Barzani'nin Referandumu; Ertelense Ne Olur Ertelenmezse Ne Olur
Dışişleri Bakanı Feridun Sinirlioğlu, 2015’te Erbil’e gitti ve Barzani’yle basına kapalı görüşmeler yaptı. Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı olarak orada söylediği sözler, Türkiye’nin Barzani’ye bakışını ortaya koyuyordu. Sinirlioğlu, Türkiye’nin, Kuzey Irak Kürt Bölgesini; ‘kalkınmanın, ilerlemenin ve istikrarın faktörü’ olarak gördüğünü söylemişti. (x)
“Karar Değişikliği”
ABD, Barzani’ye aldırdığı ‘referandum!’ kararını erteletiyor. Olasıdır ki Barzani ertelemeyi kabul etmeyecek, karar Irak Parlamentosu’na ya da Irak’ın Kuzeyi’ndeki Kürt meclisine aldırılacak. 7 Haziran’da, alınmış bir kararın, 3 ay sonra değiştirilmesi, yaşamlarında ‘sandık’ ve ‘oy’la daha dün tanışan yoksul Kürt köylülerini pek etkilemiyor. Ancak karar değişikliği, planlı ve programlı çalışmakla ünlü ABD devlet politikasına pek uymuyor. Önem verdiği bir konuda 3 ayda karar değiştirmenin bir anlamı olmalı.
Bilgiye değil yine yoruma dayanarak karar vermek zorundayız. Barzani’nin ABD’nin onayı olmadan, ‘bağımsızlık referandumu’ gibi önemli bir karar alamayacağı açıktır. ABD, Ortadoğu’da ulaşmak istediği hedefe doğru emin adımlarla ilerlerken, böyle bir karar neden aldırır? Üç ay sonra bu kararın ertelenmesini neden ister? Karar değişikliği gibi görünen bu tutumun nedeni ne olabilir? Bunun bir önemi var mıdır? Sorulara yanıt bulmak için, kısa da olsa geçmişe gitmek, buraya nasıl gelindiğine bakmak gerekiyor.
CIA, MOSSAD ve Barzani
Mesut Barzani’nin yıldızı, CIA ve MOSSAD’la çalışmaya başladığı 1967’den sonra parlamaya başladı. ABD’nin Ortadoğu’ya verdiği öneme bağlı olarak, Kürtlerle girdiği ilişki giderek öne çıktı. Kürt politikasını Dışişleri Bakanı Henry Kissinger yürüttü.
MOSSAD, dolaysız ilişki kurduğu Barzani’yi başından beri önemsiyordu.
Barzani, 1980’de başlayan Irak-İran Savaşı’yla bölgede oluşan karmaşık ortamdan yararlanarak partisi KDP’yi Kuzey Irak’ta güçlendirdi. Irak merkezi yönetimine karşı ayaklandı. Savaş bitince, Irak Ordusu’nun Kuzey’e girmesiyle güç durumda kaldı. Ancak, ABD’nin 36.Paralel’in Kuzeyi’ni uçuşa yasak bölge ilan etmesiyle koruma altına alındı ve devlet girişimi somut olarak o zaman başladı.
ABD, eskiden beri ilişkide olduğu Mesut Barzani’yi, Ortadoğu’da kuracağı Batı yanlısı Kürt devletinin güvenilir önderi olarak görmektedir. Babası Molla Mustafa Barzani, 1976’da ABD’ye yerleşmiş, 3 yıl sonra orada ölmüştü.
Türkiye ve Barzani
Türkiye, ABD’nin istemiyle; Cumhuriyet’in kuruluşundan gelen Kuzey Irak politikasını; ABD ve İsrail’in Kürt hareketine yön vermeğe başladığı 1967’den sonra değiştirdi ve Barzani’yle ilişki kurdu. Kürt hareketine karşı oluşturulan tehdit algısı gözyummaya, gözyumma destek politikasına dönüştü. İlişki bugün; Diyarbakır’da ortak miting düzenlemeye, göndere bayrak çekmeye ve Kuzey Irak’ı, ‘ilerlemenin ve istikrarın faktörü’ ilan etmeye dek geldi.
