K. Iraktaki PKK varlığıyla askeri mücadelelerinin sözkonusu olamayacağını söyleyen Barzani, Kerkükün Kürt kenti olduğuna dair tezlerini yineledi. Barzani, İran ve Türkiye, Kürtlerin bağımsız bir devlete sahip olma hakkı olduğu fikrine alışmalı dedi.
Kürdistan Demokratik Partisi lideri ve Bölgesel Kürt Yönetimi Başkanı Mesud Barzani, Kuzey Iraktaki PKK varlığı, Kerkük sorunu ve bağımsız bir Kürt devletiyle ilgili, NTV Haber Müdürü Mete Çubukçunun sorularını yanıtladı.
Başbakan Erdoğan, Eğer barış sağlanacaksa ilişkilerimizi düzeltebiliriz ve bölgesel Kürt yönetimiyle görüşebiliriz dedi. İki gün önce de MGK, bütün diplomatik ve siyasi kanalları açma kararı aldı. Sizin bu atılan adımlarla ilgili olarak görüşleriniz neler? Sizce Türkiye, bölgesel Kürt yönetimine karşı politikasını değiştiriyor mu?
Barzani: Biz tabi ki bu girişimi memnuniyetle karşılıyoruz. Komşu olduğumuza göre her iki tarafın önemli çıkarlarını korumak için diyaloğun gerekli olduğunu düşünüyoruz. Türkiyedeki tartışmanın seviyesini ve alınan inisiyatifi memnuniyetle karşılıyoruz.
Diyalog dendiği zaman ne anlıyorsunuz? Sadece konuşmak mı? Yoksa bazı adımların atılması mı?
Barzani: Herkesin pozisyonunun ne olduğunu görmek için önce yüzyüze konuşmamız ve konuları tartışmamız gerekiyor. Ne yapılması gerektiği ve atılacak olan adımlar bunu takip edecektir.
GenelkurmayBaşkanı Orgeneral Büyükanıt her türlü diyaloğu reddetti. Sayın Büyükanıt bölgedeki Kürt yönetiminin PKKyı desteklediğini, silah sağladığını, koruduğunu ve Kandil Dağında olduğu gibi kamplar verdiğini iddia etti. Bu iddialara katılıyor musunuz? Eğer bu iddialar doğruysa ne gibi önlemler almanız sözkonusu?
PKK İLE SAVAŞMAYIZ
Barzani: Herşeyden önce, PKKyı desteklediğimiz yönünde bize yönelik yapılan tüm suçlamaları reddediyoruz. Eğer bu doğrultuda bir kanıt varsa açıklanmalı. PKKnın Kandil bölgesindeki varlığı bizim onayımıza bağlı değil, bundan emin olun. İran ve Türkiye sınırındaki bu uzak bölgede kontrolü sağlamak kolay değil.
Sayın Büyükanıt bölgedeki zorlukları, koşulları birçok kimseden çok daha iyi bilir ve bu konuda tecribeleri vardır. Bizim burada askeri olarak PKKyla karşı karşıya gelmemezi beklememeli. Eğer bizimle diyalog kurmayı reddediyorsa bu onun kararı, biz birşey diyemeyiz. Ancak biz Türkiyeye dostluk elimizi uzatıyoruz. Bu durumda bir soru sormak istiyorum. PKKnın Diyarbakır, Van, hatta İstanbul ve Türkiyenin diğer bölgelerindeki varlığından ve faaliyetlerinden de sizler mi sorumlusunuz?
Bazı yetkililer Türkiyenin sınırlarını korumanın ve sınır boyundaki PKK militanlarına karşı operasyon düzenlemesinin, ulusal hakkı olduğunu söylüyor. Türkiye böyle bir operasyon düzenlerse sizin pozisyonunuz ne olur?
Barzani: Kendi topraklarında ya da sınırın Türkiye tarafında bir operasyon düzenlemek Türkiyenin bileceği iş. Ancak sınırı aşan bir operasyonu kabul etmemiz ve oturup seyirci kalmamız mümkün değil. Türkiyenin kendi egemenliğine verdiği önem kadar biz de kendi ülkemizin egemenliğimize önem veriyoruz ve koruyoruz. Bu en doğal hakkımız.
Türk halkının ve yetkililerin kafasında Irakla ilgili 3 esas soru var. PKK, Kerkük konusu ve bağımsız Kürt devleti. Bu 3 konuda soru işaretleri var. Siz yıllar boyunca, farklı seviyelerde Türk yetkililerle görüştünüz. Eğer Türkiye diyalog yolunu açarsa sizin tutumunuz ne olur? Eğer Başbakan Erdoğanla görüşme fırsatınız olursa öncelikle ne söylemek istersiniz?
