Monroe, meşhur Monroe Doktrini’ni ilan ederek ABD’nin genişleme sürecinin ilkelerini ortaya koymuştu.

Monroe Doktrinine göre “Amerika kıtası Amerikalıların”dı. Eski Dünya yani Avrupa Yeni Dünya yani Amerika Kıtasından “ellerini çekmeli”ydi.

Monroe Doktrini, ikili bir özellik taşıyordu. Birinci amaç Latin Amerika’dan bağımsızlık savaşları ve Bolivarcı Devrim ile kovulan İspanyol Sömürgeciliğinin yerini ABD sömürgeciliğinin almasıydı. Nitekim ABD-İspanyol savaşları sonunda Latin Amerika ülkelerine hatta Filipinlere kadar ABD imparatorluğu el atmış oldu. İlk Latin Amerika devrimcileri Monroe Doktrinine bu yüzden karşı çıktılar. Onlara göre Monroe’nun doktriniyle asıl kastettiği, “Amerika Kuzey Amerikalıların”dı.

Monroe Doktrini’nin ikinci amacı ise bizzat Kuzey Amerika’da ABD genişlemesinin garanti altına alınmasıydı. Bu, Kızılderili topraklarının ele geçirilmesi demekti. Bunun önünde duran bazı Fransız ve İspanyol kolonileri bu ülkelerle yapılan savaşlar ve anlaşmalar sonucunda ABD’ye dâhil oldu. Bu ise Kızılderililer için kâbus anlamına geliyordu. Çünkü gerçekten de “Eski Dünyanın” Avrupalı sömürgecileri Kuzey Amerika’nın içlerine ilerleyecek kadar güce ve dinamizme asla sahip olamamışlardı. Pek çok yerli hâlâ geniş topraklarda özgür yaşıyordu.

Ancak büyük “özgürlükçü” Monroe’dan sonra işler değişti. ABD Kuzey Amerika’dan teker teker diğer devletleri kovuyordu. Kızılderililer ise bu azgın canavar ile baş başa kaldı. ABD’nin Meksika’ya saldırıp yüzölçümünü neredeyse iki katına çıkarmasıyla birlikte Kuzey Amerika’nın makûs talihi kesinleşmiş oldu. 1776’dan 1900’lü yıllara kadar süren bu genişlemeyle ABD yüz ölçümünü 5-6 kat büyüttü. Bu genişlemeye okyanus ötesi sömürgeleri dâhil değildi.

1830’da Monroe’dan sonra gelen başka bir Demokrat Partili başkan Andrew Jackson, meşhur “Kızılderilileri Sürme” yasasını çıkardı. Zaten seçimi “Kızılderilileri kovacağım” propagandasıyla kazanmıştı. Dediğini de yaptı.

Bu yasaya göre ABD’nin toprak açlığı; “tarımın, sanayinin ve medenileşmenin” ilerleyebilmesi için giderilmeliydi. Bunun için Missisipi Irmağının doğusunda tek bir Kızılderili kalmamalıydı.Kızılderililer umutsuzca isyanlarla direndiler. Ama kısa sürede yüz binlerce Kızılderili zorla topraklarından söküldü. Çoğu vahşi saldırılarla öldürüldü.

Tabii ki ABD açısından Missisipi’nin batısına Kızılderilileri atmak yeterli olmadı. ABD bitmez tükenmez bir iştahla topraklarını genişletiyordu. 1803’e gelindiğinde 1776’daki sınırlarının iki katına çıkan ABD, Kızılderilileri batıya sürdükçe daha da genişledi. En sonunda Pasifik Okyanusu’na ulaşıldığında artık Kızılderililerin sürüleceği bir toprak kalmamıştı.

Bunun üzerine Kızılderililer rezervasyonlara yani bildiğiniz toplama kamplarına kapatılmaya başlandı. Kızılderili Savaşları, 19.yy’ın sonuna kadar sürdü. 1898’de son büyük çatışmayla Kızılderili direnişi yok edildi. Büyük katliamlar ve kırımlarla yerli nüfusu parmakla sayılacak kadar azalmıştı. 1918’de son Kızılderili isyanının bastırılmasıyla ABD tarihinin bu kanlı sayfası kapatılmış oldu.