Barzani’ye daha sonra, dünyayla ilişki kurması için, kırmızı pasaport verildi. Ankara’daki yöneticiler, PKK’ya karşı müttefik bulduklarını sanıyor, ona yakın ilgi gösteriliyordu. AKP döneminde, Kuzey Irak Özerk Kürt Bölgesi’ne, devlet muamelesi yapıldı. Petrol başta olmak üzere akçalı ilişkiler içine girildi. Türk işadamları yatırım yapıyor, Türkiye ucuz elektrik veriyordu. Barzani sıkça Türkiye’ye geliyor, devlet başkanı gibi karşılanıyor ve Kürt bayrağı resmi toplantılarda olduğu gibi göndere çekiliyordu.
ABD'nin Yaptığı ve Yapacağı
ABD, İkinci Körfez Savaşı’ndan sonra, KDP öncülüğünde, Irak Kürdistan Özerk Bölgesi adıyla, gelecekte devlete dönüştürülecek yönetim birimini oluşturdu. Barzani’yi Haziran 2005’te, Irak Kürdistan Özerk Bölgesi Başkanı yaptı. Para ve silah verdi, Irak petrolünü satmasına ses çıkarmadı. Kentleşme ve alt yapı konusunda, Türkiye’yi kullanarak lojistik destek sağladı. Yapay devletin yönetim yapısını kurumsallaştırdı.
‘Büyük Kürdistan’ın gerçekleşmesi için, Irak’ın Kuzeyi’nin Akdeniz’e bağlanması gerekiyordu. ABD şimdi onu yapıyor. Yoksul Kürt köylülerinden bir ordu yaratmış durumda. Onları çatışmaya sürecek.
Suriye’nin Kuzeyi’ndeki koridor için, PKK’ın kurduğu PYD’yi kullanıyor. PYD’nin kuruluş amacı, PKK’nın ‘Dört Ülke Politikası’ adını verdiği, Türkiye, Suriye, Irak ve İran’dan toprak alarak. kurulacak ‘Büyük Kürdistan’nın Suriye ayağını oluşturmaktı. PKK, ‘Demokratik Konfederalizm’ adını verdiği bu girişimle, Barzani’ye karşı üstünlük sağlayacağını düşünüyordu.
ABD, PKK’nın ‘Dört ülke politikası’nın, bu aşamada başarı şansı olmayan erken bir girişim olarak değerlendirdi ve bunu geleceğe erteledi. PKK’yı frenledi ve güçlerini Suriye’ye göndermesini istedi.
PYD, hızla güçlendirildi ve bugün, ileri teknoloji silahlarıyla donatılarak savaşa sürülecek güç haline getirildi. Güçlenmesine AKP hükümetlerinin de katkısı oldu. ‘Peşmerge eğitimi’ adıyla Kuzey Irak’ta, bir bölümü Suriye’den gelen Kürt militanlarını eğitti. Bunların, ‘Kobani’ye yardım’ diye Türkiye topraklarından silahlarıyla birlikte geçişine izin verdi. PYD Başkanı Salih Müslim’i kerelerce Türkiye’de ağırladı. Hükümet yetkilileri, onun meşrulaşmasını sağlayan görüşmeler yaptı.
Referandum Kararı Neden Alındı
Kuzey Suriye’de, programlanmış hedefler adım adım gerçekleştirilirken, koridor henüz tamamlanmamışken ve zamansız girişimlerden uzak durmak ilke edinilmişken; ABD, ‘referandum’ kararını neden aldırmıştır. Barzani’nin ABD’nin onayı olmadan böyle bir karar alamayacağı açıktır. PKK’nın zamansız çıkışına izin vermeyen Washington, Barzani’nin ‘referandumuna’, önce gözyumup sonra neden engeller?
‘Teknik hata’, ‘politik yanılgı’ ya da ‘öngörüsüzlük’ gibi tanımlamalar söz konusu olamaz. ABD, bunları yapmayacak kadar deneyimli bir devlete sahiptir. İsrail Başbakanı Netanyahu’nun, ‘referandum’ girişimini önce destekleyip sonra ‘tam olarak öyle demedim’ açıklaması, girişimin, önceden hazırlanan planlı bir hareket olduğunun göstergesidir.