Barzani: Eğer geçmişte olduğu gibi yine bir görüşme fırsatı doğarsa, biz tüm konuları açık fikirlilikle görüşmeye hazırız. Tabii karşı tarafın gündemi ya da konuşmak istediği konulara bağlı.
Türkiyenin gündeminde ilk olarak PKK faaliyetlerinin önlenmesi var. Daha sonra Kerkükteki referandumun ertelenmesi ve üçüncü olarak da bağımsız Kürt devletinin kurulmasına ilişkin endişeler. Bu 3 konu teker teker masaya gelirse tutumunuz ne olur onu sordum aslında...
Barzani: Elbette bu 3 konuda da görüşlerimiz var. İlk olarak PKK konusunu ele alırsak; Bu konuda geçmişte olduğu gibi alınacak askeri önlemlerin başarı sağlamayacağına inanıyoruz. Eğer bir dost olarak bizim de bu sürece katkıda bulunmamız talep edilirse elimizden gelen desteği veririz.
Kerkük konusuna gelince; Bu konunun Türk siyaset sahnesinde ve Türk kamuoyunda işgal ettiği yer bizi hayrete düşürüyor. Çünkü Kerkük bir Irak kentidir ve Kürdistanın bir parçasıdır. Bu tarihi kentte Kürtler, Türkmenler, Araplar ve diğerleri yaşamaktadır. Ama hem tarihi hem de coğrafi olarak, Kerkükün Kürdistanın bir parçası olduğu kanıtlanmıştır. Kerkük konusu, Irak Anayasasının 140. maddesinde öngörüldüğü şekilde çözülecektir. Biz bunun, sorunu yasal olarak çözecek ve referandumun da son adım olduğu bir yol haritası olduğunu düşünüyoruz.
Buraya yapılacak bir müdahale, bir dış müdahale durumun daha da kötüleşmesine neden olur. Sorunu daha da kompleks hale getirir ve bölge halkının çıkarına olmaz. Biz Kerkük halkına şu güvenceyi vermek istiyoruz. Bu süreç tamamlandığında herkes, eşit şartlarda varlığını sürdürebilecek. Ancak dış müdahale olursa, az önce de söylediğim gibi, güvenlik konusunda durum daha kötüye gider, bölge istikrarsızlaşır.
Bahsettiğiniz üçüncü konu, bağımsız Kürt devletiyle ilgiliydi. Ben bu konuda çok açık konuşmak istiyorum. Kürtler bölgede 40 milyonluk nüfusa sahip bir ulus. Ancak Kürt gerçeğinin ve kimliğinin reddi, görüldüğü gibi bu sorunu çözmeye yetmedi. Kürtlerin Araplaştırılması, İranlılaştırılması veya Türkleştirilmesi, başarılı olmadı. Kürt kimliğinin yok olması sağlanamadı.
Bağımsız bir yapı, Kürtlerin en doğal hakkı. Ben kişisel olarak bu konudaki engelin, bu konudaki tabunun hem Kürtler hem de komşularımız için kalkmasını istiyorum. Kürtler bağımsız olma hakkına sahip. Türkler, İranlılar ve Araplar, bunu konuşmanın ayıp ya da bir tehdit olmadığını anlamalı. Yakın ya da uzak gelecekte olsa da bu fikre alışmalılar. Bu şiddetle değil, karşılıklı anlayış ve çıkarları gözeterek olmalı. Şiddet ortamında bunu elde edemeyiz.
Sözlerinizden anladığım kadarıyla belki bu bir rüya ya da bir gerçek olabilir ama herkesin bir çeşit büyük Kürdistan planı veya vizyonu var. Bu doğru mu?
Barzani: Az önce söylediğim gibi, vurgulamak istediğim konu, bağımsızlığın Kürtlerin en doğal hakkı olduğu. Bu hak bir rüya olarak görülmemeli, bu bir gerçek. Bu konu üzerinde, İranlıları Araplar ve Türklerle ortak bir anlayışa ulaşabileceğimizi umut ediyorum. Ve güçlü olarak inanıyorum ki bir gün bu gerçek kabul edilecek.
Yeniden PKK konusuna dönersek. 3lü bir mekanizma kuruldu. Türkiyenin Terörle Mücadele Özel Temsilcisi Edip Başer, ABDden General Ralston ve Kerim Sincari. PKK sorununun bu mekanizma ile çözülebileceğine inanıyor musunuz ya da sizin çözümünüz ne? Nerede çözülebilir? Bağdatta mı, Erbilde mi?