Obama, kölecilerin yeni baş kâhyası

1918’e gelindiğinde Monroe Doktrini gerçekleşmiş oldu. Tüm bir kıta artık ABD emperyalizminin kontrolü altındaydı. Monroe Avrupalı sömürgecilerin “ellerini kıtadan çekmesini” istemişti. Aç bir canavara benzeyen ABD emperyalizmi böylelikle tüm kıtaya dişlerini geçirdi ve 200 yıl boyunca rakipsiz bir şekilde istediği gibi Yeni Dünyayı sömürdü. Bu kıtayı bir sıçrama tahtası olarak kullanarak tüm dünyaya el attı. 1918’de Monroe Doktrini amacına ulaşınca; tıpkı Monroe gibi başka bir Demokrat olan Wilson kendi ilkelerini ilan etti. Bu ilkeler 20.yy’daki ABD genişlemesinin yol haritasını çizdi. Wilson tıpkı Monroe gibi sömürgeciliğe karşı(!) çıkıyordu. Wilson 1. Dünya Savaşı bitince sömürgelerin dağıtılmasını, yerine ABD’nin de görev üstleneceği Milletler Cemiyeti (tabii ki batılı milletlerin cemiyeti) yönetiminde mandaterliklerin kurulmasını öneriyordu.

Monroe gibi Wilson da Avrupalı sömürgecilerin tepkisiyle karşılaştı. Onu aşırı idealist buldular. Özellikle bu sözde idealizmin altında sinsi bir sömürgeci rakibin ihtiraslarının bulunduğunu en iyi anlayan eski sömürgecilerden İngiltere ve Fransa oldu. Müttefikleri ABD’nin barış ilkelerini önce bu ülkeler reddetti.

Ancak çok değil, 27 yıl sonra 1945’te, Wilson’un istekleri silah zoruyla gerçekleşti. Eski sömürgeci İngiltere tüm imparatorluğunu ABD’ye bırakmak zorunda kaldı. Böylelikle Monroe Doktrini Amerika Kıtası’ndan tüm dünyaya taşmış oldu. Şimdi ise başka bir Demokrat yine “idealist” emperyalizmin yeni değişim sürecini başlattığını ilan ediyor. Bu yeni ABD’li idealistin adı Obama…

19.yy ABD’nın kıta egemenliğinin zaferiyle sonuçlandı. 20.yy’da ABD dünya egemenliğine kavuştu. Ancak 21.yy’da bu egemenlik ezilen dünyanın direnişiyle sarsılıyor. Üçüncü Dünya’daki ulus devlet olgusu ABD emperyalizminin en büyük düşmanı…

Bush’un Üçüncü Dünya’ya karşı ilan ettiği Haçlı savaşının ilkelerini yazmak Obama’ya nasip olacak. Obama ABD’nin o eski kanlı silahına yani “özgürleştirme ve medenileştirme” misyonuna dört elle sarılıyor. Tıpkı Wilson gibi self determinasyonu ve azınlık haklarını bayrak ediniyor. Wilson bu self-determinasyon ilkesini iki amaçla öne sürmüştü. Birincisi Osmanlı’yı Büyük Ermenistan, Kürdistan ve Büyük Yunanistan olarak parçalamaktı. İkinci amaç ise Avrupalı sömürgecilerin eski idarelerini sarsıp yerine Amerikan mandası kurmaktı. 21. yy’da Monroe ve Wilson’un demokrat, ilkeli ve kanlı elbiselerini giyen Obama ABD Ordusundan çok ABD’nin paralı lejyonlarını yani ABD kışkırtmasıyla ulus devletleri parçalamak isteyen etnik grupları ön plana çıkarıyor.