Yoklama Girişimi
‘Referandum’ kararının, ‘Büyük Kürdistan’a giden yolda, bölgeye yönelik bir durum saptaması olduğu görülüyor. Aşiretler, siyasi kümeler ve tarikatlarla, etnik ve dinsel ayrımlarla; dil birliği, ekonomik çıkar birliği ve kültür birliği olmayan bir bölgede, ABD ve İsrail devlet kurmaya çalışıyor. İşleri kolay değil. Göçerlikten ‘demokrasi!’ çıkaracaklar. Yöre halkı, ‘feodal ve feodalizm öncesi ilişkileri yaşarken’; birdenbire Batı’nın dostu ‘demokratik’ ve ‘özgür’ bir ülke yaratacaklar!
Kürtlerde geleneksel davranış biçimi birbiriyle boğuşma, bütün canlılığıyla varlığını sürdürüyor. Aşiret ve tarikat çekişmeleri bir kenara bırakılsa bile; para ve etkinlik çatışmasından beslenen siyaset görünümlü gruplaşmaların sayısı sürekli artıyor. KDP, KYB, PKK, Goran Hareketi, İslami Toplum Partisi (Komel İslam), İslami Birlik Partisi (Yekgirtu) ve çok sayıda küçük ‘parti’, çıkar çatışmasına açık bir gerilim içindeler. Kuzey Suriye’de bile şimdiden 5 Kürt partisi oluşmuş durumda.
ABD’nin dolar ve silah desteğiyle devlet olunamıyor. Bu iş, tarih ve kültür istiyor. Bölgelerin dengesini bozup kaos yaratarak kurulan korsan devlet bu kadar oluyor.
Durum
Washington, ‘referandum’ ertelense de ertelenmese de, şunları görmüş durumda.
Bölgedeki karmaşık Kürt yapısı, tek devlet içinde birlikte yaşama istencine (iradesine) henüz hazır değildir. Bağımsızlığı hedeflemesine karşın, ‘referandum’a itiraz eden Kürt grup ve partiler bulunmaktadır.
‘Referandum’, bölgede yaygın olan bölünmüşlüğü yaygınlaştıracak, gerilimleri arttıracaktır. ‘Büyük Kürdistan’ı oluşturacak aşamalar tamamlanmamışken yani Kuzey Suriye koridoru henüz açılmamışken, bağımsızlığa yönelik bir girişim, devlet kurmada gerekli olan otoriteyi sağlayamayacaktır. Koridorun açılması, konuyu cazip hale getirecektir.
‘Büyük Kürdistan’ın kurulmasına, bölge ülkelerinden İran dışında ciddi bir tepki gelmeyecektir. Irak ve Türkiye denetim altındadır. Suriye varlığını koruma uğraşındadır, İran’a karşı köklü bir yaptırım düşünülmektedir. Türkiye’nin cılız itirazları önemli değildir, Türkiye Barzani’nin ‘bölgesel özerk devletini’ resmen olmasa da tanımış durumdadır.
Olacaklar
ABD ve İsrail, Ortadoğu’da yapay bir Kürt devleti kuracaktır. Washington, ‘21.Yüzyıl Ulusal Stratejisi’nde büyük önem verdiği, Büyük Ortadoğu Projesi’nin gerçekleşmesi için, Kürt devletinin kurulmasının koşul olduğuna karar vermiş... Türkiye’nin bugünkü tutumunun sürmesi durumunda, Kürt devletini kurabilecektir.
Bölgeye bitmeyen bir gerilim ve çatışma yerleştirecek olan bu girişimi ancak bölge ülkeleriyle birlikte hareket edecek bir Türkiye önleyebilir. Ancak, bugünkü yönetim, bunu yapacak istek ve güçte değildir. Olumsuz sürece engel olmak bir yana, süreci destekleyen bir tutum içindedir.
Bu koşullar altında, ‘Barzani Referandumu’nun yapılması ya da ertelenmesi önemli değildir. Koşullar oluşturulduğunda referandum o zaman yapılacak ve Kürt devletinin kuruluşu ilan edilecektir. Henüz o aşamaya gelinmemiştir.
(x) “Suriye’ye Giriyor muyuz?: Cevabı Cumhurbaşkanlığı’ndan”, Veda Özer, www.hurriyet.com.tr ve “Sinirlioğlu Barzani’yle Görüştü” Al Jazeera Türk, http://www.aljazeera.com.tr
Metin AYDOĞAN, 16 Eylül 2017