Barzani: Kürdistan bölgesi, Federal Irakın bir parçası. Kerim Sincari bu grubun içinde yer alsa da ayrı bir yapıyı temsil etmemektedir. Irak delegasyonunda yer almaktadır. Bağdattaki Ulusal Güvenlik Bakanı bu ekibe başkanlık etmektedir. Bu konu Bağdatta ya da Erbilde konuşulabilir. Ancak bizim pozisyonumuz çok açıktır. Eğer askeri operasyon haricinde barışçıl bir çözüm hedefleniyorsa, bu sürecin bir parçası olabiliriz. Aksi halde, gerisi bizi ilgilendirmez.
Oynayabileceğimiz rolün önemini görmek için Türkiyenin Irak ile Kürdistan bölgesindeki tüm sınırına bakmak yeterli.
Kerkük konusunda çok sayıda iddia var. Bazıları referandumun, iç savaş dahil birçok soruna neden olabileceğini savunuyor. Başbakan Erdoğan da Kerkükteki nüfus yapısının değiştirildiğini ve mevcut durumda referandum düzenlenmesinin doğru olmayacağını, referandumun ertelenmesi gerektiğini söylüyor. Söyleyebilir misiniz sayın Barzani, Kerküke şimdiye kadar ne kadar Kürt nakledildi. Bu yıl içinde referandum yapılması için neden bu kadar çok ısrar ediyorsunuz. Başka bir uzlaşma yolu bulunamaz mı Kerkük için?
Barzani: Kerkük kentinde nüfus yapısını değiştirmeye ya da kenti Kürtleştirmeye ihtiyacımız yok. Çünkü biz Kerkükün, Kürdistanın kalbi olduğunu düşünüyoruz. Eğer Kerküklü olmayan herhangi birini bu kente yerleştirdiğimiz kanıtlanırsa, bu suçlamaları kabul edeceğim. Türkiyeden 200 bin, İran ve Suriyeden de 200 bin kişiyi Kerküke yerleştirdiğimiz yönünde suçlamalar var. Yarım milyon ya da daha fazla insanın Kerküke taşındığından bahsediliyor. Kerkük gibi bir kent dışarıdan bu kadar çok insanı kaldıramaz. Kerkük kökenli Kürtleri bile, kente dönmeleri için cesaretlendirmekte zorlanıyoruz. Yerleşim konusunda zaten sorunlar var. Bu nedenle dışarıdan Kürtlerin Kerküke taşındığı yönündeki propaganda tamamıyla asılsız.
Bu iddiaların siyaseten iflas eden ve insanları karşı karşıya getirmeye çalışan gruplar tarafından ortaya atıldığını biliyoruz. Bu gruplar Türkiyede de yanlış bilgi yayıyorlar ve provokasyon yapıyorlar. İç savaş yaşanacağı yönündeki iddialar da bu gruptaki insanlara ait. Bu gruplardan hiçbiri, insanları karşı karşıya getirecek pozisyona sahip değil. Bunlar Türkmen cephesinden ve önceki rejimden, Baasçılardan olan hoşgörüsüz insanlar.
Referandumun ertelenmesine gelince. İnsanlar yeterince sabretti. Irak Anayasasında herşey çok açık. Bir yol haritası öngörülüyor. Bu yıl sonuna kadar referandum yapılacak ve insanlar kendi kararlarını dile getirecek.
Sormak istiyorum, Saddam Hüseyin dönemindeki Baas rejiminde aralarında Türkmenlerin de bulunduğu toplulukların insan hakları ihlal edildi. Kürtler ve Türkmenler, kimliklerini değiştirmeye zorlandı, Araplaştırıldı. O zaman neden Türkiye sesini çıkarmadı ve Türkmenleri korumadı? Ve şimdi aniden, Türkmenlerin hakları ihlal ediliyor gibi sesler yükselmeye başladı. Size garanti verebilirim ki Kerkükte tek bir kişi bile baskıyla karşılaşmamaktadır ve herkesin hakkı korunmaktadır. Türkmenlerin de, Kerkükteki diğer toplululukların da hakları korunmaktadır.
Kerküke dönenlerin sayısıyla ilgili kesin bilgiyi, görüştüğünüz zaman oradaki yerel yetkililerden alabilirsiniz. Bu rakamlarda zaman zaman değişiklikler olabilir. En doğru bilgiyi oradan temin edebileceğinizi düşünüyorum.
Eğer Kerkükte Türkiyeden ya da İrandan gelen Kürtlere rastlarsanız bizi de bilgilendirin. Bu bizi memnun eder.
Bilemiyorum böyle bir fırsatımız olacak mı çünkü oraya nakledilenlerle görüşmek, onların görüntülerini almak biraz zor.
Barzani: Bugün hala Erbilin Süleymaniyenin dış mahallelerinde, varoşlarda Kerkükten ayrılmak zorunda kalan Kürtler yaşamaktadır. Gecekondu mahallelerinde yaşamalarına rağmen, Kerküke dönmeleri için onları ikna edemiyoruz.