Obama’nın dedeleri ABD’nin kuruluşundaki iki büyük soykırımın; Afrikalı köle soykırımı ile Amerikalı yerli soykırımdan birincisinin suç ortaklarıdır. Kenya’nın yerli köle tüccarları olan Obama’nın ataları Avrupalı Anglo Sakson kölecilere sadakatle hizmet etmiş, kendi ırkdaşlarını, kardeşlerini avlayarak beyaz adama satmıştır.

Obama şimdi 21.yy’ın büyük çatışmasında ABD’li kölecilerin başına geçti. Bu büyük çatışma son köleleştirme ve sömürgeleştirme saldırısının ta kendisidir. Çatışma Üçüncü Dünya ile Batı arasında olacaktır. Baş aktörler ezilen dünyanın ulus devletleri ve ABD liderliğindeki Batılı devletlerdir.

Obama köleciliğin şeytan üçgenini yeniden kurmaya heveslenen eski bir köle sahibi ailenin seçkin ve eğitimli evladıdır. Derisinin rengi ve ilan ettiği özgürlük, demokrasi ve barış gibi kutsal “değişim” ilkeleri kimseyi yanıltmasın.

Çünkü tarih şunu göstermiştir ki; ABD’nin “ilkeli” ve “özgürlükçü” başkanları en büyük belaların ve cinayetlerin sorumlusu olmuşlardır. Allah bizi “ilkeli” emperyalistlerin şerrinden korusun.

Obama başarabilir mi? ABD 19.yy’daki emperyalist başarısını her yüzyıl tekrar edebilir mi? Bize göre imkânsız. Çünkü Üçüncü Dünya 20.yy’da Atatürk ile uyandı. Üçüncü Dünyadaki ulus devletler ile mazlum Kızılderilileri kimse karıştırmasın. Kimse bizi “medeniyet denen tek dişi kalmış canavarın” önünde bekleyen kurbanlık kuzu sanmasın.

Tarih tekerrürden ibaret olmayacak. Wilson yeni bir Monroe gibi başarılı olamadı. Karşısına Atatürk çıktı. Obama’nın yeni bir Monroe olması ise çok daha imkânsız. Bizi “medenileştirmek” adına topraklarımıza gelecekleri varsa görecekleri de var!


Ali ÖZSOY
Türk Genci, devrimlerin ve cumhuriyetin sahibi ve bekçisidir. Bunların gereğine, doğruluğuna herkesten çok inanmıştır. Yönetim biçimini ve devrimleri benimsemiştir.

Bunları güçsüz düşürecek en küçük ya da en büyük bir kıpırtı ve bir davranış duydu mu, "Bu ülkenin polisi vardır, jandarması vardır, ordusu vardır, adalet örgütü vardır" demeyecektir. Elle, taşla, sopa ve silahla; nesi varsa onunla kendi yapıtını koruyacaktır.
Kullanıcı küçük betizi
Türk-Kan
Kuvva-i Milliye
 
İletiler: 6735
Kayıt: Pzt Şub 19, 2007 20:56

Re: Banu AVAR Konferansı -14 Mart 2010 Frankfurt (GM Çekim)

İletigönderen Tutku » Cmt Mar 27, 2010 9:11

Genel hatlarıyla doğruyu gösteren ve anlatan bir konuşma olmuş. Banu hanımın özellikle Türkiyelilik kavramı üzerine düşündüklerini günümüz siyasetçilerinde de bekliyoruz.

Öte yandan Banu hanımın kimi hususlarda tutumunu fazla muhafazakar bulmaktayım. Gerçi bu konuşmasında pek değinmemiş ancak özellikle insanların yaşam şekillerine olan tahammülsüz tavrını biraz yumuşatması gerektiğini düşünenlerdenim.

Saygılar.
Kullanıcı küçük betizi
Tutku
Üye
Üye
 
İletiler: 17
Kayıt: Prş Eki 22, 2009 3:41

Sonraki

Şu dizine dön: BARKOP

Kİmler çevrİmİçİ

Bu dizini gezen kullanıcılar: Hiç kayıtlı kullanıcı yok ve 0 konuk

x