Kürt bölgesiyle Türkiyenin ekonomik olarak iyi ilişkileri var. Türk şirketleri burada çalışıyor, iyi işler yapıyor. Aslında bir şekilde Kürt bölgesinin ekonomisi Türkiyeye bağlı. Fakat Irakın geleceği şu aşamada belirsiz. Şiileri ele aldığımızda İranla yakın ilişkileri var. Sünnileri ele aldığımızda bazı Arap ülkeleriyle işbirliği içindeler. Peki ya Kürtler? Kürtler hangi ülkeyle işbirliği yapıyor. Şunu demek istiyorum geleceğinizi nasıl görüyorsunuz? Ve daha sonra Tayvan modeliyle ilgili görüşlerinizi öğrenmek istiyorum.
Barzani: Irakta bugün nüfusun yüzde 80inin kabul ettiği bir anayasa var. Biz bu sürece dahil olacağız. Tabii ki yeni Irakı kabul ediyoruz. Bu anayasaya bağlı kaldığı, demokratik ve federal yapısını koruduğu sürece Irakın bir parçası olarak kalacağız. Irakın diğer bölgelerinde oluşan sorunların bir parçası değiliz. Biz çözümün bir parçası olmaya çalışıyoruz. Tabii ki Şiiler ve Sünniler arasındaki mezhep çatışmalarına bir çözüm bulmak için elimizden gelen tüm çabayı gösteriyoruz. Barış ve istikrar getirmek, anayasanın tam olarak uygulanmasını sağlamak ve bu gruplar arasındaki mezhep çatışmalarını sona erdirmek için uğraşıyoruz.
Ama bir tarafı diğerine karşı destekleyen bir tutum içerisine girmeyeceğiz. Eğer süreç böyle işlemeye devam ederse tarafsız kalmaya çalışacağız. Ama daha kötüsü olursa sizin söylediğiniz gibi bir grup bir ülkeyle bağ kurarsa, diğer bir grup başka bir ülkeyle bağ kurarsa biz inancımıza, davamıza, halkımıza ve Allaha güveneceğiz, bel bağlayacağız. Biz, demokratik, barışçıl ve liberal güçlere inanıyoruz. Bir ulus kendine, kendi ulusuna güvenemezse başka ülkelere bel bağlarsa o zaman güçlüklerle karşılaşır.
Türkiyeyle ekonomik ilişkileri ilk başta sormuştum, Türk şirketleri burada iyi işler yapıyor çok sayıda Türk şirketi var...
Barzani: Gerçekten ekonomik olarak güçlü bir Türk varlığını hissediyoruz. Bana burada 300den fazla kayıtlı Türk şirketi olduğunu söylediler. Bunların bir çoğu bir hayli aktif. Ekonomik bütünleşmenin tarafların ortak çıkarına olduğunu düşünüyorum. Bu siyasi meselelerin çözülmesini sağlayabilir.
İki sorum daha olacak. Bazı bilgilere göre veya Türkiyenin özellikle güneydoğusundaki bazı kişilerle görüştüğümüzde bölgede sizin etkinizin artmakta olduğunu görüyoruz. Bu konuda ne düşünüyorsunuz, nedeni ne olabilir? Nedeni aşiret bağları mı yoksa dini veya mezhepsel bağlar mı ya da başka ne olabilir?
Barzani: Muhtemelen bu soruyu oradaki insanlara sormanız daha uygun olur. Ama bununla beraber şunu açıkça söylebilirim. Biz aynı ulusuz. Bizler akrabayız. Birbirimize bağlıyız. Ama şunu da açıkça söylemek istiyorum ve altını çizmek istiyorum. Eğer bir bölgede etkim olduğunu düşünürsem şundan emin olabilirsiniz, bu etki daima iyi amaçlar için kullanılacak. Bu etki karışıklık çıkarmak, durumu zayıflatmak için kullanılmayacak. Daima yapıcı, barışçıl ve iyi amaçlar için kullanılacak.
Türk halkına, Türk yetkililere iletmek istediğiniz bir mesaj var mı? Ne söylemek istersiniz?
Barzani: Mesajım çok açık ve net. Barış ve birlikte yaşama çağrısında bulunuyorum. Bizler akrabayız, kardeşiz, birbirimizin dostlarıyız. Birlikte yaşamalıyız, birlikte yaşamayı öğrenmeliyiz, geçmişte birlikte yaşadık gelecekte de birlikte yaşamayı öğrenmeliyiz. Birbirimizi kabul etmeliyiz. Bence tehdit ifadelerinden kaçınmalıyız.
Türkiyeyi bir tehdit olarak görüyor musunuz?
Barzani: Hayır, Türkiyeyi bir tehdit olarak görmüyorum.